Posta yazarı Oral Çalışlar, 24 Haziran'da gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı seçimleri için Adbullah Gül'ün isminin anılmasına ilişkin olarak, "Türkiye'nin temel derdi olan dindar/seküler kutuplaşması Gül meselesinde yeniden patlak verdi. Seküler muhalefet içinde 'İslami kesimle uzlaşma'ya yatkın, farklılıkları bir zenginlik olarak algılayanlar, Gül'ü bir seçenek olarak gördüler" dedi. Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden aranan uzlaşmanın gerçekleşemediğini hatırlatan Çlaışlar, "Herkesin Abdullah Gül’ü kendine" yorumunda bulundu.
Herkesin bulunduğu pozisyonu korumayı daha konforlu bulduğunu ifade eden Çalışlar, "Kutuplaşma, şimdilik, değişik boyutlarda devam edecek gibi görünüyor" diye yazdı.
TIKLAYIN - Abdullah Gül: Geniş mutabakat oluşmadı, aday değilim
Oral Çalışlar'ın, "Herkesin Abdullah Gül’ü kendine" başlığıyla (2 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden aranan uzlaşma, gerçekleşemedi.
Gül isminin ortaya çıkmasıyla oluşan siyasi kamplaşmalara bakalım…
Solda bazı çevreler bu uzlaşmaya olumlu bakarken, bir kesim de Gül'ün adının telaffuz edilmesine olağanüstü sert tepki gösterdi. Psikoloji öyle bir noktaya geldi ki, "Gül ile Erdoğan karşı karşıya kalırsa, oyumu Erdoğan'a veririm" diyenler de oldu "Yoktur birbirlerinden farkları" diyenler de...
İki kutbun tuhaf paralelliği
AK Parti içinde de Gül ismine karşı bir süredir mesafeli bir tutum, bir soğukluk oluşmuştu. Özellikle bazı yazarlar Gül’e ağır eleştiriler yöneltiyorlardı. Cumhurbaşkanı adayı olarak gündeme gelmesiyle, bu eleştiriler nitelik değiştirdi… “180 derece zıt” iki kutbun, Gül'ün adaylığı konusunda paralel tepkiler göstermesi analize muhtaç.
Gül, islami hareketten gelen bir isim. 2007’de Cumhurbaşkanı adayı olduğunda ordunun ve Deniz Baykal liderliğindeki CHP'nin aşırı tepkisiyle karşılaştı, Anayasa Mahkemesinin engellemesine karşın, bir erken seçimin ardından Cumhurbaşkanı oldu. Yedi senelik görevi süresince muhalefet partilerine dikkatli davrandı, sert kutuplaşmaların önüne geçmeye gayret gösterdi.
Cumhurbaşkanlığı görev süresi dolduktan sonra, aktif siyasetten uzak durdu, bazen kritik konularda kısa açıklamalar yaparak tutumunu belli etti. AK Parti'nin (başkanlık sistemi gibi) bazı yönelimlerine, eleştirel yaklaştı.
Saadet Partisi
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun önerisiyle, Gül’ün, muhalefetin çatı adayı olma ihtimali ortaya çıkınca, bu öneriye CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da sıcak bakınca, iş ciddileşti. Sonrasında bildiğimiz gelişmeler yaşandı ve Gül aday olmadı.
Türkiye'nin temel derdi olan dindar/seküler kutuplaşması Gül meselesinde yeniden patlak verdi. Seküler muhalefet içinde “İslami kesimle uzlaşma”ya yatkın, farklılıkları bir zenginlik olarak algılayanlar, Gül'ü bir seçenek olarak gördüler.
Bu kısa ama yoğun süreç içinde anlaşıldı ki, içinde bulunduğumuz tablo, bundan daha karmaşık denklemler içeriyor. Herkes bulunduğu pozisyonu korumayı daha konforlu buluyor.
Kutuplaşma, şimdilik, değişik boyutlarda devam edecek gibi görünüyor.