"Ailecek yeterince gıda ve suyumuzun olduğundan emin olduk. Sonra evimizin en güvenli yerinde oturup eski güzel anılardan konuşmaya başladık. Çünkü en çok gülmeye ihtiyacımız var."
"Her gece bize sahur saatini hatırlatan davulcular oldu Gazze'de. Biz davul sesi beklerken çok daha yakınımıza düşmeye başlayan bombaların sesini duyduk."
Bunlar, 3 gündür İsrail'in bombardımanı altındaki Gazzelilerin anlattıklarından sadece bir kısmı...
İsrail'in Pazartesi akşamından bu yana hava saldırıları düzenlediği Gazze, dünyada nüfusun en yoğun olduğu bölgelerden biri.
365 kilometrekarelik alanda 2 milyondan fazla Filistinli yaşıyor. Yani kilometrekare başına yaklaşık 5 bin 500 kişi düşüyor.
Bu nüfus yoğunluğunun olduğu bir bölgeye düşen bombaların ya da füzelerin de, hedefin dışında çok sayıda kişiyi etkileme ihtimali bir hayli yüksek.
Gazze'de yaşayanların çoğu, İsrail'in bu durumu bildiğinin farkında. Hedefin açıklanan isimler olmadığına, sivillerin öldürülmesi için bilinçli olarak bu bombardımanın yapıldığına inanıyorlar.
Pazartesi gününden bu yana devam eden saldırıların hedefi olan Beyt Hanun, Gazze Şeridi'nin kuzeydoğusunda, İsrail sınırına yakın bölgede. Her an vurulma korkusu yaşadığını anlatan Omar Alrabi de Beyt Hanun'a yaklaşık 7 kilometre mesafedeki Gazze Şehri'nde.
https://www.youtube.com/watch?v=GqgiMcaRPaM&t=1s&ab_channel=BBCNewsT%C3%BCrk%C3%A7e
Omar ilk bombardıman seslerini arkadaşlarıyla iftar için buluştuklarında duymuş:
"Bir dakika sessizlik oluyor, sonra bir saniye içinde yeniden bombaları duymaya başlıyoruz.
"İftar Pazartesi günü 19.28'deydi. Daha iftar yapacağımız yere yürürken, saat 18.00 sıralarında ilk bombanın düştüğünü duyduk. Çok büyüyeceğini düşünmedik ancak bombardıman kesilmedi. Bir yerden sonra durup haberleri takip etmeye başladık.
"Sonra sokakta yanımızdan geçenler bizi uyardı, bu iş büyüyor, sokaklardaki sivilleri vuruyorlar, evinize dönün dediler. O sırada iftar saati yaklaşmıştı, birlikte son bir kez daha iftar yapalım dedik. Orucumuzu açtıktan hemen sonra dağıldık."
https://twitter.com/bbcturkce/status/1392136177168306177?s=20
Gazze'de tüm pencereler yarı açık
24 yaşındaki Omar, Gazze'de annesi, babası ve 27 yaşındaki ablasıyla birlikte yaşıyor.
"Evde bekliyoruz. Dışarı çıksak daha mı güvenlidir diyoruz, sonra evimizin daha güvenli olduğuna karar verip beklemeye devam ediyoruz. Camları açmak zorundayız, açmazsak bombardımanda basıncın etkisiyle patlar. Ama çok da açamıyoruz çünkü patlama sesleri çok yüksek… Hafif aralayıp bekliyoruz. Bu bizim alışkın olduğumuz bir şey, her bombardımanda aynı şeyi yapıp ailecek oturup plan yapıyoruz."
Gazze şehrine 7 kilometre mesafede, İsrail sınırında yaşayan Hasan Caber ve ailesinin de bombardımanı duyduğu anda yaptığı ilk şey, pencereleri açmak olmuş:
"Bunun geleceğini tahmin ediyordum ama ne zaman olacağını bilmiyordum. İlk füzenin düştüğünü duyduğumda dışardaydım, koşarak eve, ailemin yanına gittim. Hemen tüm pencereleri araladık. Sonra yeterince su ve yiyeceğimiz var mı diye baktık çünkü genelde en az bir hafta sürüyor. Ve Gazze'de güvenli bir yer olmadığına karar verip evimizin en güvenli odasında oturup beklemeye başladık. Bu telaş içinde çocuklarımı cesur olmaları konusunda ikna etmek de benim görevim."
'Evin en güvenli yerinde oturup güzel anılarımızı hatırlıyoruz'
Said Şuayb, Filistinli mültecilerin kaldığı Bureij Kampı'nda eşi, oğlu, anne-babası ve kardeşleriyle birlikte 12 kişilik ailesiyle yaşıyor.
Bureij Kampı da pazartesiden bu yana süren İsrail hava saldırılarının hedefi oldu.
Pazartesi akşamı ilk bombanın düştüğünü duyduğunda evinde olan 29 yaşındaki Şuayb, ilk olarak eşi ve oğlunu güvenli bir yere götürmeyi düşündü. Ancak bir süre sonra Gazze'de güvenli bir yerin olmadığına ve evde kalmaya karar verdi.
Ailecek oturup iftar saatinin gelmesini beklediler. Bu sırada hep "Belki güvenli bir yer vardır" diye düşündüğünü anlatıyor Şuayb.
"Var mı?" diye sorduğumda gülüyor:
"Daha önce söylediğim gibi, Gazze'de şu an güvenli bir yer yok. Evde oturup dua ediyoruz."
Gülmek, Gazze'deki birçok kişi için şu an yapılabilecek en iyi şey gibi gözüküyor.
Hasan Caber ve ailesi de, son 3 günü evlerinin en güvenli yerinde eski anıları konuşup gülerek geçirdi:
"Savaş zamanlarında daha fazla gülmeye ihtiyacımız var. Böyle zamanlarda beni güldürecek, cesaretlendirecek birilerine ihtiyaç duyuyorum. Kendi ihtiyacını duyduğum şeyi aileme vermeye çalışıyorum. İlk geceden beri oturduğumuz odada iki oğlum ve bir kızıma çocukluklarıyla ilgili hikayeler anlatıyorum. Bir oğlumun ilk otobüse binişi çok komikti, onu hatırlayıp eşimle güldük. Sonra çocuklara anlattık. Güzel anılar… Sonra birden durup dua etmeye başlıyoruz. Yoruluyoruz ama uyuyamıyoruz.
"İlk gece sahurdan sonra 2 saat uyuyabildik. Anılardan konuşurken bir bomba sesi daha geliyor. Sonra suyumuzun bittiğini fark ediyoruz. Dışarı su almaya çıkmamız gerekiyor, çıkıyorum ama geri dönüp dönemeyeceğimi bilmiyorum. Ama hayat devam ediyor, çıkmam lazım. Bazen oğlum ısrar ediyor, o gidiyor ama onun da dönüp dönmeyeceğini bilmiyorum. Ama gidiyor… Yarın markette ihtiyacımız olan şeyleri ya da su bulup bulamayacağımızı da bilmiyoruz çünkü."
Hasan Caber 58 yaşında bir Gazzeli, çocukları 20'li yaşlarında. Daha önce defalarca bombardıman altında kaldılar ama Caber, her seferinde bir önceki deneyimi unuttuklarını, çünkü normal hayata dönmek için unutmanın en iyi yöntem olduğunu söylüyor:
"İsrailliler bir şeyi, bir bölgeyi ya da grubu hedeflediyse onu yok eder. O yüzden İsrail'in hava saldırısı başladığı anda birden her şey tersine döner ve çok tehlikeli bir hal alır. Güvende olma hissinizi, birileriyle yaptığınız planları, sevdiklerinizle iletişimi, markete gitme özgürlüğünüzü bile kaybedersiniz.
"Bir yandan da hâlâ çalışmak ve aileme bakmak zorundayım. O yüzden yeterince suyumuz ve en temel ihtiyaçlarımızın olduğundan emin olmalıyım. Bu günlük hayatın akışında çok basit ve normal bir şey ama bombardımanda çok zorlaşıyor. Tek düşündüğümüz tüm bunları yaparken hayatta kalabilmek oluyor."
'Bu telefon konuşması her an kesilebilir, yaşadığım bina vurulabilir'
Ailesinin yanındayken ulaştığımız Şuayb, her bir bomba sesinde yeniden korktuğunu, yeniden güvenli bir yer düşündüğünü ama her seferinde bir kez daha çaresizlik hissiyle evinde kaldığını söylüyor:
"Sizinle konuşurken bombalar düşüyor, konuşmamız her an kesilebilir."
Bunu, iki gündür Gazzelilerle yaptığım konuşmalarda ilk kez duymuyorum.
"Aralıksız bir can korkusuyla yaşıyoruz. Bir dakika sonra ne olacağını bilmiyoruz, bir dakika sonra evim vurulur mu, hayatta kalır mıyım, sizinle bu konuşmayı vedalaşarak bitirebilecek miyim bilmiyorum."
Omar Alrabi telefonda bunları anlatırken arkadan bombaların sesi geliyor. Bir an bomba sesi duyuluyor, hemen ardından kuş sesleri, sonra bir bomba sesi daha…
"Şu anki durum bizi inanılmaz bir baskı altında bırakıyor. En kötü olasılık sürekli beynimde çınlıyor. Ailemi görüyorum ama arkadaşlarım, akrabalarım iyi mi bilmiyorum. Binamız vurulursa nereden çıkabiliriz ve ne tarafa koşmalıyız. Bu konuda deneyimimiz de var ama yine de her ihtimali bir kez daha gözden geçiriyoruz.
"Daha önce çok kez İsrail saldırısı oldu, benim için en kötüsü 2012'dekiydi. Çünkü Gazze'de değildim. Eğitimim için bir dönem yurt dışına çıkmıştım. Ailem için o kadar kaygılandım ki… Şimdi birlikte olduğumuza şükrediyorum."
Konuşmak üzere sözleştiğimiz bir başka aile, Beyt Hanun'dan al Masri ailesi ise henüz konuşamadan ailelerinden 5 çocuğu birden kaybettiklerini söyledi.
Aileleri tarlada çalışırken kardeşlerin ve kuzenlerin oynamaya devam ettiği alana düşen füze, yaşları 2 ile 11 arasında değişen 5 çocuğun ve 20 yaşındaki kuzenlerinin yaşamlarını yitirmelerine yol açmış.
'Bomba düşerken düşünecek vakit olmuyor'
Gazzelilerin çoğu en büyükleri 2009, 2012 ve 2014'te olmak üzere İsrail bombardımanlarına daha önce de tanık oldu.
Bazı Gazzeliler bu nedenle bombardımanın yaklaştığını hissettiklerinde nereye kaçabileceklerini planlamış.
Ancak Said Şuayb, bu planların gerçekleşebileceğine inanmıyor:
"Bomba düşerken düşünecek vaktiniz olmuyor. İstediğiniz kadar plan yapın, sadece çocuklarınız kapıp koşturuyorsunuz."
Bu kez Gazzelileri daha da kaygılandıran bir başka gelişme de yaşandı.
Ulaştığımız Gazzeliler, 2014'ten bu yana İsrail'in önce "drone füze" adını verdiği çok küçük ölçekli, zarar verebilen füzelerini fırlattığını; böylece onların düştüğü yerlere bir süre sonra çok daha büyük bir saldırının geleceğini bildiklerini ve hazırlandıklarını anlatıyor:
"2014'teki büyük operasyondan bu yana, bir binaya önce bu küçük, etkisiz füzeler düşüyor. Minimum hasar veriyor ama o binadakiler hızla dışarı çıkıyor. O zamandan beri ilk kez bunu yapmadılar, doğrudan bombardıman başlattılar. Kimsenin kaçacak vakti olmadı. Bu durum çok tehlikeli, sokaklarda yürürken veya evimizde otururken, uyurken, birkaç saniye içinde hedef olup ölebiliriz. Dürüst olmak gerekirse bu bombardımanın kısa zamanda sona ereceğine kimse inanmıyor."
https://twitter.com/bbcturkce/status/1392136177168306177?s=20
'Tek yaptığımız korna sesini beklemek ve haberleri takip etmek'
Daha önceden olduğu gibi önce uyarı atışının yapılmaması en çok da temiz suya ihtiyaç duyulan saatlerde Gazzelileri korkutuyor.
Gazze'de nüfusun neredeyse tamamının temiz suya düzenli erişimi yok. Araçlarla temiz su bidonları dağıtılıyor, Filistinliler su için kuyruğa girmek zorunda.
Elektrik de günün 8 saati veriliyor. Omar, Ramazan ayı nedeniyle bu sürenin biraz daha uzatıldığını söylüyor:
"Su zaten sürekli devam eden bir kriz. Araçlar gelip korna çalıyor, biz de bidonlarımızı alıp aşağı iniyoruz, bazen sohbet ediyoruz ya da sıra bekliyoruz. Ama 2 gündür koşarak inip 5 dakika içinde suyu alıp eve dönmeye çalışıyoruz. Sokakta her an vurulabiliriz ama bu da su, hayatta kalmak için suya da ihtiyacımız var.
"Elektrik de her akşam 10'da geliyor ve sahura kadar oluyor. Salı gecesi elektrik motoruna yakın bir yer vurulduğu için daha geç geldi. Ama onun da ne zaman geleceği her zaman kesin olmadığı için alışkınız."
Şuayb da benzer şekilde tüm gün aile olarak sosyal medya üzerinden bombaların ne kadar yakınlaştığını takip ettiklerini, evdeki çocukların da kendilerine durmadan bunu sorduğunu anlatıyor.