Gündem

HDP Grup Başkanvekili Oluç: Demokratik mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz

18 Kasım 2019 16:20
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, belediyelerine kayyım atamalarının planlı bir süreç olduğunu belirterek, “Bulunduğumuz bütün platformlarda, Meclis ve yerel yönetimlerde aynı zamanda il ve ilçe örgütlerimizin yani parti örgütlerimizin bulunduğu her yerde kayyımlar karşısındaki demokratik mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Oluç, yönetimlerindeki belediyelere atanan kayyumlara ilişkin konuştu. Toplamda 24 belediye eş başkanının görevden uzaklaştırıldığını hatırlatan Oluç, bugüne kadar 36 belediye eş başkanının gözaltına alındığını ve bunlardan 14’ünün tutuklu olduğunu da belirtti. 
 

"65 belediye kazandık 24'üne kayyım atandı"

Kayyım atama politikasının planlı ve adım adım gerçekleştirilen bir süreç olduğuna dikkati çeken Oluç, “Aslında bir atanmışlar rejimi oluşturmanın adımlarıdır kayyım atanması ve bu nedenle de kesinlikle sadece HDP’lilerin, HDP seçmenlerinin, sadece bizlerin sorunu değildir. Halkın siyasi iradesinin yok sayılmasıdır, çiğnenmesidir. Seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesidir. Anayasanın, yasaların Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin, Avrupa yerel yönetimler özerklik şartının tanınmamasıdır, yok sayılmasıdır. 65 belediye kazandık 24’üne kayyım atanmış oldu” dedi. 
 

"Kendi atadıkları kayyımları övmek için uzun uzun yazılar yazmışlar"

Oluç, kayyım atamalarının neden planlı olduğuna dair ise şunları söyledi: “Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne İçişleri Bakanlığı müfettişleri gittiler ve bir rapor hazırladılar. Eylül ayında bu rapor hazırlandı ve 400 sayfalık bir rapor ortaya çıktı. Tabii ki İçişleri Bakanlığı müfettişleri kendi atadığı kayyımları övmek için uzun uzun övgüler yazmışlar. Kesilmiş olan şu faturaların hala hesabının verilmemiş olduğu Mardin kayyımından bahsediyoruz. Recep Tayyip Erdoğan'a, Fikri Işık’a, Süleyman Soylu’ya, Mehmet Özhaseki’ye, Abdurrahim Boynukalın’a Fırat Silver’dan faturalar kesilmiş olan Mardin kayyımından bahsediyoruz. Bu Fırat Silver’dan alınmış faturalardan söz ediyoruz. Fakat daha vahim bir şey var bu raporda. Bu raporda deniyor ki bir kayyımlıkta Mardin modeli yaratmak gerekir. Mardin modeli ise şöyle tarif ediliyor. Merkezi hükümetin temsilcisi olan valinin yerel yönetimin de başı olacağı bir sistemin oluşması için çalışmalar yapılmalıdır. Yani diyor ki rapor, belediye meclisi seçimle kurulsun ama belediye başkanı cumhurbaşkanı tarafından atansın. Bu özelikle milli güvenliğimizin tehlikeye girdiği şehirlerde daha yönetilebilir şehirler açısından önemlidir diyor.”
 

"Kayyım atamaları soruşturmalarla ilgili değil"

Kayyım atamalarının tesadüfi ve soruşturmalarla alakalı olmadığını belirten Oluç, “Bir kez daha bu iktidar ve içişleri bakanlığı Kürt halkına diyor ki ‘sen ancak ve ancak benim istediklerimi seçersen yönetebilirsin.’ Kürt düşmanlığını sürdürüyor. Bu iktidar bir düşman hukukunu dayatıyor. İçişleri Bakanlığı müfettişleri çok övgüyle bahsetmişler ya kayyımlardan, Sayıştay Başkanı bütçe görüşmelerinde dedi ki: 2017 yılında 31 müzekkere hazırladı ve tamamına yakını kayyım atanan belediyelere ilişkin suç duyurularıdır. Sayıştay tarafından suç duyuruları yapılmış, bu suç duyurularını savcılar sümen altı etmiş. Neden? Çünkü İçişleri Bakanlığının atadığı kayyımlar hakkında suç duyuruları. Bu nedenle de sümen altı edilmiş vaziyette. Yani sadece seçme seçilme hakkını çiğnemekle kalmıyorlar aynı zamanda yolsuzluk usulsüzlük yapanların yargılanmalarını engelleyerek daha büyük bir suç işliyorlar” diye konuştu.
 
 
Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütçe görüşmeleri devam ediyor bir taraftan, öbür taraftan da Meclis Genel Kurulu’na bir kanun teklifi geldi. Dijital hizmetlerle ilgili. Bunun maddeleri görüşülüyor. Bu torba kanun teklifinde iki tane maddeye ilişkin tutum açıklamak istiyorum. Bir tanesi termik santrallere ilişkin 50’inci madde. Bu konuda son günlerde çevreye, doğaya duyarlı yurttaşlarımız, STK’ler, dernekler çok ciddi bir kampanya gerçekleştirdiler. Çok haklı bir şekilde bunu yapıyorlar. Çünkü bu 50’inci maddede gerçekten insan sağlığını doğrudan doğruya tehdit eden insanların hastalanmasına ve ölmesine neden olan bir konu yer alıyor. Sadece insan sağlığı ile ilgili değil aynı zamanda doğanın tahribi ile ilgili, doğaya yönelik ciddi bir tahribat konusu olan bir madde yer alıyor. 
 

"Kâr için halkın sağlığını tehlikeye attılar"

Termik santralleri çevre yükümlülüğünden muafiyeti 3 yıl daha uzatılmak isteniyor. Bu madde başlangıçta kanun teklifi içinde yoktu, komisyon aşamasında torba kanuna eklendi. 6 yıl önce özelleştirilen termik santrallerin çevre mevzuatına uyumu için 31 Aralık 2019’a kadar süre tanınmıştı bu durumdaki santraller ceza ve yaptırımından muaf tutulmuştu.  Bu süre içinde de filtre ve arıtma sistemi kurmaları için yasa çıkarılmıştı.  Yani zehirli gazlar havaya daha fazla salınmasın diye. Bu 6 yıl bile çok büyük bir süre idi ama o zaman bu çıkarılmıştı. 14 Şubat 2109 tarihinde bu konuda ek süre tanınması için bir teklif geldi. Ve Meclis’te bütün partilerin ortak kararıyla bu teklif geri çekildi. Şimdi tekrar geldi.  3 yıl daha yani 30 Haziran 2022 tarihine kadar bu süre uzatılmak isteniyor. Çünkü şirketler üzerine düşeni yapmadılar.  Kâr için halkın sağlığını tehlikeye attılar. 
 

"Bütçe hakkı gasp edildi"

Bütçe hakkı biliyorsunuz evrensel ve bütün dünya parlamentolarında halkın en önemli haklarından bir tanesidir. Halk ödediği vergilerin nereye nasıl harcandığını bilme hakkına ve temsilcileri aracılığıyla bunu eleştirme tartışma hakkına sahiptir. Eleştirme değiştirme hakkına sahiptir. Geçen yıl da bu yılda Cumhurbaşkanı Hükümet sistemi adı altındaki ucubenin uygulanması ile birlikte bütçe hakkı büyük oranda gasp edildi.  Meclis bütçe meselesinin yeterince ve gerektiği gibi tartışmamaktadır. Kefen parası denen yedek akçe Merkez Bankası’nda alınmış. Feci bir durumla karşı karşıyayız. Ve bunun her tarafından bütün öngörüleriyle lime lime döküldüğü ortadayken, Cumhurbaşkanı’na 70 milyarlık ek borçlanma teklifinin torba kanun içinde karşımıza gelmesi yürütmenin bir kez daha parlamento iradesini yok saymasıdır.  Yürütmenin bir kez daha parlamento iradesini yok sayması demektir. Buna karşı da muhalefetimizi Genel Kurul’da dile getireceğiz.”
 

"Demokratik mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz"

Oluç, ardından gazetecilerin soruların yanıtladı. Gazetecilerin HDP’nin Meclis’ten çekilme gibi bir durumunun söz konusu olup olmadığı yönündeki soruya Oluç, şu yanıtı verdi:
 
“Buna dair çarşamba günü bir toplantımız var, Ankara’da. Tüm seçilmişlerimizle birlikte bu toplantıyı yapıyoruz. Belediye eş başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz, PM üyelerimiz geçmiş dönem milletvekillerimiz ve seçilmişlerimizin de katılacağı bir toplantı yapacağız. O toplantıda o konuya ilişkin 31 Mart sonrası yaşanmış olanlara ilişkin bir kayyım raporu yayınlayacağız. 31 Mart sonrası yaşananlara ilişkin hem de o toplantıda bu sorduğunuz sorunun da cevabını içeren bir deklarasyon yayımlayacağız. Eş genel başkanlarımız bu deklarasyonu açıklayacaklar. Dolayısıyla 20’sinde bu konu hakkındaki son tutumumuzu açıklamış olacağız. Bulunduğumuz bütün platformlarda, Meclis ve yerel yönetimlerde aynı zamanda il ve ilçe örgütlerimizin yani parti örgütlerimizin bulunduğu her yerde kayyımlar karşısındaki demokratik mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”