HDP Parti Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, partisinin seçim hükümetinde yer alma konusundaki kararının kesin olduğunu belirterek, "Seçim hükümetinin AKP'nin bir lütfu olmadığı, bir hak ve aynı zaman da seçmenin bize yüklediği bir görev olduğu yaklaşımı içerisinde hareket ediyoruz" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu, sabah saatlerinde eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başkanlığında Ankara'da toplandı. Toplantıda erken seçim gündeminin yanı sıra bölge kentlerinde yaşananlar, HDP'ye dönük saldırılar ve erken seçim hükümetine ilişkin birçok gündem ele alındı. HDP Parti Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, toplantının ardından yaptığı açıklamada, partisinin bakanlıklar için pazarlık yapmayacağını söylediğini hatırlatarak, "Seçim hükümeti geçici bakanlar kurulu bir koalisyon değildir. Dolayısıyla partilerin birbirinin programını onaylaması üzerinden kurulmaz. Seçim güvenliğini sağlamak için bütün partilerin içinde temsil edilmesine imkan tanıyan bir mekanizmadır. Bizim açımızdan bir bakanlık pazarlığı söz konusu olmayacağını ifade ettik" ifadelerini kullandı.
'HDP'den beklentinin fazla olduğunun farkındayız'
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan'ın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "PKK amasız silah bırakmalı" sözlerine ilişkin olarak "HDP siyasette yeterince yaratıcı ve başarılı olamadı. Başkalarına çağrı yapıyorlar, ama kendileri neyi başardılar da çağrı yapıyorlar" yorumunu yapmasını da değerlendiren Bilgen, şunları söyledi:
"HDP'den beklentinin fazla olduğunun farkındayız. HDP'nin bu anlamda toplumsal barışı inşa da kendisine yönelik beklenti ve kendi üzerine aldığı yükün farkında olduğunu düşünüyoruz. HDP bir taraftan kriminalize edilme baskısı altında. Fakat biz de topluma karşı ve üzerinde yaşadığımız ülkede herkesin barış içerisinde bir ortama kavuşması için daha çok çalışmalıyız. Biz önümüzdeki seçimin de bu açıdan eğer güvenli bir ortamda gerçekleşirse Türkiye toplumunun 7 Haziran'da tanıdığı krediyi yükselteceğini, HDP'ye daha büyük bir şans vereceğini düşünüyoruz."
Bilgen'in açıklamasının satır başları şu şekilde:
-Seçim hükümeti konusu MYK'mızda yeniden değerlendirilmiştir. Seçim hükümetinin AKP'nin bir lütfu olmadığı, bir hak ve aynı zaman da seçmenin bize yüklediği bir görev olduğu yaklaşımı içerisinde hareket ediyoruz. Biz kendimize güveniyoruz. Seçmenimizin yasal hakkı ve hukukun da gereği olan bir durumla karşı karşıyayız. Aslında 4-5 günlük süre içerisinde ortaya çıkacak tablo ile birlikte Türkiye'de en azından seçim güvenliğini sağlayacak, kamu kaynaklarının sadece bir parti lehine, tek taraflı olarak kullanılmasını en aza indirecek bir sürecin başlamasını umut ediyoruz.
-Bazı bölgelerde doğrudan esnafları hedef alan girişimlerin sorumlularının bulunmasını istiyoruz. Bize gelen bilgiler, bu konuda kirli ilişkilerinde bulunduğu yönünde. Bu konuda hem siyasal sorumları göreve çağırıyoruz, hem de dışarıdaki semboller açısından hangi partiyi temsil ediyorsa o partinin de en azından bu suçun ortağı olmadığını beyan edecek açıklamalarda bulunmasını istiyoruz.
'Ağrı Valisi'ni halkı bu kadar aşağılayıcı açıklamalarının arkasında mı hükümet?'
-Kişiler, kendi inisiyatifi ile bizim nezdimizde bir pozisyon ifade etmiyor. Bu valiliyi atayan ve görevlendiren ve halkı bu kadar aşağılayıcı açıklamaların arkasında mı değil mi hükümet? Dolayısıyla onu tayin eden bakan, bakanlar kurulu ve cumhurbaşkanı bu utanç verici duruma son verecek bir irade ortaya koyacak mı bunu da bekliyoruz.
-Başvuru takvimizi yeniden somutlaştıracağız. İl ve ilçe örgütlerimiz çalışmalarına başlayacak. Teknik ve diğer komisyonlarımızı kuracağız.
-Bakanlıklarla ilgili daha önce bunun usulüne uygun kendi yaklaşımlarımızı açıklamıştık. Seçim hükümeti geçici bakanlar kurulu bir koalisyon değildir. Dolayısıyla partilerin birbirinin programını onaylaması üzerinden kurulmaz. Seçim güvenliğini sağlamak için bütün partilerin içinde temsil edilmesine imkan tanıyan bir mekanizmadır. Bizim açımızdan bir bakanlık pazarlığı söz konusu olmayacağını ifade ettik. Parti kurullarımız dikkate alınarak bir yol işletilirse bunun siyasi nezakete uygun olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Ama bütün arkadaşlarımızın bu görevi yüklenebilecek kapasitede olduğunu belirtiyoruz.
'Demokratik özerkliğin Türkiye'nin geneli için birlikte yaşam projesi olduğunu düşünüyoruz'
-Öz yönetimin katılımcı demokrasinin gereği olduğunu defalarca söyledik. Sadece buna dair beyanlarından dolayı buna dair sözlerinden dolayı insanların cezalandırılması, siyasetçilerin bulundukları konumdan el çektirilmeleri ya da tutuklanmaları asla kabul edilebilir bir durum değil. Demokratik özerkliğin sadece bir bölge için değil Türkiye'nin geneli için birlikte yaşam projesi olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla kim varsa şiddete başvurmadığı müddetçe bu hakkı savunma ve bu düşünceyi beyan etme hakkına sahiptir.
-İki dönem sorunu, bizde diğer partilerde yani CHP ve AKP'de olduğu gibi teknik ve hukuki bir sorun değil. HDP bir kez genel seçimlere girdi dolayısıyla hukuki olarak seçim kurulunu ilgilendiren ya da Yargıtay'ı ilgilendiren bir boyutuyla bir sorunumuz yok. Dolayısıyla bu konu sadece bizim kendi ilkesel tartışmamızdır. Seçim komisyonlarımızın belirleyeceği yol haritası insiyatifi ile şekillenecek. Bu konuda şu ana hatları itibariyle çok somut bir tutum yok. Ama önümüzde hukuki bir engel yok. O açıdan 2 döneme giren bir adayımız teknik olarak yok.
-HDP'den beklentinin fazla olduğunun farkındayız. HDP'nin bu anlamda toplumsal barışı inşa da kendisine yönelik beklenti ve kendi üzerine aldığı yükün farkında olduğunu düşünüyoruz. HDP bir taraftan kriminalize edilme baskısı altında. Fakat biz de topluma karşı ve üzerinde yaşadığımız ülkede herkesin barış içerisinde bir ortama kavuşması için daha çok çalışmalıyız. Biz önümüzdeki seçimin de bu açıdan eğer güvenli bir ortamda gerçekleşirse Türkiye toplumunun 7 Haziran'da tanıdığı krediyi yükselteceğini, HDP'ye daha büyük bir şans vereceğini düşünüyoruz.
-Şehit cenazelerinden yükselen feryadı da bir beklenti olarak görüyoruz. Sokakta infaz edilen çocukların ailelerinin isyan tepkilerini de aynı şekilde okuyoruz. Bugün ortada başarısız bir tablo varsa, Türkiye bir koasliyon kurmayı başaramamışsa topyekûn siyaset kurumunun eleştirilmesi gerekir. Sadece sorunları sayarak siyaset yapmanın ötesinde çözüme dair bir yol bulması gereken siyasetin kendisidir. Bu anlamda eksikliklerimizi Türkiye toplumuna karşı, barış ve demokrasi isteyen herkese karşı öz eleştirimizi yapacağız. Daha başarılı bir tablo ile 1 Kasım seçimlerinden çıkacağımızı bütün Türkiye görecek. Biz topluma güveniyoruz.