Dünya

Gözler Sarraf davasında

İran-Azeri asıllı iş adamı Rıza Sarraf'ın ABD'de yargılanmasına bugün başlanıyor. İlk duruşmadan çıkacak bazı kararlar, davanın gidişatı ve kapsamıyla ilgili ipuçları verebilecek.

04 Nisan 2016 10:47


Türkiye’deki 17 Aralık soruşturmasının kilit isimlerinden İran-Azeri asıllı Reza Zarrab’ın ABD’de yargılanmasına bugün başlanıyor. 2013 yılında Türk vatandaşlığına geçerek Rıza Sarraf adını alan iş adamı, İran’a yönelik Amerikan yaptırımlarını ihlal suçlamasıyla 19 Mart’ta Miami havaalanında gözaltına alınmıştı. ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekarlığı ve karapara aklama suçlamalarıyla 22 Mart’ta tutuklanan Sarraf için savcılık 75 yıl hapis istiyor. İddianamede Sarraf’ın yanı sıra İran vatandaşı Kamelia Cemşidi ve Hüseyin Necefzade’nin de adı geçiyor. Her üç şüpheli için ABD’yi dolandırmaktan 5 yıl, İran yaptırımlarını ihlalden 20 yıl, bankacılık sahtekarlığından 30 yıl ve para aklamaktan 20 yıla kadar olmak üzere azami 75’er yıl hapis isteniyor.

FBI yetkilisi: “Bu bir mesaj”

Sanıklara yöneltilen suçlamalar 2010 yılından 2015 yılına kadar olan dönemi kapsıyor. Şüphelilerin bu süre zarfında İran devleti ve yaptırımlar kapsamındaki İranlı kuruluşlar adına yüz milyonlarca dolarlık örtülü mali işlemler yürüterek, İran’a yönelik BM ve Amerikan yaptırımlarını deldiği iddia ediliyor. FBI New York Bölge Direktör Yardımcısı Diego Rodrigez, iddianamenin açıklanmasının ardından, “Bugün açıklanan suçlamalar gerçek iş ortaklarının kim olduğunu saklamaya çalışanlara yönelik bir mesajdır” ifadesini kullanmıştı.

Sarraf’a yönelik suçlamalar oldukça ağır. Dava, Amerikan Adalet Bakanlığı’nın Ulusal Güvenlik Birimine bağlı. Türkiye'nin Washington eski büyükelçisi ve CHP milletvekili Faruk Loğoğlu, davanın niteliğine bakıldığında, bir eyalet değil, federal hükümet tarafından açılmış bir dava olduğuna dikkat çekerek, “Dolayısıyla bu davanın, hele hele böyle bir kapsamdaki davanın açılabilmiş olması doğrudan doğruya, ancak ve ancak Amerikan yönetiminin rızası ve onayıyla olabilir” diye konuşuyor.

‘Ulusal güvenlik' vurgusu

İddianamede ‘zanlıların ihlallerinin ve bu yasadışı eylemleri örtbas etmeye yönelik çabalarının ulusal güvenlik çıkarlarını korumaya yönelik Amerikan yasalarını baltaladığı’ belirtiliyor. Dolayısıyla zanlılar, federal suç işlemekle itham ediliyor.

İddianamede Sarraf’ın davaya konu olan eylemleriyle fayda sağladığı, İran devletine doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı kuruluşlar arasında Bank Mellat, Bank Mellat’a ait para transfer şirketi Mellat Exchange, İran Milli Petrol Şirketi (NIOC), İngiltere merkezli enerji şirketi Naftiran Intertrade Company (NICO), İsviçre merkezli NICO Sarl ve Hong Kong merkezli Hong Kong Intertrade Company (HKICO) sayılıyor.

‘Ekonomik cihat' mektubu

İddianamede Sarraf’ın imzasına sunulmak üzere Aralık 2011’de hazırlanan, İran Merkez Bankası Başkanı’na yazılmış bir mektup taslağı da dikkat çekiyor. Mektupta İranlı yetkililere yaptırımları zekice etkisiz hale getirdikleri için övgülerde bulunuluyor ve “İran İslam Devrimi’nin bilge liderinin bu yılı ‘ekonomide cihat yılı’ olarak ilan etmesi itibariyle döviz işlerinde yarım yüzyıllık deneyim sahibi Zarrab ailesi, yaptırımlara karşı para ve döviz politikalarının yürütülmesinde her tür işbirliğine katkıyı milli ve ahlaki görev addetmektedir” ifadesi yer alıyor.

Türkiye bağlantısı

Türkiye’de AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen Sarraf’ın tutuklanması, ABD’deki davanın Türkiye’ye olası yansımaları ve olası siyasi etkileri konusunda spekülasyonlara yol açtı.Sarraf’ın tutuklanma riskinden haberdar olup olmadığı, haberdarsa ABD’ye konuşarak ceza indirimi almak üzere mi gittiği, gibi sorular tartışma konusu.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, Sarraf davasını doğrudan Türkiye’ye yönelik bir soruşturma olarak değerlendirmemek gerektiğini belirtiyor. Sarraf davasının Türkiye’ye dolaylı olarak etkisi olacağını söyleyen Ülgen, “Amerika’nın önceliği, uygulanan ambargoyu ihlal eden kişileri ortaya çıkarmak, bu şebekeleri cezalandırmak. Bu noktada tabii ki Türkiye’de buna katkıda bulunmuş, bu şebekeye dahil olmuş ve Amerikan ambargosunu ihlal etme yolunda faaliyet göstermiş kişiler varsa, bunlar da ortaya çıkacaktır” diyor.

İddianamede üç şüphelinin yasadışı işlemleri İran, Türkiye ve diğer ülkelerdeki şirketlerden oluşan uluslararası bir şebeke üzerinden yürüttüklerine dikkat çekiliyor. Türkiye’den adı geçen şirketler; Royal Holding A.Ş., Durak Döviz Exchange, Asi Kıymetli Madenler Turizm Otom, ECB Kuyumculuk İç ve Dış Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Güneş General Trading LLC. İddianamede ayrıca Dubai merkezli Al Nafees Exchange ile Royal Emerald Investments’ın da adı geçiyor, ‘ve diğerleri’ ifadesiyle, başka şirketlerin de varlığına dikkat çekiliyor.

ABD'ye neden gitti?

Türkiye'nin Washington eski büyükelçisi Faruk Loğoğlu,Sarraf’ın ABD’ye konuşmak için gittiğini savunuyor ve ekliyor: “Sarraf herhalde Amerika’ya gidince başına gelecekleri bilerek, belki de planlayarak gitti. O nedenle çok daha büyük bir ihtimalle Sarraf içini dökecek, cezasını hafifletmek için Amerikan makamlarıyla işbirliği yapacaktır. Bu işbirliğinin sonucunda yansımalar Türkiye’ye ne ölçüde olur, ne kadar olur, bunu da artık dava süreci içinde göreceğiz. Ama mutlaka Türkiye’yi ilgilendiren yönleri olacağını beklememiz lazım” diyor.

Faruk Loğoğlu, hükümetin dillendirdiği, ‘davanın ABD’de açıldığı ve Türkiye’yi ilgilendirmediği' tezini ise paylaşmıyor. Eski büyükelçi, “Bir Türkiye bağlantısı şimdiden var. Üstelik tabii Sarraf T.C. vatandaşı. Dolayısıyla Türkiye’yi ilgilendirmez, etkilemez, Amerika’nın işidir diyip işin içinden çıkmak öyle kolay değil” diye konuşuyor.

İlk duruşmadan ipuçları bekleniyor

Sarraf’ın 4 Nisan’daki ilk duruşmasında çıkabilecek bazı kararların, davanın gidişatı ve kapsamıyla ilgili ipuçları vermesi bekleniyor. Federal yargıç John O’Sullivan’ın ilk duruşmada, Sarraf’ın kefaletle serbest bırakılıp tutuksuz yargılanma talebi ve davanın savcının isteği doğrultusunda New York Federal Mahkemesine sevk edilmesi konularında karar vermesi bekleniyor.

17 Aralık soruşturması

Türkiye'de 17 Aralık 2013’teki yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan Sarraf’ın rüşvet verme ve altın kaçakçılığı suçlarından 37 yıla kadar hapsi istenmiş, ancak iş adamı 70 gün hapis yattıktan sonra tahliye edilmiş, dava sonucunda aklanmıştı.

Sarraf’ın rüşvet verdiği iddia edilen dört bakan görevden ayrıldı, Yüce Divan’a gönderilebilmeleri için TBMM’ye verilen fezlekeler, oluşturulan komisyonda iktidar partisi AKP’nin oylarıyla reddedildi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını ‘paralel yapının’ darbe girişimi olarak nitelendirmiş, tahliyelerin ardından ‘Adalet yerini buldu’ açıklaması yapmıştı. Kısa süre içinde emniyet, yargı ve kamu kurumlarında birçok kişi görevden alındı ya da yeri değiştirildi.