Hakkında tutuklama kararı çıkarılmasının ardından Türkiye'ye sığınan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, "Irak’a yeni bir başbakan lazım. Şiiler değil, Maliki problem" dedi.
Tuğba Tekerek'in Taraf gazetesinde "Irak’ta problem Şii siyaseti değil, Maliki’nin kendisi" başlığıyla yayımlanan (28 Nisan 2012) söyleşisi şöyle:
Irak’ta problem Şii siyaseti değil, Maliki’nin kendisi
Terörizme destek suçlamasıyla geçen aralık ayında hakkında tutuklama kararı çıkarıldıktan sonra Erbil’e giden Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, yaklaşık bir aydır Türkiye’de. Davanın ilk duruşması 3 Mayıs'ta Bağdat’ta yapılacak. Şii Başbakan Nuri Maliki’nin Sünni lider Haşimi’ye karşı bir hamlesi olarak değerlendiren bu dava, hukuki bir süreç olmanın ötesinde Irak siyaseti için kritik bir öneme sahip. Öyle ki kimilerine göre bugünler Irak’ta Kürt, Sünni ve Şii olmak üzere üçe bölünmeye gidecek sürecin başlangıcı olabilir. Dolayısıyla, davanın etrafında bu haftalarda yaşanacak gelişmeler, siyasilerin atacağı adımlar son derece önemli. İstanbul Başakşehir’deki bir apartmanda, biri ofis, diğeri ev olmak üzere kendisine iki daire tahsis edilen Haşimi’yle bu kritik süreci konuştuk. Haşimi, davasını, Irak ve bölgenin geleceğine dair düşüncelerini anlattı.
Gelecek hafta yapılacak duruşmada nasıl bir strateji izleyeceksiniz? Kendinizi savunacak mısınız?
Öncelikle şu konuda çok açık olmalıyım. Suçlandığım konularla ilgili herhangi bir resmî tebligat gelmedi bana. Her şeyi medyadan öğrendim. İkinci olarak, avukatlarım soruşturma dosyasına erişmek için çok defa çabaladı. Korumalarımın benim aleyhimdeki ifadelerini görmek yasal hakları olmasına rağmen, buna izin verilmedi. Suçlamalarla ilgili bir bilgim olmadan 3 mayıstaki duruşmayla karşı karşıyayım. Ayrıca “Neden bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak bana dokunulmazlık hakkı sağlayan 93. maddeden yararlanamıyorum” diye de sordum. Benim davamın üst mahkemede, federal mahkemede görülmesi gerekiyor, ceza mahkemesinde değil. Bunlar hiçbir şekilde kabul edilebilir değil.
Duruşmadan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Tüm bu ayrımcılıklar ve adaletsizlikten sonra ben ne bekliyorum? Gıyabımda karar verilebilir. Ama kendimi güvende hissediyorum. Sonuçta, haklı davamda tek başıma mücadele etmeyeceğim, Irak’taki halkım, içerdeki ve dışarıdaki dostlarım Haşimi davasını destekliyor. Eğer ulusal yargı sistemi bu adaletsiz tutumuna devam ederse davayı uluslararası topluluğa taşımaktan başka seçeneğim yok. Eğer çözüm bulunmazsa, antiterör yasası çok açık: Teröre karışanlar, yardım edenler, propagandasını yapanlar için ölüm cezası. Benim böyle bir suçla ne ilgim olabilir? Irak İslam Partisi’nin Genel Sekreteri olduğumdan beri bu konuda çok netim.
Nedir tam olarak tavrınız?
Genel Sekreteri olduğum zaman bazı üyelerimiz Amerikalara karşı savaşmanın meşru bir hak olduğunu savunuyordu. Dedim ki “Tamam, bu seçeneğe de saygı duyuyorum ama lütfen partinin dışında olun. Ben bu görevdeyken şiddetle barışçıl aktiviteyi karıştırmamamız lazım.” Ben açık bir kitabım. Yaptığım her şey yüksek teknolojiyle izlendi. Nasıl oluyor da 8 yıl boyunca tek bir suçlama olmadı. Bir gecede Haşimi terörist oldu!
Maliki’nin uzlaşması konusunda umutlu musunuz?
Hayır, değilim. Esneklik gösterebilecek bir adam değil, bana karşı büyük bir nefreti var. Irak’ta şu anda başbakanlık yapacak insan değil. Bizim esnek, açık fikirli, işbirliği yapmaya hazır birisine ihtiyacımız var. Çünkü Irak’ın karşı karşıya olduğu muazzam bir sorun var. Bu nedenle insanların elini sıkmaya hazır bir başbakana ihtiyacımız var.
Peki, krize çözüm bulunamazsa ne olacak?
Barzani tarafından başlatılan bir girişim var. Bundan bir şey çıkacağını umalım. Maliki, Barzani’nin önerdiği bu yuvarlak masa toplantısına katılmayı reddetse bile bir çözüm bulmak siyasetçilerin sorumluluğu. Siyasetçiler ülkemin kaderini asla Maliki’nin ellerine bırakmaz. “Eğer ki tüm bunlar bir çıkmaza girerse” diye soruyorlar. Politik gruplar bir araya gelebilir ve Meclis’te güven oylamasına gidilebiilir. Bu, yapılması mümkün olan bir şey.
Maliki’nin kendi grubu Ulusal İttifak içinde de çatlak olduğu söyleniyor.
Evet onların arasında da farklılıklar var.
Maliki’ye karşı tutum alabilirler mi?
Evet böyle bir olasılık da var ama teyit edilmiyor. Çünkü İran müdahalesi var. İran direksiyonda olacak maalesef. Benim geçmiş kişisel deneyimim şöyle: Şii politikacılarla, Ulusal İttifak’la haftalarca görüşüyoruz, uzlaşmaya varıyoruz. Son dakikada fikir değiştiriyorlar. Nedenini araştırdığımızda, arkasında İran’ın olduğunu keşfediyoruz. Bu konuda sizinle tamamen aynı fikirdeyim. Pek çok Şii siyasetçi de Maliki’nin politikalarından bezmiş durumda. Maliki sadece Kürtleri, Sünnileri, Irakiye’yi değil, Ulusal İttifak’taki ortaklarını da marjinalleştiriyor. Maliki eğer herhangi bir esneklik göstermezse, Şii ulusal ittifakı başka birini seçmeli. Şiilerin başbakanlıkta olmasında bunu devam ettirmesinde problem yok. Problem Maliki.
Sizin İran’ın Irak’taki Şii partiler üzerindeki etkisini eleştirdiğiniz gibi bazıları da Türkiye’nin Sünni gruplar üzerindeki etkisini eleştiriyor...
Hayır. Bu, doğru değil. Biz zaman zaman Türk hükümetine danışıyoruz. Sıkça tavsiyeler de alıyoruz. Ancak günün sonunda Türkler bize, bizim için kabul edilebilir olmayan şeyler empoze etmiyor. Karar anı geldiğinde müdahil olmuyor. Ama İran’la ilgili durum böyle değil.
Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak İran’ın etkisini dengelediği söyleniyor. Bu görüşe katılıyor musunuz?
Ben bölgede siyasi kutuplaşmadan yana değilim. Çünkü bu istikrara hizmet etmeyecek. Mezhep kutuplaşmaları yüzünden birbirimizden nefret ettiğimizi görmek istemiyorum. “İran Şii toplulukların başkanlığını yaparken Türkiye Sünni toplulukların lideriğini yapıyor.” Bu, istikrara hizmet etmeyecek. Ben, tüm toplulukların, inançlarından ve köklerinden bağımsız olarak istikrarın faydalarının keyfini sürmelerini, karşılıklı alışveriş içinde olmalarını isterim. Ama maalesef tüm bu hayallerin güçlü mezhep stratejileriyle engellendiğini görüyorum. Irak’ta Arap Sünniler ve Türkmenlere karşı adaletsizlik var. Bu ‘ben Şiilere karşıyım’ demek değil. Hâlâ tüm Iraklılara eşit muamele eden ulusal platformu savunuyorum.
Bölgenin bir mezhep çatışmasına gittiğini düşünüyor musunuz?
Bunun olmamasını umarım ama böyle işaretler var. Ama buna izin vermemeliyiz. Mezhep stratejisinin üstesinden gelmek için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. İşimiz kolay değil. Başkaları bunu çok güçlü bir şekilde itekliyor. Mezhep kavgalarının sınırları aşıp, bölgeye yayılmamasını umuyorum. Bu olursa, bölgenin geleceği riske girer. Politik problemler yıllarca devam edecek, bunu anlıyorum. Ama bunları mezheplerin rengine boyamamız gerekiyor. Hiçbir zaman gerçek bir sivil toplum kurma çabamızdan vazgeçmemeliyiz. Türkiye’nin de böyle bir vizyonu var ve bunu yıllardır uyguluyor. Laik hükümet tüm vatandaşlara eşit davranıyor.
Biz de aynı stratejiyi uygulamalıyız. Krizi çözmek için diğer siyasetçilerle biraraya geldiğinizde talepleriniz ne olacak?
Öncelikli Haşimi davasının siyasi olarak çözüme kavuşturulması ve (Irak Başbakan Yardımcısı) Salih Mutlak’la ilgili idari çözüm. İkinci olarak tutuklanan binden fazla masum insanın dosyalarının gözden geçirilmesi. Üçüncüsü Selahattin ve Diyala’yla ilgili Anayasa’ya uygun davranmak; halk bu vilayetlerin statüsünün bir bölgeye dönüştürülmesini istiyor. Maliki, referandum için bütçe vermeyerek onları engelliyor. Maliki sorumlu bir şekilde davranmalı. Bu konular, diğer tartışmalara geçilmeden öncelikle çözülmeli. Maliki’yle güç paylaşımı üzerinde anlaşılmalı.
Daha önce ABD’nin Irak kriziyle ilgili tavrını eleştirmiştiniz. Barzani’nin ziyaretinden sonra ABD’nin tavrında bir değişiklik oldu mu?
Şimdiye kadar ciddi bir değişiklik görmedim. Beyaz Ev’in daha sakin, problemsiz bir ortama ihtiyacı olduğunu anlıyorum çünkü bu yıl seçim yılı ama Irak’ta muazzam sorunlarla karşı karşıyayız. Ve biz dostlarımızı ABD, AB, komşu ülkeler Türkiye ve Arap ülkelerini sorumluluğu paylaşmaya çağırıyoruz. ABD’den istediğimiz, seçimler yüzünden Irak meselesini görmezden gelmemeleri, Irak meselesini arkalarında bırakmamaları. Irak’ta hâlâ ABD’ye ihtiyacımız var.
Varlığım problem yaratıyorsa giderim
Türkiye size verdiği destekle hasımlarınızın sert eleştirilerinin de hedefi oldu. Siz Türkiye’nin desteğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Her şeyden önce benim davam iki ülke arasındaki bir ulusal davaya dönüşüyor. Liderler arasında problem yaratan kişi olmak istemiyorum. Eğer ki benim varlığım Türkiye’de bir problem yaratıyorsa giderim. Liderler arasına karşılıklı demeçlere konu olmayı istemem. Ama Türkiye gittikçe daha büyük bir ülke oluyor. Ve Türkiye’nin rolü bölgeden, daha geniş bir uluslararası topluma taşıyor. Bu yolda giderken, Türkiye’nin değerleri olmalı. Bunlardan birisi de bölgede ve uluslararası toplumda adaletsizliğe karşı durmak. Haşimi kendi ülkesinde ayrımcılığa, adaletsizliğe uğruyor. Erdoğan’la benim dostluğum, AK Parti’yle ilişkilerim bir yana, değer sahibi olmak Haşimi’yi korumaktır. Bu nedenle tüm ülkelerdeki dostlarımın özellikle de Arap ülkelerindeki ve Türkiye’dekilerin benim davamla ilgili dik bir şekilde durmalarını istiyorum.
Türkiye halkının bana gösterdiği sempatiye minnettarım. Nereye gidersem gideyim bunu bir politikacı olarak aklımdan çıkarmayacağım. Bana verdiği tam destek için büyük ağabey Erdoğan’a derin teşekkürlerimi ve minnetimi sunmak isterim. Bunu asla unutmayacağım.
Irak tek parça olarak kalacak
Irak’ın gelecek 10 yıl gibi bir sürede bölüneceği ve bunun zor, şiddetli bir süreç olacağı söyleniyor. Katılıyor musunuz?
Hayır. Irak’ın parçalanmasının masadaki seçenekler arasında olduğunu düşünmüyorum. Iraklılar birlikten yanalar ve ülkenin parçalanmasına izin vermeyecekler. Eğer bu olursa Irak büyük kayıplar verecek. Ve bölgede muazzam bir kaos yaratacak. Irak oldukça zengin bir ülke. Irak’ı parçalamak demek, komşu ülkeleri pastadan pay almak için Irak’a çekmek demek. Bu, bölgedeki pek çok etkili ülke arasında çatışma ve istikrarsızlık getirecek. Bunun olmasını beklemiyorum. Irak’a dostları, sorunlarını çözmede yardım edecektir.
En sevdiğim dizi Gümüş
Son sorum şu olacak. Bir süredir Türkiye’desiniz... “Ne zaman gideceksiniz?”
(Gülüyor) Bu bana o kadar çok soruluyor ki. Türk halkı Haşimi’den bıktıysa, yarın gidiyorum. (Gülüyor) Türkiye’yi kesinlikle çok seviyorum.
Peki Türk dizilerini de sevip izliyor musunuz?
Kesinlikle... Tüm Iraklılar gibi. Dizilerin isimlerini tam olarak bilmiyorum ama ben, ailem izliyoruz. Her geçen gün daha popüler oluyorlar. En sevdiğim dizi Gümüş.