Dünya

Güney Kıbrıs'ın AB dönem başkanlığı yarın başlıyor, şimdi ne olacak?

Mali problemlerle buğuşan Kıbrıs'ın Türkiye'yle ilişkileri nedeniyle objektif bir dönem başkanlığı yapıp yapamayacağı tartışılıyor

30 Haziran 2012 18:58

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), ekonomik kriz nedeniyle destek mekanizmasına başvurduğu AB'ye 6 ay başkanlık edecek. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkla boğuşan Rumlar, dönem başkanlıkları süresince AB'nin denetimi altında olacak.

GKRY, 1 Mayıs 2004'te girdiği Avrupa Birliği'nde ilk kez, 1 Temmuz Pazar gününden itibaren altı aylık süre için AB dönem başkanlığını üstlenecek. Rum yönetimi, bir yandan dönem başkanlığını üstlenirken bir yandan da kötü ekonomik durumu nedeniyle AB destek mekanizmasının denetimi altında olacak.

Rum tarafının, hem destek mekanizmasının denetimi altında olup hem dönem başkanlığı yapacak olması hem de Türkiye'yle ilişkileri nedeniyle objektif bir dönem başkanlığı yapıp yapamayacağı çeşitli çevrelerce sorgulanıyor. Rum yönetiminin başkanlık edeceği üyelerin denetimi altında bir başkanlık yürütecek olması da AB tarihinde bir ilk olacak.

Kıbrıs Rum yönetimi, ekonomik kriz yanında, siyasi krizle de boğuşuyor. Rum tarafında 11 Temmuz 2011'de Mari'de askeri üste meydana gelen, 13 kişinin ölmesi ve onlarca kişinin yaralanmasına neden olan cephanelik patlaması ve devamında elektrik santralının devre dışı kalması, ekonomik krizi derinleştirirken, beraberinde siyasi krizi de getirdi ve Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'a karşı tepkiler arttı.

Öte yandan, Rum tarafı, dönem başkanlığını Kıbrıs'ta AB toprağı olmayan bir mekanda kutlayacak. Rumlar, AB Dönem Başkanlığı açılış törenini, İngiliz Üsler Bölgesi'nde bulunan, Kurio Antik Tiyatrosu'nda düzenleyecek. Kıbrıs'taki İngiliz Üsler Bölgesi, AB müktesebatı dışında yer alıyor.

 

'AB buymuş'

 

KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, Kıbrıs Rum AB dönem başkanlığıyla ilgili AB'nin yaptığı yanlışlara işaret ederek, "Adam batmış, kediye ciğeri de teslim edersiniz, demek ki AB buymuş" diye konuştu. Rumların dönem başkanlığı süresinde, Avrupalıların Kıbrıs'a ilgisinin artmasıyla, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir şeyin değişmeyeceğini kaydeden Özgürgün, AB'nin, üyesi olan Rum tarafına baskı yapacak mekanizması ve isteğinin olmadığını, bunu geçmişte gördüklerini söyledi.

 

'Kıbrıs'ın dönem başkanlığı ne getirir?'

 

Deutsche Welle'de yayımlanan bir analizde, Kıbrıs'ın AB dönem başkanlığına ilişkin olarak özetle şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"İspanya gibi, haziranın son haftasında Euro İstikrar Mekanizması’ndan yardım isteyen Kıbrıs’ın sorunu da bankalar.

Kıbrıs bankaları gırtlağına kadar borçlu. Brüksel’deki European Policy Centre Enstitüsü’nün Kıbrıs ve Yunanistan uzmanı Yanis Emmanouilidis, öncelikle bankacılık branşında Rum kesimi ile Yunanistan arasında son derece sıkı bağların bulunduğunu ve Yunanistan’a uygulanan kısmî borç affının Kıbrıs bankalarına çok para kaybettirdiğini söylüyor.

Kıbrıs bundan birkaç ay önce Rusya’dan düşük faizle 2,5 milyar euroluk kredi almıştı. Ortakları, tek taraflı bağımlılığa sürüklenebileceği endişesiyle Rum yönetiminin Rusya ile kredi sözleşmesi imzalamasını hoş karşılamamıştı. Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıslı üyesi ve eski Kıbrıs devlet başkanı adayı Yoannis Kasoulides ise bu kredinin karşılıksız verilmiş olamayacağı görüşüne katılmadığını, söylüyor. Emmanouilidis Kıbrıs ile Rusya arasında Ortodoksluktan kaynaklanan yüzlerce yıllık tarihî ve kültürel dostluk bağları bulunduğunu ancak Moskova’nın jestinin ilk planda ekonomik çıkarlara dayandığını belirtiyor: “Kıbrıs’ta yatırımı olan ve parasını Kıbrıs bankalarında tutan çok sayıda Rus yatırımcı var. Moskova’nın Kıbrıs’a yardım etmesinin asıl nedeni, bence budur.”

Adanın kuzeyi, sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını taşıyor.
Kıbrıs aynı zamanda komünist devlet başkanlı tek konsey dönem başkanı da olacak. Bir diğer özelliği bölünmüş durumdaki tek AB üyesi olması. Hukukî bakımdan bütün Kıbrıs 2004 yılından bu yana AB üyesi. Ama üyelik sadece Rum kesimi için geçerli. Adanın kuzeyi, sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını taşıyor. Adanın kuzey kesimi Rum bölgesini tanımıyor, gümrük birliğini tanımıyor, hava ve deniz limanlarını Rumlara açmıyor. Bu statükonun Kıbrıs’ın Konsey dönem başkanlığı üzerinde de doğrudan etkileri var. Türkiye Rum yönetiminin başkanlığındaki üyelik görüşmelerini boykot edeceğini duyurmuştu.

 

'Türkiye zarar görür'

 

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz bunun kabul edilemez bir tutum olduğunu söylüyor: “AB üyesi olmak isteyen bir devletin bir AB üyesini tanımadığını ve dönem başkanlığı sırasında da işbirliğini askıya alacağını söylemesi olacak şey değil." Ancak AB’nin Türkiye’yi buna zorlaması da mümkün değil. Avrupa Milletvekili Kasoulides, “Bu onların bileceği şey. Kendileri zarar görür. Ama karar onların", diyor.

 

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin

 

Bu kilitlenmenin dönem başkanlığına gölge düşürebileceğini düşünen Devlet Başkanı Dimitris Hristofyas kısa süre önce Brüksel’e yaptığı ziyaret sırasında, “Kıbrıs ihtilafına çözüm bulma amaçlı diyaloğu Konsey dönem başkanlığımız sırasında da sürdürmeye hazırız. Tabii, karşı tarafın da buna razı olması şartıyla”, demişti.

 

'AB Kıbrıs'ın yanında'

 

Parlamento Başkanı Schulz krizin tırmanması durumunda kendilerine yardımcı olacakları hususunda Rum devlet başkanına teminat verdi: “Türkiye bu dönemde farklı aktiviteler geliştirir ve şimdiden kestiremeyeceğimiz tedbirlere başvurursa, AB Kıbrıs’ın yanında olacaktır. Ancak abartmamak da gerekir. Türkiye ile makul işbirliğini sürdürmek bizim de menfaatimizedir.”

Kıbrıs’ın bölünmüşlüğüne son verilmesi için son kez 2004 yılında Annan Planı’yla ele geçen fırsat, Kıbrıs Rumlarının planı reddetmesi yüzünden boşa harcanmıştı. Bu sonuç AP Milletvekili Kasoulides’i de hayal kırıklığına uğratmış: “Plan sayesinde birleşme şansının artmış olmasından mutluluk duyan biri olarak büyük hayal kırıklığına uğradım. Mevcut şartlar altında adanın yeniden birleşmesinin çok uzak bir ihtimal olduğunu söyleyebilirim.”

 

Devlet Başkanı Dimitris Hristofyas

 

Kasoulides Annan Planı’nın çoğunluk tarafından reddedilmesine Kıbrıs Rumlarının, Türklerin taahhütlere uymayacağından duyduğu korkuyu gerekçe gösteriyor: “Türkiye ihtilafın giderildiğini kabul ettikleri takdirde, statükonun değiştirilmesine razı oluruz. Bu durumda Türk askerleri adadan çekilir ve Kıbrıs’ın bağımsız ve egemen bir devlet olması sağlanır.”

Bütün bunlar şimdilik hayal. Kıbrıs’ın dönem başkanlığı sırasında çözüm arayışı hemen hemen durma noktasına gelecek ve Türkiye ile Kıbrıs Rum yönetimi arasındaki temaslar askıda tutulacak.