Gündem

Gazeteciliğin 'özel sektör'ü olur mu?

İletişim akademisyenleri yorumladı

18 Haziran 2020 11:59

Habertürk TV’de, HDP’nin “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü”nün ele alındığı programda moderatör Didem Arslan Yılmaz'ın "Özel bir sektörüz. Bu bir tercihtir” sözlerini iletişim akademisyenleri değerlendirdi. 

Türkiye'nin Nabzı programında avukat Salim Şen'in “Ne manidardır yıllardır HDP konuşulur, hiçbir mecrada HDP gelip kendisini savunamaz ama legaldir. Meclis’te grup toplantısı yapar. Meclis kürsüsünden daha kutsal bir yer var mıdır?” sorusuna sunucu Didem Arslan Yılmaz'ın “Salim Bey burası bir kamu televizyonu değil. Özel bir sektörüz. Bu bir tercihtir” yanıtı gazetecilik tartışmasını yeniden başlattı. 

İletişim akademisyenleri Can Ertuna, Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ve Prof. Dr. Çiler Dursun, Bianet'ten Evrim Kepenek'e  'Gazeteciliğin özel sektörü olur mu?" sorusunu yorumladı. 

''Bilgilendirme kamusal görev, Özel sektörü olmaz''

Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya Öğretim Üyesi Can Ertuna, şunları söyledi:

''Televizyonun, evrensel olarak, yazılı mecralara göre bilgiden çok kanaatlerin paylaşılmasına dönük sınırlamaları var; süre kısıtlaması, reyting kaygısı gibi... Ancak Türkiye'de bunun üzerine bir de "sakıncasız" kanaat üretme dayatması geliyor o günkü konjonktür neyse. 2015 yaz aylarına kadar "çözüm sürecini" HDP'li konuklarla konuşmak mümkünken, 7 Haziran seçimleriyle birlikte, iktidarın ittifak seçeneklerini yeniden düzenleyip, HDP'yi "terör" parantezine alması ve bu partinin temsilcilerine ekranda yer verilmemesi gibi...

Artık otosansür neredeyse otomatik hale geldiği için de, muhalif olsa dahi, iktidarın onay süzgecinden geçmiş oldukça sığ bir konuk havuzu içinde saatler doldurulmaya çalışılıyor. Kanallar arasında, dönem dönem ince ayar farkları olsa da herkesin gözü bir diğerinde. Bu yüzden bazı küçük farklar dışında, aslında doğası gereği rekabet halinde olması beklenen kanallar içerik ve konuk açısından bir yenilik sağlayamıyor.''

''Kimse gazetecilik yaparken söz hakkı verdiği kişinin görüş ya da politikasını kabul etmek zorunda değil, ancak halkın doğru bilgilenmesini sağlamak bir kamusal görev. Özel bir medya kuruluşunda çalışmak da sizi bu görevden bağımsız kılmıyor. Yayın tercihlerinin bire bir iktidarın tercihleriyle belirlendiği ortamlarda evrensel değerler çerçevesinde bir gazetecilik faaliyetinden bahsetmek mümkün olamaz.''

 "Biz gazetecilik yapmıyoruz demek istendi"

Prof. Dr. Yasemin Giritli-İnceoğlu ise Arslan-Yılmaz'ın "özel bir sektörüz" açıklamasının sorunlu olduğunu söyleyerek şu açıklamaları yaptı:

''Özel TV kanalı ticari bir işletmedir ama haberi "meta", vatandaşı da "haber tüketicisi" olarak göremezsiniz, eğer gazetecilik yaptığınızı iddia ediyorsanız var olma nedeniniz kamunun bilgi edinme hakkına hizmet ettiğiniz içindir, bu işlevi yerine getirebilmek için de sadakatle bağlı olunması gereken kişi yurttaştır, yurttaşı müşteri gibi algılamak son derece yanlış.

İster kamu ister özel TV kanalı olun her şekilde kamu hizmeti yerine getiriyorsunuz ki her durumda da gazeteciliğin evrensel ilkelerine uygun bir şekilde işinizi yapmak zorundasınız, aksi takdirde yapılan düzgün, etik gazetecilik değil başka bir şey oluyor. Gazetecilik insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur, tüm partilere programlarınızda yer verirken "HDP' ye yer vermeme tercihi" açıklaması biz gazetecilik yapmıyoruz, kimi tercih edersek ekranlara onu çıkarıyoruz demek oluyor.''

 ''Medyanın başında yatırım yapmış patron var''

"Özel bir sektörüz" açıklamasının "Patronun çıkarı aleyhine yayıncılık yaparsak, ayvayı sapıyla yer işimizden oluruz" anlamına geldiğini belirten Prof. Dr. Çiler Dursun da şu şekilde konuştu:

''Didem Aslan, "biz kamu televizyonu değil, özel sektörüz" diyor tam olarak. Özel sektör medyası olmak şu anlamlara geliyor:

Medya kuruluşunun bir sahiplik yapısı var, yatırım yapmış bir patron var.

Bu patron, medya dışında başka bankacılık, madencilik, turizm, inşaat vb. sektörlerde de faaliyetlerde bulunuyor ve sektörel çıkarları söz konusu. Bu çıkarları kapitalist piyasa ekonomisinin görünmez işleyişinden daha çok, mevcut hükümetlerle kurduğu yakın ilişki sayesinde ayakta tutabilmektedir. Yakın ilişkiyi de sahip olduğu medya kuruluşları aracılığıyla siyasal iktidarlara sağladığı açık ve örtük desteklerle sürdürebilmektedir, yoksa bu ilişki tehlikeye girer.''