HDP, Adana’nın Aladağ İlçesi’nde 11’i çocuk, biri eğitmen 12 kişinin hayatını kaybettiği 'TBMM Aladağ Yurt Yangını Araştırma Komisyonu'na 18 sayfalık muhalefet şerhi koydu.
Komisyon üyesi İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, hazırladığı şerhte, iktidar- cemaat ilişkisine dikkat çekerek, “Siyasal iktidarın doğal müttefikleri, ideolojik yandaşları ve iktidar ağlarının bir parçası olarak görülen ve hâlihazırda yerel sahadaki bürokratik aygıtı yönetme gücüne sahip Süleymancıların, Aladağ’daki yurt faaliyetleri bilinçli olarak denetimden kaçırılmış ve faaliyetler yerel cemaat yetkililerinin keyfiyetine bırakılmıştır”dedi.
HDP’li Kaya’nın Aladağ Komisyon Raporuna eklenen 18 maddelik muhalefet şerhinin bazı bölümleri şöyle:
Komisyon üyeleri, Aladağ yurt yangınıyla ilgili, Adana Valisi Mahmut Demirtaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, İl Emniyet Müdür Osman Ak, İl Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar ile görüşmeler gerçekleştirmiş, yangına müdahale eden itfaiye yetkililerinden bilgi alınmıştır. Ayrıca yurt yangını faciasında yaşamını yetiren ve yaralanan öğrencilerin aileleri de ziyaret edilmiş ve görüşleri alınmıştır.
Araştırma Komisyonun, Aladağ’daki incelemelerinin ikinci gününde mülki amirlerle yapılan toplantıda, yangının meydana geldiği Aladağ ilçesi, Özel Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği Ortaöğrenim Kız Öğrenci Yurdu izin belgesinin valilikçe verildiği öğrenilmiştir. Yangının olduğu Özel Kız Yurdunda 1 yılda sadece iki defa denetim yapıldığı belirtilmiştir. Mülki amirlerle yapılan toplantıda Milli Eğitim Müdürünün Komisyona yaptığı toplantıda İl Eğitim Müdürlüğünün raporunda çok önemli tespitlere yer vermiştir. Buna göre; Adana İl Millî Eğitim Müdürlüğü Maarif Müfettişlerince 26/10/2015 tarihinde yurtta yapılan denetim raporunda;
Yangın söndürme tatbikatı yapılmadığı,
Binanın depreme dayanıklılık raporunun bulunmadığı,
Bölümlerin yerleşim planına uygun kullanılmadığı,
Yeterli sayıda hizmetli bulundurulmadığı,
Belletici öğretmen görevlendirmesinin yapılmadığı,
Yetki belgeli aşçı bulunmadığı,
Personel arası iş bölümünün yapılmadığı,
İnternet odası oluşturulmadığı,
Öğrenci hizmetine sunulmuş ankesörlü telefon bulunmadığı,
Depolardaki suların periyodik tahlillerinin yaptırılmadığı yönünde tespitler yapılmıştır.
Söz konusu raporun Aladağ Kaymakamlığına sunulduğu belirtilmiş ve Kaymakamlıktan yetkili kişiler yurtta denetime gidip olumlu görüş bildirdikten takibinin yapılmadığı öğrenilmiştir. Bu raporda da anlaşıldığı üzere, Aladağ Özel Kız Yurdunda göz göre göre yangın faciası yaşanmıştır. Bu yönüyle rapor çok önemli tespitlere yer vermiş ancak gerekli önlemlerin alınmadığı yaşanan bu acı olaydan anlaşılmaktadır.
İl Eğitim Müdürlüğü Maarif Müfettişlerince hazırlanan rapor ile ilgili izleme yapılmamış ve sorumlular hakkında herhangi bir yaptırıma gidilmediği anlaşılmıştır. Komisyon üyesi milletvekillerinin İl Milli Eğitim Müdürüne sordukları “ bu tespitlerden sonra hangi işlemler yapıldı” soruları cevapsız kalmıştır. Bu bakımdan İl Milli Eğitim Müdürlüğü bu yangın faciasının yaşanmasında birinci derece sorumlu ve şüpheli konumundadır. Yangından sonra çeşitli kurumlar ön raporlar ve çalışmalar yapmıştır. Bunlardan; Adana Büyükşehir Belediyesinin Aladağ yurt yangınla ilgili hazırladığı raporda, yangının çıkış sebebi;“elektrik panosu içerisindeki elektrik kablolarının kısa devre yapması sonucu çıktığı ve daha sonra merdiven boşluğundaki kolay yanıcı halı, vernikli ahşap zemin ve duvarların da vernikli ahşap kaplama lambrilerin ateş alarak tutuştuğu ve etrafa hızlı bir şekilde sirayet ettiği kanaatine varılmıştır.”tespitinde bulunulmuştur.
Yine basında ve kamuoyunda çokça tartışılan yangın merdivenleriyle ilgili, Aladağ Cumhuriyet Başsavcılığınca bilirkişi inceleme raporunda şu değerlendirmeye yer vermiştir.
“Yurttaki yangına ilişkin inşaat, elektrik, iş güvenliği, makine ve A sınıfı iş güvenliği uzmanlarından bilirkişi oluşturulmuş, bilirkişi heyeti 30/11/2016 tarihli detay içermeyen görüşlerinde özetle, yangının bina girişindeki elektrik dağıtım panosunda bulunan şalterlerin eskiyip özelliğini kaybetmesinden kaynaklı ark oluşması ve alev almasıyla başlayıp pano altında bulunan kanepe, halı ve duvarlardaki ahşap kaplamaların tutuşarak binanın tamamına yayıldığı şeklinde görüş birliğine varılmış, acil çıkış yönlendirmelerinin olmadığı, yangın merdiveni kapılarının yangına en az doksan dakika dayanması gerekirken kapıların PVC şeklinde olduğu, binanın Yangından Korunma Yönetmeliği’ne uygun yapılmadığı” şeklinde tespitlerde bulunmuştur.
Türkiye’de ortaöğretimde devlete bağlı olarak hizmet veren yurt-pansiyon sayısı 2.936’dır; bu yurtların toplam kapasitesi, 532.667’dir. Bu yurtlarda barınan öğrenci sayısı, paralı ve parasız yatılı olmak üzere toplamda 359.521’dir. Boş kontenjan sayısı ise 173.146’dır. Dolayısıyla ortaöğretimde devlete bağlı yurtlarda doluluk oranı yaklaşık yüzde 67 olarak görülmektedir.
Türkiye genelinde barınan öğrenci sayılarına bakıldığında Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki özel yurtlarda –bunlara yükseköğretim de dâhil- 163.273, resmî yurtlarda da 359.521 olmak üzere toplamda 522.794 öğrencinin barınma hizmetlerinden faydalandığı görülmektedir.
Dernek, şahıs, vakıf, şirket olmak üzere ortaöğrenimde toplam 2.249 yurtta 76.319 öğrenci barınmaktadır. Devletin özel yurtlarda barınan öğrenci sayısının üzerinde boş kontenjanı vardır.
30 Kasım 2016 tarihi itibarıyla Adana’da devletin ortaöğretim öğrenci yurdu 45, kontenjanı 7.200, barınan 5 bin, doluluk oranı da yüzde 70’tir.
Yine, Adana’da ortaöğretim özel öğrenci yurdu sayısı 69, kontenjanı 5.364, toplam barınan öğrenci sayısı 1.790’dır, doluluk oranı yüzde 33 gözükmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığının yanı sıra, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesinde öğrencilere resmi barınma/eğitim hizmeti de verilmektedir. Bu bakanlıkların dışında ayrıca; Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Yükseköğretim Kurumları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Belediyeler gibi Kurumların bünyesinde bulunan okul/kurumlarda da öğrencileri kendi amaçları doğrultusunda yetiştirmek için öğrencilere verilen barınma/eğitim hizmeti adı altında yurtlar/pansiyonlar açılmıştır.
Bu veriler de göstermektedir ki devletin boş kontenjan sayısı özel öğrencilerin barındığından çok daha fazladır. Dolayısıyla devlet eliyle öğrencilerin barınmasını sağlayacak imkânlar vardır.
Aladağ’da MEB Yönetmeliğin İhlali ve Öğrencilerin Devlet Eliyle Cemaatlere Teslim Edilmesi:
Eğitimde 4+4+4 sonrasında ilköğretimde (ilkokul + ortaokul) devlete ait okulların belirgin bir azalma meydana gelirken, özel okulların sayısında ve oranında belirgin bir artış meydana gelmiştir. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin 2012-2013 eğitim öğretim yılandan itibaren hayata geçirilmesi sürecinde yaşanan okul dönüşümlerine paralel olarak, çok sayıda köy okulu kapatılmış birleştirilmiş sınıf uygulamaları artmış ve taşımalı eğitim uygulamaları yaygınlaşmıştır.
İlk Ve Ortaokul Resmi Sayıları
Eğitim Yılı - İlkokul - Ortaokul
2012-2013 - 28.177 - 16.083
2013-2014- 27.641- 16.047
2014-2015- 26.339 - 15.857
2015-2016- 25.133 - 15.787
2016-2017- 24.060 - 15.804
FARK - 4.117 - 279
Aladağ’daki “Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu” adı altında faaliyet yürüten özel yurdun bir dini cemaate ait olduğu bilinmektedir. Öğrenci velileri, eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında kapanan köy okullarında okuyan öğrencilerin okumak için Aladağ’a geldiğini belirtmektedir. Aladağ’da bulunan Sinanpaşa Yatılı Bölge Ortaokulu Yurdu’nun yıkılarak daha büyüğünün yapılacağı iddia edilmiş, yurdun yıkılmasının ardından öğrencilerin ilçedeki mülki amirlerin ve belediyenin yönlendirmesiyle bu yurda yerleştirildiği iddia edilmiştir.
MEB Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’ne göre ortaöğrenim ve yükseköğretim kurumlarında öğrenim görmekte olan öğrenciler için yani sadece lise ve üniversite öğrencileri için özel yurt açılabilir. MEB yönetmeliği açık, ilköğretim öğrencisi devlet yurdu ya da özel yurtta kalamaz. Yönetmelikte sadece iki istisna söz konusudur; Birincisi yatılı bölge okulu yurdu, ikincisi ise; "İhtiyaç olması ve kapasite bulunması hâllerinde, ders yılı ile sınırlı olmak üzere, ortaöğretim yurtlarında ilköğretim 6'ncı, 7'nci ve 8'inci sınıf öğrencileri barındırılabilir" deniliyor.
Buradaki yatılı bölge okulu yurdu da daha büyüğü yapılacağı iddia edilerek yıktırıldığı ve yenisi yaptırılmadığı için öğrenciler bu gibi yurtlara yönlendirilmiştir. Bundan daha vahimi aslında bu yurt, bir kuran kursudur. Köylerden getirilerek buraya yerleştirilen çocuklar gündüz okullarına gidiyor sonra da kuran kursuna getiriliyor. Gece de burada kalıyorlar, MEB yönetmeliğine göre bu suçtur.
Aladağ “Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu”nda çıkan yangında ölen çocukların 10-14 yaşları arasında ortaokul yani ilköğretim öğrencileri olduğu açıktır. 5 ve daha küçük sınıf öğrencilerini barındırdıkları açık şekilde görülen bu yurtların 6,7 ve 8'inci sınıflar için istisna olan uygulamayı da kaideye dönüştürdükleri belirtiliyor.
Eğitim Sen yayınlandığı Aladağ Raporunda ölen öğrencilerin yaşlarına bakıldığında hepsinin ilköğretimde okuduklarının anlaşıldığını, bu nedenle mevzuatın ihlal edildiğini belirtmiştir.
MEB özel öğrenci Yurtları Yönetmeliğine göre sadece lise ve üniversite öğrencileri için özel yurt açılması mümkünken, siyasi iktidarın çeşitli dini vakıf ve cemaatlerle ilişkileri üzerinden öğrenciler çeşitli cemaat yurtlarına yönlendirilmiştir. Devlet bu politikasını gerek güvenilir yurt yaptırmamakla gerekse de öğrencileri cemaat yurtlarına doğrudan yönlendirmekle uygulamakta ve aslında suç işlemektedir.
Uzun yıllardır ülkede belirli gizli güç odaklarının devlet yönetimini şeffaf olmayan yöntemlerle yönetmeye kalkıştığı bilinen bir gerçektir. Son olarak Türkiye, uzun bir süredir adına paralel yapı denilen bir cemaatin devlet mekanizmasını ele geçirmesi ve bu vesileyle son olarak askeri bir darbe kalkışmasına girişmesi meselesini gündeminde tutmaktadır. Önceki dönemlerde ordu içinde belirli ideolojik angajmanlara sahip askeri bürokrasinin periyodik bir şekilde sivil yönetime ve devlet idaresine çöreklenmesi, darbeler, muhtıralar ve hatta bildiriler ile siyasi hayata yön vermesi, siyasi tarihimizin maalesef esef verici gerçeklerindendir. Aynı şekilde devletin üst kademelerine yerleşen kadroların ya kendince tehlike gördüğü toplumsal kesimlere karşı baskı ve tasfiye hareketlerine girişmesi ya da kendine yakın kesimleri desteklemesi sonucu birçok cemaat, vakıf ve toplumsal kesim kendi görünmez ağlarını örmüş ve devlet içinde örgütlenmiştir. Ülkede şeffaf bir demokratik mekanizma ve yönetim anlayışının oluşmamasından dolayı bu tarz durumlar günümüzde de maalesef hızla devam etmektedir.
12 Eylül darbesi öncesi devreye konulan ve sonrasında oluşan cunta rejiminin temel perspektifine ve uluslararası ittifaklar ile yeşil kuşak gibi dâhil olunan projelerle uyumlu olarak, sosyalizm tehlikesine karşı milliyetçi, devletçi, muhafazakâr kesim, tarikat ve cemaatler desteklenmiş, sonrasında fazlaca büyüdüğü düşünülen bu kesimlerin bazıları tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Aynı şekilde 1990’larda süren OHAL ve kanlı savaş döneminde devlet içinde oluşan gruplar, Susurluk gibi çeteler ile güvenlik bürokrasisi üzerinden kendine alan bulan JİTEM gibi kontrgerilla yapılanmaları uzun süre devleti yönlendirme kabiliyeti bulmuşlardır.
2000’lerden sonra devlet yönetimine geçen Adalet ve Kalkınma Partisi de söz konusu kayırma ve tasfiye etme yöntemlerini kullanmış ve 15 Temmuz 2016 günü darbe kalkışmasında bulunan Gülen Cemaati başta olmak üzere neredeyse diğer bütün cemaat ve tarikatları kendine yakın kesimler olarak görüp desteklemiş, buna karşın kamu bürokrasisinde bulunan kendine yakın görmediği diğer kesimleri de tasfiye etmiştir. Mevcut iktidar geçmiş devlet elitlerine karşı doğal bir ittifak olarak cemaatleri seçmiş, onların hazır kadrolarından yararlanmış ve yetişmekte olan üyelerini de devlet içinde önemli bürokratik konumlara yerleştirmiştir. Bu durum devlet bürokrasisindeki cemaat üyelerinin kendi cemaat faaliyetlerini koruyup kollamasına ve cemaatlerinin herhangi bir denetimden geçmeden rahatça faaliyetlerini yapabilmelerine olanak sağlamıştır. Anadolu’daki yoksul halk kitlelerini kendilerine insan kaynağı olarak gören söz konusu cemaatlerin en büyük faaliyeti yurt ve dershaneler üzerinden örgütlenip buralarda yetiştirilen kişilerin devlet içinde bir ağ olarak dağıtılmasını esas almaktadır. Ortaya çıkan anlayış ve yönetim biçimi cemaat faaliyetlerini zaten zayıf olan denetim mekanizmalarından kaçırdığından dolayı, birçok cemaat ve tarikat yurdunda ortaya çıkan çocuk istismarı, sağlıksız ve güvenliksiz yaşam koşullarının üstü örtülmüştür. Devletin asli görevlerinden biri çocukların eğitim ve yaşam koşullarını iyileştirmek iken devlet bizzat çocukların denetimsiz ve örtülü faaliyetlerin içine çekilmelerine neden olmuştur.
29 Kasım 2016 günü Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar isimli cemaate bağlı yurtta çıkan yangın sırasında 11’i kız çocuğu biri eğitmen, toplam 12 kişinin feci şekilde can verdiği bu önlenebilir felaket tamda bahsettiğimiz bu yönetim ve kayırma anlayışının bir sonucudur. Bu cinayetlerin işlenmesi yukarıda bahsettiğimiz kayırma, görmezden gelme ve denetimden kaçırma silsilesinin geldiği noktanın acı bir neticesinden ibarettir. Siyasal iktidarın doğal müttefikleri, ideolojik yandaşları ve iktidar ağlarının bir parçası olarak görülen ve hâlihazırda yerel sahadaki bürokratik aygıtı yönetme gücüne sahip Süleymancıların, Aladağ’daki yurt faaliyetleri bilinçli olarak denetimden kaçırılmış ve faaliyetler yerel cemaat yetkililerinin keyfiyetine bırakılmıştır. Şu anda ülkenin tamamında olduğu gibi Anayasa dâhil yasal bütün mevzuat bürokratik aygıtın keyfi yorumuna bırakılarak, benzer facialara davetiye çıkarılmaktadır.
Göz göre göre facia
Teknik İhmaller Zinciri
Komisyon üyelerine yapılan aynı sunumda Fen İşleri Daire Başkanlığın çalışmasına da yer verilmiştir. Sunumun başında köylerde okul yapılamamasının gerekçesinin coğrafi koşullar ve ulaşım ve yol durumundan kaynaklandığı belirtilirken 12 kişinin yaşamını yetirdiği yurt yangını faciasından sonra Fen İşleri Daire Başkanlığı, hayatını kaybeden ve yaralanan ailelerin yaşadığı mahallelerde alt yapı yol çalışmaları başlattıkları ifade edilmiştir. “İlgili kız öğrenci yurdunda meydana gelen yangın olayında hayatını kaybeden ve yaralanan öğrencilerimizin ailelerinin yaşadığı mahallelerimiz ile güzergâhta yer alan diğer mahallerimizin alt yapı ve yol çalışmalarına başlanmış ve çalışmalara devam edilmektedir.”
Yangından sağ kurtulan Sema Karataş’ın “Yangın tatbikatı yapılmadı ve ben de yangın tüpü kullanmayı bilmiyorum. Yangın merdiveni kapıları kilitliydi ve kapı kolları yoktu. Bulaşık yıkarken elektrik beni sürekli çarpıyordu. Bunu belletmenlere söylediğimde bana ‘olabilir, düzelir’ dedi. Yangın merdiveni 2’nci kata kadar yükseliyordu. 3’üncü kata kadar çıkmıyordu” şeklinde beyanları ihmalin boyutlarını göstermektedir. Ailelerin beyanları arasında yer alan ‘Tedaş o gün yurda sanayi saatini taktı. O gün suları açınca elektrik çarpıyordu, kaçak vardı. O akşam yangın çıktı.” ifadesi de bu ihmali güçlendirmiştir.
Facia başladığında yangın merdivenlerinin kilitli olduğu ve anahtarın belletmende bulunduğu için çocukların yaşamını yitirdiği Adana Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından teyit edilmiştir. Sözlü, faciada hayatını kaybeden öğrencilerin birçoğunun cansız bedenlerinin kilitli haldeki yangın merdiveninin kapısında bulunduğunu açıklamıştır. Yangın merdiveninin kullanılabilmesi halinde yaşanan can kaybı sayısının bu kadar olmayacağı ayrı bir gerçektir.
İhbarın yangının başlamasından 15-20 dakika sonra Aladağ İtfaiyesi'ne yaya gelen Kazım Kocagöz tarafından yapıldığı ve bu süreçte alevlerin binayı sardığı bilinmektedir.
Elektrik panosundan çıkan yangın merdiven boşluğuna döşenen yangına dayanıksız halı, döşemeler ve binanın ahşap kısımları yangının hızla ilerlemesini sağlamıştır.
Alt kattaki pencerelerde parmaklık bulunması içeridekilerin dışarı çıkmasına engel olmuştur. Yangına karşı günümüz teknolojisinin modern imkânlarının bulunmadığı binanın yurt olarak kullanımı da tartışmalı hususlardan biridir.
Savcılık tarafından görevlendirilen uzman ekibin tespit ettiği teknik aksaklıklar aşağıdaki şekildedir:
Yangın elektrik tesisatında oluşan kısa devre ile her iki katta aynı anda başlamıştır.
Yangın merdiveni kapıları yangına dayanıksız PVC malzemeden yapılmış. 1’inci kat kapısı açılması imkânsız, 2 ve 3’üncü kat kapıları yönetmeliğe aykırıdır.
Yurt Müdürü Cumali Genç’in yangın eğitimi aldığını belirtmesine rağmen, uygulamaya koymadığından asil kusurludur.
Yurdun bağlı olduğu derneğin yönetim kurulu başkanı İsmail Uğur’un yasal düzenlemelere uygun davranmadığı, denetim ve personel seçme sorumluluğunu üstlenmediği, elektrik tesisatını yeniletmedikleri nedenleri ile asli kusurludur.
Kaymakamlığın 26.05.2016’da yaptırdığı denetimde görev yapan Şube Müdürü Davut Gökçeli ve Cihan Ünal’ın yurttaki eksikliklere rağmen gerçeğe aykırı rapor düzenlemeleri nedeniyle tali kusurludur.
Yangın Sonrası Süreçteki Engel Ve Usulsüzlükler
Aladağ'ın Köprücük ve Kışlak köylerinde çocuklara ve gençlere yönelik eğitim ve rehabilitasyon çalışması yapmak isteyen Sosyal Haklar Derneği'ne Kaymakamlıkça izin verilmemiştir.
Komisyonun raporunda, Aladağ Kız Öğrenci Yurdu’yla ilgili yurtta kalan öğrencilerin aileleri tarafından dile getirilen ‘Süleymancı tarikatı‘ iddialarına yer verilmemiştir.
Davaya müdahil olan baroların müdahilliği kaldırılmıştır. Faciadan sonra sorumluluğu olan tek bir kişi bile istifa etmemiştir.
Belediye yurdun yıkımı kararını vererek delillerin ortadan kaldırılmasına sebep olarak hukuk skandalına imza atmıştır.
Hayatta kalan öğrencilere ve hayatını kaybeden öğrencilere yalan ifade vermeleri ve şikâyetçi olmamaları yönünde baskı yapıldığı basına yansımıştır.
İlk duruşma sonrası Süleymancılar cemaatinden oldukları düşünülen bir grup basın açıklaması için hazırlık yapan ailelere tehditler savurarak saldırmıştır. Kısa süreli arbedenin ardından saldırganları uzaklaştıran polisin mağdur ailelerden de alanı terk etmelerini istemiştir.
Sanıklara istenen en üst sınırdaki ceza 15 yıl olarak belirlenmiştir. Olaydan hemen sonra incelemeye giden Eğitimsen üyeleri gözaltına alınmış, bilgi almaları engellenmiştir.
Bölgedeki diğer yurtlardan birinin yöneticisi, yurtları inceleyen Hürriyet muhabirine "biz Süleymancıyız. Yurttaki kızlarımızın yanması Allah’ın takdiri. Onlar şehit oldu” demiştir.
Sanık avukatları ailelerin haberi olmaksızın ailelerin hesabına para yatırdılar. Süleymancılar, köyleri gezerek aileleri davadan vazgeçirmek için tehdit ettiler.
Aladağ Yurt Yangınına İlişkin Yayın Yasağı
Adana Aladağ İlçesi Sulh Ceza Hâkimliğinin 2016/150 D.İş sayılı kararı ile 29.11.2016 tarihinde Aladağ İlçe Merkezinde bulunan Aladağ Özel Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdunda meydana gelen yangın ve taksirli ölüm olayına ilişkin yürütülen soruşturmanın daha sağlıklı ve gizlilik içinde yürütülmesi, toplum sağlığı, kamu düzeni ve kamu güvenliği amacıyla soruşturma tamamlanıncaya kadar 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesi gereğince yazılı ve görsel basın, sosyal medya ile internet ortamında faaliyet gösteren medyada her türlü haber ve röportaja yayın yasağı getirilmiştir.
Her ne kadar yapılan itiraz sonucu yasak kaldırılmış olsa da yasak, gizlenmek istenen gerçekler olduğunun göstergesi aynı zamanda halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı önünde engeldir. Anayasaya göre yayın yasağı koymak yasak olduğu gibi toplumu böylesine derinden etkileyen bir olayda yasağı getirmek suçun üstünü örtmek niyetinden başka bir şey değildir.
Mahkeme Heyetinin Değişmesi
Davanın 30 Mayısta ki 1. Duruşmasında mahkeme heyeti davaya müşteki olarak müdahil olmak isteyen kurumların talebini kabul etmişti. Müdahil olmaları kabul edilen kurumlar arasında başta Adana barosu olmak üzere pek çok şehrin baro yönetimleri, çeşitli kadın kurumları ve sendikalar bulunuyordu.
Son 17 Temmuzda görülen 2. duruşmada ise endişe verici bir şekilde önceki mahkeme heyetinin tamamı değiştirilmiş ve tayinleri çıkmıştı.
Duruşma tamamıyla yeni bir mahkeme heyeti tarafından görüldü ve aldığı ilk karar önceki heyetin kabul ettiği çeşitli kurumların müşteki olduğuna dair kararı iptal etmek oldu. Mahkeme heyeti itirazları “doğrudan bir zarar söz konusu olmadığı” iddiasıyla kabul etmedi.
Mahkeme heyetinin tamamının değiştirilmesi aileler ve kamuoyu tarafından endişeyle karşılanmaktadır.
Bu yolla 12 canın kaybedilmesinden sorumlu olan kamu görevlilerinin soruşturma ve sorumluluktan uzak tutulması, ailelerin ve kamu vicdanında büyük bir yara olan bu olayın üstünün kapatılma endişesini büyütmektedir.
Görevi İhmal
2016 yılı sonu itibariyle Türkiye’de çocuk nüfusu 23 milyona yaklaşmıştır. Çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, çocuk evleri sitesi, çocuk evlerinde bakılan çocukların korunması, bakımı, eğitimi, bir iş ve meslek sahibi yapılarak topluma yararlı bireyler hâline getirilmeleri ile ilgili her türlü çalışmaların yürütülmesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulmuş, bu görevlerin yürütülmesi için de merkez ve taşra teşkilatları olarak yapılandırılmıştır.
MEB Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’ne göre de ortaöğrenim ve yükseköğretim kurumlarında öğrenim görmekte olan öğrenciler için, başka bir ifade ile lise ve üniversite öğrencileri için özel yurt açılabilir.
Öğrencilerin eğitim ve barınma hakkı ile ilgili görev ve sorumlulukları bulunanların bu görev ve sorumlulukları yerine getirmedikleri Aladağ yurt yangını faciasında görünür olmuştur. Yurt açığını gidermek, kamusal, parasız ve nitelikli barınma alanları üretmek, sonuç alıcı denetimler yapmak; görev ve sorumluluk taşıyanların gündeminde olmamıştır.
Öneriler
1. Adana İl Millî Eğitim Müdürlüğü Maarif Müfettişlerince 26/10/2015 tarihinde yurtta yapılan denetim raporundan sonra hangi işlemler yapılmış ise belgelerinin soruşturma dosyasına konulması,
2. Sadece Aladağ’da değil, Türkiye genelinde cemaat ve vakıf adı altında eğitim veren tüm kurumların kapatılması; ulaşılabilir, eşit, ücretsiz ve anadilde eğitim hakkının yasal güvenceye alınması,
3. Aladağ yurt yangını faciası ile ilgili soruşturma dosyasının genişletilmesi, davacı olmayan aileler üzerinde baskı vb bir durumun olup olmadığının araştırılması,
4. Aladağ Yurt yangını faciasında yaşamını yetirenlerin anısına ve benzer acıların bir daha yaşanmaması adına anıt yapılmasına,
5.Aladağ Araştırma Komisyonun görev süresi bitmiş olsa da benzer faciaların yaşanmaması için takipçi olması ve çok geciktirmeden tekrar Aladağ’a gidip incelemelerde bulunması
6.Komisyon üyeleri yangında yaralı olarak kurtulan çocuklarla herhangi bir görüşme gerçekleştirmemiştir. Yurtta kalan çocukların ailelerine anlattıkları ve anlatamadıkları iddiaların araştırılması için uzmanlardan oluşmuş bir heyetin görevlendirilmesi önem arz etmektedir.
7. Aladağ’da yaşları 11 ile 14 arasında değişen kız çocukları zaruretten ötürü Süleymancılar olarak ifade edilen bir tarikatın yurdunda barınmıştır. Barınma, yaşama, eğitim haklarının tümüyle ihlal edildiği bu olayda, şerhimizde de belirttiğimiz gibi yasalar, yönetmelikler, Anayasa çiğnenmiştir. Cemaatlerin denetimsiz yurtlarına mecbur bırakılan bu çocuklar bir dizi ihmal ve hukuksuzluk zincirinin kurbanı olmuşlardır. Bunun en büyük sorumlusu, yasal boşluklardan yararlanarak faaliyet yürüten vakıf ve cemaatlere daha fazla alan açan hükümettir. Kamusal, parasız ve nitelikli eğitim ve barınma hakkı için politikalar üretilmemesi, yurt açığını gidermekle görevli olanların siyasi tercihlerine bağlı olarak cemaat ve özel yurtları teşvik etmesi facianın birincil sebebidir.
8. Milli Eğitimde taşımalı eğitimin kaldırılmış olması da faciaya giden yolların taşlarını döşemiştir. Oysa parasız eğitim haktır ve devlet bunun koşullarını yerine getirmekle mükelleftir.
9.Ahşap malzemeden yapılı, içi halıflex gibi yanıcı madde ile döşenmiş, yangın merdiveni kapalı, en son ne zaman, kim tarafından denetlendiği belli olmayan bir cemaat yurdunda yaşanan bu facianın sorumlularının sadece o yurttaki görevliler olması mantıkla açıklanamaz.
10.Yurt yangınından sonra henüz soruşturma devam ederken Belediye kararıyla mahkeme kararı olmaksızın yurt binasının yıkılması da açıkça delil karartmaktır.
11. Sanık avukatları ve ailelerin haberi olmaksızın ailelerin hesabına para yatırılması, ailelere şikâyetlerinden vazgeçmeleri yönünde baskı yapılması hukuki sürecin nasıl kapalı kapılar ardında yok edilmeye çalışıldığının açık göstergesidir.
12. Yasalar gereği hiç olmaması gereken bu kaçak yurdun açılmasına izin veren bürokratlar; baştan savma denetimlerde eksikliklere göz yuman, görmezden gelen denetmenler; yoksul aileleri tarikat yurduna yönlendirenler, “okuldaki eğitimi boş verin bizim verdiğimiz dini eğitim size yeter” diyen belletmenler; yurt kisvesi altında tarikat faaliyeti yürüten yurdun bağlı bulunduğu derneğin yöneticileri ve elbette hatta en başta siyasi iktidar yargı sürecinin dışında tutulamaz.
13. Öğrencilere barınma hizmeti veren tüm özel ve resmi kurumların ilgililerce aynı denetim ölçütlerinde/kriterlerinde standart denetimi yapılarak, denetim sonu uygulanan yaptırımların da aynı olması için ‘Barınma Hizmetleri Çerçeve Denetim Standardı’ hazırlanarak bu doğrultuda kurumların denetiminin yapılması sağlanmalıdır.
14. Barınma hizmeti veren kurum binalarında bulunan elektrik tesisatı, ısınma sistemi, su ve doğalgaz tesisatı vb. sistemlerin her yıl öğretim yılı başlamadan önce öğrenci sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için, periyodik kontrollerinin hangi kurumlar/kişiler tarafından yapılacağının açıkça kamu ve özel kurumların hepsini kapsayıcı bir mevzuatla düzenlenmesi gerekmektedir. Bu kontrollerin, kontrolleri yapacak kurumlar/kişiler tarafından heyet halinde yapılması yönünde tedbirler alınmalıdır.
15. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki resmi yatılı okullarda okul yönetimi ile pansiyon yönetiminin ayrı olması veya resmi onayla belirlenen sorumlu yöneticinin bu konuda aranan eğitimleri almış olması sağlanmalıdır.
16. Öğrencilere verilen özel ve resmi barınma hizmetlerinin istenilen kalite ve güvende olması için, barınma hizmeti veren kurumların işletilmesi, bina güvenliği, çalışan personelin nitelikleri, bina standartları gibi konularda, özel barınma hizmeti veren kurumlara getirilen yaptırımların resmi barınma hizmeti veren kurumlara da getirilerek, mevzuattaki farklı uygulamaların ortadan kaldırılması sağlanmalıdır.
17. Yurtlarda denetim esnasında tespit edilen hususlar sınıflandırılarak hangi hususların öğrenciler için daha belirgin riskler olduğu mevzuatta açıkça belirlenmelidir. Denetim kapsamında hayati risk içeren noksan hususların tespiti halinde bu hususlar giderilene kadar kesinlikle yurdun faaliyetlerine izin verilmemelidir.
18. Kurumun kapatılmasını gerektiren durumlarda kapatılan yurdun yöneticisi, kurucu ve kurucu temsilcisinin belirli bir süre aynı görevi yapması ve yurt işletmeciliği faaliyetinde bulunmasını engellemeye yönelik mevzuat düzenlemesi de yapılmalıdır.
19. Yeni açılacak resmi/özel yurt ve pansiyonların uygun yerlerde açılmaları için rehberlik edilerek atıl kapasite oluşması engellenmelidir. Yurt/pansiyon açılırken bölgedeki yurt sayısı, nüfus bilgisi, bölgenin sosyo-ekonomik gelişmişlik durumu gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
20. İlgili kurumlarca öğrenimlerini evlerinden uzakta görmekte olan ihtiyaç sahibi öğrencilerden devlet yurtlarına başvuru yaparak barınma hakkı kazanamamış olanlar ile devlet yurdu bulunmayan bölgelerde öğrenim görenler için barınma yardımı veya desteği adı altında belirlenecek miktarlarda karşılıksız maddi destek verilerek gerekli yasal şartları taşıyan yurtlarda barınmaları sağlanmalıdır.
21. Yerel yöneticiler tarafından, kurumların rutin ve periyodik denetimlerinin haricinde kurum yöneticilerine önceden bilgi verilmeden ve mesai saatleri gözetilmeden, öğretim yılı içinde kurumlar en az 4 kez rutin dışı denetlenmeli ve bu denetimler rapora/belgeye bağlanarak etkin bir denetim sistemi oluşturulmalıdır.
22. Öğrencilerin, iyi oluş hali, yaşam doyumu, farkındalık, maneviyat, sorumluluk, mutluluk, kapasite geliştirme gibi yaşam kalitesini artırmaya yönelik alanlardaki durumlarının akademik araştırmalarla belirlenmesi desteklenmelidir.
23. Yatılı okuyan öğrencilerin aileden, çevreden ve akranlarından almaları gereken sosyal desteğin artırılmasına yönelik eksikler belirlenerek, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri bu alanlarda geliştirilmelidir.
24. Yatılı okuyan öğrencilerin aileden algılanan sosyal destek düzeyini artırmak için, ailelerin çocuklarını yurtta daha çok ziyaret etmeleri ve onlarla daha sık görüşmeler yaparak onlara desteklerini daha çok hissettirmeleri gerekmektedir.
25. İlgili kurumlar tarafından afet, kaza, yangın vb. kriz durumlarını mümkünse önleme ve baş etmeye yönelik başta tüm kamu görevlileri ve öğrenciler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin güncel ve öğrencilerin bilişsel seviyelerine uygun olarak hazırlanan eğitim programlarıyla düzenli aralıklarla bu eğitimleri almaları sağlanmalıdır.
26.Yangın ve afet tatbikatlarında ve olay anında müdahalede görev alacak kişilere, kriz yönetimi ve farkındalık alanlarını da kapsayan hizmet içi eğitim programları hizmet süreleri boyunca devam etmeli ve eğitim içerikleri yeni teknolojik gelişmeler ışığında güncellenmelidir.
27. Meydana gelebilecek doğal afet, yangın, terör, kaza vb. kriz durumlarında eşgüdümlü müdahalenin sağlanabilmesi açısından mahalli itfaiye ve sivil savunma teşkilatlarından da yararlanılarak karşılıklı yardımlaşma ve işbirliğinin yapılabilmesi için mahallindeki ilgili kurum ve kuruluşların aralarında yapacakları protokoller işlevsel hale getirilerek, müşterek tatbikatlar yapmaları sağlanmalıdır.
28. Emniyet, itfaiye ve diğer güvenlik güçleriyle kriz müdahale ekiplerine yönelik eğitimlerde zihinsel ve bedensel engelliler, küçük yaştaki çocuklar ve yaşlılar, yatılı tedavi gören hastalar, madde bağımlısı gibi kişilere nasıl müdahale edileceği, profesyonel oyuncular ve farklı senaryolarla çalışılmalı ve tatbikat eğitimleri verilmelidir.
29 . Tüm resmi ve özel barınma hizmeti veren kurumlar ile okullarda acil durum planları hazırlanması ve acil durum ekiplerinin oluşturulması teşvik edilmeli, düzenli aralıklarla tatbikatlar gerçekleştirilerek olası bir felaket anında yapılması gerekenler, acil çıkıştan güvenli bir şekilde öğrencilerin okulu/kurumu boşaltmaları ve güvenli toplanma alanında okul personeli ve diğer öğrencilerle buluşması, ilk yardım bilgisi gibi bilgilerle donanması sağlanmalıdır. Bununla birlikte tatbikatlar esnasında görülen eksikliklerin hızlı bir şekilde giderilmesi, giderilmediği takdirde de hizmetin devam etmesine müsaade edilmemesi yönünde tedbirler alınmalıdır. Ayrıca tatbikat kapsamında yapılan faaliyetlere herkesin katıldığı belgelendirilmeli ve denetimler için arşivlenmelidir.
30.Tüm resmi ve özel barınma hizmeti veren kurumlar ile okullarda, acil durumlarda yapılacak müdahale, koruma, arama-kurtarma ve ilk yardım iş ve işlemlerinin nasıl ve kimler tarafından yapılacağı konusunda acil durum planları ve acil durum ekiplerinin oluşturulması ve bu konulardaki tatbikatların usulüne uygun olarak yapılması ve belgelendirilmesi acil durumlar karşısında personelin ve öğrencilerin yaralanması ve can kaybını önleyecektir. AFAD tarafından yürütülen Afete Hazır Türkiye Projesinin çıktısı olan Okul Afet ve Acil Durum Yönetimi Planı Hazırlama Kılavuzuna uygun olarak bu planların ve ekiplerin oluşturulması sağlanmalıdır. Planlarda resmi ve özel eğitim ve barınma hizmeti veren kurumlara yönelik tedbirlerin açıkça belirtilmesi de yararlı olacaktır.
31. Ülkemizde çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi, çocuk politikalarının belirlenmesi konusunda yasama süreçlerinde çocukların üstün yararının daha iyi gözetilmesi için, TBMM bünyesinde daimi Çocuk Hakları Komisyonu kurulmalıdır.
32. Öğrenci/okul güvenliğine yönelik akademik araştırmalar ve projelerde yatılı öğrencilerin, ailelerin, çalışanların ve idarecilerin durumlarına ilişkin sorunlar da incelenmeli, uluslararası uygulamalar karşılaştırılmalı olarak ele alınmalıdır.
33.Tüm resmi ve özel eğitim ve barınma hizmeti veren kurumlardaki öğrencilerin; doğal afet, yangın, kaza, terör gibi acil durumlar karşısında can güvenliğinin sağlanması ile yapılması gerekenler konusu, eğitim müfredatına kazandırılmalıdır. Bu konularda eğitim politikası oluşturulup tüm öğrencilere bu yönde eğitim verilmeli, bilinçlendirme ve farkındalık çalışmalarının başarıya ulaşması sağlanmalıdır.
34. Yangının çıktığı ortamlarda hemen yangın sonrası elde edilen bulgular, yangının çıkış nedeni hakkında önemli veri oluşturur. Can ve/veya mal kaybıyla sonuçlanan adli ve sigorta kurumlarını ilgilendiren durumlar, konunun ayrıntılı olarak bir uzman tarafından incelenmesi ve raporlanmasını gerektirir. Uzman raporları, verilecek kararların belirlenmesinde etkin rol oynar. Bu alanda yetiştirilecek uzmanların, üniversitelerin ilgili fakülte ve bölümlerinde açılacak programlarda uluslararası yetkinliğe sahip olacak şekilde eğitilmeleri gereklidir.
35.Tüm resmi ve özel öğrenci barınma hizmeti veren kurum yöneticilerine işletme, kurum yönetimi, kurumun fiziki, hizmet ve güvenlik standartları ile iletişim becerileri gibi genel konularda eğitim/sertifika alma zorunluluğu getirilmelidir. Ayrıca çalışanlarda aranacak şartlar belirlenmeli, görevlerine uyumlu olarak bu konularda eğitim alma zorunluluğu getirilmelidir. Bu eğitimler belirli periyotlarla tekrarlanmalıdır.
36.Eğitim ve barınma hizmeti sunulan kurumlardaki tüm çalışanların resmi olarak kayıt altında olmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Bununla birlikte; çocukların her türlü istismardan korunmaları açısından, öğrencilerin eğitim ortamları ve barınma mekânlarında çocuklarla ilgili ve aynı zamanda çocuklarla ilişkili işlerde görevlendirilen (servis şoförü, temizlik görevlisi, yemekhane sorumlusu, güvenlik vb. dâhil olmak üzere) tüm çalışanların istihdam edilmeden önce güvenlik araştırmasının yapılması da önem taşımaktadır. Ancak tek başına güvenlik araştırması yapılmasının yeterli olmadığı, bu hizmetlerde çalışan kişilerin psikolojik açıdan sağlıklarının da tam olduğunun belirlenmesine yönelik tedbirlerin alınması da faydalı olacaktır. Böylece, psikolojik sağlığı çocuklarla ilişkili yerlerde çalışması uygun bulunmayan kişilerin çocuklara ve gençlere eğitim ve barınma hizmeti veren yerlerde istihdam edilmelerinin önüne geçilmelidir.
37. Ailelerin ve toplumun öğrencinin barındığı mekânda çalışanlarla ilgili bilgilere kolay ulaşabilmesi açısından, yöneticilerden diğer hizmet alanlarında çalışanlara kadar tüm görevlilerin aldıkları eğitimleri de içeren fotoğraflı bir özgeçmişinin kuruma ait internet sitesinden yayınlanması sağlanmalıdır. Kişilerin sorumlu oldukları görev alanları ile bilgiler de bu bölümde açıkça belirtilmelidir.
38. Yurtlar ve pansiyonlarda çalışan kişilerin performanslarının ve sorumlu oldukları etkinliklerin niteliklerinin, öğrenciler ve aileler tarafından da standart bir ölçek geliştirilerek değerlendirilmesi sağlanmalıdır.”
Değerlendirme
Türkiye’de vakıf ve cemaatlere ait çok sayıda yurt bulunmaktadır. Bunların büyük bölümünün yasal olmadığı ya da yasal boşluklardan yararlanarak faaliyet yürüttüğü bilinmektedir. Dolayısıyla, daha önce benzer örneklerde de görüldüğü gibi mülki amirlerin ve ilgili kamu görevlilerinin bilgisi dâhilinde faaliyet yürütülmesi ve gerekli denetimlerin yapılmaması bu tür katliam niteliğindeki felaketlerin yaşanmasına neden olmakta, yaşanan sorumsuzlukların bedelini çocuk yaşta yaşamını yitiren, Karaman-Ensar Vakfı’nda cinsel istismara uğrayan öğrenciler ödemektedir.
Çocuklarını kaybeden aileler köylerindeki okulların kapalı olması ve Milli Eğitim Yöneticileri ve idarecilerin tavsiyeleriyle devlet yurdu zannederek çocuklarını çaresizlikten bu yurtlara gönderdiklerini ifade etmişlerdir.
Bu yurtlara mülki amirlerin de izni ve onayıyla yaşları 10-14 olan ilkokul ve ortaokul yani ilköğretim öğrencileri yerleştirilerek suç işlenmiştir. Temel Eğitim çağındaki çocuklar için sadece devlet tarafından devlet yurdu ya da pansiyon kurulabilmesine rağmen, güvenilir ve denetime tabii tutulan devlet yurdu yaptırmak yerine, ortaokul öğrencilerinin bu yurda yerleştirilmesinin önünü açan tüm yetkililer Aladağ’daki yangından ve yaşanan ölümlerden- kitlesel cinayetten öncelikli olarak sorumludur.
Hükümetin yurt açığını gidermek, kamusal, parasız ve nitelikli barınma hakkı için somut ve kalıcı politikalar üretmek yerine, iktidara yakın cemaat ve özel yurtları teşvik etmesi yaşananların ardındaki siyasi tercihi ve dolaysıyla siyasilerin sorumluluğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Konuya ilişkin çalışma yapan birçok sivil toplum kuruluşunun ortak görüşü, hiçbir çocuğun hiçbir şekilde yatılı kalmaması gerektiği yönündedir. Şayet zorunluluk söz konusu ise çocukların en azından ortaokul çağına kadar yatılı kalmamalarının sağlanması gerekmektedir. Gerekli düzenlemeler hassasiyetle yapılmalıdır. İlkokul, ortaokul ve lisede yatılı kalan çocukların kampüslerinin ve okullarının tamamen birbirinden ayrı olması gerekmektedir. Ayrıca yatılı okullar ve yurtlar için özel yetiştirilmiş psikologların, rehber öğretmenlerin, hemşirelerin istihdam edilmesi, tüm çalışanların daha sıkı adli kontrollerden, psikiyatrik muayenelerden ve Çocuk Hakları eğitiminden zorunlu olarak geçirilmesi riskleri azaltacaktır.
Aladağ’da yaşanan çocuk cinayetleri ortaya koymuştur ki devlet hızla şeffaf demokratik yönetim mekanizmalarına yönelip, liyakat dışı, ideolojik, konjonktürel ve iktidarın güçlendirilmesi gibi sebeplerle bazı cemaat, grup ve kesimlerin örtülü faaliyetlerine göz yummayı bırakmalıdır. Anadolu’nun yoksul çocuklarının istismarına ve sömürülmesine dayanan yurt ve eğitim sistemleri lağvedilmeli, devlet sosyal devlet olmanın gereği bütün çocukların bilimsel, ücretsiz ve eşit bir şekilde eğitim olanaklarına ulaşmasını sağlamalıdır. Aksi taktirde çocuklar üzerinde kurulan bu sömürü, istismar ve kullanma ilişkisi daha çok facianın ortaya çıkmasına sebep olacaktır.