İki kez beraatle sonuçlanmasına rağmen, Yargıtay’ın, “bozun ve torba dava haline getirin” kararından sonra yeniden görülmeye başlanan Gezi davasının ilk duruşması, tarihe geçecek bir “yok sayma” yöntemine sahne oldu. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala hakkındaki, “derhal serbest bırakılmalı, ağır hak ihlali var” kararını uygulamamak için, AİHM kararını uygulanmış saydı. Mahkeme, Kavala’nın farklı suç maddesi gösterilerek, aynı kanıtlarla defalarca tahliye edilip tutuklanmasından faydalandı ve eski tahliye kararını, “AİHM kararı yerine getirilmiştir” diye yorumladı. Karara, bir üye muhalif kaldı. Mahkemenin uygulamasına göre, AİHM kararları benzer şekillerde sürekli olarak etkisiz kılınabilecek.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden görülen Gezi davasında, dosyanın, torba davaya dönüşmesi için ilk adımı attı. Daha önce aynı mahkeme, aralarında Kavala’nın da bulunduğu 9 sanığın beraatine karar vermiş, firari 6 sanığın dosyasını ayırmıştı. Ancak Yargıtay, bu kararı bozmuştu. Bu süreçte, 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önceki heyeti de değişmişti. Yeni heyet, Yargıtay’ın işareti doğrultusunda, firari sanıkların dosyasını bu dosyayla yeniden birleştirdi. Aynı dönemde, beraatle sonuçlanan, Çarşı davasında da Yargıtay bozma kararı verdi. 30. Ağır Ceza Mahkemesi, mevcut davayla birleştirilmesi için 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden dosyayı istedi ve daha sonra birleştirme amacıyla muvafakat isteneceğini karara yazdı.
Anımsanacaktır, Kavala, Gezi davasında beraat ettiği gün gözaltına alınarak, daha önce tahliye edildiği 15 Temmuz dosyasından tutuklanmıştı. Bu tutuklamaya, ABD’li Henry Barkey ile 15 Temmuz döneminde telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal vermesi gerekçe gösterilmişti. Daha sonra bu dosyanın AİHM’nin ihlal kararı kapsamında olduğu anlaşılmış, aynı gerekçeyle Kavala, “casusluk” suçlamasıyla tutuklanmıştı. 15 Temmuz dosyasından ise tahliye edilmişti. Kavala ve Barkey hakkında hiçbir yeni kanıt olmadan, yeni suçlamayla, “casusluk” suçundan dava açılmıştı. 30. Ağır Ceza Mahkemesi, bu davayı da Gezi davasıyla birleştirmişti. Çarşı davasının da eklenmesiyle, Gezi davası, 52 sanıklı geniş bir torba davaya dönüşecek. Belli ki daha önce verilen iki beraat kararını etkisiz kılacak, farklı bir yargılama yürütülmesi temel amaç.
AİHM kararı nasıl yok sayılır?
Ancak mahkemenin önündeki tek engel aynı davada daha önce iki kez beraat kararı verilmesi değil. AİHM’nin de davanın tek tutuklu sanığı Kavala için verdiği, Gezi davasını da kapsayan, ağır bir hak ihlali kararı var. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, bu kararın uygulanması için Türkiye’ye yaptığı, “Kavala’yı derhal serbest bırakın” çağrıları var.
Mahkeme, tek amacı zaman kazanmak olacak ki Bakanlar Komitesi’ni de oyalayabilmek için duruşmada AİHM kararını da uygulanmış saydı.
Bunu da şöyle açıkladı:
“Yapılan incelemede; AİHM'in anılan kararının konusunun İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin sanık hakkında 1 Kasım 2017 tarihli ve Türk Ceza Kanununun 309 ve 312. Maddeleri kapsamında vermiş olduğu tutuklama kararı olduğu anlaşılmıştır. Sanığın da söz konusu tutuklama kararı kapsamında yer alan suçlamalardan TCK 312 kapsamında 18 Şubat 2020, TCK 309 kapsamında ise 20 Mart 2020 tarihlerinde tahliye edildiği anlaşılmıştır. Sanığın mevcut tutukluluğunun ise İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğinin 9 Mart 2020 tarihli ve TCK 328. Maddesi kapsamında "askeri ve siyasi casusluk" suçlamasına dayandığı görülmektedir. Şu halde sanığın mevcut tutukluluğu hakkında verilmiş bir AİHM kararı bulunmadığı, AİHM'in 10 Aralık 2019 tarihli kararı kapsamında ise sanığın zaten tahliye edilmiş olduğu anlaşıldığından ve sanığın mevcut tutukluluğu açısından yerine getirilecek bir AİHM kararı bulunmaması karşısında; tutukluluk durumu ile ilgili olarak mahkemece yapılan son tarihli değerlendirmeden bu yana hukuki durumda değişiklik olmaması da gözetilerek sanık Mehmet Osman KAVALA'nın TUTUKLULUK HÂLİNİN DEVAMINA…”
Aşama aşama uygulandı
Mahkemenin sözünü ettiği “tahliye” tarihinde, Kavala, Gezi davasından beraat etti. Bugün yeniden hakim karşısına çıktığı davadan. Aynı gün gözaltına alınıp, tek bir yeni delil olmadan tutuklandı. Mahkemenin sözünü ettiği ikinci tahliye tarihi de o tutuklama kararına yönelik. Bu karar da tek bir yeni delil olmadan, aynı kanıtlarla Kavala hakkında “Casusluk” suçundan verilen tutuklama kararından sonra verildi. Suçlamanın değiştirilmesinin tek nedeni zaten AİHM kararı kapsamında kalan bir suçtan tutuklandığının fark edilmesiydi.
Kavala planı
Akıl almaz bu yöntem şimdi mahkeme kararına, “Zaten AİHM kararına konu suçlardan tahliye oldu, casusluk yeni bir suçlama” diye yansıtılıyor. Üstelik bu kararın başına da AİHM kararının uygulanmasının zorunlu olduğu, anayasanın 90. Maddesine göre AİHM kararının kanunların üzerinde bulunduğu yazılıyor. Kavala’nın içeride tutulmasına yönelik planlama, AİHM kararının uygulanması olarak sunuluyor.
Karşı oyda da vurgu yok
Mahkemenin bire karşı iki oyla olduğu kararla Kavala yine cezaevinde kaldı. Karara muhalif kalan üye de AİHM kararının aslında uygulanmadığını söylemiyor. Karşı üye, toplanan delillerin yeterli olduğunu belirterek, karakola imza verme şartıyla tahliye edilebileceğini söylüyor. Elbette böyle bir ortamda yine de cesaret gerektiren bir karar. Ancak Kavala’nın, tarihe geçecek bir yöntemle 3,5 yıldır cezaevinde tutulmasını değiştirmiyor.