Dünya

Güneydoğu'da Rojova faktörü

Güneydoğu'da yaşanan gerilimin Suriye'deki savaşın devamı olduğunu belirten Alman uzman Kristian Brakel, süreci Rojova'daki gelişmelerin belirleyeceği görüşünde.

22 Aralık 2015 21:32


Alman Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel Türkiye‘nin Güneydoğusunda tırmanan gerilimin kent savaşlarına dönüştüğünü söyledi ve çatışmaların Suriye'deki savaşın devamı niteliğinde olduğunu kaydetti. Brakel, HDP'nin Rusya yakınlaşmasını eleştirdi.

DW’nin sorularını yanıtlayan Alman uzman gerilimin tırmanmasından hem Türk devletini hem de PKK’yı sorumlu tuttu. Brakel, “Gerilimin tırmanmasında Türk devletinin payı daha çok olsa da PKK da suçlu. Çatışmaların yürütülme şeklinde de PKK masum değil. Ancak Türk devleti, tam da devlet olduğu için koruma yükümlülüğü altında. Ve belli ki yurttaşlarını koruma yükümlülüğünü yerine getirmiyor” diye konuştu.

Güneydoğu’daki çatışmaları Suriye’deki savaşın devamı olarak nitelendiren Brakel, “Türkiye’de gerilimin Suriye’deki savaş sürdüğü müddetçe, Rojova bölgesinin Kürt devleti ya da proto-devlet olarak muhafazası sağlanana kadar süreceği kanaatindeyim” dedi.

Brakel ayrıca HDP’nin Rusya ile yakınlaşmasını “riskli” olarak nitelendirerek “iç politika açısından akıllıca değil dış politika açısından felaket” sözleriyle eleştiride bulundu.

Alman Heinrich Böll Vakfı‘nın Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

Güneydoğu’da son haftalarda gerilim tırmandı. Çatışmalar ve güvenlik güçlerinin operasyonları konusunda tarafların karşılıklı suçlamaları var. Size göre bu operasyonların öncelikli amacı nedir, bunlar hangi grubu hedef alıyor? Çatışmanın diğer tarafında kim var? PKK mı? Gençlik örgütlenmesi olduğu belirtilen YDG-H mı? Yoksa tepkili Kürt gençleri mi?

“Geçtiğimiz yıldan bu yana YDG-H daha güçlü bir görünürlük sergilemeye başladı. Gençler diyoruz ancak birçoğu yirmi yaşların sonunda otuzların başında… PKK’nın gençlik örgütlenmesi olduğu belirtilirken PKK doğrudan kontrol etmediğini savunuyor. Ancak belli ki silahlandırıyor ve eğitim veriyor, ideolojik bağ da var. YDG-H son aylarda Kürtlerin çoğunlukta olduğu Güneydoğu'nun farklı kentlerinde barikatlar kurdu. Küçük kalibreli silahlar ve patlayıcılarla güvenlik güçleriyle çatışmaya girdi. Türk güvenlik güçleri, güç kullanarak sokaklarda hâkimiyeti sağlamaya çalıştı. Geçtiğimiz haftadan itibaren farklı bir boyuta, kent savaşlarına dönüştü. Askeri açıdan kimilerine göre başarı sağlanabilir ancak siyasi bir çözüme katkı sunmadığı açık.”

Çözüm sürecinin sekteye uğramasının ardından bölgede gerilimin tırmanması, şiddet olaylarının yaşanması birçoklarını endişelendiriyor. Sizce PKK son dönemde attığı adımlarla ne hedefliyor? YDG-H ne amaçlıyor?

“YDG-H’nin ne kadar bağımsız olduğunu, PKK merkezi yapılanmasından emir alıp almadıklarını belirlemek, söylemek zor. Ancak Güneydoğu’da iyileşme vaadiyle büyüyen bir nesil var. AK Parti uzun yıllar bu sözü verdi. Ekonomide bir takım gelişmeler olsa da siyasi taleplere yanıt verilmedi. Sadece daha fazla bağımsızlık değil, haklar ve demokratik özyönetime saygı konularında bir gelişme olmadı. Bazı video kayıtları insan haklarına saygı duyulmadığını gösteriyor. Siviller hedef alınabiliyor. PKK ya da YDG-H militanlarının tutuklanması ve bir kısmının kötü muameleye tabi tutulması Kürt gençlerinde Türk devletinin kendi devletleri olmadığı inancını yaratıyor. Ayrıca siyasi çözümün mümkün olmadığını, devletin bunu istemediğini düşünüyorlar. Buna güçlü Kürt milliyetçiliği ve PKK’nın stratejik hedefleri eklenmeli. PKK geçtiğimiz yıldan bu yana Suriye’nin Kürt bölgesindeki toprak kazanımına odaklanıyor ve Ruslar üzerinden Türkiye ve diğer bazı isyancı gruplar ile vekalet savaşı yürütüyor. Yani şu anda ayrıca Güneydoğu’da Suriye savaşının devamı yaşanıyor.”

Güneydoğu’da güvenlik güçleri ile çatışanlar arasında Suriye’de IŞİD’e karşı savaşanların da yer aldığı belirtiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

“Ben bunu söyleyemem ama ilkesel olarak Türkiye ve Suriye’de Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler arasında bağ var. Aile ve ekonomik bağların dışında güçlü ideolojik bağ da var. Örneğin Kobane’de geçtiğmiz yıl İslam Devleti’ne karşı savaşanların bu kişiler arasında yer alması mümkün. Birilerinin bu gençleri eğitmiş olması gerekiyor. PKK’dır muhtemelen. Bu silahlandırılmaları konusunda da geçerli. Sadece tabancaları yok ki. Roketatarları, havan topları var. Bunları öyle sokakta bulamazsınız...”

Türk hükümeti sokağa çıkma yasağının bölge halkının güvenliği için gerekli olduğunu savunurken, hukukçular ve insan hakları kuruluşları güvenlik güçlerini yaşam, eğitim ve sağlık hakkı gibi temel hakları ihlal etmekle suçluyor. Sizin gözlemleriniz nedir?

“PKK kesinlikle suçsuz değil. Ancak Türk devleti yurttaşlarını korumakla görevli, sorumluluğu var. PKK sempatizanı, hatta PKK militanı ya da başka silahlı militanlar söz konusu olsa da bu tür operasyonların nasıl yürütüleceğini düzenleyen kurallar var. Özellikle reşit olmayan çocuklarla ilgili olarak Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf ve burada bazı konular açıkça düzenleniyor. Sokağı çıkma yasağı tamamıyla hukuk dışı diye birşey yok. Ancak belirli bir noktada uluslararası insan hakları açısından kolektif cezalandırmaya giriyor. Uluslararası hukuk buna izin vermiyor.”

Gerilimi tırmandıran, çözüme direnen taraf kim?

“Tereddütsüz her iki taraf derim. Gerilimin tırmanmasında Türk devletinin payı daha çok olsa da PKK da suçlu. Çatışmaların yürütülme şeklinde de PKK masum değil. Ancak Türk devleti, tam da devlet olduğu için koruma yükümlülüğü altında. Ve belli ki yurttaşlarını koruma yükümlülüğünü yerine getirmiyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm sürecinin buzdolabında olduğunu, son terörist etkisiz hale getirilene kadar operasyonlara devam edileceğini söyledi. Türkiye’nin stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

“İçeriği doldurulamayan büyük bir söylem. Çünkü PKK’nın büyük bir bölümünün Irak ve Suriye’de olduğunu biliyoruz. Türkiye ne yapacak Suriye’ye kara harekatı mı yapacak? Bu savaş askeri yöntemlerle kazanılamayacak. Erdoğan haklı olarak hep İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik tavrını eleştiriyor ya. Orada da benzer bir durum var. Bu tür örgütlenmeleri, özgürlük hareketlerini, silahlı terör örgütlerini askeri yöntemlerle zayıflatabilirsiniz. Ancak temel sorunlar, baskılar sürdükçe hep birileri hakları için silaha sarılacaktır.”

Türkiye’nin bu tutumunun arkasında Suriye’de bir Kürt devleti oluşumunu engelleme çabası olabilir mi? Türkiye bu endişeyle hareket ediyor olabilir mi?

“PKK Suriye ve Irak’taki gelişmeler nedeniyle güçlendi ve uluslararası sahnede çok daha fazla tanınırlığa sahip oldu. Türk devleti güçlü bir PKK ile müzakere etmek istemez. PKK kendisi de sadece bir özgürlük hareketi olmadığını söylüyor ve “Artık bizim neredeyse bir devletimiz var. Bizimle artık farklı konuşmalısınız” diyor. Türk tarafı şöyle düşünüyor olabilir: Çözüm süreciyle Kürtlere belirli bir özerklik, özyönetim gibi haklar tanıyacağız ancak tam sınırında neredeyse kendi hükümetine sahip, bağımsız devlet olmasa da ona çok yakın bir konumda daha fazla hakları olan bir Rojova olacak. Yani bu iki tarafın belirli bir noktada birleşme olasılığı var tabii ki. Ben Türkiye’de gerilimin Suriye’deki savaş sürdüğü müddetçe, Rojova bölgesinin Kürt devleti ya da proto-devletin muhafazası sağlanana kadar süreceği kanaatindeyim. Suriye’de bu mücadele sürdükçe, Türkiye’deki gerilim de devam edecektir.”

Güneydoğu’daki çatışmalar Türkiye’nin diğer bölgelerine, İstanbul ve Ankara gibi kentlere sıçrayabilir mi? Kimi yorumcular Türkiye’nin bir iç savaşa sürüklenebileceği endişesini dile getiriyor, siz ne düşünüyorsunuz?

“Aslında yayıldı bile ve daha da yayılması ihtimali var tabii ki. Ancak Antalya gibi turistik bölgelerde PKK’nın bombalı eylem düzenleyeceğine ihtimal vermiyorum. Ama hükümet kurumlarını hedef alması mümkün.”

Çözüm yani müzakere masasına dönüleceği yönünde umudunuz var mı?

“İtiraf etmeliyim ki son yarım yılda hep iki tarafın da çözüm sürecine ihtiyaç duyduğunu ve seçimlerden sonra sürece geri dönülebileceğini söyledim. Ama şu anda çok geniş bir siyasi manevra alanı görmüyorum.”

Rusya ile Türkiye arasında gerilimin tırmandığı bir dönemde HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Moskova’yı ziyaret edip Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşecek. Bazı uzmanlar Rusya’nın Türkiye’ye karşı Kürt gruplarla daha fazla güç birliği yapabileceği, bu yolla Moskova’nın Türkiye’ye baskı kurabileceği konusunda uyarıyor... Siz ne düşünüyorsunuz?

“Ben hedefin Türkiye üzerinde baskı kurmak olduğunu düşünmüyorum. Daha çok iğneleme, misilleme girişimi olarak görüyorum. En azından Türkiye içinde... Ancak belli ki Ruslar Türkiye’nin de işbirliği yaptığı bazı örgütlere karşı daha geniş bir cephe oluşturabilmek için Suriye’deki PKK’ya destek oluyor. Ancak asıl riskli olan HDP gibi en makul olanının Rus tarafına geçmeye hazır olmasıdır. Bunun iç politika açısından akıllıca olmadığını, dış politika açısından da bir felaket olduğunu düşünüyorum.