HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, HDP ve muhalif kamuoyunu hedef alan nefret dilinin yaygınlaşmasının saldırılara neden olduğunu belirterek, kullanılan nefret söyleminin ve yaratılan toplumsal kutuplaşmanın düzeyinin ve sonuçlarının, sebepleriyle beraber ortaya çıkarılması için Meclis araştırması açılmasını istedi. HDP, önergelerinin reddediliğini belirterek, “AKP-MHP, İzmir'deki katliamın üzerini örtmek istiyor!” açıklamasını yaptı.
HDP'nin reddedilen önergesi şu şekilde:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
"7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinden sonra iktidarın yükselttiği söylem özellikle Halkların Demokratik Partisi ve muhalif kamuoyunu hedef almış, nefret dilinin, ötekileştirici ve ayrımcı dilin yaygınlaşması sonucu HDP’ye ve toplumsal-siyasal muhalefete yönelik birçok saldırı yaşanmıştır. Bu saldırı dalgası görsel, yazılı ve sosyal medya, bürokrasi, siyaset ve bazı STK’lar aracılığıyla planlı bir şekilde sürdürülmüş ve toplumsal kutuplaşmanın ve gerginleşmenin derinleştirilmesine vesile olmuştur. Bunun sonucunda Halkların Demokratik Partisi’nin Genel Merkezi dahil il ve ilçe binaları, HDP seçmenleri, partinin düzenlediği mitingler saldırıya uğramış ve 2015 yılında Suruç, Diyarbakır, Ankara Gar katliamı gibi birçok katliam yaşanmıştır. Sürdürülen saldırıların son örneği, HDP İzmir il başkanlığına saldıran bir eğitilmiş katilin, bu nefret iklimi ortamında ve bağlı olduğu güçlerin azmettiriciliğinde Deniz Poyraz’ı katletmesi olmuştur. Kullanılan nefret söyleminin ve yaratılan toplumsal kutuplaşmanın düzeyinin ve sonuçlarının, sebepleri ile beraber ortaya çıkarılması amacıyla Anayasa’nın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Gerekçe
Türkiye’de son 6 yılda yaşananlar ülke tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. 7 Haziran 2015 seçimleri ve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra, iktidar partisinin yeni ittifaklarıyla devreye koyduğu politikalar, uygulamalar ve kullandığı söylem, Cumhuriyet tarihinde, toplumukutuplaştırma, toplumsal ve siyasal muhalefeti sindirme ve baskı altına alma siyasetinin en uç örneklerini oluşturmuştur. Bu süreçte Türkiye, birçok uluslararası demokrasi standardının gerisine düşmüş, imzaladığı uluslararası demokratik sözleşmeleri yok saymış, küresel platformlarda otokrasi olarak tanımlanmaya başlanmıştır.
Son 6 yıllık süreçte, mevcut iktidarın ittifakları ile beraber, muhalif parti ve toplumsal kesimlere karşı en çok başvurduğu yol kutuplaştırma, ayrıştırma ve gerginlik yaratma şeklindedir. Özellikle seçim dönemlerinde ayyuka çıkan dışlayıcı söylemin en çok kullandığı kavramlar “hain”, “terörist”, “zillet”, “işbirlikçi”, “taşeron”, “aparat” vs. şeklindedir. Benzer söylemlerle hem HDP’yi hem de tüm toplumsal-siyasal muhalefeti ve demokratik siyaseti hedef alan iktidar; görsel, yazılı ve sosyal medya, bürokrasi, yargı gibi aygıtlar aracılığıyla ve aynı zamanda birçok karanlık odağın ve gücün de HDP ve diğer muhalif parti ve kesimlere yönelik saldırılarına sebep olmuştur.
7 Haziran 2015 seçim süreci ve sonraki zaman dilimlerinde Halkların Demokratik Partisi mitinglerinde, il ve ilçe binalarında bombalar patlatılmış, saldırılar yapılmış, Suruç’ta gençler katledilmiş, meslek örgütlerinin organize ettiği 10 Ekim Barış Mitingi hedef alınarak, Türkiye tarihindeki en büyük katliamlarından biri Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Aynı zaman dilimi içinde “çocuklar ölmesin” diyenler tutuklanmış, HDP’li seçilmiş belediyelere kayyım atanmış, milletvekilleri Meclis’ten alınarak hapishanelere konulmuştur. Bütün bu politikalar geçtiğimiz 6 yıl içinde demokratik siyaseti geriletmeyi hedef almış, fakat başaramamıştır.
İktidar ve ortakları tarafından sürdürülen nefret dili, aynı zamanda neredeyse her gün görsel, yazılı ve sosyal medya ve bürokrasi tarafından yeniden üretilmektedir. Televizyonlarda HDP’ye verilen oylar “kurşun” olarak tarif edilmiş, iktidar sözcüleri seçmenlerine “Allah onların oylarının belasını versin” demiş, bir iktidar ittifakı HDP’lileri “toptan katledilmesi gereken haşereler” olarak tarif etmiştir. İktidar ve aygıtları tarafından oluşturulan bu nefret iklimi ortamında son olarak Deniz Poyraz, HDP İzmir İl binası içinde saldırıya uğramış ve vahşice katledilmiştir. Deniz Poyraz’ın katledilmesi, oluşturulan bu politik iklimin ve karanlık güç odaklarının bir tetikçisi sonucu gerçekleşmiştir. Bu vahşi cinayette yazılı, görsel ve sosyal medyadan, bürokrasiye ve siyasete kadar birçok kişinin azmettirici söylemi büyük rol oynamıştır. Halen sürdürülen nefret söylemi, benzer saldırıların işlenmesinin önünü açabilecek mahiyettedir. Kullanılan nefret söyleminin ve yaratılan toplumsal kutuplaşmanın düzeyinin ve sonuçlarının, sebepleri ile beraber ortaya çıkarılması amacıyla Meclis araştırması açılması elzemdir."