Dünya

Hak Eşitliği Anlaşması'nda sıra Aşağı Saksonya'da

Hamburg ve Bremen'in ardından Aşağı Saksonya Eyaleti de DİTİB ve Alevi Federasyonu'yla Hak Eşitliği Anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. Peki anlaşma taslağının içeriğinde neler var? Kuruluşların bir sonraki hedefi ne?

21 Aralık 2015 21:02


Aşağı Saksonya Eyaleti hükümeti, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) , Milli Görüş, Avrupa Türk-İslam Birliği, Nurcular, Nakşibendiler, İslam Kültür Merkezi ve Arap derneklerinin çatı kuruluşu Şura Birliği ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda hazırlanan anlaşma taslağını onayladı. Taslak eyalet meclisinde grubu bulunan partilere gönderildi. Önümüzdeki yıl eyalet meclisinde görüşülecek olan anlaşma taslağı milletvekillerinin onayına sunulacak.

Anlaşma neyi öngörüyor?

Anlaşma taslağı Sünni ve Alevilerin dini tatilleri, İslam ya da Alevi din dersi ile mezarlıklar konusunda düzenlemeler öngörüyor. Anlaşma eyalet meclisinde onaylanırsa, DİTİB, Şura Birliği ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu beş yıl boyunca yılda 100 bin euro maddi yardım alacak. Anlaşmaya göre dini toplulukların temsilcileri muhatap kabul edilecek, dini bayramlarda öğrenciler derslerden muaf tutulabilecek, Müslümanlar kendi mezarlıklanı inşa edebilecek. Hastane, cezaevi ya da bakım evlerinde manevi destek hizmeti alabilecek. Anlaşma okullarda mescit inşasını öngörmüyor. Ancak öğrencilere ibadet edebilecekleri bir oda tahsis edilmesi ifadesi yer alıyor.

Hak Eşitliği Anlaşması DİTİB, Şura Birliği ya da Alevi Federasyonu’na kiliselerle eşit haklar tanımıyor. Zira Katolik ya da Protestan Kiliseleri ile aynı statüye gelebilmeleri için kamu hukuku tüzel kişiliğine sahip olmaları gerekiyor.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Aşağı Saksonya Eyalet Birliği Başkanı Yılmaz Kılıç, Aşağı Saksonya’daki hak eşitliği anlaşmasının kendileri açısından Hamburg ve Bremen’den farklı olarak en büyük kazanımının, İslam din dersi verme hakkı olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra mezarlık açmak yönetmek, Osmanlı mimarisine göre cami inşa edebilmek, başörtülü öğretmenlerin ders verebilmeleri, öğrencilerin okullarda namaz kılabilmeleri, eyalette veliler ya da radyo tv üst kurulu gibi komisyonlarında dini cemaat olarak temsil haklarına sahip olma gibi maddelerin de anlaşmada yer aldığını vurguluyor.

'Dini cemaatleri tanıma konusunda yetki eyaletlerde'

Almanya’da dini cemaatlerin tanınması konusundaki yetkinin eyaletlerde olduğunu hatırlatan Kılıç, “Dini cemaat olabilme konusunda en önemli konu, din dersi verebilme yetkisidir. Anayasa’nın 7. maddesi 3. fıkrasına göre de bu konu eyaletlerin kontrolü altındadır. Federal Hükümet’in bu konuda yapabileceği bir şey yok, hukuki yetkisi de yok’ diyor.

DİTİB’en büyük amacının İslamın resmi din olarak kabul ettirilmesi olduğunu söyleyen Kılıç, “Derneklerimiz futbol derneği gibi hayvanları koruma derneği statüsünden daha ileriye gitmek istiyor. Dini cemaat statüsünü almayı istiyor. Hak anlaşması diğer dini cemaatlarla aynı seviyeye gelme konusunda ilk adım, tabi daha büyük adım ise kamu tüzel kişiliği kazanmak’ diyor.

Alevi Birlikleri Federasyonu: Sırada diğer eyaletler var

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Mat ise Bremen, Hamburg ya da Aşağı Saksonya’daki anlaşmaların benzer olduğunu, sırada Rheinland Pfalz ve Baden Württemberg’in bulunduğunu belirtiyor. Mat, anlaşmalarla örneğin Aleviler için önem taşıyan aşure ya da hızır günü gibi dini günlerin resmi tatil sayıldığını, üniversitelerde Alevilikle ilgili araştırmalar yapma şansına sahip olacaklarını vurguluyor.

Almanya’nın Federal bir Cumhuriyet olduğunu bu nedenle eyaletler arasında da farklı uygulamaların söz konusu olduğunu hatırlatan Mat, “Bütün eyaletlerde her türlü kazanımı elde edemeyebiliyoruz. Eyaletler bu konuda bağımsız çünkü. Her eyaletin kendine özgü kuralları var. Eyalet parlamentolarının hak eşitliği anlaşmasını onaylaması gerekiyor” diyor.

Hüseyin Mat: İslami bir grup değiliz

"İslami bir grup değiliz. Aleviler Almanya'da kendine özgü inanç toplumu olarak kabul ediliyor" diyen Hüseyin Mat sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Biz devlet tarafından resmen tanınmış bir inanç toplulumuyuz. DİTİB gibi diğer kuruluşlar böyle bir statüye sahip değiller. O açıdan biz çok daha farklı bir konumdayız, çok daha farklı bir noktadayız. Federal düzeydeki bir sonraki hedefimiz kamu hukuku tüzel kişiliğini elde etmek için resmi müracat. Bu müracaatı da. O da kabul edilirse, ondan sonra bizim Alman Devleti'nden başka bir talebimiz kalmayacak."