Bayrampaşa Cezaevi'nde 19 Aralık 2000 tarihinde 12 kişinin ölümü 29 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan 'Hayata Dönüş' operasyonu davasının sanıklarından dönemin Jandarma Özel Harekat Birlik Komutanı Albay Yusuf Burhan Ergin, 15 yıl sonra ilk kez konuştu ve "Bir kısım kişinin silahla yaralandığını ben de duydum. Bizim tarafımızdan yapılmamıştır. Kendileri tarafından yapıldığını düşünüyorum" dedi.
39 askerin 12 kez müebbet ve 29 kez de 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı dava dosyasının bir örneğinin talep üzerine AİHM'e gönderilmesine karar verildi. Mahkeme, aynı olayla ilgili bu yıl 157 kişi hakkında açılan ikinci davanın bu dava ile birleştirilmesi yönündeki talebin Yargıtay'ca karara bağlanmasına karar verdi.
Yeni iddianamede şüpheli sayısı 157
Bakırköy 13 Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuksuz sanıklar Tuncay Köken, Sultan Dal, Hayrettin Çiftçi, Bilal Akşit ve Vedat Ceylan ile avukatları ve müşteki avukatları katıldı.
Aynı konu ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca bu yıl ikinci bir iddianamenin hazırlandığını belirten Mahkeme Başkanı Erdoğan Tost, yeni iddianamede maktullerin 12 kişi, müştekilerin 44 kişi olduğunu belirtti. Yeni iddianamede şüpheli sayısının 157 olduğunu hatırlatan Başkan Tost, sanıkların “Kasten öldürme" ile suçlandığını, suç tarihinin 19 Aralık 2000 olduğunu ve suç yerinin Bayrampaşa cezaevi olarak belirtildiğini ifade ederek, bu davanın kendi davaları ile birleştirilmesi amacıyla İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince kendilerine gönderildiğini hatırlattı.
Duruşmada söz alan Cumhuriyet savcısı Sinan Coşar, iki iddianamenin sanıklarının farklı olduğunu, bu dosyada da belli bir aşama kaydedildiğini gerekçe göstererek, birleştirme talebinin Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından karara bağlanması için dosyanın Yargıtay'a gönderilmesini istedi.
Müştekiler davanın birleştirilmesini istedi
Müştekiler vekili avukat Fikret İlkiz, “İki iddianame sadece sanıklar yönünden farklıdır. İddianameler deliller aynıdır. Bu davada tanık olanlar yeni iddianamede sanık oldular. Yapılacak şey yeni sanıkların sorgusudur. Başka bir şey araştırılmayacak. Yargıtay'a gönderilmesi zaman kaybıdır. Biz iki davanın birleştirilmesi gerektiği inancındayızö diyerek iki davanın birleştirilmesi yönünde görüş bildirdi.
Duruşma salonunda öldürülenlerin fotoğrafları izlendi
Müşteki avukatı Several Ballıkaya'nın talebi üzerine operasyon sırasında hayatını kaybeden 12 kişinin otopsi sırasında çekilmiş fotoğrafları duruşma salonunda bulunan ekranlarda izlendi.
AVUKAT BALLIKAYA: "ZOR İZLEDİM"
Fotoğrafların izlenmesinin ardından söz alan Avukat Several Ballıkaya, “Bu görüntülerdeki kişiler tanıdığım kişilerdi. Zor izledim. Bu görüntüleri izlerken gülebilen bir sanık var aramızda. Hem yanarak ölenlerin hem de kurşunla ölenlerden ne tesadüf ki mermi çekirdeği çıkmadı. Biz emanet memurluğunda bir belge bulduk, bu belgede bir çok mermi çekirdeği olduğu belirtilmektedir" dedi.
Birleştirme kararını Yargıtay verecek
Mahkeme, daha önce de hakkında zorla getirilme kararı çıkarıldığı halde gelmeyen tanık Zeki Bingöl hakkında yeniden zorla getirilme çıkarılmasına, AİHM'nin talebi doğrultusunda dosyanın bir örneğinin DVD'ye yüklenerek AİHM'e gönderilmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca, birleştirme talebiyle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kendilerine gönderilen yeni iddianame ile ilgili kararın Yargıtay tarafından verilmesi amacıyla dosyayı Yargıtay'a göndermeye kararı vererek duruşmayı erteledi.
İddianameden
Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2010 yılında hazırlanan iddianamede, 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleşen operasyonda Bayrampaşa Cezaevi'nde 12 kişinin öldüğü 29 kişinin de yaralandığı hatırlatıldı.
39 Jandarma er hakkında iddianame hazırlayan Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 39 şüphelinin, “Görev sınırını aşarak gayrimuayyen şekilde birden çok adamı öldürmek" suçundan 12 kez müebbet ve 29 kişiyi de öldürmeye teşebbüsten 29 kez 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmalarını talep etmişti.
Operasyonu yöneten albay ilk kez konuştu
Bayrampaşa Cezaevi'nde 19 Aralık 2000 tarihinde yapılan ve 12 kişinin ölümü 29 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan 'Hayata Dönüş' operasyonunu yöneten dönemin Jandarma Özel Harekat Birlik Komutanı Albay Yusuf Burhan Ergin, operasyondan 15 yıl sonra ilk kez konuştu. Ergin, "Envanter dışında patlayıcı bir silah kullanılmadı. Göz yaşartıcı gaz dışında herhangi bir kimyasal madde kullanmadık. Yaklaşık 12 saat sürdü" dedi.
Operasyon sonrası 39 jandarma er hakkında 5 yıl önce, "Görev sınırını aşarak gayrimuayyen şekilde birden çok adamı öldürmekö suçundan 12 kez müebbet ve 29 kişiyi de öldürmeye teşebbüsten 29 kez 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın tanığı, aynı operasyonla ilgili bu yıl açılan davanın 157 sanığından biri olan Albay Yusuf Burhan Ergin, 4 Mayıs 2015 tarihinde talimatla Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde ifade verdi. Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 39 jandarma eri hakkında açılan davanın tanığı olarak dinlenen Ergin, "Ben bu olayla ilgili olarak hakkımda iddianame hazırlandığını öğrendim. Tanıklık yapmak istiyorum" dedi.
'Cezaevi idaresini ele geçirmişlerdi'
Olayın olduğu tarihte Albay rütbesi ile Jandarma Özel Harekat Birlik Komutanı olarak görev yaptığını hatırlatan Ergin, "Olay tarihinde F Tipi Cezaevi'ne geçişi ve ölüm oruçlarına son vermeyi mazeret göstererek terör suçundan tutuklu ve hükümlü olanlar cezaevi idaresini ele geçirmişlerdi. İdarenin sevk talebini reddetmişlerdi. Cezaevi idaresinin hiçbir fonksiyonu kalmamıştı. Koğuşlar kapanmıyor, 600-700 kişi hep beraber kalıyorlardı. İdarenin herhangi bir tasarrufu yoktu" dedi.
Mahkumların 24 saat esasına göre gardiyanları tuttuğunu iddia eden Ergin, "Rehin tutmalarının nedeni, herhangi bir müdahale ihtimaline karşı ellerinde koz bulunmasıydı. Mahkumlar keyfi olarak duruşmalara çıkmıyorlardı. Bu durum uzun süre devam etti. Milletvekilleri dahil, cezaevi savcısı mahkumlarla her gün müzakere yapıyordu. Terör örgütleri açlık grevi adı altında istedikleri mahkumu törenle ölüm orucuna yatırıyorlardı. Ölüm oruçları sonunda ölüm ve sakat kalma olayı oluyordu. Bu olaylar sonucunda mahkumların F Tipi Cezaevi'ne nakli için operasyon kararı alındı" dedi.
'Operasyondan önce rehineleri salimen aldık'
Kendilerinin de alınan bu kararı icra ettiğini belirten Ergin ifadesini şöyle sürdürdü: "Mahkumların ellerinde rehineler vardı. Operasyondan önce rehineleri salimen aldık. İş ocakları mahkumların elindeydi. Bu vesileyle istedikleri aleti yapabiliyorlardı. Ayrıca ateşli silahları da vardı. Cezaevinde adli tutukluların olduğu bölümde kendi aralarında silahlı çatışmalar yaşandı. Bu silahlı çatışmalar cezaevindeki mafya gruplarının kendi aralarındaki çatışmalardır. Cezaevine silah sokmak çok kolaydı. İsyandan önce yangın çıkardılar. Daha sonra kesici delici aletleri ve ateşli silahları kullandılar. Malta tabir edilen yerde eşyaları kullanarak barikat oluşturdular. Bu barikatın arkasında ateşli silahlarını kullanıyorlardı. Biz öncelikle rehine olan bayanı, sahur yapma bahanesi ile kurtardık. Daha sonra dışarı çıkmaları için mahkumları uyardık. Akşama kadar direndikten sonra yavaş yavaş çıkmaya başladılar. Dışarı çıkmalarının sebebi büyük ihtimalle dirençlerinin kırılmasıdır. Mahkumlar dışarı çıktıktan sonra biz de onları alarak birliklerine teslim ettik ve diğer cezaevlerine gönderildiler"
'Operasyondan bir hafta önce İstanbul'a geldik'
Operasyona birliğinin alay düzeyinde katıldığını, operasyondan yaklaşık bir hafta önce İstanbul'a geldiklerini, Jandarma Genel Komutanlığı'nın takdir ettiği görevleri yaptığını belirten Ergin, katılanlar avukatının sorusu üzerine şu bilgileri verdi: "Cezaevinin tamamına bizim birliğimiz müdahale etti. Operasyonda kadro silah ve teçhizatı kullandık. P-90 bizim kadro silahımızdır ancak operasyonda kullanılmamış olması gerekir. Av tüfeği vardı. O da gaz fişeği atmak için kullanılan bir silahtır. 12 kişi öldü. Envanter dışında patlayıcı bir silah kullanılmadı. Göz yaşartıcı gaz dışında herhangi bir kimyasal madde kullanmadık. Yaklaşık 12 saat sürdü."
'Silahla yaralanmaları kendileri yaptılar'
Ergin, katılanlar vekilinin, Adli Tıp Kurumu raporlarına göre mermi çekirdeği ile öldüğü, 50 kişinin de silahla yaralandığının hatırlatılması üzerine şunları söyledi: "Bir kısım kişinin silahla yaralandığını ben de duydum. Ancak bu yaralanmalar bizim tarafımızdan yapılmamıştır. Kendileri tarafından yapıldığını düşünüyorum. Operasyon sırasında mermilerin nereden geldiğine dair bir tespitin yapılması mümkün değildir. Cezaevi içerisinde her yer açıktı. Kimin nereden ateş ettiğinin tespiti mümkün değildir. Operasyonda ölenler olmuştur. Bu yüzden başarı sağlayıp sağlamadığı konusunda bir şey diyemem. Cezaevinde otorite sağlanmıştır. Nakiller gerçekleşmiştir. Ancak terör örgütü lider kadrolarının sebep olduğu garip sahipsiz insanlarımızın hayatını kaybetmesi üzüntü vericidir"
İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı'nın emriyle operasyonun yapıldığını söyleyen Ergin, "Aynı cezaevinde PKK direnmemiş, kimsenin burnu kanamamıştır. Ancak diğer örgütler kendi mahiyetinde topladıkları gençleri onların hayatlarını kaybetmesine neden olmuştur. Ölenlerin bir kısmının ölüm orucunda olanlardan olduğunu zannediyorum. Bizim güvenlik kuvveti olarak hiçbir vatandaşın canını kaybetmesine sebep olma gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Oraya yapılan müdahalede temel konu hiç kimsenin hayatını kaybetmemesi idi. Ancak maalesef ölümler engellenemedi" dedi.