T24 - Gölcük Donanma Komutanlığı'nda çuvallar içinde ele geçirilen belgeler hakkında genel bir değerlendirme yapan Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, yeni belgelerin çelişkileri aydınlatmadığını dile getirirken önemli tespitlerde de bulundu.
Sedat Ergin'in bugün (25 Ocak 2011) yayımlanan 'Gölcük Şifreleri' adlı yazısı şöyle:
Gölcük şifreleri
Gazeteler, günlerdir Gölcük’teki Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde ele geçirilen yeni Balyoz belgelerini konu alan haberlerle dolu.
Gölcük’teki CD’lerden çıkan belgeler üzerinde çok süratle yaptığım inceleme ışığında ilk izlenimlerimi bu aşamada çok genel olmak kaydıyla şöyle aktarabilirim:
1) BAZI PLANLAR YENİ DEĞİL
Baştan belirtelim ki, gazetelerin birinci sayfalarını kaplayan ve Türk kamuoyunda tanınmış bir grup yazar, gazeteci (Taha Akyol, Nazlı Ilıcak, Cüneyt Ülsever gibi) ile dini liderleri hedef alındığını ileri süren eylem planları yeni değil. Geçen yılın başında Balyoz soruşturması yürütülürken Jandarma’ya atfedilen Çarşaf ve Sakal olmak üzere iki ana eylem planı vardı. İddianame açıklandığında bu iki eylem planına Döküm, Sakal, Tırpan, Orak, Yumruk, Kürek, Testere ve Urgan adlarını taşıyan 8 eylem planı daha eklendi. Bu eylem planları iddianame ve eklerinde ayrıntılı bir şekilde yer alıyor.
İddianamede toplam 196 sanığın 52’si Jandarma’ya mensup. İşte bu 52 sanığın yarıya yakın bölümü zaten bu eylem planları nedeniyle Balyoz davasında yargılanıyor. Savcıların, bu gruptaki sanıkların çoğunluk ifadelerini almakla yetindiklerini, tutuklama talebinde bulunmadıklarını ve sanıkların da savcılık ifadelerinde bu eylem planlarından haberdar olmadıklarını belirttiklerini de not edelim.
2) AMA BAZI BELGELER YENİ
Gölcük’te bulunan CD’lerin içinden çıkan belgelerin önemli bir bölümü, daha önce Taraf Gazetesi’ne getirilen, buradan savcılığa teslim edilen ve Balyoz iddianamesinin de omurgasını oluşturan 11 numaralı CD’nin içeriği ile örtüşüyor. Böylelikle, iddianameye dayanak oluşturan delillerin önemli bir bölümü yaklaşık 10 ay sonra bir kez de Gölcük’teki askeri bir tesiste ortaya çıkmış oluyor. Bu durum uzun süre delillerin tek “sağlayıcısı” konumunda olan Taraf Gazetesi üzerindeki eleştirileri belli ölçülerde hafifletecektir.
Buradaki en önemli nokta, Gölcük’teki belgelerin bir bölümünün yeni olmasıdır. Kritik soru, bu yeni belgelerin iddianame ve iddianamede sanıklara yöneltilen suçlamalar açısından ne anlama geldiği ve bu soruların yanıtlarının davanın seyrini ne şekilde etkileyeceğidir.
Kanaatimizce, yeni belgeler içinde Kara Kuvvetleri’nden çok Deniz ve Hava Kuvvetleri ile ilgili olanlar hem nicelik hem de nitelik olarak daha kritik gözüküyor.
3) KARA KUVVETLERİ’NDE DURUM
Tespitlerime göre, Kara Kuvvetleri ile ilgili başlıca iki yeni belge ön plana çıkıyor. Bunlardan biri dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan için hazırlandığı ileri sürülen bir arz belgesi, diğeri ise 15’inci Kolordu Komutanlığı’nın yaptığı istihbarat amaçlı bir yazışmadır. Süratli bir tarama, Kara Kuvvetleri’ndeki toplam 89 sanığın önemli bir bölümüne bu iki belgenin yeni delil olarak teşmil edildiğini gösteriyor.
“Komutana arz” belgesi, iddia makamının davadaki pozisyonu açısından çok önemli bir boşluğu kapatıyor. O da şöyle ki: 1’inci Ordu Karargâhı’nda 5-7 Mart 2003 tarihlerinde düzenlenen ve savcıların darbe provası olarak gördüğü plan seminerinin yazılı belgelerinde ve burada yapılan konuşmaların tutanaklarında Balyoz, Oraj, Suga gibi planların adı hiçbir şekilde geçmiyordu. Yeni ortaya çıkan “SN. KOM.ARZ,” başlıklı imzasız bilgisayar belgesinde, seminer öncesi yapılan hazırlıkların listesi çıkartılmış. Metinde, özetle “tim listelerinin oluşturulmasında yetkili güvenilir pers. seçimi yapıldı”, “sokak hareketleri”, “tarikat ve cemaatler”, “Balyoz +”, Suga +”, Sakal +”, Oraj +”, Çarşaf +” gibi ifadeler yer alıyor. Belge, böylelikle Balyoz, Oraj ve Suga gibi iddia edilen darbe planlarını 1’inci Ordu’daki plan semineriyle ilişkilendirmiş oluyor.
4) DENİZ KUVVETLERİ’NDEKİ BELGELER
Kanaatimizce iddianamenin en büyük zayıflıklarından biri, Deniz Kuvvetleri’ndeki sanıklarla ilgili suçlamaların çok büyük bir bölümünün yalnızca görevlendirme listeleriyle sınırlı olmasıydı. Toplam 52 sanığın eski Deniz Kuvvetleri Oramiral Özden Örnek dışında neredeyse tümü standart bir şekilde SUGA çerçevesinde oluşturulduğu iddia edilen alt komutanlıklar ve çalışma gruplarına ilişkin belgelerde adları geçtiği için suçlanıyor. Bu çerçevede hakkındaki suçlamalar ancak yarım sayfa tutan sanıklar var. (Sınırlı sayıda denizci sanık aynı zamanda bu belgeleri hazırlamakla da suçlanıyor.)
Yeni belgeler ise, bu listelerin yanı sıra bazı faaliyetlerle ilgili suçlamalar da atfediyor sanıklara. Bunlar arasında Deniz Kuvvetleri’nde “reaksiyon gösterilmesine engel olan” üst düzey amirallerin tevkif edilmesine ilişkin Özden Örnek tarafından hazırlandığı ileri sürülen imzasız bir talimat da var. Bir de tutuklanacak amirallere ilişkin 16 kişilik bir liste göze çarpıyor. Bu listedeki isimler arasında dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya ile halefleri Oramiral Yener Karahanoğlu ile Oramiral Metin Ataç, bugünkü Komutan Oramiral Uğur Yiğit ile yine bugünkü Donanma Komutanı Oramiral Murat Bilgel de var.
Bilgisayarda oluşturulmuş bu metnin altında bugün tümamiral rütbesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanı olarak görev yapmakta olan o dönemdeki kurmay albay Cem Gürdeniz’in adı yazılmış. Bu belgede de imza yok. Söz konusu belgeleri daha önce iddianamede yer alan görevlendirme belgeleriyle birlikte değerlendirdiğinizde şöyle bir görüntü veriyor: Deniz Kuvvetleri’nin bugün tümamiralden kurmay albaya kadar inen çok geniş bir kadrosu, 2003 yılında daha alt rütbelerdeyken komutanlarını yakalamak için organize olmuş. Ya da en azından Örnek ve birlikte hareket ettiği bir grup denizci subayı, böyle bir organizasyon tasarlamış...
Bunlar, altını çizelim, bu aşamada birer iddia.
5) DİKKATİMİ ÇEKEN İKİ BELGE
Bu bölümdeki belgeleri incelerken ikisi dikkatimi çekti. Bunlardan birincisi, SUGA planı çerçevesinde EGE’de gerginliğin tırmandırılmasına ilişkin Deniz Kurmay Yarbay Erdim İnal tarafından hazırlanmış bir bilgi notu. Belge “Kasım 2002” tarihini taşıyor. Balyoz planının 2 Aralık 2002 tarihinde hazırlandığı, bunu tamamlayan Deniz Kuvvetleri’ndeki SUGA planının ise 10 Ocak 2003 tarihinde oluşturulduğu hatırlanırsa, ana planının uzantısı olan tamamlayıcı bir çalışmanın nasıl olup ekim 2002 gibi daha önceki bir tarihi taşıdığı kuşkusuz kafa karıştırıyor. Keza, Özden Örnek’in Balyoz Planı çerçevesinde 3 denizci subayı kurye olarak görevlendirmesine ilişkin “Ekim 2003” tarihli belge... Oramiral Örnek’in 30 Ağustos 2003 tarihinde Donanma Komutanlığı’ndan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na terfi ettiği hatırlanırsa, bu atamadan iki ay sonra hâlâ eski unvanıyla yazışma yapması da garip bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Kaldı ki, Balyoz yapılanmasının lideri olduğu ileri sürülen Orgeneral Çetin Doğan da bu tarihte emekli olmuştu.
6) HAVA KUVVETLERİ’NDE HASSAS DURUM
Balyoz iddianamesinin zayıf gözüken bir başka bölümü, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile ilgiliydi. İddianamedeki toplam 196 sanık içinde Hava Kuvvetleri mensuplarının sayısı yalnızca 3. Bu 3 subay da darbe iddialarına konu olan 2002-2003 döneminde Hava Kuvvetleri’nin karargâhı ya da üslerinde değil, İstanbul’daki Harp Akademileri Komutanlığı’nda görevliydi. Bu grup Akademi Komutanı Hava Orgeneral İbrahim Fırtına ile maiyetinde akademik personel olarak görev yapan albaylar Yusuf Ziya Toker ve Cengiz Köylü’den oluşuyordu. Biri başka anlatımla, iddianamenin genel kurgusu içinde Hava Kuvvetleri’nin konumu çok zayıftı ve ORAJ eylem planı destekleyici deliller açısından boşlukta kalıyordu.
Gölcük’te ortaya çıkan belgelerle birlikte Deniz Kuvvetleri’nden sonra Hava Kuvvetleri’ne ilişkin darbe iddialarındaki boşlukların da -belgelerin orijinal oldukları kanıtlanırsa- iddia makamı tarafından belli ölçülerde kapatılabileceği söylenebilir. Hava Kuvvetleri ile ilgili çok sayıda belge var. Bu belgeler, İbrahim Fırtına’dan alınan emir üzerine yapılan bir dizi faaliyete işaret ediyor. Bunlar arasında özellikle biri çok tartışılacak gibi gözüküyor. Bu belge, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk’un “emniyete alınıp” yerine Orgeneral Halil İbrahim Fırtına’nın getirilmesine ilişkin bir belge.
Belgelerde Deniz Kuvvetleri’nde olduğu gibi Hava Kuvvetleri’nde de darbe organizasyonuna ilişkin organizasyon şemaları var. Bu belge ve şemalarda bir bölümü bugün aktif ve kritik görevlerde olan bir dizi hava subayının da ismi yer alıyor. Bunlar arasında halen Harp Akademileri Komutanı olarak görev yapan ve teamüllere göre önümüzdeki Ağustos ayında Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenen Orgeneral Bilgin Balanlı da var. Halen korgeneral rütbesinde olan Korcan Polatsü ve Ziya Güler ile tümgeneral rütbesinde olan Bertan Nogaylaroğlu ve Atilla Özler de yine bu şemalarda adı geçen havacı subaylar arasında.
7) ÇELİŞKİLERİ ORTADAN KALDIRMIYOR
Kara Kuvvetleri’ne ilişkin bir istisna dışında buraya kadar atıf yaptığımız belgelerin hepsinin ortak özelliği bilgisayarda hazırlanmış olmaları ve ıslak imza taşımamaları.
Gölcük belgeleriyle ilgili bir noktanın daha altını çizmemiz gerekiyor. Bu belgeler daha önce 11 numaralı CD’den çıkmış olan belgelerdeki tarih çelişkilerini -örneğin 2003 tarihli bir CD’den 2008-2009 yıllarında kurulmuş tüzel kişiliklerin isimlerinin çıkması gibi- ortadan kaldırmıyor.