Gündem

HDP: Barış ikliminin yaratılması için Öcalan’ın süreçlere dahil olmasının yolu açılmalıdır

"Öcalan’ın devrede olduğu süreçler Türkiye için barış ikliminin yaratıldığı dönemlerdir"

09 Ağustos 2019 16:27

T24 İstanbul

Abdullah Öcalan’ın dün avukatları tarafından iletilen mesajlarının ardından Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) yapılan açıklamada, “İlgili çevreler sorunları müzakere, çözüm ve diyalog yoluyla çözmek istiyorlarsa öncelikle yapmaları gereken, İmralı’ya yönelik tecrit politikasına son vermek ve Öcalan’ın bu süreçlere dahil olmasını sağlamanın yolunu açmaktır” dendi.

Öcalan, İmralı Cezaevi’nden avukatları aracılığıyla gönderdiği mesajda “Kürtlere yer açmaya çalışıyorum gelin Kürt sorununu çözelim. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır” ifadelerini kullanmıştı.

TIKLAYIN - Öcalan: Gelin Kürt sorununu çözelim; bir haftada çatışmayı ortadan kaldırırım

 

"Öcalan’ın devrede olduğu süreçler Türkiye için barış ikliminin yaratıldığı dönemlerdir"

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, HDP Genel Merkezi’nde düzenlediği haftalık basın toplantısında yaşanan son gelişmeler ve Öcalan’ın mesajlarıla ilgili şunları söyledi:

“Bu kritik eşikte Öcalan ile avukatlarının görüşmüş olması önemli bir gelişmedir. Görüşmenin içeriğinden ve taşıdığı anlamlardan bağımsız olarak, tecrit insanlık dışı bir uygulamadır, ailesi ve avukatlarının Sayın Öcalan ile görüşmesi temel bir haktır. Konjonktürel siyasi gelişmelere göre engellenmesi kabul edilemez. 

“2 Mayıs’tan itibaren yapılan dört görüşme sonrası avukatlarca kamuoyuna açıklanan görüşler, Öcalan’ın görüş ve önerileriyle demokratik siyaset sürecine katılımının sorunların diyalog ve müzakere yoluyla çözümüne dair azami düzeyde katkı sunacağını göstermiştir.

“2013-2015 yılları arasında yaşanan gelişmeler, Öcalan’ın devrede olduğu süreçler Türkiye için barış ikliminin yaratıldığı dönemlerdir. İlgili çevreler sorunları müzakere, çözüm ve diyalog yoluyla çözmek istiyorlarsa öncelikle yapmaları gereken, İmralı’ya yönelik tecrit politikasına son vermek ve Öcalan’ın bu süreçlere dahil olmasını sağlamanın yolunu açmaktır.”

Güvenli bölge | "Diyalog ve müzakerelerin tek doğru yöntem olduğuna yönelik ısrarlarımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor"

Haftalık basın toplantısında Öcalan’ın mesajının yanı sıra gündemde olan birçok başlık da değerlendirildi. ABD ile Türkiye arasında mutabık kalınan Suriye’nin kuzeyindeki güvenli bölge görüşmelerini olumlu bulduklarını ancak muhatapları yer almadığı için eksik olduğunu söyleyen HDP Sözcüsü Kubilay, “Bu gelişme istendiği zaman sorunların masada ve diyalog yoluyla çözülebildiğini göstermektedir. Bu görüşme yıllardır diyalog ve müzakerelerin maliyetsiz ve bedelsiz tek doğru yöntem olduğuna yönelik ısrarlarımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Umuyoruz ki savaş ve saldırı seçeneğini devre dışı bırakan bu yöntem kalıcı ve sürekli olur” dedi.

Kürt sorununun ABD ve Rusya ile görüşülerek çözülemeyeceğini kaydeden Kubilay, “Bir başka güce ihtiyaç duymadan kendi sorunlarımızı diyalog ve müzakere yoluyla çözebileceğimizi yıllardır dile getiriyoruz. Kuzey Suriye meselesinde yapılması gereken Moskova ve Washington arasında bir sarkaç gibi gidip gelmek yerine Kürt halkının temsilcileri ve Suriye Özerk Yönetimi temsilcileri ile görüşmek ve bir yuvarlak masa etrafında bir araya gelmektir” diye konuştu.

"İlkesizlik ve tutarsızlık abidesi Bahçeli"

HDP Sözcüsü’nün yaptığı açıklamaların satır başları şöyle:

-"Kuzey Suriye’ye yönelik 'barış koridoru' anlaşmasında sonra Rojava’ya askeri operasyonun yapılmamasından duyduğu rahatsızlığı 'ABD’nin ağzına bakamayız' şeklinde sözleriyle kamuoyunu kışkırtan bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Bahçeli aynı konuşmada Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli’ye hakaret ederken, Anayasa Mahkemesinin Barış Akademisyenlerine yönelik kararından rahatsız olduğunu sert bir dille ifade etmiştir. Burada ilkesizlik ve tutarsızlık abidesi olan Bahçeli’nin eş genel başkanımıza hakaret dolu sözlerine, kimlik ve kişiliğine saldırı niteliğindeki beyanlarına yanıt vermeyi zül sayıyoruz.

HDP’ye yönelik politik saldırı niteliğindeki sözlerine gelince… HDP, bütün suçlamaların, karalamaların, tehditlerin, şantajların aksine emeğin, barışın, demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin bu topraklardaki politik mayası ve yegane adresidir. Türkiye ve bölge halklarının tek düşmanı vardır o da ırkçılıktır, tekçiliktir. Bu ideolojik politik zihniyetin Türkiye’deki adresi MHP ve onun başındaki Bahçeli’dir. Halklar arasına düşmanlık tohumları ekenler MHP ve onların ortaklarıdır. 

"Milli olduklarını söyleyenler orman arazilerinin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesine bir şey söylesinler"

-Ülkenin doğal varlıkları ve kaynakları yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekiliyor. Çaresizler ve tek tutamaç noktaları gerçekleri gizlemek için halkın milliyetçi duygularını kaşımak, ırkçılığı körüklemek, savaş tamtamları çalmak. Halkı gerçek sorunlardan uzaklaştırıp iktidara biraz daha tutunmak istiyorlar. Öyle ya, şimdi kendi adı Devlet olan, partisinin adında milli olan bir partinin genel başkanı çıkıp konuştuğunda mesela üniversitelerde açık kalan 71 bin kontenjanın işaret ettiği gibi eğitimin çöküşüne dair bir şey söylesin. Borçlanma rakamlarına dair iki kelam etsin. Yandaşa peşkeş çekilen şehir hastaneleriyle sağlık sisteminin iflasını söylesin. Hazine garantili köprü ve yollar gibi projelerle ülkenin geleceğinin satılmasından, insanların geçmedikleri köprülere, yürümedikleri yollara ödedikleri paralardan söz etsin. Hadi bunları söylemedi doğalgaza ve elektriğe yapılan yüzde 15’lik zammın kendi savaş ve rant politikalarının bir sonucu olduğunu çıkıp dürüstçe söylesin. 

Ya da milli olduklarını söyleyenlerin ülkenin orman arazilerinin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesine bir şey söylesinler. Ama nafile söyleyemezler. Çünkü bunlar hakikat, onların işi ise hamaset. Biz herkesi hamasete değil, hakikate itibar etmeye çağırıyoruz.

"Öz kaynaklar sıfırlanmak üzere ve dışarıdan bir borç çevrimi yapacak fon bulamazlarsa karşılıksız para basacaklar"

-Resmî Gazetenin 7 Ağustos tarihli nüshasında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle “Hazine’nin Cumhurbaşkanı kararıyla yurt içindeki ya da yurt dışındaki şirketlere iştirak etmesini sağlamak” ibaresi önceki bir kararnameye eklendi. Bu karar, Bakana istediği şirketi veya sermaye grubuna sermaye aktarmak ve kurtarmak için Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kaynaklarına el koyma yetkisi verildiği anlamına geliyor. Böyle bir yetki kimseye verilemez. 

İşçilerden, emekçilerden halklardan toplanan bu vergi gelirlerinin batık yandaş şirketleri kurtarmak için kullanılacağı çok açıktır. Bakınız bir taraftan yandaş şirketler kurtarılmaya çalışılırken krizin faturası halka çıkarılmaya devam ediliyor. Zamlar sağanak gibi yağıyor yağmaya da devam edecek. Vergiler herkesin canını yakmaya devam edecek. 

Öz kaynaklar sıfırlanmak üzere ve dışarıdan bir borç çevrimi yapacak fon bulamazlarsa karşılıksız para basacaklar. Üstelik artık özkaynakları da sıfırlamak üzere olan iktidar silahlanmaya, savaşa yaptığı sınırsız harcamalarla ülkeyi geri dönüşü olanaksız bir uçuruma doğru sürüklüyor. Biz tüm Türkiye’yi; işçileri, emekçileri, kadınları, gençleri bu gidişe dur demeye çağırıyoruz.