Piyasalarda ayı döneminin bittiği özellikle gelişen piyasalarda alım vaktinin geldiği iddialarına rağmen gelen kötü veriler, sokak protestoları, dev bütçe açıkları ve işsizlik, reel ekonomide toparlanmanın kolay olmadığına işaret. Pimi çekilmemiş bomba eski Demir Perde ülkelerinde büyüyor.
‘Dipteki hisseler için alım zamanı’
‘Döviz ve faizden yararlanın, hisseleri düşünün’
1950'lerde ABD'ye karşı ikinci süper güç olarak ortaya çıkan SSCB'nin destekçileri olarak "Demir Perde" ismiyle anılmaya başlayan ve yıllarca kapalı ekonomik modellerle yaşamış olan eski Doğu Bloku ülkeleri için kriz, üstelik de "küresel kriz" daha önce hiç deneyimlenmemiş bir olgu. Tıpkı Çin gibi serbest piyasaya geçişle hızlı bir büyüme süreci gören ve yatırımcıların gözdesi haline gelen eski Demir Perde ülkeleri, bugün topun ağzında. Üstelik AB'nin bu ülkelere yardım elini uzatmaması halinde Demir Perde döneminin yeniden başlayacağı tartışmaları da gündemde.
Referans gazetesinin haberine göre, son bir haftadır ise piyasalarda şaşırtıcı bir iyimserlik havası var ve ünlü yatırımcılar "kriz bitti gelişen piyasalarda alıma başlayın" çağrıları yapmaya başladı. Hatta kimi uzmanlar alıma geçmek için iyi haberler gelmesi gerekmediğini iddia etti. Eski Demir Perde ülkelerinin hem ekonomik verileri, hem bütçeleri, hem de sokaklara yansıyan halk protestoları piyasalardaki iyimserliğin mantığını tartışmaya açar nitelikte. Daha önceki hafta yüzde 36'sı yeni devletleştirilen Citigroup ile HSBC'den bu hafta içinde gelen "iyiyiz" sinyalleri ile şubat perakende satışlarındaki yüzde 0,7'lik yükselişi belki de fazla "abartan" piyasalarda öyle bir alım dalgası başladı ki, ayı piyasasının sonuna gelindiği, dibin görüldüğü hatta alıma geçmek için bundan daha iyi bir fırsat olmayacağı konuşulmaya başlandı. Newsweek dergisi kapağına "Ayılara inanma, satın almaya başla" diye kocaman harflerle yazarken, gelişmekte olan piyasalardaki yatırımları ile tanınan ünlü fon yöneticisi Mark Mobius da gelişmekte olan piyasaların 2009 sona ermeden toparlanmaya başlayacağını iddia etti. Hatta Mısır ile Türkiye'yi ilk alıma geçilmesi gereken piyasaların başında gösterdi. Ancak tüm bu iyimserliğe rağmen gelişmekte olan piyasalardan hiç de iyi sinyaller gelmiyor. Pimi çekilmemiş en kritik bomba ise bir dönemin Demir Perde ülkeleriyken 2004'de AB'li olarak serbest piyasa oyuncusu haline gelen Doğu Avrupa ülkeleri.
Boş tencereler yollarda, piyasa yükselse ne olur
Sanayi üretimleri çakılıyor, bütçe dengeleri yara alıyor, halk bir zamanlar Susurluk skandalı patlak verdiğinde Türk halkının en popüler protesto aracına dönüşen boş tencerelerle sokaklara çıkıyor. Ukrayna'da "boş tencerelerin yürüyüşü" isimli sokak protestoları düzenleniyor, akıllı girişimciler hükümetin, tıpkı Türkiye'de Başbakan Erdoğan'ın "teğet" tanımlamasına benzer, açıklamalarını tişörtlerin üstüne basıyor. İrlanda'da "Bu hükümeti kovun" yazılı pankartlar taşıyan kadınlar sokakları dolduruyor, Polonya'da işinden olan 3 bin işçi hükümete istifa çağrısı yapıyor. Bu şartlar altında ise piyaslarda alım vakti olsa da olmasa da, spekülatörler gaza bassa da basmasa da reel ekonomideki toparlanma çok kolay olmayacak gibi görünüyor.
İzlanda'dan sonra Avrupa'da 2 ülke daha iflas tehlikesi altında; Ukrayna ve Letonya. İki ülke de IMF ile anlaşmaları gereği gerekli bütçe açığı kriterlerini sağlayamaz ve anlaştıkları kredileri alamazlarsa iflas etme ihtimalleri var. Bunu, ülkelerin iflas sigortası olarak görülen CDS tahvilleri ile gösterge ABD Hazine tahvilleri arasındaki spread farklarında yaklaşık 3 bin puana varan açılmadan da görmek mümkün. Para biriminde sert kan kaybı yaşayan Macaristan'dan, para birimini korumak için merkez bankası rezervlerinin neredeyse 5'te 1'inin harcandığı Letonya'ya, ekonomik büyümesi bir çeyreklik dönem içinde yüzde 9,2'den yüzde 2,9'a kadar düşen Romanya'ya ve eylülden bu yana para birimi zlotinin yüzde 40 civarında kan kaybettiği Polonya'ya kadar Doğu Avrupa ve eski demir perde ekonomilerinde kazanlar kaynıyor.
GSYİH Türkiye'nin de dahil olduğu bölgede yüzde 3,5 düşülecek
Doğu Avrupa'da kaç ülkenin iflas edeceği tartışılırken bir yandan da bu bölgedeki yatırımları yüzünden en fazla zora girecek olan Avusturya bankacılık sektörünün geleceğine ilişkin endişeler artıyor. Royal Bank of Scotland'ın gelişmekte olan piyasalar birimi başkanı Timothy Ash'e göre Doğu Avrupa bu sene resesyona girecek ve bütçelerinde ciddi yaralar açılacak. Bloomberg'e konuşan Ash, bölgede Rusya ve Türkiye de dahil edildiğinde toplam Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'daki düşüşün yüzde 3,5 olacağını öngörüyor. Doğu Avrupa bölgesinde değerlendirildiğinde bölge ekonomisinin yüzde 20'sini oluşturan Türkiye ve Polonya'nın sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 0,5 daralacağını belirten Ash'in göreceli olarak tek iyimser olduğu ekonomi ise yüzde 0,5 büyümesini beklediği Çek Cumhuriyeti. Ayrıca Doğu Avrupa'da bütçe açığının krize karşı artan harcama planları, para birimlerinin desteklemek için yapılann müdahalelerin ülke merkez bankalarına bindirdiği yükle birlikte toplam GSYİH'nın yüzde 2,9'larına kadar fırlaması da bekleniyor. Bu oran geçen sene yüzde 0,9 düzeyindeydi. Bölgenin bu açığını finanse etmesi içinse en az 50 milyar dolara ihtiyacı olduğu düşünülüyor.
Gelişmekte Olan Piyasalara saldırmak mazoşitlik olur
Birçok analist hisse fiyatlarında son bir kaç haftadır yaşanan toparlanmalardan korkuyor ve tam 16 aydır devam eden ayı piyasasında yeniden sert bir satış dalgasının yaşanabileceğini düşünüyor. Kimileri ise çıkışın kısa ömürlü olacağını savunuyor. Ekonomist Atilla Yeşilada'ya göre Wall Street yılbaşı sonrası yaşadığı kaybın yüzde 25'ini bu çıkışla toparlayabilir ancak sonrasında yeni düşüşler kaçınılmaz çünkü ayı piyasası henüz bitmiş değil. 4Cast Gelişmekte Olan Piyasalar analisti Nicholas Kennedy'ye göre de gelişen piyasalarda şu anda alıma geçmek "Mazoşist bir egzersiz"den öteye gitmez. Kennedy'ye göre; şu anda Mobius'un önerdiği gibi gelişmekte olan piyasalarda alıma geçmek pratikte sadece analizlere dayanarak yapılması imkansız bir şey. "Bunun için de bolca şansa ihtiyacınız var" diyen Kennedy, piyasalarda alım vakti geldi demek için 5 yılın iyi bir süre olduğuna vurgu yaptı. "Mobius'un zaman çerçevesi piyasaların genel haline bakılırsa sanırım biraz esnek" diyen Kennedy, yine de gelişmekte olan piyasaların gelişmiş piyasalardan daha hızlı toparlanacağı fikrini destekliyor.
Hem gelişmekte olan piyasalarda hem de ABD'de reel ekonomiye ilişkin halen kötümser olduğunu vurgulayan Kennedy, girilecek resesyon sürecinin W ya da L şeklinde olup olmayacağının belirsiz olduğunu söyledi. ABD'de emlak sektörünün dip yaptığı gibi bir işaret tam olarak gelmeden, piyasalarda alıma geçmenin ancak bir "yangın söndürme tatbikatı" olacağını vurgulayan Kennedy, bu nedenle şimdilik piyasalara geri dönmek için küresel yatırımcıyı teşvik edecek çok az gelişmenin görüldüğünü ve önümüzdeki 3 ila 6 ay içerisinde piyasalarda yeni baskıların artacağını iddia ediyor. S&P 500 endeksinin 600 puana, Dow Jones'un ise 6 bin puanın altına inmesinin mümkün olduğunu söyleyen Kennedy'ye göre, IMKB de 30 bin puanın altı ile halen "ayı" görünüyor ve sürdürülebilir bir trend değişiminden bahsedebilmek için bunun ocak ayındaki 37 bin 500 seviyelerine yeniden yükselmesi gerekiyor.
Ülkelerin durumu nedir?
POLONYA: Zlotiyi bu hafta İsviçre Merkez Bankası kurtardı. Demir Perde ülkelerinden Polonya'nın ekonomi modeli de SSCB'den ihraç edilmiş, merkezi planlamaya ve kamu sektörüne dayalı bir politika izlenmeye başlamıştı. Özel sektörün tasviyesi ile sanayi devletleştirildi. 80'li yıllara gelindiğinde ise 50 milyar dolara yakın bir dış borca saplanan Polonya'da bu kez komünist ekonomiden pazar ekonomisine geçiş tartışılmaya başlandı. 1989'daki seçimlerin ardından pazar ekonomisine ilk adımını atan Polonya, serbest piyasa ekonomisine gerçek anlamda 2004 yılında AB üyesi olunca adım attı. 1989 öncesi dış ticaretinin yüzde 64'ünü sosyalist ülkelerle yapan Polonya, AB'ye üye olduğu ilk yıl yüzde 5,4 büyüdü. Son 1 yıldır ise Polonya, SSCB dönemi ekonomi modelinin son dönemlerinden de zor bir sürece girdi.
Polonya'da para birimi geçen ay içinde 5 yılın dibini gördü. Bu cuma ise İsviçre Merkez Bankası'nın para birimi frankı devalüe edeceği açıklamaları sayesinde yatırımcı çekme şansı artan zloti, euro karşısında son 5 ay içindeki en iyi haftalık çıkışını yakaladı. Polonya şu sıralar euroya 2012'ye kadar hızlı geçiş yapabilmek için bastırıyor. Çünkü euro üzerinden olan borçlar gittikçe artıyor ve euroya geçiş istikrar için fırsat anlamına geliyor. Polonya'da sanayi üretimi ocak ayında yüzde 11,7 civarında çakıldı. 2008'in son çeyreğinde ise ülkede ekonomik büyüme yüzde 1 ile son 10 yılın en kötü seviyesine inmişti. Üretim ise son 17 yılın dibinde.
MACARİSTAN: Euro'ya geçiş en iyi ihtimalle 2014'ü bulur. Macaristan, demir perde ülkeleri arasında komünist ekonomik rejimin en hafif uygulandığı, özel mülkiyete izin verildiği tek ülke olarak biliniyor. 1980'li yılların sonlarına doğru serbest piyasa ekonomisine geçiş yönünde yapılan reformların ardından ülke, 1990 yılında serbest piyasaya geçmişti. 2004 yılında AB üyesi olan Macaristan, krizin patlak vermesinin ardından geçen sene IMF'den 15.7 milyar dolarlık aldığı yardımla gündeme geldi. Ancak yüksek cari açık sorunu ortadan kalkmadı. Büyüme beklentilerini ise yüzde 3,5 ile "resesyon" denebilecek bir seviyeye çekti. Sanayi üretimi 1991 yılından bu yanaki en hızlı düşüşünü yaşıyor. Yeni vergi indirimi planları da yolda. Üretimin aralık ayında yüzde 23,3 oranında çakıldığı Macar ekonomisinin bu yıl yüzde 3,5 civarında daralması bekleniyor. Kriz öncesinde forint euro karşısında 250-260 puan civarında iken bu oran 308,9 seviyelerine kadar düştü. Para biriminde son dönemde yaşanan kayıplar karşısında Macaristan da Polonya gibi çareyi bir an önce euroya geçmekte görüyor. Ancak en iyi ihtimalle bile beklenti Euro Bölgesi'ne katılımın 2012 ila 2014 yılları arasında olacağı yönünde. Brüksel zirvesinde Doğu Avrupa için önerdiği 190 milyar euroluk fon talebi AB'li yetkililer tarafında reddedilince Demir Perde'nin yeniden açılacağı iddiasını ortaya atan da Macaristan Başbakanı Ferenc Gyurcsany olmuştu.
ROMANYA: IMF'nin yardımı 7 ila 19 milyar dolar arasında olabilir. En az 4 ila 6 milyar euro arasında bir finansman desteğine ihtiyacı olduğu iddia edilen Romanya'nın para birimi lev 2008'de yüzde 20 kan kaybetti. 2005'ten 2008 sonlarına kadar 1 euro 3,5 lev ile 3,7 lev arasında işlem görürken, Aralık 2008'de bu oran 3,9 levin üzerine fırladı. Bu yılın ocak ayındaki kayıp ise her zamankinden sert oldu ve lev euro karşısında 4,3 seviyesine kadar düştü. Özellikle ucuz işgücü avantajı ile bir dönem Batılı otomotivcilerin gözdesi olan Romanya, bu şirketlerin zarar üstüne zarar yazmasından dolaylı olarak etkilendi ve sektör genelinde işten çıkarmalar hızlandı. Ülkede işsizlik oranı sadece sene başından beri bile yüzde 5'in üzerinde artmış durumda. 1971 yılında IMF'ye üye olan Romanya'nın dış borcu 1981 yılında 15 milyar doları aşmıştı. 1990'da yapılan ilk serbest seçimler sonrasında serbest piyasa ekonomisi uygulaması da start aldı. 2007 yılında AB üyeliğine alınan Romanya'da ekonominin bu yıl en az yüzde 1 çakılması bekleniyor. IMF'den yardım isteyen üçüncü Doğu Avrupa ülkesi olan Romanya'ya düşecek payın ise 7,4 milyar dolar ile 19 milyar dolar arasında bir rakam olması bekleniyor.