Bu sene beşincisi düzenlenen 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü Konferansı, “Kız Çocuklarının Güçlenmesinde Başarı Hikâyeleri: Görünmez Engelleri Aşmak" temasıyla gerçekleşti.
Türkiye, Kanada ve Peru'nun önerileri doğrultusunda, 11 Ekim 2012’den beri Birleşmiş Milletler üye ülkeleri tarafından alınan kararla "11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü” kutlanmaya başlandı. Bu kararla kız çocukların desteklenmesi, güçlendirilmesi ve insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanmalarının sağlanması hedeflendi.
Aydın Doğan Vakfı, BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Grubu, UN Women, UNICEF'in bir araya gelerek gerçekleştirdiği konferansta; Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Vuslat Doğan Sabancı, UNICEF Türkiye Temsilcisi Philippe Duamelle, UNFPA, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Temsilcisi Karl Kulessa, UN Women Türkiye Ülke Direktörü Asya Varbanova açılış konuşmalarını gerçekleştirdi.
Vuslat Doğan Sabancı, eşi ve eşinin ailesinden şiddet gördüğü için çocuklarıyla birlikte kaçmak zorunda kalan bir kadının hikayesini paylaştı. Emine Bulut cinayetine de değinen Vuslat Doğan Sabancı, bahsettiği kadının bugün bambaşka bir hayatta korkusuzca ve özgürce yaşadığını belirterek, “Bizi, hiçbir şeyin mümkün olmadığı bir dünyadan her şeyin mümkün olduğu bir diyara götürdü” dedi. Sabancı, hâkim, savcı, sığınma evi müdürü ve jandarmanın görevlerini yaptığını aksi halde bunların gerçekleşmeyeceğini vurguladı.
Kadına şiddet konusunda alınması gereken uzun bir mesafe olduğuna değinen Sabancı, bu mesafenin aşılmasındaki en önemli adımın, kız çocuklarının başta eğitim olmak üzere hayatın her alanında desteklenmesi ve güçlendirilmesi olduğunu kaydetti.
Vuslat Doğan Sabancı'nın ardından konuşan UNICEF Türkiye Temsilcisi Philippe Duamelle, Türkiye'de ve dünyadaki kız çocuklarının ve genç kadınların hayatlarının geliştirilmesi için destek veren Aydın Doğan Vakfına teşekkür etti. Duamelle bu konudaki gelişmelerin bir günde gerçekleşmeyeceğini belirterek kız çocuklarının ayrımcılık ve şiddetten uzak bir dünyada yaşamalarını sağlamak için etkili ittifaklar oluşturulması gerektiğini belirtti.
Duamelle’in ardından Darrüşşafaka Lisesi'nden mezun ve Milano'daki Nuova Accademia di Bella Arti Görsel Sanatlar ve Resim Bölümünü burslu olarak kazanan Defne Hadiş konuşma yaptı. Uluslararası ve ulusal resim yarışmalarında derecelere sahip olan Hadiş, kadınların özgürleşmesinin yolunun toplumun kadına yüklediği imajların reddedilmesiyle gerçekleşeceğini ifade etti. Hadiş, “Dünyaya kadın olarak geldiysek kadının tanımını biz yapabiliriz” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından, "Güçlenme Hikâyeleri: Destekleyici toplumun ve okul ortamının rolü" başlıklı panel gerçekleştirildi. Prof. Dr Selçuk Şirin moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi ve Aydın Doğan Vakfı “Sen de Yapabilirsin!” Proje Ekibi Üyesi Büşra Fidanoğlu, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi ve aktivist Rama Alsabsabi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve aktivist Betül Esra Akyüz konuştu.
Büşra Fidanoğlu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarının her yerde görüldüğünü söylerek, atılması gereken ilk adımın bireysel ve toplumsal olarak farkındalık kazanılması olduğunu belirtti. Farkındalık geliştirildiği zaman bunun toplumun eril diline de yansıyacağını ifade eden Fidanoğlu, eril dilin günlük hayatta küçük kız çocuklarını etkilediğini kaydetti. “Sen de Yapabilirsin!” projesi kapsamında gittiği okul yurtlarında bu durumla karşılaştığını söyleyen Fidanoğlu, kız çocukların kendi cümlerinde bile kendilerini "sen kız çocuğusun yapamazsın" yönünde telkin ettiklerini belirtti.
Ankara Altındağ'da dezavantajlı durumda olan Roman çocuklarla çalışan Betül Esra Akyüz de "Bizden farklı olanlara ön yargısız, nötr yaklaşabiliriz" diyerek bu şekilde çok kültürlü yaşama uyum sağlanabileceğini kaydetti. Roman kız çocuklarının ciddi manada dezavantajlarla karşılaştığını söyleyen Akyüz, çalışmalarında, "Onlar zaten Roman, cahiller, eğitilmezler" gibi tepkiler aldıklarını ve çocukların iki kere ayrımcılığa uğradığını söyledi.
Halep doğumlu olan ve daha sonra Türkiye'ye yerleşmek zorunda kalan Rama Alsabsabi, Türkiye'ye ilk geldikleri zaman anne ve babasının Türkçe bilmediği için okula başlayamadığını söyledi. Okula gitmek istediğini ancak ne yapacaklarını bilmediğini kaydeden Alsabsabi, bir komşusunun onun elinden tutarak okula kaydettirdiğini anlattı. Kendisine pay düşenin başkasının elinden tutması gerektiğini söyleyen Rama Alsabsabi, "Bazen kendi haklarımızı bilemiyoruz" dedi.
Konferanstaki, "Meslek Yaşamında Başarı Hikâyeleri: Toplumsal cinsiyet engellerini kaldıran kadınlar" panelinde ise Komedyen, oyuncu, senarist, yönetmen Gupse Özay, Kalp Cerrahı Dr. Dilek Gürsoy, Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Sevil Zeynep Becan konuştu. Oturumun moderatörlüğünü gazeteci Şirin Payzın yaptı.
Gupse Özay, çalıştığı sektörde sayı olarak erkeklerin ağırlıkta olduğunu ve kadın meslektaşlarının ciddiye alınmak ve işlerini yapabilmek için erkeksi tavırlar takınmak zorunda kaldığını anlattı. Hayal ettiği dünyada, alışkanlıkları değiştirmekten korkmayan reklamcılar, televizyoncular, yazarlar iş insanlar görmek istediğini söyleyen Özay, "Tutmayacak diye ütü yapan adamları reklamlarında kullanmayan adamlar gitsin yerine başkaları gelsin. Korkmayan bir topluluk görmek istiyorum" dedi.
Almanya Karlsruhe Teknik Üniversitesi (KIT) Yüksek Makine Mühendisliği mezunu olan Sevil Zeynep Becan ise okulda tek bir kadın hoca ve asistan olmadığını, "Sen bunu yapamazsın, bırak" gibi ifadelerle karşılaştığını aktardı. Becan hiçbir zaman "Üzüldüm" demeyin "Beni eden üzüyorsunuz?" deyin, hesap sorun dedi.
Avrupa’da yapay kalp naklini gerçekleştiren ilk kadın olan cerrah Dr. Dilek Gürsoy da Almanya tıp fakültelerinden mezun olanlarının yüzde 70'inin kadınlar olduğunu ancak cerrahi alanında çok ilerleyemediklerini söyledi. "Böyle güzel danteller yapanlar çok kolaylıkla bypass da yapabilirler" diyen Gürsoy, yapay kalp merkezi açarak kadın cerrahlar yetiştirmek istediğini aktardı.
Konferansta, zorluklar ve engellere rağmen başarılı olan kız çocukları ve genç kadınların hikayelerinin yer aldığı "Ben İstersem; İlham Veren Hayatlar" kitabı ve sergisi de katılımcılarla buluştu. Kitaptaki kız çocukları ve genç kadınların hikayelerini gazeteci Melis Alphan kağıda dökerken fotoğrafları da Mustafa Seven çekti.
Hikayeleri kitapta yer alan Dilan Korkmaz, Emine Korkmaz, Hatice Tekin, Belsu Seyran ve Selin Alara Örnek T24'e konuştu
Hatay'ın Yarseli köyünde yaşayan Emine ve Dilan Korkmaz kardeşlerin anne ve babası tarım işçiliği yapıyor. Şu an birçok madalya sahibi olan Korkmaz kardeşler okullarına atanan beden eğitimi öğretmeni Bedia Sürgit sayesinde kareteyle tanışıyor.
Türkiye ve Avrasya ikincisi olduğunu söyleyen 13 yaşındaki Dilan Korkmaz, beşinci sınıfta kareteye başladığında aletleri ve spor salonları olmadığını aktardı. Köyde, antremanları okul bahçesinde düşe kalka yapmaya çalıştıklarını belirten Korkmaz, "Buralara kadar geldim. Kendime güveniyorum ve daha iyi olacağıma inanıyorum" dedi. Dördüncü sınıftayken sporun ne olduğunu bile bilmediğini söyleyen Dilan Korkmaz, babası ve hocasının kendisini çok desteklediğini, destekleri olmadan bunları başaramayacağını ifade etti.
15 yaşındaki Emine Korkmaz da kareteye ilk başladığında ailesinden çok destek gördüğünü ancak etrafından "karete kızlara göre değil, bırakın" gibi tepkiler aldığını söyledi. Köyde kızlara dışarı çıkmanın yasaklandığını, kızların pantolon ve dar kıyafetler giyemediğini aktaran Korkmaz, "Benim ailem böyle yapmadı ve arkamızda durdular" dedi. Maddi durumları sebebiyle maçlara giderken zorluklar yaşadığını bazı maçlara gidemediklerini söyleyen Korkmaz, annesinin tarlada çalışması sayesinde maçlara gidebildiklerini anlattı.
13 yaşındaki Hatice Tekin de Korkmaz kardeşler gibi Yarseli köyünde yaşıyor ve öğretmen Bedia Sürgit sayesinde kareteye başlıyor. Fiziksel engelli bir çiftin üçüncü çocuğu olan Tekin, herkesin sıfırdan başladığını ancak kendisinin eksilerden başladığını belirtti. Kendisine çok destek veren Bedia hocayla eksiklerini gideren Hatice, Türkiye ve Avrasya şampiyonu oluyor. Üç buçuk yıldır karete yaptığını ve ailesinin kendisine çok destek olduğunu söyleyen Hatice Tekin, köyde; "neden başörtü takmadın, neden etek giymedin" gibi tepkilerle karşılaştığını anlattı. Bunlara kulak asmadığını söyleyen Hatice Tekin şu anda çok mutlu olduğunu belirtti.
10 yaşında Darüşşafakaya başlayan 15 yaşındaki Belsu Seyran, kitapta hikayeleri anlatılan diğer kızlara göre daha şanslı sayılabileceğini söyledi. Okulda, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından hep desteklendiğini belirten Seyran, bu sayede robot takımına girmek konusunda cesaretlendiğini aktardı. Robot takımına girdiği zaman başlarda biraz gerildiğini ve ilk sene takımdaki sosyal sorumluluk projelerine yöneldiğini belirten Belsu Seyran daha sonra mühendisliğin daha çok ilgisini çektiğini fark etmesiyle bu alana yoğunlaşmış. Üçüncü senesinde takımın ilk kız takım kaptanı olduğunu ve bunun çok heyecan verici olduğunu ifade eden Seyran, takımdaki; "kızlar yapamaz, mekanik grubu çok daha zor gibi" gibi tabuların yıkıldığını ve bunun kendisi için çok gurur verici olduğunu belirtti.
Robotiğe meraklı olan 13 yaşındaki Selin Alara Örnek ise robotikle ilk ilgilenmeye başladığı zaman gittiği atölyede sadece erkeklerin olması sebebiyle gitmek istememiş. Daha sonra annesi ve öğretmeninin desteğiyle devam eden Örnek, kendisinden sonra birçok kız çocuğunun da oraya gelmeye başladığını belirtti.