Gündem

Görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Mızraklı: Gasp edilen halk iradesidir

"Sabah saat 6 itibariyle kapılar kırılarak belediyeye girildi"

19 Ağustos 2019 08:09

İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, "Türkiye’de yaşayan kimse kendini hukuk şemsiyesi altında hissedemez. HDP’li belediyelere geliştirilen bu tutum Türkiye’deki demokrasi değerleri açısından, demokratik muhalefeti karşısına alan bir tutum olarak görmek gerekiyor. Gasp edilen halk iradesidir" dedi.

Kendisine henüz bir tebligat gelmemişken açıklamada bulunan Mızraklı, "Birazdan belediyeye geçeceğim. Hukuk dışı durum yaşıyoruz. Toplumun demokrasi ve hukuk değerleri doğrultusunda yeni bir evreye girdiğini görüyoruz. Ne anayasa ne seçimleri icra eden bir tutum var” diye konuşmuştu. 

Mızraklı İçişleri Bakanlığı tebligatına şerh düştü

Selçuk Mızraklı tebligatı almak üzere belediyeye girdiğinde içeriye hiçbir belediye yöneticisi ve çalışanı alınmadı. Mızraklı, kendisine tebliğ edilen İçişleri Bakanlığı tebligatını, “Bana bu iradeyi veren halk adına imzalamayı bir onursuzluk addederim” şehri düşerek imzalamadı. Binadan ayrılan Mızraklı ve dışarıda bekleyen yöneticiler HDP il binasına geçti.

Mızraklı, içeride yaptığı incelemeler ardından HDP’lilerle birlikte belediye binası önünde açıklamada bulundu. Mızraklı, karara tepki göstererek, “19 Ağustos Türkiye’deki demokrasi değerleri, hukuk rejimi, adalet kavramı, seçmen iradesi gibi temel kavramlar açısından bir kere daha yerle yeksan edildi. Seçmen iradesinin hiçe sayıldığı, 31 Mart’ta ortaya çıkan seçmen iradesinin hiçe sayıldığı, muhalif olanlara merkezi idarenin gücü elinde tutan kesimleri, halk iradesini hiçe sayarak, bir gece yarısı kararıyla İçişleri Bakanlığı notuyla görevden alındığımız ifade edilmekte” dedi. 

"Halk iradesine onursuzluk adederim"

Diyarbakır Vali Yardımcısı ile birlikte belediye binasına girdikten sonra görevden uzaklaştırıldığına dair İçişleri Bakanlığı belgesinin kendisine imzalatılmak istendiğini söyleyen Mızraklı, “Belgeye ‘bana bu iradeyi veren halk adına imzalamayı bir onursuzluk addederim’ yazdım. İmza koymadım. Çünkü benim inandığım anayasa ve hukuk değerleri, hepsinin en üstünde olan halk iradesine rağmen bir işlem tesis edilmişti. Bu işlemi hukuk normları dahilinde kabul etmem mümkün değil” diye konuştu. 

"19 Ağustos depremi"

Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyeleri Eşbaşkanlarının görevden uzaklaştırılarak, kayyum atanmasının Türkiye açısından yeni bir döneme işaret ettiğini dile getiren Mızraklı, şunları söyledi: “17 Ağustos 1999 depremi nasıl Türkiye tarihi açısından bir not düştüyse, bu da Türkiye siyaseti ve demokrasi değerleri açısından 19 Ağustos depremidir. Birikmiş küçük yapıları bile yerle yeksan etmiştir. Bu anlamda biz inandığımız demokrasi ve hukuk değerlerinde, buna karşı durmaya, hukuk çerçevesinde buna ilişkin reddiyemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu halkın nezdinde halkın seçilmişleri bellidir. Bundan sonra bu kurumun içinde yer alacak olanlar, halk iradesine rağmen sadece o makamlara atanmışlar olacaktır. Seçmen iradesinin tezahürü olmayacaktır.”

"Bu herkesin sorunudur"

DBP’li belediyelere atanan kayyumların uygulamalarına işaret eden Mızraklı, “Daha önce bu kurumlara atananların kentleri ne hale getirdiklerini belgelerini gördünüz. Aynı şeylerin olabileceğine ilişkin kaygılarımız söz konusudur. Her şeyden öte o yıkım, talan, israf, bütün bunlara karşın, en büyük yıkım demokrasiye yıkım halk iradesine karşı gerçekleşmiştir. Türkiye siyaseti ve demokrasisi açısından bir turnusol durumu söz konusudur. Eğer dünyanın herhangi bir yerinde bir insan hakları ve hukuk sorunu varsa herkesin sorunudur” ifadelerini kullandı. 

"Demokrasi güçleri sınavdan geçeceklerdir"

Mızraklı, “Türkiye siyasi çevrelerine, demokrasi çevrelerini ve sivil toplum örgütlerini bir turnosolla karşı karşıya getirmiştir. Demokratik iradenin güçlü bir şekilde sesini duyurması gerekmektedir. 23 Haziran nasıl Türkiye’ye bir fırsat sundu. 19 Ağustos vesilesiyle Türkiye demokrasi güçleri, hukuka inananlar bir imtihandan geçeceklerdir, bir sınavdan geçeceklerdir. Önümüzde uzun günler var ama bu kararı verenler, Türkiye yurttaşların iyiliğini düşünmeyenlerdir. Demokrasiye olan son inancı yerle yeksan etmezlerdi” şeklinde konuştu. 

"Hukuk önünde günün birinde mahkum olacaklar"

“Bu kararı verenler hukuk önünde günün birinde mahkum olacaklardır” diyen Mızraklı, belediye binasında yaptığı incelemelere ilişkin şöyle konuştu:
 
“Her taraf adeta bir polis ordusu tarafından girilmişti. Vali yardımcısı bana refakat etti. Her yer soğumuştu. Her yer küskünleşmişti. Eğer siz toprak ile bitkiyi bir birinden ayırdığınız zaman, bitki solmaya başlarsa, duvarlar solmuş gibi görünecektir. Halk iradesine yaslanmadığı sürece atanmışların kuracağı hiç bir sistem halk nezdinde meşru olmayacaktır. Bundan sonra oradaki varlık halk nezdinde meşru değildir.”

"Hiç bir zaman başaramadılar, şimdi de başaramayacaklar"

Mızraklı, HDP’li meclis üyeleri, belediye çalışanları ve HDP üyelerine yönelik operasyonlara ilişkin ise “Bu niyetin ne olduğu konusunda esasında bir takım ipuçları veriyor. HDP’nin demokratik eksende geliştirmeye çalıştığı demokratik siyaset başta olmak üzere yerel yönetim iradesini dahil ederek, halkın mücadele kapasitesi ve tepkisini vurmak isteyen bir sistem olarak görüyorum. Hiç bir zaman başaramadılar, şimdi de başaramayacaklar” dedi. 

"Vicdan tesisinden geçiyoruz"

Mızraklı, “Bundan sonra nasıl ki; sivil topluma Türkiye’nin siyasi çevrelerine önemli rol ve sorumluluklar düştüğünü söylediysem, basın da bağımsız, tarafsız, özgür basın adeta bir turnusola karşı karşıyadır. Gerçeğin ve hakikatin sesi olacak, bugüne kadarki bir takım adaletsizlik ve haksızlıkları duyurmanıza herkesin ihtiyacı var. Hepimiz vicdan ve ahlak testinden geçiyoruz. Bu testte sınıfı geçenler, halkın vicdanının yanına geçenlerden olmak, hepimiz için onur ve şeref vesilesidir” diye konuştu. 

"Herkes bir ateş çemberinden geçiyor"

Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini kaydeden Mızraklı, “Herkes bir ateş çemberinden geçtiğini ve Türkiye’de iyice ısınan siyasi iklimin soğutulmasına ilişkin bir takım adımların atılması gerektiğini ifade ediyordu. Bu süreç soğutmaya değil, iyice ısıtmaya, adeta dibini yakmaya, haşlamaya dönük bir sürece tetiklenmiştir. Özellikle umudu büyütmek isteyen bütün siyasi çevrelere bunun bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Ellerindeki bütün hayırsızlıkları kullanarak, bu umudun önüne geçme yaklaşımıdır” diye noktaladı.