T24 - Doktorların yarın hükümetin yürürlüğe koymak istediği "sağlıkta dönüşüm" projesini protesto edecek. Doktorlar vatandaşların da eyleme destek vermesini isterken Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Sönmez, "Kendini mutsuz hisseden bir hekimden, hastaya ne fayda gelir? 19-20 Nisan’da hekimler üretimden gelen güçlerini kullanarak bütün bu rezillikleri protesto edecekler. Hastanelerde g(ö)rev yapacaklar. Onları destekleyelim, omuz verelim..." dedi.
Mustafa Sönmez'in Cumhuriyet gazetesinde "Hekim grevini destekleyelim" başlığıyla yayımlanan (18 Nisan 2011) yazısı şöyle:
Hekim Grevini Destekleyelim…
İnsan sağlığı üstünden kâr biriktirmek amaçlı, “kapitalist tıp modeli”nin Türkiye’deki uygulaması, sağlık sistemini de allak bullak etti. Kılavuzu Dünya Bankası olan “Sağlıkta Dönüşüm” adlı operasyon, halka daha çok sağlık hizmeti verme görüntüsü altında, halkın sağlık için cebine elini daha çok sokuyor. Çoğu halktan alınan vergi-prim kaynaklarını sağlık üstünden özel hastanelerin, ilaç ve medikal sanayisinin cebine dolduruyor.(*) Derinleştirilen sağlık pazarının sömürülenleri ise sağlık çalışanları...
AKP iktidarı, böbürlenerek sağlık harcamalarının milli gelirin yüzde 6-7’sine kadar çıkarıldığından dem vuruyor. Bunun nesi ile övünüyorlar? Bütçesini daha çok tedaviye, ilaca harcamak durumunda kalmış bir toplum, hastalıklı bir toplum demektir. Harcamayı, hastalıktan korunmaya, yani “koruyucu hekimlik” için yaparsanız, o zaman gerçekten sağlık için harcama olur. Hızla hastalık üreten bir bataklığa göz yumup, sonra, oradan hastalananlara ilaç ve tedavi için para harcamanın nesiyle övünülür?
İşte Türkiye bu noktaya getirildi. TC kimlik numarası ile her sağlık kurumuna gidebilirsiniz, denildi. Peki sonra? Önce hasta açısından bakalım: Akın akın gidiliyor hastaneye, giriş serbest ama sonra? Doktor şipşak muayene ediyor, dinleyemiyor, ilgilenemiyor. Çünkü, hasta çok ve doktora denilmiş ki, şu kadar hasta muayene etmezsen, şu parayı hak edemeyeceksin. Üstelik, hasta, üstünkörü muayeneye bir de katkı parası ödemeye mecbur edildi. Yazılan ilacı alırken de cepten para çıkıyor. Hasta başvurusu arttıkça, cepten sağlığa giden para da artıyor.
***
Gelelim sağlık çalışanı cephesine. Akın akın hasta sökün ettikçe, iş yükü ağırlaşıyor. Hekimin hasta başına ayırdığı zaman azalıyor ve sağlık personeli, ne kadar muayene o kadar para ile özetlenebilecek “Performans sistemi” isimli bir mengeneye sıkıştırıldı. Sağlıkçıları, etik olmayan yollara yönlendiren bu paragöz uygulamanın sonuçları vahim... Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Bedriye Yorgun, keşmekeşi şöyle ifade ediyor: “Performans öncesi kamu hastanelerindeki hasta sayısındaki artış oranı yüzde 2-4 düzeyindeydi. Performans sistemine geçildiği 2004’te yüzde 32 artış oldu. 2005 yılında ise yüzde 81 ile zirveye ulaşıldı... Performans ile birlikte sezaryen ile doğum oranı 45.2’ye yükseldi... Ameliyat sayısı, performans öncesi 2002 yılında 1.5 milyon iken, bu rakam 4.5 milyona, yani tam üç katına çıktı. Kutu bazında ilaç tüketimis 750 milyondan 1.5 milyar kutuya çıktı.”
***
Sağlık hizmetini yaygınlaştırma adı altında, hekime, “performansın kadar para” deyince, ameliyatlar patlıyor, ilaç tüketimi patlıyor. Ne akla sığar, ne insafa...
Ama bundan asıl nemalananlar, sağlık pazarının, halka sağlık hizmeti götürmek adı altında derinleştirilmesinden daha da nemalanacak olanlar, özel sağlık sektörü... Medikalparklar, Medikanalar, Universaller, Acıbademler... Araştırıp bakın, bütün bu sağlık holdinglerinin kurucuları kimler? Hangi AKP’li sermayedarlar, hangi yandaş medya patronları, hangi AKP yönetici eşleri ortak bu zincirlere?.. Sağlığın patronu haline getirilmek üzere olan Çalışma Bakanlığı’na bağlı Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ödetilen hasta faturalarının yüzde 30’u şimdiden özel hastanelere ait. Hem de ne faturalar... Devlet hastanesinde 100 olan fatura, özel hastanelerde 140... Fazladan para akıyor özel sağlık fabrikalarına. Esas hedef, zaman içinde özel hastaneciliğin ağırlığını arttırmak, devlet hastanelerini, “Kamu Hastane Birlikleri” adı altında, önce şirket statüsüne dönüştürmek, işletme haline getirmek, sonra da özelleştirmek.
İnsan sağlığı üstünden yapılan ve fırsat bulunursa daha da arttırılacak bu sömürüye, Hipokrat yeminine sadık, insaf sahibi, vicdanlı hekimler, diğer sağlık çalışanları karşı duruyorlar. Amaçları, bu hayâsız çarkın dişlisi olmamak ve kendilerine biçilen role karşı çıkmak. Talepleri, güvenceli bir iş, güvenceli gelir, mesleki bağımsızlık/klinik özgürlük, sağlıklı koşullarda, şiddetin olmadığı ortamlarda çalışma... Bu talepler bütünüyle hastaların da yararına.
Kendini mutsuz hisseden bir hekimden, hastaya ne fayda gelir? 19-20 Nisan’da hekimler üretimden gelen güçlerini kullanarak bütün bu rezillikleri protesto edecekler. Hastanelerde g(ö)rev yapacaklar. Onları destekleyelim, omuz verelim...
(*) Sağlıkta sömürü çarkının nasıl işlediğini konu alan, İzmir Tabip Odası yayını kitabım, “Paran Kadar Sağlık: Türkiye’de Sağlığın Ticarileşmesi”, Yordam Kitap tarafından okuyucuya sunulmuş bulunuyor.