Gündem

Hanefi Avcı'nın hayatının iki tanığı

İki onurlu kadının televizyon karşısına çıkmasının ardından kamuoyu medyanın Avcı'nın özel hayatını irdelemeye başlamasından korktu.

01 Ekim 2010 03:00

T24 - Hanefi Avcı'nın tutuklanmasının ardından onu büyük bir onurla savunan iki kadın televizyon karşısında Avcı'yla ne kadar gurur duydukalrını anlattılar. Bu kadınlardan biri ayrılma sürecine geldiği eşi Şenay Avcı diğeri ise sevdiği kadın Kezban Küçük.  

Bu iki onurlu kadının televizyon karşısına çıkmasının ardından kamuoyu medyanın Avcı'nın özel hayatını irdelemeye başlamasından korktu. Bugünkü köşesinde bu konuyu ele alan Radikal gazetesi yazarı Akif Beki'nın yazısı:

İki muhteşem kadın, bu yazıya mecbur etti beni.
İkisi de Hanefi Avcı’nın hayat tanıkları.
Biri, ayrılık sürecine girdiği eşi Şenay Avcı.
Diğeri, sevdiği kadın Kezban Küçük.
Biri vicdanı, diğeri kalbi...
Önceki gece NTV’de izlerken, Hanefi Avcı’nın ne bulduğunu anladım onda.
Adamına güvenmiş, inanmış; yürekli, yalın ve saf bir dille çırpınıyor uğruna.
Mevzubahis mahremiyet ihlali olunca, tatilime bir kez daha zorunlu ara verdim anlayacağınız...


***

Hanefi Avcı’yı eski tanırım.

‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabında da bahsi geçer tanışıklığımızın.
Buna rağmen, şimdiye kadar sessiz kalmayı tercih ettim.
Kitabındaki iddiaların doğruluğunu teyit edecek bilgilere sahip değilim çünkü.
Altı boş kalan, delillerle desteklenmemiş bir senaryoya dayanarak koca bir camiayı töhmet altında mı bırakıyor?

Bir cemaat heyulası, ucu bucağı belirsiz bir öcü icat edip arkasında mevzilenmiş gibi bir görüntü...
İddiaları vahim ve ispata muhtaç; bu doğru...
Hangi saiklerle bu yola başvurduğu, bizce meçhul.
Ama gerçekler er veya geç ortaya çıkacaktır.
Hanefi Avcı’ya atfedilen suçlamalarla ilgili de bir yargıda bulunmayacağım.
Aceleci yorumlardan, erken hükümlerden sakınmaya çalışıyorum.
Haklı mı, haksız mı; suçlu mu, masum mu; o kitabı yazarkenki motivasyonu neydi?
Muhtemeldir ki; duygularını işine karıştırdı...
Muhtemeldir ki; öfkesine yenildi...
Ölçüyü tutturamayıp aşırıya kaçmış, hakkaniyetten kopmuş olabilir, bu mümkün.
Zamanlaması, emniyet teşkilatındaki bir iç çatışmanın tarafı olduğu, cemaat fobisini kullandığı vesaire gibi kuşkuya açık hususlar bir kenara...
Sadece şu kadarını söyleyebilirim:
Hayatına tanık olan iki kadının konuşması, benim açımdan bir şeyi değiştirdi.
Ben de böyle kadınlar karşısında suskun kalmamak için yürek taşıyorum.


***

Şenay Avcı, “Ben dağ gibi bir adamın eşiyim. Kocamı kimse susturamaz’’ diyor.
Kezban Küçük de arkasında duruyor Hanefi Avcı’nın.
Avcı’nın son mesajı, “Kimse inanmasa da bir tek sen yetersin’’ olmuş ona.
Sırtını, yere getirmeyecek bir kadına yasladığını biliyormuş demek ki.
Yanılmadığını gördü!
Kendi halinde bir edebiyat öğretmeni, bir başına ortaya çıkmış, korkmuyor...
“Siz boşandınız ama o boşanmadı’’ sorusuna karşı bile savunuyor onu.
“O kimseyi kırmadan, incitmeden ikna yoluyla halledecekti’’ diyor.
“Biz fikir sevgilisiyiz’’ sözünü de not ettim.
Samimiyetinden etkilenmedim desem, yalan olur.
Onu dağ gibi adam görüyorlar; ama bunlar da dağ gibi kadınlar değil mi?


***

Kim suçlu, kim masum bilmiyorum.
Fakat bir vicdan, bir de yürek taşıyorum.
Varsa bulaştığı herhangi bir suç, varsa yakalanan herhangi bir yasadışı faaliyeti, yakasına yapışılsın elbette.
Yazdıkları arasında hilaf-ı hakikat, iftira ya da kara çalma adına her ne bulunursa, hukuk önünde hesabı sonuna kadar sorulsun.
Sorulmalı da...
Ancak, adamın mahremine daha fazla girmeyelim artık.
O iki yiğit kadının hatırına da olsa yapmayalım bunu.
Ne inanç, ne ahlak, ne de hukuk...Hiçbir kitapta yeri yok bu ihlalin.
Hak ve adalet mücadelesi verenler için her yol mübah olamaz.
Daha bitmedi; adaletin tecelli edeceği güne saklıyorum kalanını.