T24 - Ergenekon soruşturmasında bugün yaşanan hareketliliği ve emekli komutanların gözaltına alınmasını uzmanlar ve gazeteciler değerlendirdi. Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, "gelişmeler bence gördüğüm kadarıyla olumlu gelişmeler. Türkiye'de
demokrasi ve hukuk devletinin yerli yerine oturması açısından bu
önemli" dedi.
'Yaşananlar dönüm noktası'
Son gözaltılarla, Ergenekon soruşturmasında ve darbe iddialarında yeni bir aşamaya gelindiğini söyleyebilir miyiz?
Elbette... Hatırlarsak Egenekon davasının, darbe girişimlerine odaklandımasından itibaren, şöyle bir itiraz gündeme getiriliyordu: “İşbirliği yaptığı iddia edilen akademisyenler, yazarlar ve diğer siviler içeride, ama darbeyi fiilen yapabilecek olan, bu güce sahip olanlar dışarıda...” Bu kısmen haklı bir itirazdı. Bugün, emekli kuvvet komutanlarının gözaltına alınmasıyla bu itiraz ortadan kalktı.
Gözaltıların çapı ve yaygınlığına, gözaltına alınanların önem ve rütbelerine baktığımızda, 2003-2004 sürecinde darbe planları ile ilgili konuların ciddiye alındığını söyleyebiliriz. Bu nedenle son yaşananları bir eşik, bir dönüm noktası olarak görüyorum.
Alper Görmüş, 'Darbe günlükleri' haberi yayınlandığı sırada Nokta dergisinin yayın yönetmeliydi.
Son gözaltılar, Balyoz planıyla, yani nispeten daha erken tarihli iddialarla ilgili. Ama bunun Nokta dergisinde yayınlanan ‘Darbe Günlükleri’nden sonra yapılması gerekirdi. Nitekim Başbakan o dönemde savcıların gereğini yerine getireceklerini net bir biçimde belirtmişti. Buna rağmen savcılar harekete geçmedi.
Komutanların gözaltına alınmasını, belki de teşebbüse geçileceğine yönelik çok ciddi bulgulara ulaşıldığını gösteriyor. Bana sorarsanız teşebbüse geçilmesine dair bulgular da şart değildi. Fiilen adım atılmamış olsa da darbe planı yapmak da başlı başına bir suçtur.
Bir yıl kadar önce, yani darbe planlarının Ergenekon soruşturmasının özünü oluşturduğu zamandan itibaren, kimi hukukçular teşebbüse geçmeden sadece plan yapmanın suç olmayacağı argümanını savunuyorlar. Geçtiğimiz günlerde Deniz Baykal da benzer görüşü dile getirip, komutanların da herkes gibi ülke meselelerini görüşebileceklerini ve bunu anormal görmediğini söylemişti. Öyle anlaşılıyor ki, savcılar bu görüşe itibar etmiyor.
'Muhtemelen komutanların imzaları gerçek'
Kuvvet komutanlarının gözaltına alınmasını, savcıların çok ciddi delillere ulaşmalarına bağlamak spekülasyon mu olur?
Spekülasyon olmaz. Belli ki savcıların elinde suç delillileri var. Gözaltına alma ‘ciddi’ şüphe gerektirir, yoksa gözaltına alınamazlardı. Ayrıca bugün bazı askerler için arama kararı da çıkarıldı. Arama kararı için de mahkeme kararı gerekir. Bu, mahkemenin de iddiaları ciddiye aldığını gösteriyor.
Balyoz darbe planının altında kuvvet komutanlarının imzalarının olduğu söyleniyordu. Muhtemelen bu imzaların gerçek olduğu anlaşıldı ki, komutanlar gözaltına alındı.
'Süreci ancak darbe engeller ama...'
Bundan sonrası için ne öngörüyorsunuz?
Süreç devam edecek ve muhtemelen cezai sonuçlar üretecek. Bu ancak mevcut rejimin değişmesi yani bir darbe ile engellenebilir.
Sürece karşı çıkanlar bile ortada hiçbir şey olmadığını söylemiyor. Hukuki süreci sabote etmek, buna yeltenecek herhangi bir kurumu, altından kalkamayacağı bir şaibe altında bırakacaktır. Bu nedenle engelleyici bir müdahale beklemiyorum. Herkes, davanın sonucuna razı olacaktır. Ve ben sürecin sonunda cezai sonuçların ortaya çıkacağını tahmin ediyorum.
CNN TÜRK Haber Koordinatörü Yavuz Oğhan:
"Türkiye'nin son dönemdeki en önemli operasyonlarından biri. Bir dönemin kudretli generalleri gözaltına alınıyor. Önümüzü görmek için biraz zamana ihtiyaç var. Ortaya konulacak iddianameler ve deliller en önemli göstergeler olacak."
Hürriyet gazetesi yazarı Fatih Çekirge:
"Meslek hayatımda bu kadar geniş ölçekte, orgenerallerin, korgenerallerin vb. gözaltına alındığını görmedim. Olay 1. Ordu ve Harp Akademileri merkezinde dönüyor gibi görünüyor. Bence önümüzdeki dönemin en önemli sorusu şu: Balyoz planı 1. Ordu'daki hiyerarşik zincirin dışında bir hazırlık mıydı, yoksa başka bir boyutu mu vardı? Genelkurmay Başkanı Başbuğ da Balyoz Planı'yla ilgili olarak "lanetliyorum" demişti."
Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila:
"Balyoz darbe planı"nın altında imzası bulunduğu belirtilen dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın seminer faaliyetlerine atıfta bulunuluyor. Gözaltındaki iki kuvvet komutanı Fırtına ve Örnek, daha önce Ayışığı, Sarıkız, Eldiven darbe planı iddialarıyla ilgili ifade vermişlerdi. Ama anladığım kadarıyla bu apayrı bir soruşturma. Söz konusu seminere katılanlarla katılmayanları ayırmak lazım. Bugün gözaltına alınan isimler o seminere katılmışlardır, o yüzden gözaltındalar. Soruşturma, katıldığı iddia edilen subaylarla ilgili genişleyebilir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, konunun askeri savcılıkça da soruşturulduğunu açıklamıştı. Yani hem sivil hem askeri koldan iddialar soruşturuluyor."
Emekli Tuğgeneral Nejat Esen:
"Bu olayların iki önemli sonucu var. Birincisi, Türkiye gittikçe geriliyor. Ergenekon süreci geriyor ve Ergenekon soruşturması sürecinin sonlandırılmasında fayda var. İkincisi ise, Türk Silahlı Kuvvetleri açısından baktığınızda, Genelkurmay Başkanı zor durumdadır. Her ne kadar emekli dahi olsalar, bu gözaltılar TSK mensuplarını üzüyordur. Ancak bu olayların iç ve dış aktörleri var."
Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal:
"Bütün gözaltılar tabii olağanüstü gelişmeler. Kuvvet ve ordu komutanları gözaltına alınıyor. Bütün bunları bir yerde yerle yerine oturtabilmek için ta 28 Şubat 1997'ye dönmek lazım. 28 Şubat bir hükümeti devirdi biliyorsunuz. Erbakan hükümetini devirdi, arkadan partiyi kapattı, arkasından Erdoğan'ı hapse koyup siyaset yasağı koydu. Bundan sonra 2002 sonunda Erdoğan'ın partisi seçimleri kazanıp tek başına iktidara geldi. Bunun yarattığı tepkilerle 1. Ordu'da düğmeye basıldı. 1. Ordu'nun başında Çetin Doğan vardı.
Sonra da İbrahim Fırtına, Özden Örnek hepsinin adlarının geçtiği Balyoz Darbe Planı var. Arkasından bunun Taraf gazetesinde ayrıntılarıyla yayımlandığı ortada. Bu aynı isimleri biz 2003-2004 yılında Özden Örnek günlüklerinde yer alan Sarıkız, Ayışığı, Eldiven gibi darbe tertiplerinde de gördük. Bunlar konusunda herhangi bir kuşku yok. Hatta zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de bu konuda yalanlama yapmadı. Bunlara bakıldığında arkasında Şener Eruygur'un, Tolon Paşa'nın adı var.
Burada bütün bu darbe tertiplerinin bir yerde günışığına çıkması lazım ve bütün bu çerçevenin içinde ne olup bittiği, hangi darbe tertibinin nereye kadar gittiğinin hesabının yargı önünde sorulması ve aydınlatılması lazım. Demokrasi, hukuk devleti diyorsak bunun açığa çıkarılması ve sorumlularının yargı önünde bunun hesabını vermesi lazım. Bu gelişmeler bence gördüğüm kadarıyla olumlu gelişmeler. Türkiye'de demokrasi ve hukuk devletinin yerli yerine oturması açısından bu önemli.
Yargıdaki kriz
Ortalığın Türkiye'de karışmış olması gayet doğal. Geçmişe dönüp baktığımızda 28 Şubat postmodern darbeyse ve bu darbeden sonra seçim sandığından çıkmış olan bir hükümete bakın. Daha 2007 yılında bu hükümete "Cumhurbaşkanı seçemezsin" diye verilen 28 Nisan muhtırası var. Bir taraftan muhtıra veriyorsunuz ne için? Cumhurbaşkanını seçemez diye. Bunları çektiğinizde 2009 Mart'ta Kafes Eylem Planı çıkıyor. Bunların önemli bir kısmını inkar edemiyorsunuz. Bunların hesabını soramayan bir rejimin adı demokrasi olabilir mi?"