Gündem

HDP'li belediyelere kayyım atanmasının 17. gününde protestolar sürüyor: "Biz bedelini ödediğimiz bir özgürlüğü istiyoruz"

Barış akademisyenlerinden kayyım eylemlerine destek geldi

04 Eylül 2019 12:46

İçişleri Bakanlığı kararıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün görevden alınarak yerlerine valilerin kayyım atanmasının 17. gününde sürüyor.

Yurt genelinde yapılan eylemler bugün de polis ablukasında gerçekleştirildi.

Diyarbakır

Diyarbakır'da "Siyasi darbeye hayır" sloganlarıyla başlayan oturma eylemine HDP’li milletvekilleri ve vatandaşların yanı sıra HDP Ergani, Dicle, Çermik, Çüngüş, Eğil ilçe örgütleri katılım sağladı. Barış Akademisyenleri'nden Şebnem Korur Fincancı, Eşber Yağmurdereli, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve 78’ler Derneği da eyleme destek verdi. Eyleme katılım sağlayan akademisyenler, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” sloganıyla karşılandı. 

“Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” pankartı açarak yürüyen HDP’li kadınlar, “Kî diz e qayyum diz e”, “Eşbaşkanlık mor çizgimizdir”, “Siyasi darbeye hayır” dövizleri açarak, nöbete katıldı. Lise Caddesi’ne geçen ve nöbette yerini alan kadınların açtığı “Kî diz e qayyum diz e” (Hırsız kim, kayyum) yazılı dövize polis izin vermedi ve dövizin toplatılmasını istedi. 

Eşber Yağmurdereli: Ancak bedeli ödenen özgürlükler sahiplenilir, biz bedelini ödediğimiz bir özgürlüğü istiyoruz

Yazar Eşber Yağmurdereli, kayyım atamalarının Türkiye’de demokrasinin olmadığı ve hukukun işlemediğinin bir göstergesi olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
 
“Demokrasinin asli unsuru olan sandıktan çıkan iradenin herkes tarafından kabul edilmesi gerektiği gerçeği karşısında bunu görmezden gelen bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Bu kabul edilemez. Eğer sandığa ortaya koyuyorsanız,  unun gereğini yapacaksınız. Bunun gereği oradan çıkan iradeye onay vermektir. Demokrasinin bu kuralı çiğneniyor, demokrasinin işlemesi adına yapılması gereken çok şey olduğunu biliyoruz. En fazla Kürt halkının bu gereği yerine getirdiğini görüyoruz. Bu ülkede demokrasinin kazanılması konusunda her şeyden önce mücadele ve bedel ödemek gerekir. Bunlar bedel ödenmeden kazanılamaz. Ancak bedeli ödenen özgürlükler sahiplenilir. Bizler halklar olarak bedel ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Biliyoruz bize lütfedilen demokrasi ve özgürlüğü değil, kendi emeğimizin çabamızın ürünü olan, bedelini ödediğimiz bir özgürlüğü istiyoruz. Bunun için mücadeleye devam edeceğiz, elbette kazanacağız."

Türkdoğan: Hukuk garabetinden vazgeçin

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, demokrasiye vurulan bir darbeyi savuşturmak için geldiklerini ifade etti. Türkdoğan, insan hakları savunucularının böylesi dönemlerde barış hakkını da savunmaya devam ettiklerini belirterek, “Gerçekten bu toprakların barışa ihtiyacı var. Belediyelere kayyumlarla el konulması başkanların görevden alınması barış mücadelesinin ne kadar zor olduğunu da gösterdi” diye belirtti.
 
Türkdoğan, Kürt sorunu gibi devasa bir sorun olduğunu ve bu sorunu muhataplarından birinin sorunu demokratik yollarla çözmek istediğini, ancak Türkiye siyasi iktidarının şiddet yöntemi ile çözmeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını belirterek, şunları söyledi:
 
“Daha kaç can gidecek. Daha ne kadar Kürt halkının iradesine ipotek konulacak. Bunları tekrar tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu kürsüden barışın ne kadar kıymetli olduğunu söylemek istiyorum. Er ya da geç barışı gerçekleştireceğiz. Ancak önce bu demokrasi mücadelesini hep birlikte vereceğiz. Daha güçlü karşı çıkacağız. Şimdi kimsenin korkmadığını, susmadığını görüyoruz. Son olarak siyasi iktidara sesleniyorum: Bu hukuk garabetinden, bu kanunsuzluktan vazgeçin. Eş başkanların hakkını verin. Kimseye iftira atmayın. Halkın cebinden çıkan tek kuruş paranın hesabını sorun. Yolsuzluk soruşturmalarının hesabını sorun."

Fincancı: Yaşamak direnmektir

TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’de çok uzun zamandır Kürt halkının, siyasi iradesini yok sayma davranışı ile karşı karşıya olduğunu belirterek, iktidarın, nefret suçlarıyla Kürt halkı üzerine tüm gücü ile saldırmaya devam ettiğini belirtti. Fincancı şöyle konuştu:
 
"Biz de insan hakları örgütleri olarak, direnmeye devam ediyoruz. Çünkü yaşamak direnmektir. İnsanlık direnerek bir yere ulaşacak. Bu direnmenin ne kadar değerli olduğunu bütün Türkiye’nin görmesi gerekiyor. Bu direnmeye, bu mücadeleye, bu barışçıl protestolara yönelik saldırılara da ayrıca ses çıkarmak gerekiyor. Türkiye insan Hakları Vakfı 2018 Ağustos’unda Diyarbakır’da sadece 9 başvuru almışken, 1019’un Ağustos’unda ise bu sayı 30’a çıktı. Bu devlet şiddetinin yaygınlaştırılarak insanlara korku yaymaktır. Ancak görüyoruz ki kimse kokmuyor."

Tahsin Yeşildereli: Karşı durmak için buradayız

Üniversite Öğretim Görevlileri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildereli da Türkiye’de son yıllarda tüm kurumlara baskı uygulandığını ve hem üniversiteleri ele geçirdiklerini hem de belediyeleri gasp ettiklerini söyleyerek, bu antidemokratik uygulamalara karşı durmak için burada olduklarını dile getirdi.
 
78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can da bu protestoları demokratik çerçevede yaygınlaştırmanın önemine değindi. Konuşmalarının ardından heyet, önce Mardin’e daha sonra ise Van’a gideceklerini belirtti.

Hişyar Özsoy: Ailelerin acılı olduğunu düşündüğümüzden ses etmiyoruz ama bunu sineye çektiğimiz anlamına gelmiyor; sabrımızı taşırmasınlar

Serbest kürsü konuşmalarının ardında açılan “İrademe dokunma” yazılı pankartın arkasında basın açıklaması gerçekleştirildi. HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, son günlerde HDP il binası önünde “Çocuklarımız dağa gönderiliyor” iddiasıyla oturma eylemi yapan ailelerin durumuna değindi.
 
Kayyumlara karşı her yerden yükselen direniş sesinin bastırılması için HDP Diyarbakır il binası önüne ailelerin bilinçli bir şekilde gönderildiğini belirten Özsoy, şu ifadeleri kaydetti:
 
“Yeni bir senaryo devrede, bu yeni senaryonun adı çocukları kayıp olan aileleri partimizin kapısına yönlendirmektir. Anne ve babaların parti önünde oturma eylemi gerçekleştirmeleri sağlanarak partimiz karalanmaya çalışılıyor. Son 15 gün içerisinde bu durumun tekrarlanması rastlantısal bir durum değildir. HDP altı milyon oy almış bir partidir. HDP il binamız neredeyse biri bizi gözetliyor programına döndü. İçeri giren dışarı çıkan herkes polis tarafından kayda alınıyor. Dağa giden kişinin hiç mi aklı yok, bizim il binamıza gelip dağa geçecek. İl, ilçe çalışanlarımızı bırakın, vekillerimiz dahi yeri geldiğinde il binamıza girmelerine izin verilmiyor. Sabrımızı taşırmasınlar. Bizler ailelerin acılı olduğunu düşündüğümüzden ses etmiyoruz ama bunu sineye çektiğimiz anlamına gelmiyor. Kayyımlara kılıf bulunamadığından böyle senaryolar oynanıyor. Anadolu Ajansı partimiz önünde resmen film oynatıyor. Sabrımızı denemeyin."

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü: İsyanı yükselteceğiz

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir de, bunların kayyım değil sömürge valileri olduğunu kaydederek, “Biz biliyoruz ki 2016’da belediyelerimize ilk kayyım atandığında asimilasyona başladılar. Kürtçe tabelalar kaldırıldı, Kürtçe ana okullar kapatıldı. Bu kayyım mıdır? Sömürge valiliği midir? Biz biliyoruz ki bizden korkuyorlar. Çünkü burada tek toplumsal değişim var, eşitlik var. Ama tek adam rejiminde bu yok. Bu dönemki kayyımın gerekçelerinden biri eşbaşkanlık sistemiydi. Eş başkanlık eşit toplum demektir. Kadınlar ‘Eşbaşkanlık mor çizgimizdir’ dedi, evet öyledir. Eşbaşkanlık bizim özgürlüğümüzün adıdır. Kayyım buralardan gidene kadar mücadelemizi yükselteceğiz” dedi. 
 

İzmir

İzmir'deki kayyım protestosuna polis engeli

Kayyım atamalarına karşı İzmir'de de protestolar gerçekleştirildi. Bir grup HDP'li açıklama yapmak isterken polis engeliyle karşılaştı. Slogan atmak isteyen HDP'liler polis tarafından çembere alındı. İzmir'de gerçekleştirilen protestoda, ""Halka seslenmemizden korkuyorlar, ahlaka uymuyorlar, hukuka uymuyorlar" ifadeleri kullanıldı.
 
 

Mardin

Mardin'den seslenen DTK Eş Başkanı Öztürk: Bu halk geri adım atmadı, atmayacak

Mardin'de kayyım eylemlerini sürdürdükleri Karayolları Parkı'na gelen HDP’liler, parkın girişinde polis engeli ile karşılaştı. Aralarında yerlerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Ahmet Türk ve Figen Altındağ ile birlikte Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk’ün de bulunduğu partililer, polislerin kalkanları ile barikat kurarak parka girişlerine izin vermemesi üzerine hemen yan taraftaki çimlere oturdu. 

Eyleme sonradan dahil olmak isteyenlere de yine izin verilmemesi üzerine vatandaşlar polis kalkanlarının önünde oturarak, eyleme dahil oldu. “Halkın iradesi gasp edilemez" pankartının açıldığı oturma eylemi sırasında kayyumlar alkış ve zılgıtlarla protesto edildi.

Mardin'deki kayyım protestosunda konuşan DTK Eş Başkanı Berdan Öztürk, "Onlar ne yaparsa yapsın bu halk geri adım atmadı, atmayacak da" dedi.

 

"Tekçi ve faşist zihniyet sonunun geldiğini biliyor"

Oturma eyleminin ardından konuşan DTK Eş Başkanı ve Ağrı Milletvekili Öztürk, kayyım atamaları ile halk iradesinin gasp edildiğini ifade etti. Öztürk, "Şunu iyi bilmeliyiz ki; AKP ve MHP’nin bu faşist tutumu düşmancadır. Bugün Kürdistan’da Kürt halkına olan bu yaklaşım, büyük bir hukuksuzluğu da gözler önüne sermektedir. Hükûmet krizlerle yaşamını devam ettirmektedir" dedi. 
 
HDP'li üç büyükşehir belediyesine kayyım atanmasının sadece Kürt halkının sorunu olmadığını vurgulayan Öztürk, şöyle konuştu:
 
"Bu Türkiye halklarının sorunudur. Demokrasi talebi olan herkese kayyum atanmıştır. Bugün buralara kayyum atandıysa İstanbul’a, Ankara’ya da kayyum atanır. Ki daha şimdiden bunun sinyalleri verilmeye başlandı. Cumhurbaşkanı İmamoğlu’na ‘ayağını denk al’ diyor." 
 
"Bu tekçi ve faşist zihniyet de bugün sonunun geldiğini biliyor. Bunun için polisleriyle beraber tehdit ve şantajlarını da sürdürmektedirler. Halkımıza tutuklama ve gözaltılar ile gözdağı verilmek isteniyor. Ama onlar ne yaparsa yapsın bu halk geri adım atmadı, atmayacak da."