Spor

Galatasaray Başkan adayı Burak Elmas ve ekibinden "1959 öncesi şampiyonluklar" tartışmasına ilişkin açıklama: Tarihi gerçekler çarpıtılmış, ters yüz edilmiştir

01 Nisan 2021 14:46

Galatasaray Başkan adayı Burak Elmas ve ekibi, sarı-kırmızılı taraftarlarla sosyal medya platformu Clubhouse'da ikinci bir buluşma gerçekleştirdi. Farklı platformlarda düzenli olarak gerçekleştirilmesi planlanan bu buluşmalardan ikincisinde konu başlığı 1959 öncesinde, Türkiye'de düzenlenen futbol organizasyonlarıydı. 

Burak Elmas ve ekibi tarafından, Fenerbahçe'nin Türkiye Futbol Federasyonu'na (TFF) yaptığı 1959 yılı öncesindeki şampiyonlukların sayılmasına ilişkin talebine karşılık bir açıklama yayımlandı. Açıklamada, "Fenerbahçe Spor Kulübü'nün mart ayında Türkiye Futbol Federasyonu'na yaptığı, 1959 öncesinde oynanan futbol organizasyonlarından iki tanesinde elde edilen birinciliklerinin, 63 yıldır uygulanmakta olan Ulusal Lig formatına eklenmesi talebi, tarihi gerçeklere aykırı, usulsüz ve hukuki olarak kabul edilmesi mümkün olmayan, toplumda ve devam etmekte olan futbol düzeninde derin kaos yaratabilecek, tüm sistemi alt üst ederek sonu belirsiz tehlikelere yol açabilecek bir iddiadır" ifadelerine yer verildi. 

"Tarihi gerçekler çarpıtılmış, ters yüz edilmiştir"

Yapılan açıklamada, Türkiye'de 1959 öncesinde, hem lig hem de eleme usulü kupa formatında 50'yi aşkın futbol organizasyonu düzenlenmiştir ve turnuvalarda toplamda 600'e yakın birincilik kupasının verildiği çalışma ekibimizin araştırmaları sonucunda tespit edilmiştir. Bu organizasyonların tümü yereldir, bugünkü ulusal lig formatıyla hiçbir şekilde uymamaktadır" denildi.

Burak Elmas ve ekibinin, "Milli Küme" ve "Türkiye Futbol Birinciliği" şampiyonluklarının "neden günümüze dahil edilemeyeceği"ni anlattıkları özet şu şekilde:

"3 Şampiyonluk İstenen Türkiye Futbol Birinciliği;

-Deplasmanlı futbol organizasyonu değildir.

-Eleme usülü kupa organizasyonudur.

-Organizasyona katılım, sadece mıntıka şampiyonlarına aittir.

-Amatör takımlara yönelik bir organizasyon olduğu ve İstanbul'dan sadece 1 takımın katılması mümkün olduğu için, çok büyük güç dengesizliği vardır.

-Organizasyonun birincisi, tek maç eleme usulü en fazla 5 ya da 6 maç yaparak belli olmaktadır.

-Fenerbahçe'nin şampiyonluk talep ettiği diğer organizasyon olan Milli Küme/Maarif Kupası ile tam 9 sezonda aynı anda oynanmıştır. Dolayısıyla ayni sezonda 2 şampiyonluk birden isteme garabeti doğmuştur.

-Kuralsız bir organizasyondur: Düşme-çıkma kuralı yoktur. Maçlar yarıda kalabilir. Devlet kurumları istediklerinde kuralı değiştirebilir (1939). Takımlar turnuvadan isterse çekilebilir (1938-Fenerbahçe). Her sezon oynanmamaktadır (1925, 1926, 1928, 1929, 1930, 1931, 1936, 1939, 1943, 1948).

-Bu durumda, yine aynı sezonda oynanıp, yine eleme formatında ve üstelik tek maç da değil çift maç üzerinden organize edilen, çok daha geniş katılımlı Türkiye Kupası organizasyonu şampiyonlarının da Türkiye Ligi şampiyonluğu hesabına eklenmesi gibi yeni bir saçmalık daha çıkacaktır.

-Dönemin "jargonunda” bu organizasyon, “Türkiye Mıntıkalar Şampiyonası" olarak da geçmektedir. İsminde geçen “Türkiye" kelimesi, içinden şampiyonluk çıkarılabilecek ve "yıldız hesabı"na dâhil edilebilecek "ulusal ölçekte deplasmanlı bir lig" olmasına yetmemektedir.

6 Şampiyonluk Istenen Milli Küme Organizasyonu;

-Ulusal değildir.

-Sadece 3 şehirden takımların ve üstelik sadece ilk 4'ünün "davet" usulü katılımıyla düzenlenmiştir.

-Anadolu takımlarının katılması mümkün değildir. Trabzon, Çukurova, Bursa, Eskişehir ligleri ve bu liglerde oynayan 40'ı aşkın futbol takımı bu organizasyona davet bile edilmemiştir.

-Bu temsil sorunu yüzünden Milli Küme'ye giden takim sayıları "lig" olmasına yetmeyecek kadar az sayıda kalmıştır. (1946'da sadece 6 takım, 1940'da 8 takım katılmıştır.) Bu organizasyonun esas önem verilen şehir liginin ardından yapılması nedeniyle çıkan zorluklardan dolayı, Fenerbahçe bile 1938 yılında kendi isteğiyle organizasyondan 5. haftada çekilmiştir.

-Kuralsız bir organizasyondur: Düşme-çıkma kuralı yoktur. Maçlar yarıda kalabilir. Devlet kurumları istediklerinde kuralı değiştirebilir (1939). Takımlar turnuvadan isterse çekilebilir (1938-Fenerbahçe). Her sezon oynanmamaktadır (1942, 15 1949). Hatta valilik kararıyla, İzmir'den tek takım katılabildiği için İzmir kulüpleri birleştirilerek tek sezonluğuna "Üçok" isimli bir takım bile yaratılmış ve bu organizasyona gönderilmiştir (1937).

-Dönemin ana organizasyonlar şehir ligleri olduğu için, bitimde 1-2 ay içerisinde hızla tamamlanır.

Bu, organizasyon, lig formatında olmadığı için yıllar içerisinde birçok kez isim değiştirmiştir: "Milli Eğitim Oyunları", "Milli Küme", "Maarif Kupası", "Milli Eğitim Mükafatı”. Bu isimler, organizasyonun niteliği ve "ulusal"liği hakkında yeterince fikir vermektedir.

-Her yılın tek şampiyonu olması evrensel ilkesi ihlal edilmektedir. Aynı kurallara göre oynanan tek bir organizasyonun uzun soluklu, deplasmanlı ve elbette "ulusal" düzeyde katılımlı mücadelenin ürünü olması gibi kriterleri gerektiren "şampiyonluk" bu tezde mümkün değildir. Örneğin, 1944 yılının "şampiyonu"nun, hem Milli Küme birincisi Beşiktaş, hem de Türkiye Futbol Birinciliği birincisi Fenerbahçe olması gibi, tam 9 sezon boyunca tekrarlanan garip, kabul edilmesi mümkün olmayan altı boş, günümüz gerçeklerine kesinlikle uymayan durumlar oluşmaktadır."

"Hukuken 'Şampiyonluk Kriteri'ni karşılamamaktadır"

1959 yılı öncesi şampiyonlukların kabulüne ilişkin talebin hukuki zemininin bulunmadığı dile getirilirken şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye Ligi, “Milli Lig" adıyla 1959 yılında kurulmuştur. 2002 yılında Beşiktaş'ıın Avrupa Kupaları'na katılma hakkını öne sürerek yaptığı arasında alınan 9 Mayıs 2002 tarihli TFF Tahkim Kurulu kararında da belirtildiği gibi, bugün uygulanan “Şampiyonluk Kriteri”, yalnızca "milli” olan liglere bağlıdır. Bunun sonucu olarak yerel olarak oynanan lig birincileri şampiyon olarak kabul edilemez. Zira yerel liglerde statüleri gereği, ülkemizin diğer il ve bölgelerinden herhangi bir takımın katılımının sağlanamamış olması nedeniyle, Türkiye sathına yayılan bir şampiyonluktan söz edilememektedir. Hukuk yönünden 2002 TFF Tahkim Kurulu kararı kesin ve bağlayıcıdır. Anayasamız 59/3 maddesinde Spor tahkiminin bağlayıcılığına ilişkin kesin ve net hüküm içermektedir. Bu kararda net biçimde liglerin tarihsel durumu ortaya konmuştur. Liglerin ne zaman başladığı ve hangi usullerde şampiyonluk sayılarının belirleneceği belirtilmiştir. Ayrıca TFF Tahkim Kurulu Talimatı 14/1'de net biçimde geri dönülemez bir karar olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim, 24 Ocak 2014 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine bir soru önergesi olarak getirilen ve TFF tarafından Gençlik ve Spor Bakanlığı'na gönderilen ve TBMM'e iletilen cevabı yazıda da bu kayıt altına alınmıştır. Bu nedenle böylesi temelsiz bir başvurunun kabul edilmesi kesinlikle mümkün değildir."

"Başvurunun arkasında ekonomik çıkar isteği yatmaktadır"

Açıklamada, yıldız sayısına göre gelirlerin dağıtıldığına dikkat çekilirken, "Başvuru, ülkemizin eski futbol yıldızlarının oynadığı dönemleri "onore etmek" olarak takdim edilmesine rağmen, arka planında kurulan naklen yayın havuz sisteminin gelir dağılım modelini zedeleyici ve gelecekte Avrupa'da planlanan olası futbol organizasyonları için büyük ekonomik haksız çıkar elde etmeyi hedeflemektedir. Böylesine sürreel bir kararın Türk futbol ekonomisine dönük çok ciddi etkileri olabilir. Çünkü şampiyonluk sayıları federasyon tarafından dağıtılan gelirde bir faktör olarak belirlenmiştir. Kararın büyük tazminat davaları ile Türk futbolunu kaosa taşıması son derece olasıdır" denildi

"Galatasaray, bir Avrupa takımı olmanın gereğini yerine getirmekte tereddüt etmeyecektir"

"Türkiye içerisinde mümkün olan bütün hukuki yollar kullanılacak ve sonuç alınamaması halinde havuz sisteminden ayrılmak da dahil olmak üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru hakkı kullanılacaktır" sözlerine yer verilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

"Galatasaray camiası bu konuda son derece hassastır. Öncelikle, bugün kulübümüzün UEFA nezdinde resmi başvuruyu derhal yaparak, bu gelişmeden ilgili tüm birimler bilgilendirilmeli ve bu hukuksuz kararın verilmesi halinde Galatasaray Spor Kulübü'nün konumu ve alacağı tutum açıkça belirtilmelidir.

Türkiye içerisinde mümkün olan bütün hukuki yollar kullanılacak ve sonuç alınamaması halinde havuz sisteminden ayrılmak da dahil olmak üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru hakkı kullanılacaktır.

2020 tarihli AİHM kararında, TFF Tahkim Kurulu ile ilgili ifadeler ortadadır. Bu kararda, Tahkim Kurulu'nun TFF Yönetimine bağlı seçiminden dolayı kararlarının hukuki zemini olmadığı açıkça belirtilmiştir. Kaldı ki, bugünkü Tahkim Kurulu yapısı, üyelerinden bir kısmının bu temelsiz başvuruyu yapan kulüple olan üyelik bağları, günümüz TFF Başkanı'nın ortak olduğu şirketin söz konusu kulüple hissedarlık ilişkisi açıkça ortadadır.

Galatasaray elbette böyle bir karar halinde Türk sporundaki öncü varlığını gözden geçirmek zorunda kalacaktır, adaletin sağlanmaması halinde 30 milyon kişiyi ilgilendirecek çok büyük etkiler doğuracaktır. Ülkemizin birlik beraberliğini ve ulusal güvenliğini ilgilendirecek bu tip konularda büyük sorumsuzluk ve yasa dışılık sergilenerek hukuk dışı ve siyasi bir karar alınması halinde Galatasaray Spor Kulübü, bir Avrupa takımı olmanın gereğini yerine getirecek ve kurulacak yeni bir dünyada yerini almakta asla tereddüt etmeyecektir."