1915 Olayları tartışmaları ve Türkiye’deki düşünce ve basın özgürlüğü gibi konularda Alman Cumhurbaşkanı Gauck’dan rengini belli etmesi bekleniyor.
Yaklaşık bir yıldır Türkiye’ye, gerçekleştirdirdiği reformalara rağmen Almanya başta olmak üzere AB üyesi ülkeler tarafından övgü yerine, demokrasi karşıtı uygulamalar nedeniyle eleştiri yağıyor. Türkiye gittikçe artan dozda diktatörlüklerle ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da despotlarla kıyaslanıyor. İktidar kendi vatandaşına güvenmediğini, özgürlükleri kısıtlayan yeni karar ve kanunlarla gösterirken, kendisini eleştiren veya icazet almadan soruşturma açanları görevlerinden uzaklaştırıyor ve böylece medya üzerindeki baskıyı da artırıyor.
Eski Doğu Almanya’da doğup büyüyen ve sivil toplum örgütleriyle sosyalist yapının çökmesinde, Berlin Duvarı’nın yıkılmasında önemli rol oynayan ve Almanya’nın birleşmesinden sonra eski Doğu Alman Gizli Servisi Stasi’nin kurbanlarına destek olan Gauck, Türkiye’de görmek istemediği şeyleri eleştirecek. Çünkü Türkiye, AB yolunda ilerlemeyi gerçekten istiyorsa, çağdaş medeniyetlerdeki çağdaş yaşamın vazgeçilmez değerlerini de benimsemek zorunda.
İşte böyle bir ortamda Erdoğan’ın 1915 olayları ile ilgili önemli ve alışılmışın çok dışındaki açıklamaları tabiri yerindeyse dostu düşmanı tam anlamıyla ters köşeye yatırdı. Soykırım kelimesini kullanmadan Ermenilerin acısını paylaştığını vurgulayan Başbakan, böylece bir ilke daha imza atmış oldu. Ancak bu açıklamalar Ermenistan'da ve diasporada yaşayan Ermeniler tarafından “soykırım” tanınmadığı gerekçesiyle yetersiz olarak geri çevrilirken, Başbakan Gauck’un da bu yöndeki olası eleştirilerinin şiddetini azaltmış oldu. Ancak “soykırım” tanımlamasının gelecek yıl 1915 Olayları'nın 100. yılında tabu olmaktan çıkıp çıkmayacağını bekleyip göreceğiz.
Alman devlet ve hükümet temsilcilerinin üst düzey temasları son 30 yıl içinde her zaman zor ve sorunlu geçmiştir. Gauck, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Türkiye Başbakanı Erdoğan gibi muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmelerinde de Türkiye’deki kutuplaşmayı gündeme getirecek ve toplum içinde yeni duvarlar örülmemesi yönünde telkinde bulunacaktır. Tabii ki, Gauck’un Türk-Alman Üniversitesi’nin resmi açılışını da içeren temasları, Suriye ve Nato konularındaki açıklamaları Ankara ile Berlin arasında yeni gerginliklere yol açabilir ve bu gerginlikler dikkat ve iyi niyet sayesinde engellenebilir. Çünkü geleneksel olarak iyi olarak bilinen Türk-Alman ilişkilerinde yeni gerginliklere hiç gerek yok…