Hanefi Avcı’nın kitabı geçen ay yayımlandığında o sırada başka bir dosya üzerinde çalıştığım için alıp okuyamadım. Bu nedenle henüz kitapla ilgili bir yazı da yazmadım. Ancak Avcı’yı konu ya da hedef alan gelişmeleri yakından izliyorum.
Avcı’nın önceki akşam tutuklanması, beni bir gazeteci olarak kendisiyle ilgili tanıklığım üzerinde düşünmeye, arşivlerin de yardımıyla hafızamda kısa bir yolculuğa çıkmaya sevk etti. Bu yolculukta Avcı konusunda karşıma şu olgular çıktı:
SUSURLUK’TA ‘KRAL ÇIPLAK’ DEDİ
Hanefi Avcı ismiyle ilk karşılaşmam 2 Şubat 1997 tarihinde TBMM Susurluk Komisyonu’nda verdiği ve Ankara’da büyük bir depreme yol açan ifadeyle oldu. Avcı, ifadesinde Emniyet’in yargısız infazlar yaptığını kabul etmekle birlikte, devlet içindeki yasadışı yapılanmaların Jandarma ve MİT’e de yayıldığını, örneğin Yeşil’i MİT’in kullandığını söyledi. Avcı’nın Susurluk ifadesinin tutanakları, Türkiye’de “derin devlet” konusundaki literatürün tarihi belgelerinden biridir.
KÖSTEBEK SKANDALINDA AZMETTİRİCİ
Kendisinin ismiyle ikinci kez, 28 Şubat döneminde Deniz Kuvvetleri karargahında patlak veren “Köstebek Skandalı”nda karşılaştım. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu, askerliğini onbaşı rütbesiyle Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı’nda yapmakta olan polis memuru Kadir Sarmusak’ı casus olarak kullanıp, Batı Çalışma Grubu’nun bazı gizli belgelerini sızdırmıştı. Bu belgeler Başbakan Necmettin Erbakan’a ulaşınca hükümet-ordu ilişkilerinde büyük bir gerilim kriz patlak vermişti.
Onbaşı Sarmusak’ın karargahtan belge sızdırmak için casusluk yapmaya azmettirildiği toplantıda Orakoğlu ile birlikte bulunan ikinci Emniyet yetkilisi Hanefi Avcı’dan başkası değildi. O dönemde Orakoğlu askeri mahkemede yargılanırken, Genelkurmay Askeri Savcılığı Avcı’nın da ifadesini aldı. Avcı o günlerde yaptığı bir açıklamada “İhtilal hazırlığı varsa izlemek polis olarak yasal hakkımızdır” diyerek Emniyet’in hareket tarzını savundu.
BEYŞEHİR CEZAEVİ'NDE 10 GÜN
Refah-Yol devrilince yerine kurulan ANAP-DSP-DTP koalisyonunun ilk yaptığı işlerden biri Avcı’yı pasif bir göreve almak oldu. Avcı’nın yeniden gündeme gelmesi, 3 Şubat 1998 tarihinde 32’inci Gün programına çıkarak yaptığı açıklamalarla ortalığı yeniden sarsmasıyla oldu. Avcı, burada Susurluk açıklamalarını tekrarladı, çizdiği çete şemalarına açık bir şekilde bu kez Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de dahil etti.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, hükümete mektup göndererek TSK’ya hakaret ettiği gerekçesiyle Avcı hakkında soruşturma açılmasını talep etti. Avcı bu mektuptan 4 gün sonra açığa alındı, ayrıca kendisine 26 ay kıdem durdurma cezası verildi. Bu sırada MİT’in bundan tam 4 ay önce devlet sırlarını açıkladığı gerekçesiyle kendisi hakkında yapmış olduğu bir suç duyurusu hemen işleme kondu ve Avcı 21 Şubat tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından tutuklanarak Beyşehir’deki cezaevine gönderildi. Avcı, burada 10 gün hapis yattı, daha sonra beraat eti.
HSYK VE MİT’E OPERASYON
Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılı sonunda iktidara gelince Avcı’yı Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suç ve Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi Başkanlığı görevine getirdi. Avcı, o dönemde bir dizi önemli operasyona imza attı. Bunlardan biri Savcı Ömer Süha Aldan’la birlikte çalıştığı Neşter-2 operasyonudur. Bu soruşturmada Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’na kadar nüfuz edebilen bir rüşvet çetesi ortaya çıkartılmış, açılan dava sanıkların mahkumiyetle sonuçlanmıştır.
Avcı’nın bu dönemdeki bir başka önemli operasyonu 2004 yılında Alaattin Çakıcı’yı izlerken bu mafya liderinin MİT’le bağlantıları bulunduğunu ortaya çıkartması oldu. Avcı, MİT’in dönemin Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya üzerinden Çakıcı dosyası ile özel bir şekilde ilgilendiğini belgeledi. Bu skandal dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un hükümete nezdinde olumsuz bir puan almasına neden oldu, ayrıca yerine Emre Taner’in getirilmesine giden yolu açtı.
BAŞKANLIKTAN NEDEN ALINDI?
Avcı, 2005 yılında Organize Suçlar Daire Başkanlığı görevinden alınıp Edirne Emniyet Müdürlüğü’ne atandığında iktidara yakın bazı isimlerle ilgili yolsuzluk iddialarının peşine düşmüş olduğu iddiası o dönemde Emniyet çevrelerinde yaygın bir şekilde dillendirilmişti.
Avcı’nın önceki gece Devrimci Karargâh Evleri örgütüyle ilişkili olduğu iddiasıyla tutuklandığını duyunca, bütün bu olayları birbiri ardına sıralamaktan kendimi alıkoyamadım.
(Sedat Ergin - Hürriyet)