T24 yazarı ve P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu Kurucu Başkanı Hasan Cemal, iki yazısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla bugün Ankara'da iki davada hâkim karşısına çıktı. Hasan Cemal'in 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nce görülen davası yeni atanan hâkimin kararıyla 20 Aralık'a ertelendi. Hasan Cemal'in avukatı Fikret İlkiz'le birlikte 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, öğleden sonra hâkim karşısına çıktığı ikinci dava da 20 Aralık'a ertelendi.
Hasan Cemal gazetecilere yaptığı açıklamada "Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu sayılan eleştiri, bir yerde hakaret denilerek önlenmek isteniyor. Sesimiz çıktığı kadar yazacağız ve ifade özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, savunmaya devam edeceğiz. Bunu yapmadığımız vakit, kendi bindiğimiz dalı kesmiş oluruz. Gazetecilik suç değildir" dedi. Hasan Cemal, "Hapiste birçok gazeteci ve yazar arkadaşım var ki, onlar içerdeyken bana da susmak düşmez. Daha fazla sesimi çıkarmak, hukuk ve özgürlük mücadelesi yapmak, yalnız bir demokrasi görevi değil aynı zamanda demir parmaklıklar arkasında yatan arkadaşlarıma, meslektaşlarıma karşı yerine getirilmesi gereken bir görevdir" diye konuştu.
Hasan Cemal'in 4 Ekim 2015'te yazdığı "Sen cumhurbaşkanı ol, hem de..." ve 4 Ocak 2016'da yazdığı "Her Allah’ın günü ‘anayasa suçu’ işleyen bir Tayyip Erdoğan'la..." başlıklı yazıları nedeniyle TCK 299. madde uyarınca iki davada 14'er aydan 4 yıl 8'er aya kadar hapsi isteniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bir seferliğine mahsus olmak üzere açtığı tüm hakaret davalarından vazgeçtiğini açıklamıştı. Ancak savcı Kürşat Kayral'ın, Hasan Cemal'in "Sen cumhurbaşkanı ol, hem de..." başlıklı yazısıyla ilgili iddianame eşliğinde kamu adına dava açması nedeniyle yargılama sürecinin Erdoğan'ın şikâyetinden vazgeçmesinden etkilememesi bekleniyor.
Fikret Başkaya, Hasan Cemal'i yalnız bırakmadı. Başkaya, Hasan Cemal'e, "Bizi tam 40 yıl sonra Erdoğan buluşturdu" diye espri yaptı.
Savcı: Eleştiri sınırı aşıldı
Hasan Cemal’in "Sen cumhurbaşkanı ol, hem de..." başlıklı yazısında yer alan “Neredeyse her Allah'ın günü herkesin gözlerinin içine baka baka yargıya talimat yağdıran bir Erdoğan’ın hukuk tanımazlığı karşısında istikrar adına sessiz kalınabilir mi? Bu hukuk tanımazlık geçiştirilebilir mi? Tek hedefi başkan babalık olan iktidarın tüm iplerini tek elde, kendi elinde toplamaktan başka bir derdi olmayan Saray’daki Sultanla anayasacılık oynamak aymazlıktır. Eski deyişle gafletin ta kendisidir” gibi ifadelerin "eleştiri sınırını aştığı" savunuluyor.
Ankara Cumhuriyet Savcısı Cevat İşlek tarafından hazırlanan iddianamede; Hasan Cemal'in, yazısında dile getirdiği görüşlerin "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk nezdinde itibarını zedelemeye yönelik ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde hakaret teşkil eden sözler olduğuna ilişkin somut deliller bulunduğunu" öne sürüldü, ancak hangi ifadelerin somut delil kapsamına alındığı belirtilmedi.
Bir iddianamede hakaretin ne olduğu yok
Hasan Cemal hakkında 4 Ekim 2015’te yazdığı “Sen cumhurbaşkanı ol, hem de…” başlıklı yazısı nedeniyle açılan davanın iddianamesinde de, Hasan Cemal’in hangi ifadesinin "hakaret" içerdiği belirtilmemişti. Cemal 20 Mayıs 2016’da yapılan duruşmada “Yazımda Cumhurbaşkanı’na hakaret ve iftira yoktur. İfade özgürlüğü çerçevesine oturan sert bir yazıdır. ktidar sahiplerinin de eleştiri karşısında daha tahammüllü olması gerektiği kanaatindeyim" demişti.
Erdoğan şikayetten vazgeçmişti
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bir seferliğine mahsus olmak üzere açtığı hakaret davalarından vazgeçmişti.
Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, Hasan Cemal'in "Her Allah’ın günü ‘anayasa suçu’ işleyen bir Tayyip" yazısı nedeniyle yargılanacağı 33. Asliye Ceza Mahkemesi'ne dilekçe göndererek şu maddeleri sıralamıştı:
1- Sayın Cumhurbaşkanımızın, 29 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kültür ve Kongre Merkezinin açılışında yaptığı açıklamada “ … Şu ana kadar şahsıma her türlü saygısızlığı, hakareti yapanları bir kereye mahsus olarak affediyorum ve davalarımı çekiyorum. Zira asıl bu imkânı doğru değerlendirmezsek millet bizim yakamıza yapışma hakkına sahip olur diye düşünüyorum. Onun için siyasetçiler başta olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin ülkemizin önündeki bu gerçeğe bu hassas duruma uygun şekilde davranacaklarına inanıyorum” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
2-Demokrasimizin gelişmesi ve bu çerçevede düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması yönünde gerçekleştirilen tarihi reformların mimarı olan Sayın Cumhurbaşkanımız, tüm özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün de sınırları olduğunu, hak sahiplerinin sorumluluk içinde hareket etmelerini ve özellikle başkalarının haklarına riayetin önemini sürekli vurgulamıştır.
Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın bu çağrısının, özellikle son yıllarda başta siyasi parti liderleri olmak üzere muhalif kesimlerde karşılık bulmadığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine yönelik sistematik bir hakaret kampanyasının yürütüldüğü bilinen bir gerçektir. Ayrıca 2011 yılında bugünkü gibi dava ve şikâyetlerden vazgeçilmek suretiyle iyiniyet ortaya konulmuş olmasına rağmen, kısa süreli bir bahar havasından sonra, sistematik hakaret kampanyasına kaldığı yerden devam edildiği de üzülerek müşahede edilmiştir.
3-Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine yönelik hakaret ve iftira teşkil eden saldırılara karşı yasal haklarını kullanmasının ve hukuk yoluyla mücadele etmesinin muhalefetin susturulması veya baskı altına alınmaya çalışılması şeklinde yorumlanmasının iyiniyetli ve gerçekçi bir yaklaşım olmadığını bu vesileyle belirtmek isteriz. Bütün demokratik liderler gibi Sayın Cumhurbaşkanımız, muhalefetin, yapıcı ve yararlı eleştirinin vazgeçilmezliğinin idrakindedir. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle sorumsuz muhalefetin, yıkıcı, ölçüsüz eleştirinin ve hakaretin muhalefete ve ülkeye bir katkı sağlamadığı, sorunları çözmek yerine derinleştirdiği, birlik ve beraberliğimizi zedelediği anlaşılmıştır.
4- Fetullahcı Terör Örgütünün gerçekleştirdiği 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden ve milletçe ödediğimiz ağır bedellerden sonra tarifi bir fırsatı yakaladığımız tartışmasızdır. Bu fırsat, kuşkusuz herkesin aynı fikirde olması değil, milletimizin asgari müştereklerde buluşması, başkasının varlığına, inancına ve düşüncesine saygı göstermesidir. Fikirlerimizin farklılığı zenginliğimizdir. Ancak bu zenginliğinin, karşılıklı saygı, empati ve özellikle üslup güzelliğiyle tahkim edilmesi zorunludur. Aksi takdirde sahip olduğumuz zenginliğin bir felakete dönüşmesi ihtimali göz ardı edilmemelidir.
5- Sayın Cumhurbaşkanımız, milletimizin asgari müştereklerde buluşması, birlik ve beraberliğimizin tahkim edilmesi, siyasi hayatımızda asgari nezaketin kalıcı olarak tesis edilmesi ümidi ve iradesiyle işbu davada sanık(lar) hakkındaki şikâyetinden vazgeçmektedir.
SONUÇ: Arz olunan ve re’sen göz önünde bulundurulacak çerçevesinde sanık(lar) hakkından ŞİKÂYETİMİZDEN VAZGEÇTİĞİMİZİ vekâleten saygıyla arz ve talep ederiz.
"Sen cumhurbaşkanı ol, hem de"ye
kamu davası
Hasan Cemal'in "Sen cumhurbaşkanı ol, hem de..." başlıklı yazısıyla ilgili iddianame eşliğinde kamu adına dava açması nedeniyle yargılama sürecinin Erdoğan'ın şikâyetinden vazgeçmesinden etkilememesi bekleniyor.
İki dava da 20 Aralık'a ertelendi
Hasan Cemal'in 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nce görülen davası yeni atanan hâkimin kararıyla 20 Aralık'a ertelendi. Hasan Cemal'in avukatı Fikret İlkiz'le birlikte 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, öğleden sonra çıktığı ikinci dava da 20 Aralık'a ertelendi
"Hapiste o kadar gazeteci ve yazar arkadaşım varken susmak düşmez"
Hasan Cemal gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Sesimizi çıkarabildiğimiz sürece özgürlük ve hukuk mücadelesine devam edeceğiz. Zaten bu hakaret davalarının da temel amacı susturmak. Özgürlüğü bir tarafıyla yok etmek. Bunun için çalışıyorlar.
Yazabildiğimiz kadar yazacağız. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde gazeteciler nefes alamaz. Ama öyle bir dönemden geçiyoruz ki, gazetecilik suç haline getirilmiş durumda.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu sayılan eleştiri, bir yerde hakaret denilerek önlenmek isteniyor. Sesimiz çıktığı kadar yazacağız ve ifade özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, savunmaya devam edeceğiz. Bunu yapmadığımız vakit, kendi bindiğimiz dalı kesmiş oluruz. Gazetecilik suç değildir.
Hapiste birçok gazeteci ve yazar arkadaşım var ki, onlar içerdeyken bana da susmak düşmez. Daha fazla sesimi çıkarmak, hukuk ve özgürlük mücadelesi yapmak, yalnız bir demokrasi görevi değil aynı zamanda demir parmaklıklar arkasında yatan arkadaşlarıma, meslektaşlarıma karşı yerine getirilmesi gereken bir görevdir. "
İki soruşturmaya takipsizlik verilmişti
Hasan Cemal’in, T24’te yayımlanan 12 Ağustos 2015 tarihli "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" ve 7 Eylül 2015 tarihli “Heyy sen!” başlıklı yazılarına dair de "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla soruşturma açılmıştı. Savcılar Umut Tepe ve Emin Aydinç, bu soruşturmalarda takipsizlik kararı vererek dava yoluna gidilmesine yer olmadığına hükmetmişlerdi.
Savcı Umut Tepe, "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" başlıklı yazıya ilişkin verdiği takipsizlik kararının gerekçesinde "mağdurun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması nedeni ile eleştirilere diğer insanlara göre daha fazla katlanması gerektiğini belirterek, "siyasetçileri ve toplum önünde bulunan tanınmış kişileri eleştiri sınırlarının normal bireye göre daha geniş olduğu" görüşünü dile getirmişti.
İkinci soruşturmayı yürüten savcı Emin Aydinç de, şu ifadelerle takipsizlik kararını gerekçelendirmişti:
"Eleştirinin ağır ve keskin bir eleştiri olmasına karşın ifade özgürlüğünden yararlanabilen açıklama mahiyetinde olduğu, yazının bir bütün olarak eleştirel nitelik arz ettiği, yazıdan ayrı olarak başlı başına hakaret suçunu oluşturacak mahiyette herhangi bir ibarenin de yazıda yer almadığı, bu itibarla şikayet konusu yazının hakaret suçunu oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.”
'Özgür Gündem dayanışması' için ifade vermişti
Hasan Cemal, kapatılan Özgür Gündem’in nöbetçi yayın yönetmenliğini yaptığı için ‘terör örgütü propagandası’ yaptığı suçlamasıyla 23 Eylül'de savcılıkta ifade vermişti. Hasan Cemal, ifadesinde, "Özgür Gündem'in genel yayın yönetmenliğini gazetecilik dayanışması olarak kabul ettim. Kürt gazetecileri ne kadar özgürse Türk gazetecileri de o kadar özgür olur anlayışına sahibim" dedi. "Özgür Gündem genel yayın yönetmenliğini yapmış olmam bütün yayınların içeriğini kabul etmiş olmam anlamına gelmez" diyen Cemal, "Ancak düşünce özgürlüğü kapsamında herkesin fikrini açıklayabileceğini kabul eden birisiyim. Gazetecilik faaliyetlerinin temel hedefi barışı yakalayabilmektir" demişti.