T24 - Taraf gazetesi Wikilieaks'e sızdırılan Amerikan belgelerinin Türkiye'ye ilişkin olanları yayımlamaya başladı. İlk bölümü Fethullah Gülen ve Gülen hareketine ayıran Taraf'ın yayınında, Amerikan diplomatlarının cemaat hakkındaki duyumları, gözlemleri, dinledikleri ve yorumları aktarıldı. Yayımlanan 12 maddelik bir belgede, Gülen cemaatinin “emniyet teşkilatına hakim olduğu” iddiası dile getirildi. Belgede, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün “Gülenci” olarak görüldüğü, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ise “kararlı biçimde Gülen cephesinin dışında durduğu”, bu tavrı nedeniyle Fethullah Gülen'e sadık çevre tarafından “yük” olarak görüldüğü anlatılıyor. Belgede, İslamcı yazar Hidayet Tuksal'ın, Amerikalı diplomatlara “şiddeti reddettiği için kendi grubunun cemaate olumlu baktığını, ancak şeffaflıktan yoksun olmasının Gülen'in amaçları hakkında şüphe doğurduğunu” söylediği aktarılıyor.
'Cemaat polis teşkilatına hakim'
Taraf'ın, “Gülenciler polis teşkilatına hakim” başlığıyla verdiği bölüm aynen şöyle: (Siyah harflerle yazılı ara başlıklar T24'e aittir)
Şimdi en başa, 4 Aralık 2009 tarihinde Büyükelçi James Jeffry'nin Washington'a yazdığı ve Gülen hakkındaki sorulara nasıl cevap verileceği konusunda tavsiyelerde bulunduğu telgrafa dönelim:
“Gülen: Türkiye'nin görünmez adamının uzun bir gölgesi var” başlıklı bu telgrafın büyşük bir bölümünü, Washington'ın Fethullah Gülen'in şahsına ve cemaatine güncel bakışını yansıttığı inancıyla aktarıyoruz:
1) ÖZET: Fethullah Gülen türkiye'de hâlâ siyasi bir fenomen. Son on yıl boyunca Pennsylvania'da “sürgünde” olsa da, Güyen'in etkisi, sağlık destekçilerinden oluşan tümenler ve elit bir okullar ağı sayesinde devam ediyor. Gülen hareketinin öne sürülen hedefleri dinler arası diyalog ve hoşgörü. Ama mevcut “AKP-Laikçiler” bölünmesinde, pek çok Türk Gülen'in daha derin ve muhtemelen sinsi bir siyasi gündemi olduğuna inanıyor; hatta bazı İslami gruplar bile Gülen'in şeffaflıktan yoksun oluşunu eleştiriyor. Ve bunun kendisinin amaçları konusunda şüphe yarattığını söylüyorlar.
2) Gülen 1938 ile 1942 arasındaki bir tarihte (değişik tarihler veriliyor) doğdu ve başlangıçta imam ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın memuru olarak çalıştı. Hareketinin, 1970'li yıllarda, takipçileri “Nurcu” olarak bilinen, Kürt kökenli İslami düşünür Said Nursi'nin öğretilerini temel alarak kurdu. Gülen daha sonra Nursi'nin çevresinin dışına çıktı. Gülen'in kendi felsefesi İslam'da bilimin rolünü vurguluyor. O, dinler arası diyaloğu destekliyor ve terörizmi lanetliyor. Son 20 yılda ise Gülen sadece Türkiye'de değil, dünyada da ağırlıklı olarak eğitim üzerine odaklandı. Onun okulları özellikle Orta ve Güney Asya'da, akademik mükemmelliyetleri ve ılımlı İslami görüşleri savunmaları nedeniyle itibar kazandı.
'Suçlandı, sonra aklandı'
3) Gülen 1999'dan beri görünürde tedavi (kalp rahatsızlığı ve diyabet) gerekçesiyle gittiği ABD'de yaşıyor. Ancak bu dönemde Türkiye'de devleti yıkma planı yapma suçundan da yargılandı. Bu suçlama Gülen'in 1986'da yaptığı bir konuşmadan kaynaklandı. (…) Hakkındaki iddianame nedeniyle Gülen'in ABD'ye seyahati Türk yargısından kaçtığı izlenimi yarattı. 2006'da bir Türk mahkemesinde hakkındaki tüm suçlamalardan beraat etti. Bu karar temyiz edildi ama 2008'de yeniden onandı.
4) Bu arada Gülen ABD'de sürekli oturma statüsü için başvurdu. Göçmenlik bürosu yetkilileri ilk başta Gülen'in “olağanüstü yetenekli” bir yabancı olarak sınıflandırılması başvurusunu geri çevirdiler ama bir federal mahkeme 2008'de bu geri çevirme kararının yanlış olduğuna hükmetti. Gülen'in şimdi Yeşil Kart'ı var ve Pennsylvania'nın Poccono Dağları'nda gözden ırak bir yerleşimde yaşıyor.
5) Fethullah Gülen hareketinin çekirdeğinde Güney Afrika'dan ABD'ye kadar uzanan bir okullar ağı var. Bu okullar yüksek seviyede akademik başarıya önem veriyor ve işçi sınıfına mensup ve yoksul ailelerden gelen en parlak öğrencileri alıp onlara burs sağlıyorlar. Türkiye'deki Gülenci okullar her yıl yapılan üniversite giriş sınavında rutin biçimde en üstteki yüzde 1'lik puan grubuna giren mezunlar veriyorlar. Bu parlak mezunların çoğu da genellikle (bu okullarda) öğretmen oluyor. Gülenci doktrin muhafazakâr ve dini vecibelere bağlı yönüyle 1990'larda Gülencileri toplu halde sınır dışı eden Rusya gibi rejimlerde keskin bir husumetle karşılaştı.
'AKP'nin pek çok laik muhalifi derdest edildi'
6) Ama bu hareketin kökleri en kalabalık takipçi grubu ve en büyük sorunları Türkiye'nin içinde. Gülen hareketi sadece Ankara'daki ünlü Samanyolu Lisesi ve Fatih Üniversitesi gibi eğitim kurumlarından değil ama aynı zamanda Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan, çeşitli şirketlerden Zaman, Todays Zaman, Samanyolu TV ve Aksiyon gibi medya organlarından oluşuyor. Gülencilerin ayrıca Ergenekon (…) soruşturmasının öncüsü olarak görev yaptıkları Türk Milli Polisi'ne de hakim oldukları belirtiliyor. Bu soruşturma askeri şahsiyetler dahil olmak üzere iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin pek çok laik muhalifinin derdest edilmesine neden oldu ve bu da Gülencilerin nihai hedefinin, Türkiye'nin görünür biçimde İslamcı bir hale gelmesini onaylamayan bütün kurumların yıpratılması olduğu yönündeki ithamlara sebebiyet verdi.
(YORUM: Türk Milli Polisi'nin Gülencilerin kontrolünde olduğu iddiasını teyit etmek imkânsız ama biz buna karşı çıkan kimseye rastlamadık ve Gülenci yurtlarda kalan polis adaylarına polislik sınavındaki soruların cevaplarının önceden verildiğine ilişkin tanıklıklar işittik.)
Ergenekon soruşturmasının bayraktarlığını yapmak
7) Zaman gibi Gülenci gazeteler Atatürk'ün mirasının geçerliliğini bıkmadan sorguluyor ve AB heveslisi bir ülke olarak Türkiye'nin siyasi konularda Türk ordusunun sesinin kısılmasını sağlaması gerektiğini savunuyorlar. Bu gazeteler, Ergenekon soruşturmasının bayraktarlığını yapıyor ve Türk ordusunun geleneksel hakimiyetinin Türkiye'nin tarihinde olumsuz bir etken olduğunu sürekli olarak vurguluyorlar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Türk Genelkurmayı'na yakın kaynaklar Gülen'den açıkça nefret ediyor; onun ve onun destekçilerinin sadece Türk ordusunu yıpratmak değil, aynı zamanda Türkiye'yi İran benzeri bir İslami cumhuriyete dönüştürmek için de amansız bir mücadeleye giriştiklerini savunuyorlar.
Hidayet Tuksal: Şeffaf olmaması şüphe doğuruyor
8) Hatta bazı İslamcı örgütler nezdinde bile, Fethullah Gülen hareketinin karanlık bir imajı var. Başkent Kadın Platformu'nun eski başkanı Hidayet Tuksal bize kendi grubunun şiddet kullanımına karşı çıkması yüzünden Gülen'e olumlu baktığını, ama şeffaflıktan yoksun olmasının Gülen'in amaçları hakkında şüphe doğurduğunu ve bunun, Gülen'in en etkin olduğu topluluklar arasında bile geleceğe ilişkin kuşkuları beslediğini söyledi. Gülen'in temel hedefinin dinler arası diyalog ve hoşgörü olduğu öne sürülse de, onun gündeminin daha derin ve daha sinsi olduğu düşüncesi Türkiye'deki pek çok çevrede yaygın.
9) Gülen hareketi Sünni Hanefi İslam'ın modernleşmiş bir versiyonu olarak tarif ediliyor. Bu eğilimi eski Başbakan Necmettin Erbakan'ın Milli Görüş grubuyla paylaşsa da, Milli Görüş, Türkiye merkezli bir hareketken, Gülen hareketinin daha geniş bir kapsamı var ve amaca ulaşmaya yardımcı her aracı mübah gören bir yaklaşımdan rahatsızlık duymuyor; mesela gerektiğinde başörtüsünü de çıkartabiliyor. Yine de başka bazı ortak paydalar söz konusu: AKP'nin kurucularının çoğu Milli Görüş'ten gelirken, AKP'nin birçok yetkilisinin de Gülen hareketine yakın olduğu biliniyor.
Gül 'Gülenci' olarak, Erdoğan ise dışarıda görülüyor
10) Türkiye'de Gülen'e değinen tartışmaların büyük bölümü nezaket ve incelikli bir ustalık içeriyor. Bizim irtibatta olduğumuz kişiler konuşmaları halinde bunun sonradan kendilerine zarar verip vermeyeceğinden emin değillermişcesine, bu konudaki görüşlerini açıklamakta sıklıkla tereddüt gösteriyorlar. Dahası, Gülen'le ilgili konuşmaların siyasi bağlamı da karmaşık, zira Cumhurbaşkanı Gül, bizim ilişkide olduğumuz kişilerin hemen hepsi tarafından Gülenci olarak görülüyor ama Başbakan Erdoğan Başbakan Erdoğan öyle görünmüyor. Esasen bazı kişilerin iddiasına göre, Erdoğan o kadar kararlı biçimde Gülen cephesinin dışında duruyor ki, Gülen'in sadık çevresi onu bir yük (liability) gibi görüyor. Bu arada, Cumhuriyet Halk Partisi ve Ak Parti'nin diğer muhalifleri ABD'yi, sözüm ona Türkiye'nin laik temellerini zayıflatarak bir ılımlı İslami devlet 'modeli' yaratmak amacıyla, gizliden gizliye Gülen'i desteklemekle itham etmekte pek aceleci. Bu itham, Türkiye'de laiklik karşıtı faaliyetleri nedeniyle yargılandığı bir sırada Gülen'e ABD'ye sığınma imkânı ve nihayetinde de sürekli oturum statüsü tanınmış olması gerekçesine dayandırılıyor.
'İstanbul'daki Ekümenik Patrik de Gülen'in destekçisi'
11) Gülen'in İslami olmayan destekçileri de var ve İstanbul'daki Ekümenik Patrik bunlardan biri. Patrik, kısa süre önce Büyükelçi ile yaptığı bir konuşmada, ABD'ye yaptığı son gezi sırasında Gülen'i ziyaret ettiğini ve bir saatten fazla başbaşa görüştüklerini anlattı. New York'a yaptıkları ziyarette de Gülen'i yeniden örmeyi planladığını söyledi. Patrik, Büyükelçi'ye Gülen'den “çok etkilendiğini” anlattı ve Kazakistan'da Süleyman Demirel'in adı verilen bir üniversite dahil olmak üzere Gülen okullarının kalitesini övdü.
'Hareketin arkasında ABD'nin olduğunun düyünülmesi kaygı verici'
12) Türkiye'de mevcut AKP-Laik bölünmesi veri alındığında, herhangi bir islami hareketin kendi amaçları konusunda temkinli konuşması şaşırtıcı olmamalı. Ne yazık ki bu durum, Türk toplumunda adeta bir refleks olan komplo teorilerine inanma eğilimini besliyor ve Gülen hareketine ilişkin kuşkuların üzerine de büyüteç tutuyor. Gülen'in amaç edindiği öne sürülen dinler arası diyalog ve hoşgörüye söylenecek söz yok ama Gülen hareketinin arkasında ABD hükümetinin olduğu iddialarında kaygı verici bazı yönler görüyoruz.
Taraf'ın yayımladığı belgelerin tamamına Taraf gazetesinden ve www.taraf.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz