Gül, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) giderken uçakta Milliyet gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila'nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Fikret Bila'nın bugünkü (31 Ocak 2012) köşesinde Gül'le yaptığı söyleşiden aktardıkları şöyle:
Kalabalık bir işadamı grubuyla BAE’ye gelen Gül, işadamlarının dünya çapında yaptıklarıyla gurur duyduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı olarak, iş dünyasındaki başarılara baktığında bunları sahiplendiğini ve Türkiye’nin tanıtılması ve gücü olarak gördüğünü vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül’ün gündemdeki konulara ilişkin görüşleri şöyle:
'Basın özgürlüğü kirlenirse'
Cumhurbaşkanı Gül, Nedim Şener ve Ahmet Şık ile ilgili son duruşmayla ilintili olarak basın özgürlüğü konusundaki sorumuzu şöyle yanıtladı:
“Tabii, ben dosyalara vakıf olamam. Genel tavrımı biliyorsunuz. Türkiye’nin en titiz şekilde koruması gereken alan budur. O alan kirlenirse -düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, insan haklarıyla ilgili olarak geniş anlamda söylüyorum- diğer alanlarda ne yaparsanız yapın, hiçbiri gözükmez. Buna hepimizin, bütün Türkiye’nin çok dikkat etmesi gerekir. Dosya bazında konuşmam elbette doğru olmaz. Ben söyleyeceklerimi başında söyledim. Yargılamalar başlamadan söyledim. Onun için hepimizin çok dikkat etmesi gereken bir alandır.” (Cumhurbaşkanı Gül, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasından sonra Milliyet’e verdiği demeçte, ‘Olup bitenleri takip ettiğimde intibam şu ki; kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor. Savcılardan ve mahkemelerden sorumluluklarını yerine getirirken daha titiz davranmalarını; insanların ve kurumların onur ve hukuklarının zedelenmesine yol açmayacak şekilde davranmalarını beklemekteyim’ demişti.)
'Dink raporu henüz sunulmadı'
“Devlet Denetleme Kurulu’nun Hrant Dink ile ilgili çalışması dikkatli bir şekilde sürüyor. Basında bazı şeyler görüyorum, ama bunlar bizden kaynaklanmıyor, bitirince bana sunarlar. Çalışmalar bağımsız şekilde devam ediyor.”
'Uludere’yi çok uzun konuştuk'
“Uludere ile ilgili 4-5 soruşturma zaten devam ediyor. Gerçekten titiz bir çalışma yapılıyor birkaç koldan. Çok fazla sivil toplum kuruluşu, siyasi partiler, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, hepsi takip ediyorlar, toplanıyorlar. Uludere olayıyla ilgili olarak tabii ki Genelkurmay Başkanı’ndan bilgi aldım, çok uzun konuştuk.”
Görev süresinin 7 yıl olması
“Ben bu konuda hiçbir şey söylemem. Söyleyeceklerimi söyledim.”
'Fransa prestij kaybetti'
“Dikkat ederseniz Türkiye olarak çok rasyonel bir temelde muhalefetimizi yapıyoruz. Çığırtkanlık yapma değil. Bu olay (Ermeni iddiasının inkârını suç sayan yasa) Fransa’da ve dünyada çok büyük yankı buldu. Niye derseniz; insanlar herhangi bir konuda farklı düşünebilirler. Bizim hiç inanmayacağımız, kabul edemeyeceğimiz şekilde düşünebilirler.
Biz de farklı düşünebiliriz. Önemli olan düşünmeyi yasaklamamaktır. Fransa, şimdi düşünceyi yasakladı. Devletin resmi düşüncesi dışındaki düşünceyi yasakladı. Fransızların ummadığı şekilde Fransa prestij kaybetti. Bayan Clinton’ın açıklamasını gördünüz. ‘Bizim gücümüz’ diyor ‘düşünceye yasak koymamaktan gelir. Biz böyle bir yola girmeyiz’ diyor. Düşüncesi farklı olabilir, düşünceye yasak koymak doğru değil.
Bir zamanlar bizde de yasaklar vardı. Biz, bunları kaldırdık. Kaldırınca güçlü hale geldik. Dinlenir hale geldik. Ümit ederim ki, Fransa’da Anayasa Mahkemesi’ne giden yol açık kalır. Fransız milletvekilleri ve senatörlerinin Fransa’yı böyle bir gölgede bırakmayacağını düşünüyorum.”
'Meşal’e açık kapı'
Gül, Hamas lideri Halit Meşal’in Türkiye’ye yerleşeceği yönündeki haberlere ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Filistin’in en büyük destekçilerinden biriyiz. Filistin deyince de Gazze’de seçimle işbaşına gelmiş Hamas var. Filistinlilerin önemli bir siyasi yapısı. Bizim başından beri ilişkilerimiz var onlarla. Herkesle olduğu gibi onlarla da yakın temaslarımız, görüşmelerimiz var. Bu ilişkilerin neticesinde çevrede olup bitenler ne çıkartır onu bilemeyiz. (Meşal’in Türkiye’ye yerleşmesine sıcak bakıyor musunuz?) Bunlar şartlara bakar doğrusu. Hiçbir şeyi kategorik olarak reddetmemek gerekir. Bütün bunlar hep değerlendirmeye tabi şeylerdir. Şu anda bana ulaşmış bu yönde bir bilgi yok.”
'Esad’ın sonu belli'
Gül, Suriye’deki gelişmelerle ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bazıları zannediyor ki, biz Suriye’de savaş olsun istiyoruz. Böyle bir şey yok. Suriye’de cumhurbaşkanlığı liderliğinde bir transformasyon gerçekleşmesi için Türkiye olarak her şeyi yaptık. Şöyle bir hatırlarsanız, Başbakanımız, Ahmet Davutoğlu Bey ve ben her şeyi yaptık. Bizim bir yalvarmadığımız kaldı adeta. O kadar çok uğraştık ki, kendisine dedim ki, ‘Bir gün gelecek, burası böyle olacak ve sen çok hayıflanacaksın, şunu da yaptım, bunu da yaptım diyeceksin ama her şey için geç olacak ve yapacağın her şey çok az olacak. Halbuki bugün yapsan, bunlar farklı yöne gidebilirdi’.
Bizim, hiçbir gizli dosyamız yok. Hiçbir şey beklemeden yaptık. Bunun bilinmesini istedik.
Zaten herkes de biliyor. Tabii, olaya sadece Cumhurbaşkanı olarak da bakmamak lazım. Oradaki BAAS rejimi öyle bir yapı ki, maalesef üzülüyorsunuz, ama Suriye kaçınılmaz bir sürece girmiş oldu. Önemli olan bu durumun uzamaması. Böyle bir sürece, hangi ülke girerse girsin sonu yoktur; sonu bellidir açıkçası. Ve ne kadar sonra olur bilinmez. Bütün mesele bunun sürecidir. Biz, çok uzaklardan yabancı müdahaleleri açıkçası hiç arzu etmiyoruz. Biz, ülkelerin bölgelerine sahip çıkmasını savunuyoruz. Arap Ligi çerçevesinde işler gidiyor. Türkiye de Arap Ligi ile işbirliği içinde.”
MALİKİ’YE MESAJ: Saddam döneminde Irak’ı yönetenler neredeydi?
Cumhurbaşkanı Gül, ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra bölgenin İran’a yakınlaştığıyla ilgili soruya şu yorumu yaptı: “Bölgenin bazı gerçekleri var. Bu gerçekleri bir çatışma merkezi haline getirmek için uğraşan maalesef içeride ilgisiz, sorumsuzlar olduğu gibi dışarıda da teşvikler olabilir. Onun için çok büyük bir sorumluluk içinde hareket etmek gerekir.
Türkiye bunu yapıyor ve hiçbir gizli ajandası yok. Türkiye’nin tek ajandası şu; Irak’ta da, Suriye’de de istikrar ve huzur olsun düşüncesidir. Bütün Iraklılar ve Suriyeliler mutlu olsun. Şu mezheptekiler mutlu olsun, bu mezheptekiler olmasın, şunlar zengin olsun, bunlar olmasın gibi bir bakış açımız yok.
İran, bölgenin en önemli ülkelerinden biridir. Hinterlandı çok geniştir. Bunu görmemezlik, tarih bilmemezlik, şunu görmemek anlamına gelir; Saddam zamanında bugün Irak’ı yönetenler neredeydi? (Maliki’yi kastediyor) Bunların hepsi İran’daydı. Bizim nasıl doğal bağlarımız varsa, İran’ın da var. Bütün bunları yapıcı olarak görmek lazım. Onun için İran ile de çok yakın işbirliği içindeyiz. Her hafta İran’dan çok önemli biri bize geliyor, bizden biri İran’a gidiyor.”
Gül, Abu Dabi’nin en büyük, dünyanın da sayılı büyük camilerinden olan Şeyh Zayed Camii’ni
ziyaret etti.
‘Dizilerin sonunu merak ediyorlar’
Cumhurbaşkanı Gül, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gerçekleştirdiği ziyareti izleyen Türk gazetecilerle bir araya gelerek, sohbet etti. Görüşmelerde BAE televizyonlarında gösterilen Türk dizilerinin de gündeme geldiğini anlatan Gül, kendisine “Dizilerin sonunu söyleyin, yoksa hanımları televizyonların başından kaldıramıyoruz” diye espri yaptıklarını aktardı.Türkiye’yi seyrederken kendilerinden bir parça da görmenin dizilere ilgiyi artırdığını kaydeden Gül, damak tadı tutunca yemeklerin sevilmesi gibi, bu zevklerin de birbirini tutmasının önemli olduğunu belirtti. Gül, ortak değerlerin, ortak tarihin, yapısal benzerliğin bulunmasının İstanbul’a ve Türkiye’ye olan hayranlığı arttırdığını söyledi. Zayed Üniversitesi’nde öğrencilerle bir araya geldiğinde, “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin de gündeme geldiğini söyleyen Gül, “Hepsi diziyi takip ediyorlar” dedi.
Ya halk ayaklanır, ya dış müdahale olur
Cumhurbaşkanı Gül, 2003’te İran’da yaptığı demokrasi çağrısı, Arap Baharı ve bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak da şu değerlendirmeleri yaptı: “Arap Baharı bu ziyaretimizde de siyasi çerçevede konuşacağımız konular arasındadır. Önce yaşadığımız çağı görmek gerekir. Tahran’da yaptığım konuşmada da, sonraki konuşmalarda da vurguladım. Bütün ülkelerin yöneticileriyle kapılar ardından yaptığımız görüşmelerde daha açık samimi konuştum. Herkesin gördüğü, bildiği bir dünya var. Mevcut rejimlerin bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Haberleşme teknolojisinin böyle olduğu bir dönemde, eşitsizlikler, adaletsizlikler, rüşvet, baskı, zulümlerin olduğu diktatörlüklerin yürümesi mümkün değil.
Ya bunu bizler liderlik yaparak kendi evimizde reformlar gerçekleştirerek, evimizi düzene koyarak hallederiz veya böyle yapmazsak, dış müdahale kaçınılmaz olur. Dış müdahale olunca da onun bilmediği bir kültür, bilmediği bir ülkeye filin züccaciye dükkanına girdiği gibi girer. Nitekim hep böyle olmuştur, Irak’ta öyle olmuştur. Onun için biz liderlik yapmalıyız.
Ülkemizdeki reformlara biz liderlik yapmalıyız. Bunları söyledim. Bunu anlatırken de ders veriyor gibi, dışarıdan bir insan gibi olmadım. Bizim yaptıklarımızı anlattım. ‘Bakın biz bunları yapıyoruz, siz de yapın, beraber yapalım’ dedim.
Süratli bir şekilde bunları yapalım ki, bu iş bitsin, yoksa ya halklar ayaklanacak veya dış müdahale olacak. Gördüğünüz gibi korku duvarı yıkılınca da halklar ayaklandı. Hem ayaklanmalar hem dış müdahale, ikisi de oldu. Bu çerçeveden bakınca Tunus’un başarılı olduğu, işlerin yolunda gittiği görülüyor.”
Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı ve Mısır
Cumhurbaşkanı Gül, Mısır’daki seçimlerle ilgili de şu değerlendirmede bulundu: “Mısır, İslam dünyasının en önemli ülkesi. Mısır’da değişim oldu, ama o değişimin doğru istikamette devam etmesi lazım. Şu anda sancılı ama o da doğru istikamette. Genel seçimler yapıldı. Kaç yıl sonra meclis toplandı? (Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na dönerek soruyu tekrarladı. Davutoğlu da Osmanlı Meclis-i Mebusan’ından sonra belki de ilk kez böyle bir seçim yapıldığı yanıtını verdi.) İngilizler, Pakistan’da, Hindistan’da seçim yapmadı, ama Osmanlı Yemen’de sandık koydu, seçim yaptı.
Yemen temsilcisi Meclis-i Mebusan’a geldi. Tüm Osmanlı bölgelerinden mebuslar geldi. O günlerden bugüne ilk defa düzgün seçimler yapıldı. (Davutoğlu; bugünkü Ürdün Kralı Abdullah’ın dedesi Kral Abdullah’ın Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında üye olduğunu hatırlattı.)
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi binası o zaman Meclis-i Mebusan’dı. Dolmabahçe’nin etrafı talan edildiği için şu anda belki kırık dökük görünüyor.”
Gül, BAE Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Halife Bin Zayed El Nahyan ile bir araya geldi. Gül, Müşrif Sarayı’na gelişinde, Şeyh Halife tarafından kapıda karşılandı.
'Bizim çektiğimiz sıkıntıları düşünün'
Cumhurbaşkanı Gül, Arap Baharı’nda bir yıl sonra ortaya çıkan tabloyu tatmin edici bulup bulmadığı sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Şimdi diktatörlükler sadece insanlara zulmetmiyordu, kurumlar oluşmuyordu, bağımsız kurullar ortaya çıkmıyordu, gelenekler oluşmuyordu. Onun için bugünkü süreç çok kolay değil.
Türkiye gibi, düşünsenize; İslam dünyasının en demokratik, en laik, en kalkınmış ülkesiyiz; ama bizim çektiğimiz sıkıntıları şöyle düşünürseniz, bunlarda ne var ki yani diyebiliriz. Bunları anlamamız lazım.
Libya’da dış müdahale kaçınılmazdı. Öyle bir noktaya geldi ki, müthiş bir baskı vardı ve iç muhalefet gelişmemişti. Nihayet orada da işlerin doğru istikamete gideceğine inanıyoruz.”