HDP Grup Başkanvekilİ Ahmet Yıldırım, kamu çalışanlarının Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ihraç edilmesini Meclis gündemine taşıdı.
HDP'li Yıldırım'ın verdiği araştırma önergesi teklifinde şu ifadelere yer verildi:
6 Ocak’ta yayınlanan 679 sayılı KHK ile 8 bin 323 kamu çalışanın ihraç edilmesi ile 15 Temmuz’dan bugüne darbe girişimi gerekçesi ile ilan edilen OHAL sürecince çıkartılan KHK’ler ile kamu görevinden ihraç edilen toplam kişi sayısı 95 bin 669’u bulmuştu. 7 Şubat 2017 tarihinde yayınlanan 686 sayılı KHK sonucu çok sayıda Bakanlığa bağlı 4464 kişinin ihraç edilmesiyle birlite 100 bine yakın kamu çalışanı ihraç edilmiş oldu. Bu ihraçların tamamı hiçbir adli ve idari yargı süreci işletilmeden yürütmenin tasaruffu olarak gerçekleştirildi. İhraç lisetelerinin istihbarat fişlemelerine, idarelerin keyfi tasarruflarına ve ihbarlara göre tamamen hukuka aykırı bir şelkilde oluşturulduğu geldiğimiz noktada iyice açığa çıkmış durumdadır. Bu ihraçlardaki diğer bir hukuksuzluk da yargı yolunun kapatılmış olmasıdır.
Kamu çalışanlarına yönelik hukuksuzluğun nedenlerinden biri toplumda kamu rejimine yönelik olumsuz bir algı yaratmaktır. Böylelikle bu alanı müdahaleye açık hale getirmek istemektedir. Kaldı ki ilk OHAL KHK’lerinden biri ile öğretmen alımlarının mülakata dayalı sözleşmeli olarak yapılması yasalaştırıldı. Kamu personeli alımlarında mülakat diğer bir ifade ile sözlü sınav hızla yaygınlaştırılıyor. İktidar kendisine yüzde yüz biat eden memurlardan oluşan yeni bir kamu rejimi inşa etme çabasındadır.
Daha önce sadece barış talebinde bulundukları için 125 akademisyen ihraç edilmişti. 7 Şubat 2017 tarihinde yayınlanan yeni KHK ile bu sayıya 115 akademisyen daha eklendi. İktidarın bu konudaki keyfiliğini açıkça ortaya koyan örneklerden biri olarak Ankara Üniversitesi örneği karşımızda durmaktadır. İktidar ve rektör bir önceki KHK ile Ankara Üniversite’sinden ihraç edilen akademisyenlere öğrenci ve öğretim elemanlarının sahip çıkışını kabullenememiştir. Yeni yayınlanan KHK ile 70’den fazla akademisyenin ihraç edilmesi cezalandırıcı anlayışın tezahürü niteliğindedir. Ayrıca Ankara Üniversitesi örneği bir rektörün OHAL sürecini nasıl kendisi açısından bir fırsatçılığa dönüştürdüğünün göstermektedir. Üniversite rektörü ülkenin en köklü üniversitesinde kendisine muhalif gördüğü tüm öğretim görevlileri üzerinde baskı ve mobbing uygulamaktadır. OHAL sürecini fırsat olarak kullanan rektör OHAL KHK’leri ile yüze yakın akademisyenin tamamen hukuksuz bir şekilde ihraç edilmesine sebebiyet vermiştir.
Yaşanan bu hukuksuzluk bir kez daha göstermiştir ki savaşa karşı barışın sesi olan, hukuk tanımaz rektörlere boyun eğmeyen, bilim özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele eden, cübbesine iktidar iliği açmayan akademisyenler düşüncelerinden dolayı sistematik biçimde baskıya maruz kalmakta, ihraç edilmektedir. Bu konu ile ilgili bir komisyon kurulması ve haksızlıkların giderilmesi artık elzem hale gelmiştir.