Müjdat Gezen ve Metin Akpınar'ın gazeteci Uğur Dündar'ın Halk TV'de sunduğu bir programda sarf ettikleri sözler nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eleştirilerine maruz kalmaları ve ardından haklarında soruşturma başlatılması, Türkiye'de sanatçıların iktidar tarafından hedef alınmaları tartışmalarını da bir kez daha gündeme taşıdı.
Akpınar'ın programdaki, "Polarizasyondan ve kargaşadan kurtulmamızın tek çaresi demokrasi diye düşünüyorum. Oraya ulaşabilirsek kavga dövüş olmaz, bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak, her faşizmin karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki de başka liderlerin yaşadığı kötü sonları yaşayabilir" sözlerini takiben Gezen de "Recep Tayyip Erdoğan, sen bizim vatanseverliğimizi sınayamazsın, haddini bil" ifadelerini kullanmıştı.
İkilinin bu sözleri üzerine konuşan Erdoğan, "İşte şimdi de yayın organları vasıtasıyla beni ipe götüreceklermiş. Bunu sanatçı görünümü altındaki müsveddeler yapıyorlar" çıkışında bulunmuş, soruşturma sonrası iki oyuncu adliyeye ifade vermek üzere çağırılmıştı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan ikiliye yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Sanatçılar haftada bir karakola gidip imza verecek.
Fatih Portakal da hedefteydi
Erdoğan'ın gündemle ilgili değerlendirmelerinde doğrudan isim vererek veya bir kişi ya da grubu kastederek eleştiride bulunması ve eleştirilerin hedefindeki isimler hakkında yasal işlem başlatılması yeni bir durum değil.
Örneğin Akpınar ve Gezen'den sadece bir hafta önce Erdoğan, gazeteci Fatih Portakal'ı da benzer bir şekilde eleştirmişti. Fox TV sunucusu Portakal'ın 10 Aralık tarihli ana haber bülteninde, toplumsal muhalefetin baskı altına alındığını ve hak aramak için barışçıl protestoların mümkün olamayacağını söylemesi üzerine Cumhurbaşkanı "Birileri çıkmış portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni" ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan'ın sözlerine yanıt vermeyi reddeden gazeteci kamuoyunun bir kesiminden tepki görmüş ve tehditlere maruz kalmıştı.
Sanatçılarla ilk sürtüşme değil
2013 yılının Mayıs ve Haziran aylarında yaşanan Gezi Parkı protestoları sırasında oyuncu Memet Ali Alabora, eylemlere desteği ve sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle Cumhurbaşkanı'nın eleştirileri oklarının hedefindeydi.
Erdoğan, eylemleri takiben düzenlediği "Milli İradeye Saygı" mitinglerinden birinde, "Taksim olaylarının başında sözüm ona bir sanatçı çıktı… Diyor ki 'Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş. Sen hâlâ anlamadın mı?' Eğer bu ülkede hukuk varsa sana bunun hesabını soracağız" demişti.
Daha sonra yurtdışına yerleşen Alabora hakkında bu yılın Aralık ayında yakalama kararı çıkarıldı.
Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın tutukluluğunda da benzer bir süreç yaşandı. Gezi Parkı soruşturmaları kapsamında kendisine "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlaması yöneltilerek Kasım 2017'de tutuklanan Kavala, bir söyleşide Erdoğan'ın kendisi için Macar asıllı hayırsever ve ismi sürekli komplo teorilerinde geçen George Soros'a atıfla, "Türkiye'nin Soros'u" ifadesini kullanmasının ardından tutuklandığını belirtmişti.
Bir başka örnekte de Ocak 2016'da Türkiye'nin güneydoğusundaki askeri operasyonlarla ilgili olarak Beyaz Show'da konuşan Ayşe Çelik'in "Çocuklar ölmesin" ifadesi sonrası Erdoğan programın yapımcısı ve sunucusu Beyazıt Öztürk hakkında açıklamalarda bulunmuştu. Programda yaşananlardan dolayı özür dilemesine karşın Öztürk hakkında "terör örgütü propagandası" yapmaktan soruşturma açılmış, ancak daha sonra takipsizlik kararı verilmişti.
2015 yılında yaşanan bir olayda bu sefer Erdoğan'ın hedefinde oyuncu Defne Halman vardı. Halman'ın bir konuşmasında "Rumelihisarı sahnesine mescit yapmak isteyenlere izin vermeyelim" demesi üzerine yanıt veren Cumhurbaşkanı, "Sanatçı olduğu iddiasındaki birileri çıkıyor 'Biz buraya mescit yaptırmayız, buna izin vermeyiz' diyor. Siz kimin bağından, kimi kovuyorsunuz. Orası zaten ibadet mekânı" sözleriyle tepki göstermişti.
Gazeteciler de hedefte
Cumhurbaşkanı'nın sözleri ile birlikte kamuoyunda uzun süren tartışmaların yaşandığı ve kimi zaman ardından soruşturma ve tutuklamalara sahne olan sürtüşmelerde bugüne kadar birçok gazetecinin ismi geçti.
Bu kişilerden son zamanlarda ismi sık sık gündeme gelenlerden biri de Can Dündar. 2015 yılında Cumhuriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Dündar, Türkiye'den Suriye'deki gruplara Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) güdümünde giderken yolda durdurulan ve içinde silah ve mühimmat bulunan tırları "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla manşete taşımıştı.
Devam eden süreçte hakkında soruşturma başlatılan gazeteci "siyasi ve askeri casusluk" suçlaması ile tutuklanmıştı. Cumhurbaşkanı, Dündar hakkında "Bu haberi yapan kişi, bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu" demişti. Sonrasında Anayasa Mahkemesi kararı ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalan Dündar Almanya'ya yerleşirken, hakkında yakalama kararı alındı ve kırmızı bülten çıkarıldı.
Türkiye ve Almanya vatandaşı ve Alman Die Weltgazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in de tutukluluğu sürecinde benzer bir durum yaşanmıştı. Yücel, yaptığı haberlerden dolayı 2017 yılının Şubat ayında tutuklanmış ve kendisine "terör örgütü propagandası" yapma suçu yöneltilmişti.
Tutukluluk süreci Türkiye ile Almanya arasında gerilim ve sürtüşme kaynağı haline gelen gazetecinin iadesi için Erdoğan, "Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla" ifadesini kullanmıştı. Cumhurbaşkanı ayrıca gazeteci için "Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan terörist" demişti. Yücel bu yılın Şubat ayında serbest kalarak Almanya'ya döndü.
The Economist dergisinin eski Türkiye muhabiri ve Habertürk ile Taraf gazetelerinin eski yazarlarından olan Amberin Zaman da Erdoğan'ın eleştirdiği gazetecilerden birisi olmuştu. Zaman, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi katıldığı bir programda "Yüzde 25-30'luk bir kitle hiçbir sorgulama yapmıyor" sözleri üzerine "Türkiye'de, bir Müslüman ülkesinde (bunu tersini) beklemek biraz zor değil mi? Neticede İslam merkezine bireyi değil, cemaati alan bir din" yorumunda bulunmuştu.
Erdoğan'ın Zaman'a yanıtı ise "Oradan da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış. Edepsiz bir kadın. Müslüman ülkede bunu beklemek zor değil mi diyor. Haddini bil haddini" şeklinde olmuştu.
Bu isimlerin yanı sıra, Nevşin Mengü, Nuray Mert, Bekir Coşkun gibi isimler de geçmişte Cumhurbaşkanı'nın eleştiri oklarının hedefinde yer aldı.