Bütün dünyayı etkisi altına alan küresel ekonomi krizi karşısında ekonomiler stop edip, işsiz orduları büyür, hükümetler birer kale gibi art arda çökerken, kriz öncesinde artık sonu geldi denen Uluslararası Para Fonu (IMF) yeniden şahlandı ve G-20 zirvesinde kuşandığı 1 trilyon dolarlık zırhıyla dünya ekonomisini yeniden şekillendirecek en önemli kuruluş olma rolüne soyundu.
Referans gazetesinde yer alan bir haber IMF’nin iz bırakan küresel krizlerdeki rolünü, son küresel krizdeki durumunu ve G-20 zirvesiyle parasal gücü artırıldıktan sonra Fon’un yapacaklarını anlatıyor.
1970'li yıllardaki petrol krizi ve 80'li yılların borç bunalımında kendisini sözünü geçiren bir kuruluş olarak ortaya koyan IMF, küresel sermayenin hızla yayıldığı 1990'lı yıllardaki değişime çok fazla ayak uyduramamış, 1994'teki Meksika krizi ve 1997'deki Asya krizinde tartışmalar yaratan politikalara imza atmıştı. IMF'nin önerdiği politikalara rağmen krize sürüklenen ülkeler bu durumu "IMF krizi" olarak adlandırmış, kriz sonrası önerdiği çözümlerin başarısız olması da yeni bir darbe vurmuştu. Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunda IMF için yoksulların kanını emen bir canavar benzetmesi yapılıyordu. 1990'lardaki kriz sonrasında gelişmekte olan ülkeler yeni bir krize zayıf durumda yakalanmamak için IMF'ye olan borçlarını kapatıp döviz rezervlerini yükseltmiş, kuruluşun gelirleri azalmış, kabuk değiştirmemesi halinde ikinci sınıf bir kuruma dönüşeceği tartışmaları gündeme gelmişti.
Bir yıl önce altın satıyordu
Çok değil bundan tam bir yıl önce IMF gelecek 4 yılda 400 milyon dolar bütçe açığı vereceğini öngörmüş ve rezervlerinden 403.3 ton altını 11 milyar dolar karşılığında satmaya karar vermişti. Yeniden yapılanma sürecine giren IMF aralarında Güney Kore'nin de bulunduğu bazı yurt dışı ofislerini kapatmayı ve 380 kişiyi işten çıkarmayı planlıyordu.
Ancak kriz bütün bu görüntüyü değiştirdi. Ekonomisi çöküşün eşiğine gelen ülkeler kötü gün dostu IMF'yi hatırlayıp birer birer kapısına dayanmaya başladı. Son altı ay içinde Ukrayna ile 16.4, Macaristan'la 15.7, Letonya ile 10.4, Belarus'la 2.5, İzlanda ile 2.1, Pakistan ile 7.6 milyar dolarlık, Sırbistan'la da 526 milyon dolarlık kredi anlaşması imzalandı. Romanya 20 milyar euroluk kredi için anlaşmaya vardı. Meksika hafta içinde yaptığı açıklamada IMF'den 48 milyar dolarlık kredi almayı planladığını duyurdu. Türkiye de IMF ile görüşmelerine devam ediyor. Bu anlaşmalar sonrasında IMF'nin gelecek yıl yaklaşık 650 milyon dolar kâr elde edeceği belirtiliyor.
G-20 IMF'yi süper güç yaptı
Bu ortamda perşembe akşamı Londra'da bir araya gelen G-20 liderleri IMF'nin ihtiyacı olan ülkelere kredi verebilmesi için hali hazırda 250 milyar dolar olan kaynağına 500 milyar dolarlık katkı yapmaya karar verdiler. Ayrıca IMF'nin sanal para birimi olalarak da adlandırılan Özel Çekme Hakkı (SDR) için de 250 milyar dolarlık ek kaynak sağlanacak. Böylece IMF 1 trilyon dolarlık kaynağı kullanarak batan ülkeleri kurtarıp dünya ekonomisini ayağa kaldıran bir süper kahramana dönüşecek. Reformdan geçirilecek IMF, ihtiyaç duyarsa uluslararası piyasalardan borçlanabilecek. Küresel finans sektörünü korumaya ve güçlendirmeye yönelik faaliyetlerde bulunacak olan Finansal İstikrar Kurulu (FİK) ile de ortak çalışmalar yapacak. Altın rezervlerinin satışından sağlanacak 6 milyar dolar ek kaynak ile de en fakir ülkelere, gelecek 2-3 yıl içinde yardımda bulunulacak.
Uluslararası finans kuruluşlarının rol ve imkanlarının artırılması akımından Dünya Bankası ve diğer uluslararası kredi kuruluşları da yararlanacak. bu kuruluşlar 100 milyar dolar daha alacak ve g-20 ayrıca uluslararası ticaretin finansmanı için 250 milyar dolarlık destek sağlayacak.
G-20 zirvesinin ev sahipliğini yapan İngiltere Başbakanı Gordon Brown "Bu, uluslarası kurumların tarihinde yaşanan en büyük kaynak artışıdır" derken, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn da "Eğer küreselleşmenin yönetimine, krizle başa çıkmak için kullanılan kaynaklara, ve G-20'nin çalışmalarının her bir aşamasına bakacak olursanız IMF'yi görürsünüz. IMF geri döndü. Şimdi dünyanın ihtiyaç duyabileceği yeterli cephaneye sahibiz" yorumunu yaptı. Washington merkezli Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nün yöneticilerinden simon Johnson, Bloomberg'te yayımlanan açıklanan açıklamasında "Bir yıl önce birçok ülke IMF'yi büyük çaplı bütçe kesintilerine gitmesi için zorluyordu. Şimdi kendilerini kurtarmaya gelmesini istiyorlar. Sanırım bugünkü durum 'Pardon, lütfen büyük miktarda parayla gel ve ülkelere yardım et' cümlesiyle ifade edilebilir" dedi.
IMF'nin kaynaklarının artırılması için ilk aşamada Avrupa Birliği 100, Japonya 100, Çin 40 ve Kanada 10 milyar dolar sağlayacak. Strauss-Kahn geri kalan 250 milyar doların diğer ülkelerden sağlanması için çalışmaların başlatılacağını söyledi. Kaynakların artırılması aynı zamanda gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında IMF'nin kontrolü konusunda yaşanan çekişmeye yeni bir ivme kazandırabilir. Başta Çin, Hindistan ve Brezilya olmak üzere gelişmekte olan ülkeler IMF'deki söz haklarının genişletilmesini istiyor.
Krizle mücadele için doğdular
* IMF ve Dünya Bankası'nun kuruluş öykülerinin ardında da krizle mücadele düşüncesi yatıyor.
* İki dünya savaşı ve 1929 Büyük Buhranı Avrupa ülkelerinin ekonomilerini büyük ölçüde tahrip etmiş, ABD ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke konumuna gelmişti.
* Ancak ABD doğrudan yardım yapmak yerine zor durumdaki ülkelere kredi verecek kuruluşların oluşturulması fikrini benimsedi.
* 1944'te 44 devletin katılımıyla Bretton Woods Antlaşması imzalandı.
* Bu antlaşma doğrultusunda IMF ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) ya da kısaca Dünya Bankası olmak üzere iki ekonomik müessesenin kurulması kararlaştırıldı.
* IMF'ye üye olan ülkelerin sayısı zaman içinde artarak 185'e ulaştı.
* Kuruluşun sitesinde uluslararası alanda parasal işbirliğini geliştirmek, döviz kuru istikrarına katkıda bulunmak, ekonomik büyümeyi ve istihdamı desteklemek ve ülkelerin ödemeler dengesinde düzenlemeler yapmalarını kolaylaştırmak gibi amaçlarının bulunduğu belirtiliyor.
* Geleneksel olarak Dünya Bankası'nın başına ABD'den IMF'nin başına da Avrupa ülkeleriden bir yönetici atanıyor.
* Bu uygulama IMF'nin ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin etkisinde olduğu iddialarını güçlendiriyor.
*IMF G-20 zirvesinde kendisine biçilen yeni rolü uluslararası alandaki saygınlığını artırmak için kullanırken gelişmekte olan ülkelerle gelişen ülkeler arasında bu kuruluşu kontrol etme savaşı da kızışacak.
* Bununla birlikte Anglo-Sakson modeli kapitalizmin gücünü kaybettiğine ilişkin yorumların şimdiden başladığı göz önüne alındığında, gelişmekte olan ülkelerin bu mücadelede artık daha güçlü olduklarını söylemek mümkün.
Türkiye'ye esnek kredi imkanı
Türkiye'nin, gerek yükselen kotası, gerekse Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yeni esnek kredi imkanları çerçevesinde Fon'dan çekebileceği kredi miktarıyla geri ödeme koşulları önemli imkanlar getiriyor. Türkiye'nin, IMF'deki reform sürecinde, 2006 yılı ve sonrasında artırılan kotasının yanı sıra, geçtiğimiz günlerde kabul ettiği yeni borçlanma politikası, kredi alabilme imkanlarını da genişletti.
Türkiye'nin, 964 milyon SDR (Özel Çekme Hakkı) olan kotasının, 1.2 milyar SDR'ye çıkarıldığını hatırlatan yetkililer, bu rakamın yaklaşık 2 milyar dolarlık bir karşılığa denk geldiğini vurguluyor. Yetkililere göre, Türkiye, kotasının yüzde 1000'i oranındaki kredi talebi durumunda 20 milyar dolar, 2001 krizindeki gibi yüzde 1600 oranındaki kredi talebinin kabul edilmesi halinde ise 32 milyar dolar kredi kullanabilecek.