T24 Haber Merkezi
Saadet Partisi Çalışma Hayatı ve Sosyal Güvenlik Politikaları Kurulu, ”Türkiye'de İş Sağlığı ve Güvenliği'' başlıklı bir rapor hazırladı.
Rapora göre Türkiye ölümlü iş kazalarında dünyada üçüncü, Avrupa'da ise birinci sırada.
Raporda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun yürürlükte olmasına rağmen Türkiye'nin iş kazasına bağlı ölümler açısından küresel ortalamanın üzerinde bir seyir izlediği belirtilerek ''her gün ortalama olarak 4 işçinin yaşamını yitiriyor; Türkiye ölümlü iş kazası oranlarında dünyada üçüncü, Avrupa’da ise birinci sıradadır'' dendi.
İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin küresel verilerin çok sayıda çalışanın olumsuz ve güvensiz çalışma koşulları nedeniyle risk altında olduğunu ortaya koyduğunun belirtildiği raporda, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerinin, iş kazaları ve meslek hastalıklarının küresel düzeyde yılda 2,78 milyondan fazla ölüme yol açtığını gösterdiği bilgisi yer aldı.
"İş güvenliği uzmanlarına baskı yapılıyor"
Açıklanan raporda, Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden (OSGB) iş sağlığı ve güvenliği hizmeti satın alan ve bu kapsamda iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimini kendisi belirleyebilen işverenin, işyerinde eksiklik tespit eden ve bu eksikliğin giderilmesi konusunda kendisine baskı yapan iş güvenliği uzmanının değiştirilmesi için OSGB’ye baskı yapabildiği ifade edildi.
Bu baskının iş güvenliği uzmanının OSGB’deki işini kaybetmesine, sektörde damgalanmasına ve işsizliğe mahkum olmasına neden olabildiğinin aktarıldığı raporda, ''Bu güvencesizlik iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin işlerini yapmalarını engellemekte ve sonuç olarak işyerlerinin “güvenli” hale gelmesinin önünde engel oluşturmaktadır'' ifadesi yer aldı.
"Belirli dernekler denetimleri önceden haber veriyor"
Raporda, Anadolu’da belirli dernek ve oluşumlara üye olunması halinde teftiş ve denetimlerden önceden haberdar olunduğu ve müfettişlere baskı uygulandığı yönünde iddiaların güçlü şekilde dillendirildiği belirtilerek, ''Hendek’te yakın zamanda yaşanan iş kazasında bu yöndeki iddiaların açıkça dillendirilmesi ve bilirkişi raporlarında işyerinde bulunması gerekenden çok daha yüksek miktarda patlayıcının bulunduğunun ortaya konması bu iddiaların maalesef doğru olduğunu ortaya koymaktadır'' dendi.
Raporda ayrıca şu bilgiler yer aldı:
''İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun hayata geçtiği 2012 yılından bu konuda en son verinin yayımlandığı 2018 yılına kadar iş kazası sıklık hızı 0,55’ten 2,42’ye yükselmiştir (SGK 2018). Tam gün çalışan her 100 işçiden kaçının iş kazası geçirdiğini gösteren bu oranın 6 yıllık süreç içerisinde yaşanan bu dramatik artış kanunun öngördüğü “güvenli” yapının kurulamadığını ortaya koymaktadır. Diğer yandan bu süreçte Cumhuriyet tarihinin en fazla sayıda ölüme neden olan iş kazası olan ve 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği Soma faciasının yaşanması ve bunu takiben Ermenek ve en son olarak Hendek’deki iş kazaları hukuki çerçevenin iş sağlığı ve güvenliği bilinç ve kültürünün oluşumunu sağlayamadığını, kamu otoritesinin bu süreçte benimsediği inşaat odaklı ekonomik yapının bedelinin ne yazık ki işçi ölümleri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.''
Sistemin işleyişi açısından ihtiyaç duyulan değişimin gerçekleştirilmesi için atılması gereken adımlar ise şu şekilde sıralandı:
''İş güvenliği uzmanlarının iş güvencesine kavuşturulması için gerekli hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.
İş kazası ve meslek hastalıklarında yalnızca iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin değil, OSGB’lerin de sorumlu tutulması için gerekli hukuki düzenleme yapılmalıdır.
İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin mesleki bağımsızlığı sağlanmalıdır.
Madenlerin işletimi kamu eliyle yapılmalı ya da madenleri işleten şirketler sürekli olarak bağımsız denetime tabi tutulmalıdır.
Zihniyet dönüşümü gerçekleştirilmeli, iş sağlığı ve güvenliği bilinç ve kültürünün oluşturulması için gerekli adımlar atılmalıdır''