Gündem

Gülen cemaatinden kaset uyarısı!

GYV: Gerçek demokrasilerde neyin ihtiyaç olup olmadığı bireye ve topluma dayatılamaz; toplum mühendisliği yapılamaz. Birey ve toplumun önündeki çoğulcu eğitim seçenekleri ortadan kaldırılamaz

05 Aralık 2013 18:24

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan yapılan açıklamada, “Önceki seçimler arefesinde denenmiş olan özel hayatın mahremiyetini ihlal edici ahlak dışı metod ve girişimlerin, tekrar denenebileceğine dair endişe verici işaretler görülmektedir" denildi.

Fethullah Gülen cemaatinin tek kurumsal yüzü olarak bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), AKP ile cemaat arasında ipleri kopma noktasına getiren, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili yasal düzenleme” hakkında bir açıklama yaptı.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın AKP hükümetine sert eleştiriler içeren açıklaması şöyle:

Son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden; “Dershane Reformu”, “2004 MGK kararı”, “fişleme iddiaları” ve bu iddialar neticesinde toplumsal uzlaşmayı tehdit eden gerilim üzerine Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı aşağıdaki açıklamaya gerek duymuştur.

 

Eğitim Reformu ve Dershaneler

 

Sınavların mevcudiyeti ve üniversite/lise tercihlerindeki farklılıklar var olduğu sürece, ortaya çıkan doğal talebin özel teşebbüs tarafından karşılanmasına herhangi bir engel konmamalıdır.

Şüphesiz ki, hükümetlerin aksayan eğitim sistemini reforme etme yetkileri herkesin malumudur ve bu konudaki gayretleri de takdire şâyândır.

Eğitim sistemindeki çarpıklıklar, yetersizlikler ve eşitsizliklerin sonucu olarak ortaya çıkan ve on yıllardır teşebbüs hürriyeti çerçevesinde yasalara uygun şekilde faaliyet gösteren dershanelerin kanun zoruyla yasaklanmak istenmesi, başta evrensel hukuk ilkeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere temel insan haklarına ve demokrasiye aykırıdır.

Gerçek demokrasilerde neyin ihtiyaç olup olmadığı bireye ve topluma dayatılamaz; toplum mühendisliği yapılamaz. Birey ve toplumun önündeki çoğulcu eğitim seçenekleri ortadan kaldırılamaz.

Günümüzde, demokratik dünya daha çoğulcu ve alternatifli eğitim modellerine meyillidir. Dershane ihtiyacının hükümet tarafından da kabul edilmesi ama bu ihtiyacın devlet tarafından karşılanacağının (halk eğitim merkezleri, okulların hafta sonu kursları) ifade edilmesi, demokratik dünyadaki genel eğilimlere terstir; sivil toplumun ve özel teşebbüsün aleyhinedir.

Sivil toplumun ve özel sektörün kamu yararına gerçekleştirdiği faaliyetlerin, “paralel yapı” gibi sunularak yasaklanmasını meşrulaştırmaya çalışmak demokratik kazanımlarla örtüşmemektedir.

İnandığı ilkeler gereği yakın geçmişte siyasal partilerin ve İmam Hatip okullarının kapatılmasına, basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına, her türlü hak ihlallerine karşı var gücü ile karşı çıkan Hizmet Hareketi, dershanelerin yasaklanmasına da aynı anlayış gereği karşı çıkmaktadır.

 

Fişlemeler ve tasfiyeler

 

Camianın ilkeleri çerçevesinde faaliyet gösteren kurumların ve gönüllülerinin yanı sıra, birçok sivil toplum kuruluşunun da yurt içinde ve yurt dışında takip edilmesi, fişlenmesi ve bunlara karşı eylem planı hazırlanması gibi unsurlar içeren 2004 tarihli MGK kararının hükümet üyelerince de imzalanmış olması gerçeği görmezden gelinemez. Kararın, o dönemin anti-demokratik şartlarında sivil iktidarın isteği ve iradesi dışında imzalandığı, ancak bu kararın hükümetin daha sonraki demokratik uygulamalarıyla örtüşmediği görülmektedir. Bu noktadan hareketle anti-demokratik dönemden kalma eski Türkiye’yi hatırlatan bütün mevzuatın bir kez daha gözden geçirilip, temel hak ve özgürlüklerle uyumlu hale getirilmesi önem arz etmektedir.

Dershanelerin yasaklanma teşebbüsünden kamudaki fişlemelere; medyada yer alan bürokrasideki tasfiyelere kadar, söz konusu MGK kararını çağrıştıran uygulamaların olması kaygı vericidir.

 

Hak arayışı ve siyaset mühendisliği

 

Dershanelerin yasaklanması ve demokrasiyle bağdaşmayan girişimlere karşı gösterilen sivil-demokratik tepkinin, siyasi bir komplo olarak gösterilmesi konuyu hedefinden saptırmak ve gerçeği tersyüz etmektir. Unutulmamalıdır ki, dershanelerin yasaklanması tartışmasını Camia başlatmamıştır. Ayrıca, bu konunun tek muhatabı ve tepki göstereni de Camia değildir. Böylesi bir siyasi komploya inanılıyorsa, bu tartışmayı bitirme ve gerginliği giderme; eğitim, hukuk ve demokratikleşme hamleleriyle hâlâ mümkündür.

Dershanelerin kapatılmasına gösterilen sivil ve demokratik tepki ile Hizmet Hareketi’nin “Erdoğan’sız AK Parti”, “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesini önleme”, “Parti kurup siyasete girme”, “yurtdışı güçlerle Ak Parti’ye karşı komplo kurma” gibi siyasi projeler içinde olduğuna dair üretilen komplo teorileri mesnetsizdir, temelsizdir, apaçık iftira ve bühtandır.

Hiçbir demokratik ülkede benzeri görülemeyecek dershane yasağını gündeme getirip, yasağa karşı haklı itirazları “otonom yapı”, “operasyonel cemaat” iddialarıyla boğmaya çalışmak açık bir hedef saptırmadır ve vakfımızın daha önce yaptığı açıklamalarda vurguladığı gibi gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Kamuoyunun yakından bildiği gibi Gönüllüler Hareketi’nin siyasete yaklaşımı; hukukun üstünlüğü, demokrasi, çoğulculuk, evrensel insan hak ve özgürlükleri, adalet, eşit vatandaşlık, uluslararası hukuka ve anlaşmalara riayet, devletin şeffaflığı ve hesap verebilir olması gibi temel ilkelere dayanır.

Hizmete gönül veren insanlar bu değerlere uygun politikaları izleyen siyasi parti ve/veya adayları sadece ve sadece kendi vicdani kanaatleri ve bireysel tercihleri çerçevesinde destekler. Bu şekildeki bireysel vicdani tercih, sadece demokratik bir hak olmayıp, aynı zamanda ülkeye ve gelecek nesillere karşı bireysel sorumluluğun da gereğidir.

Bünyesinde birbirinden farklı siyasi anlayışlara sahip gönüllüler bulunan Camia, gönüllülerine herhangi bir siyasi parti ya da aday yönlendirmesi yapmaz. Özellikle son günlerde hedef gösterici ve tercih belirleyici yaklaşımlar tamamen hayal ürünüdür. Dolayısıyla seçimlerde herhangi bir partinin alacağı netice, parti politikaları ve halkı ikna kabiliyetine bağlıdır.

Hizmet Hareketi, Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye, şeffaf ve dört başı mamur bir hukuk devletine kavuşmasını can-u gönülden arzu etmekte, milletin demokratik tercihlerine ve parlamentosuna saygı göstermektedir.

Seçim sath-ı mailine girdiğimiz bu günlerde, camianın hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de her türlü gayr-i ahlaki ve gayr-i meşru yönteme karşı olduğu aşikardır.

Önceki seçimler arefesinde denenmiş olan özel hayatın mahremiyetini ihlal edici ahlakdışı metod ve girişimlerin, tekrar denenebileceğine dair endişe verici işaretler görülmektedir. Haklı, meşru ve demokratik taleplere gölge düşürmeye matuf olmak üzere, gerginlikten istifade etmek isteyecek bu yöndeki her türlü art niyetli girişim, herkes tarafından şiddetle reddedilmeli ve lanetlenmelidir. Ayrıca meşru taleplerin gündeme getirilmesinde kullanılan üslup rencide edici, haksız duruma düşürücü olmamalıdır.

Ülke olarak yaşadığımız bu zorlu süreçte özellikle sivil toplum hareketi temsilcilerinin, entelektüellerin, kanaat önderlerinin ve medya mensuplarının gösterdikleri ve bundan sonra gösterecekleri demokrasi, toplumsal uzlaşı, hak ve adalet yanlısı tavırları her türlü takdirin üzerindedir. Böylesi sıkıntılı günlerde hak ve adaletten yana olanları tarih ve gelecek nesiller hayırla yâd edecektir.

Gönüllüler Hareketi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sivil insiyatif çerçevesine bağlı kalarak her türlü demokratik haklar ve özgürlüklerden yana kararlı tavrını, toplumsal uzlaşmayı esas alarak sürdürecektir.