Partisinin Tepekule İş Merkezi'nde düzenlenen Ege Bölge Örgütlenme Konferansı'nda konuşan Temelli, örgütlenme çabalarının bir fikriyatı örgütlemek, toplumsallaştırmak olduğunu belirtti. Temelli, fikriyatları sayesinde Türkiye siyasetine müdahale yapabildiklerini vurgulayarak 23 Haziran'daki yenilenen İstanbul seçiminin sadece bir belediye başkanlığı seçimi olmadığını anlattı.
Partisinin demokrasi ittifakı çağrısında bulunduğunu aktaran Temelli, şöyle konuştu:
Ege Bölgesi Örgütlenme Konferansında bir araya geldik. Bölge konferanslarımız önemli bir süreci işaret ediyor. Ortaya koyduğumuz bu örgütlenme çabamız bu süreçte belki de siyasete müdahale gücümüzü ortaya koyması açısından da önemli bir noktaya işaret ediyor.
"Nerede olursak olalım siyaset yapalım"
Evet güçlü bir fikriyatımız var, biz radikal demokrasiyi örgütlüyoruz. Biz radikal demokrasiyi toplumsallaştırıyoruz. Toplumu bu vesileyle siyasallaştırıyoruz. Tüm toplumu siyasete davet ediyoruz. Gelin birlikte siyaset yapalım. Siyaset yapmak müdahil olmaktır, haklarının peşinde koşmaktır. Evet, siyaset yapmak vazgeçilemez bir haktır. Nerede olursak olalım, mahallemizde sokağımızda neredeysek orada siyaset yapalım. Siyaset yapma hakkımızı kimseye havale etmeyelim. Ettiğimizde Türkiye'nin nereye sürüklendiğini 4 yıl içinde gördük.
"23 Haziran'da yaptığımız kara tabloyu parçalamaktı"
Siyaset yapma hakkımızı gasp etmek isteyenler, Türkiye’yi siyasetsizleştirmek isteyenler Türkiye’yi içinden çıkılmaz hale getirdiler. Bu tekçi anlayış, yani siyaset hakkını gasp eden farklı siyaset yapma anlayışlarını yok sayan bu tekçi anlayış bugün Türkiye’nin önüne kara bir tablo koydu. 23 Haziran’da yaptığımız bu tabloyu parçalamaktı, bu gidişata dur demekti. 23 Haziran’da yaptığımız insanları siyasete yeniden davet etmekti. Bunu yaptık. Evet yeniden insanları siyasete davet ettik.
"HDP olarak Türkiye halklarının beklediği umudu yarattık"
Sadece bir belediye başkanlığı seçimi değildir mesele. Eğer öyle olsaydı siyaseti sıkıştığı alandan çıkarma şansımız olmayacaktı. Bir umut olduk, 31 Mart'ta, 24 Haziran'da olduğu gibi. Tüm Türkiye halklarını emekçilerin, kadınların beklediği o umudu yarattık. HDP olarak bunu yaptık, bunu başardık. Hepimizin emeği var, bu emeğinizden dolayı hepinizi kutluyoruz.
"Türkiye siyasetinin kulvarını değiştirdik"
Çok güçlü, özverili, zor bir çalışmaydı ama başardık. Türkiye siyasetinin kulvarını değiştirdik. Türkiye siyasetinin bu tekçi anlayışa mahkum olmadığını çok güçlü bir şekilde ortaya koyduk. Bunu ancak biz yapabilirdik. Başarımızın arkasında da yatan onlarca yıllık mücadelemiz ve güçlü fikriyatımızdır.
Şimdi bölge konferanslarımızla artık önümüze bakacağız, önümüzdeki dönemi örgütleyeceğiz. Taban örgütlülüğümüzle, radikal demokrasi anlayışımızla önümüzdeki dönemin siyasetini biçimlendirmeye ve o kulvarı belirlemeye devam edeceğiz.
23 Haziran seçimleri bu anlamıyla önemli bir eşikti, "Bu eşiği başarı ile geçmek 24 Haziran’dan sonra bu yolu çok hızlı bir şekilde açacaktır" dedik öyle de oldu. Bugün birçok tartışma izliyoruz, bu tartışmaların olabilmesi için bile bu yolun açılmasına ihtiyaç vardı.
"4 yıl boyunca adaletsizlik cenderesine sıkıştık"
Tam 4 yıl boyunca ülke bir hukuksuzluk, adaletsizlik cenderesine sıkıştırılmıştı. Mutlak tecridin başladığı 5 Nisan 2015’ten bugüne kadar ülke her gün yeni bir hukuksuzluğa yeni bir adaletsizliğe tanık oldu. Her hukuksuzluk, her adaletsizlik bir öncekinden daha büyük bir şekilde üzerimize yıkıldı. Güvenlikçi politikalar adı altında insanların güvensizlik hissine sahip olduğu bir toplumda yaşar hale geldik. Kentlerimiz yıkıldı, arkadaşlarımız, belediye başkanlarımız, geçmiş dönem eş genel başkanlarımız, vekillerimiz tam 5 bin arkadaşımız tutsak edildi. Birçok arkadaşımız cezaevine girdi çıktı. Gazeteciler, Barış Akademisyenleri, barıştan yana fikrini söyleyen herkes ya tutuklandı ya gözaltına alındı ya da hala cezaevinde hükümlü. Adeta ülke tecritleştirildi.
"Tecridin kırılması kritik bir hamleydi"
Bu tecridi kırmak gerekiyordu. Bu tecridin kırılması kritik bir hamleydi. Tecridin kırılması için bir direniş var edilmeliydi ve o direniş var edildi. Leyla Güven şahsında binlerce direnişçi açlık grevleriyle, toplumun önemli bir kesiminin de duyarlılığı ile bu direniş var oldu.
"Demokrasi ve barış mücadelesinde tüm Türkiye'yi ayağa kaldırdık"
Bu önemliydi ama bunun ötesinde siyasete doğru yerden müdahale etmek de kritik bir öneme sahipti. Bunu da hep birlikte başardık. 24 Haziran’da sandıklara giderken, 31 Mart’ta sandıklara giderken ve 23 Haziran’da sandıklara giderken demokrasi ve barış mücadelesinde tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdık.
"Demokrasi zemininde buluşmadan siyaset yapma şansımız yok"
Bize oy vermiş olsun, olmasın; bunlardan öte bir şey var ettik. Bir demokrasi zemininde buluşmanın yolunu açtık, bunun olanaklı olduğunu söyledik, toplumu buna ikna ettik. Umut buradaydı. Bir demokrasi zemininde buluşmadan siyaset yapma şansımız yok. O demokrasi zeminini var etmeliyiz.
"Başarılı olamazsak tekçi anlayış tüm coğrafyayı zapturapt altına almaya çabalayacak"
Bakın 4 yıl boyunca bu iktidar ve bu iktidarın çevresine kümelenenler bu ülkede faşizmi kurumsallaştırmaya çalıştılar. Ve bunda da başarılı olma adına neredeyse birkaç hamleleri kalmıştı. Tam da buna itiraz etmek, bunun karşısında dikilmek ve bu itirazı örgütlemek önemliydi. Faşizme karşı mücadele bu anlamıyla önemli. "Tecridi kıracağız faşizmi yıkacağız" anlayışımızla bu süreci ördük. Eğer bu süreçte başarılı olamazsak bu tekçi anlayış tüm coğrafyayı zapturapt altına almaya çabalayacak.
"Başka bir siyaset mümkün "
Sadece Türkiye değil Orta Doğu coğrafyasında da Suriye’ye, Irak’a baktığımızda bu zihniyetin nereden nereye gittiğini anlamak çok kolay. Hatırlayın Suriye meselesinde de aynı sığ siyaseti görmeniz mümkün. Hatta insanların aklı ile alay eder gibi Suriye siyasetini "stratejik derinlik" olarak gösteren bir zihniyet. Suriye’nin içine sürüklendiği yer bugün karşımızda. Aynı şey Türkiye’de de yaşanıyor. Bu anlayışa karşı başka bir siyasetin mümkün olabileceğini ortaya koyma zamanıdır.
"HDP faşizme karşı mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürecektir"
Faşizme karşı bu mücadeleden asla vazgeçmemeliyiz. Çünkü Faşizm, tüm farklılıklara, halklara, emekçilere, kadına düşmandır. O yüzden kadınlar, emekçiler, Türkiye halkları, Kürt halkı faşizme karşı mücadelesini dün olduğu gibi bugün de, yarın da kararlı bir şekilde sürdürmelidir. HDP de faşizme karşı mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürecektir. Bütün yapıları, kurumları ile. Örgütlenme çabamızla bu anlamıyla büyük anlam taşımaktadır. Dünün bu anlayışına karşı mücadeleyi yükseltirken yarını da örgütlemeliyiz. Yarını da siyaseten biçimlendirmeliyiz.
"Müzakere sürecine geç kalmadan başlamalıyız"
O yüzden de radikal demokrasinin gereği olarak müzakere sürecine geç kalmadan, bugünden başlamalıyız. Örgütsel yaşamımız içinden tüm politik zemine yayılacak bir müzakereci anlayışı yaratmalıyız. Radikal demokrasi müzakereci demokrasidir. Yarını örgütlemek ve kurmak açısından hiç geç kalmadan bugünden adımlarımızı atmalıyız.
"Gelin konuşalım, Türkiye’nin demokrasi yolunu hep birlikte açalım"
Demokrasi ittifakı dediğimiz mesele bu çağrıdır. Gelin Türkiye’nin tıkanmış yollarını, demokrasi yolunu hep birlikte açalım. Gelin demokrasi ittifakında buluşalım. Gelin konuşalım. Gelin Öcalan’la konuşalım. Gelin Türkiye’nin bu en önemli sorununun çözümünü üretmiş olan Sayın Öcalan’la konuşalım. Meselenin muhatabı ile muhatap olalım. Sadece HDP olarak değil. Türkiye’deki bütün toplumsal kesimler ve politik özneler bu inisiyatifi almalı ve konuşmalıdır. Geçmişin karalamaları ve hesaplaşmaları üzerinden değil geleceğin kurucu öznesi olma hakkıyla hareket etme zamanıdır.
"Türkiye’yi müzakere sürecine davet ediyoruz"
HDP’nin çağrısı bu yöndedir. Biz demokrasi ittifakı ile tüm toplumu konuşmaya, müzakere etmeye ve ortaklaşmaya davet ediyoruz. Geleceği hep birlikte kuracaksak, ortak iyiyi hep birlikte arayıp bulup var etmeliyiz. Siyaset budur. Bunun siyasetini var etmek önemli. Bir tarafımızla faşizme karşı mücadele ederken bir tarafımızla kurucu özne olma vasfımızla tüm Türkiye’yi bu müzakere sürecine davet ediyoruz.
"Türkiye bir an önce anayasasını yapmalı"
Bunun bir yolu hiç geç kalmadan anayasamızı yapmaktır. Toplumsal muhalefetin bütün özneleri ile kadınlar, gençler, emekçiler, STK’lar, sendikalar ve siyasi partilerle ve bir an önce Türkiye anayasasını yapmalı, eşit yurttaşlık temelinde anayasasını var etmelidir. Herkesin kendini içinde bulacağı aidiyet duygusunu taşıyacağı bir toplumsal sözleşmeyi hep birlikte var etmeliyiz.
"Duymazdan gelmek yerine 2013'e bakalım"
Bugün İmralı’dan gelen tavsiye de bu yöndedir. Toplumu demokratik anayasa konusunda bir uzlaşmaya davet etmektedir. Eğer bizim en kadim sorunumuz, baş edemediğimiz sorunumuz Kürt meselesiyse buradan başlamakta yarar vardır. Tıpkı Dolmabahçe Mutabakatında altı çizildiği gibi. Duymazdan gelmek yerine, 2013'e dönüp bakmakta yarar var. Biz bunun için bir yola çıktık ve herkesi de davet ediyoruz.
"Artık önümüze bakma zamanıdır, seçimler geride kalmıştır"
Bugün siyasetteki var olan bu gelişmeleri doğru okumak zorundayız. Seçim başarılarına kilitlenip sandığa hapsolmak çözüm üretmez. Evet sandık başarılarıyla birkaç gün övünebilirsiniz. Ama siyaseti yeniden statükoya teslim ederseniz o sandık başarılarından geriye hiçbir şey kalmaz. Şimdi artık önümüze bakma zamanıdır, seçimler geride kalmıştır. Bir an önce inisiyatif alma zamanıdır.
"AKP’si, MHP’si, İyi Parti’si, CHP’si; HDP’ye kulak vermelidir"
Diğer taraftan bir an önce toplumsal barış konusunda adım atılmalıdır. Bu iktidar 4 yıl boyunca toplumsal barışı dinamitledi. Bu büyük bir tahribattır. Bunu ortadan kaldırmamız lazım. Bunun için atmamız gereken adımlar var. Bunun için ilk adımı parlamento atmalıdır. Bütün partiler AKP’si, MHP’si, İyi Parti’si, CHP’si, HDP’ye kulak vermelidir. Sabah akşam HDP ile didişerek yol alamazsınız. Siz parlamentersiniz. Birbirinizi görmek, dinlemek zorundasınız. Türkiye’nin sizden beklediği toplumsal barış. Bu konuda adım atmalısınız.
"Yargının bu halinin sorumlusu iktidardır"
Bugün en büyük mağduriyet yargı alanında yaşanmaktadır. Bugün haksız hukuksuz yere binlerce insan cezaevindedir. Bu akıl almaz yargı mağduriyetine bir an önce son vermeliyiz. Yargı reformu paketiymiş bunları geçelim. 17 yıl sonra yargı bu noktaya sürüklenmişse sorumlusu bu iktidardır. Bu sorumluluğu öncelikle taşıması gereken AKP’dir. Bu sorumlulukla hareket etmeleri lazım. Artık Türkiye’de siyasi çıkar hesaplarıyla toplumun öncelikleri yerine kendi önceliklerini koyma zihniyetinden bu parlamentodaki partiler kurtulmak zorundadır.
"Dünden çok daha kararlı bir şekilde örgütleme zamanıdır"
Bizim çok güçlü bir fikriyatımız var. HDK’den bugüne kadar bu fikriyatı kararlı bir şekilde savunageldik, şimdi bu fikriyatı dünden çok daha kararlı bir şekilde örgütleme zamanıdır. İşte bölge konferanslarımızda bunları tartışacağız. Sadece örgütlenmemiz açısından şekli bir meseleyi halletmeyeceğiz. Bunun tüm toplumla nasıl buluşacağı konusunda tartışacağız, bu konudaki eksiklerimizi eleştiri-özeleştiri süzgeçlerinden geçireceğiz. Bir taban örgütlenmesini, bir halk örgütlülüğünü nasıl var edebiliriz, bunları tartışacağız.
"HDP'nin arkasında onlarca yıllık mücadele tarihi var"
HDP bugün 6 yaşını geride bıraktı. Bir parti hayatı için çok kısa bir dönem olarak düşünebilirsiniz ama bunun arkasında onlarca yıllık mücadele tarihi var. Bu mücadele tarihinden süzülüp gelmiş bileşen hukukumuz var. Toplumun bütün kesimlerinin temsiliyeti var. Ve bunun arkasında Kürt halkının erdemli, onurlu mücadelesi var.
"Demokratik Ulus meselesi Orta Doğu halkları açısından önemli bir yol göstericidir"
Bugün Kürt halkı tüm dünyada eşi benzeri görülmemiş bir mücadele yürüterek yol alıyor. Sadece Türkiye için değil tüm Orta Doğu için geleceği biçimlendirecek bir siyasi öznedir. Halkların bir arada yaşamasını kendi mücadelesi ile var eden bir halktır. O yüzden de Sayın Öcalan şahsında dile getirilen fikriyatımızın belki de en temel referansını oluşturan Demokratik Ulus meselesi ve Kürt halkının mücadelesi hem Türkiye hem de Orta Doğu halkları açısından önemli bir yol göstericidir.