Dünya

G20: Küreselleşmenin yeni aşaması mı?

G20 zirvesi dünya ekonomisinde büyük kırılmaların olduğu bir dönemde yapılacak. Ulusal çıkarlar ağırlık kazanıyor, dengeler değişiyor. Hamburg buluşmasından hangi mesaj çıkacak?

03 Temmuz 2017 11:12

Almanya'nın dünyaya açılan kapısı olarak da adlandırılan Hamburg, G20 zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Aynı zamanda bir eyalet olan ve adında 'Hür ve Hanse Kenti' ekini de taşıyan Hamburg, Almanya'nın en çok ziyaretçi çeken ve en pahalı büyük kentlerinden biridir. Hanse, Ortaçağ'dan kalma bir ad. Kuzey Almanya'daki tüccarların kurduğu ve zamanla kentler arasında da benimsenen birlik Hanse adını taşırdı. Serbest ticaretin ilk adımı olan Hanse, fonksiyonunu yitirmesine rağmen günümüze kadar yaşatıldı.

Günümüzde ise serbest ticareti tehdit eden gelişmelerin arttığını görüyoruz. Dünya ekonomisinin istikrarlı canlanma sürecinde bulunmasına rağmen himayecilik eğilimin güçlenmesine anlam vermek kolay olmuyor.

Hamburg'daki Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nün (HWWI) Direktörü Henning Vöpel, Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada, "yanılgıya düşüp, dünya ekonomisi ve küreselleşmeyle ilgili tartışılacak fazla konunun olmadığı sanılmamalı" dedi. Vöpel görünüşe aldanılmaması gerektiğini, çünkü G20 zirvesinde ele alınması gereken esaslı değişikliklerin olduğunu belirtip, 'ekonomi politikalarının ulusallaştırılması ve ABD'den kaynaklanan himayecilik adımlarının küreselleşmeyi frenleyebileceğini' dile getirdi.

Küreselleşme ve hür ticaret

Bu tahmine, daha adil bir dünya için gösteri yapmak üzere Hamburg'da toplanan küreselleşme karşıtlarının sevinmeleri gerekirdi. Küreselleşmeye karşı çıkanlar mevcut problemlerden artan ekonomik kenetlenmeyi sorumlu tutuyorlar. Merkez bankalarının merkez bankası sayılan Uluslararası Ödemeler Dengesi Bankası son raporunda küreselleşmenin avantajlarını sıraladı.

Bunların başında bütün dünyada hayat standardının yükselmesi ve fakirliğin gerilemesi geliyor. Refah ve istihdam paylaşımındaki artışın önkoşulu da mal ve hizmet mübadelesinin mümkün olduğunca serbestçe yapılabilmesi olduğuna da raporda yer veriliyor.

Ticaretin adil olmasının önemine işaret eden Vöpel, başta Afrika olmak üzere kalkınma halindeki ülkelerin 20 yıla kadar küreselleşmenin devamında önemli rol oynayacağını, ancak serbest ticaretin bir nebze de olsa geriletildiğini söyledi.

Henning Vöpel ticari opsiyonları kendi safında toplamaya çalışan tek ülkenin ABD olmadığı ve kısmen olumsuzluklarla karşılaşan serbest ticaretin mutlaka savunulması gerektiği görüşünde.

Kapanış bildirisi yine tartışmaların odağı mı olacak?

Çok katmanlı ama birbiriyle ilintili birçok konu kapanış bildirisinde kullanılacak ifadelerle ilgili çekişmenin gölgesinde mi kalacak? G20 maliye bakanlarının mart ayındaki buluşmasında öyle olmuş ve ortak bildirinin bir bölümü ABD tarafından veto edilmişti. İtalya'daki G7 zirvesinde ise asgari düzeyde mutabakat sağlanabilmişti. Münih'teki ekonomik araştırma enstitüsü ifo'nun küresel ekonomi uzmanı Gabriel Felbermayr, asgari müştereklerde mutabık kalınmasının bile önemli olduğunu ve dünya ekonomisi rejiminin istikrar ve karşılıklı güven sayesinde ayakta kalabileceğini söyledi.

Felbermayr G20 zirvesinin kapanış bildirisinde 'serbest ve adil ticaret' ifadesinin yer almasının son derece önemli olduğunu belirtti ve "geçmiş zirvelerde ortak bildiriye bu ifade de alınmış ancak birçok ülke selameti himayeci ticaret politikalarında aramıştı" dedi. Alman ekonomist 'sözde bağlılık açıklamalarına rağmen norm koyması açısından bu ibarenin önemli olduğunu, çünkü bu norma uymayanın işbirliğinden uzaklaşmakla eleştirileceğini bildiğini' sözlerine ekledi.

Hamburg'dan dünyaya verilecek mesaj

Avrupa Birliği ülkeleri de ABD Başkanı Donald Trump'ın 'adil' ticaret talebini benimsemeye başladı. Ancak ifo enstitüsü uzmanı Felbermayr 'her ülkenin neyin adil olduğunu kendine göre belirlediğini, dolayısıyla bu gibi taahhütlere fazla önem verilmemesi gerektiğini' söyledi. Donald Trump'ın başkanlığa seçilmesinden sonra Avrupa ülkeleri serbest ticaret ve iklimin korunması konularında gözlerini Japonya, Çin ve Hindistan gibi Asya ülkelerine çevirmeye başladı.

Henning Vöpel bunu ekonomik dengelerin değişmesi olarak nitelendiriyor. Vöpel 'önce Amerika' sloganının, ABD'yi ticari izolasyona sürükleyebileceği ve ABD'nin dünyanın en büyük ve askeri bakımdan en güçlü ekonomisi olma özelliğini kaybetmesine yol açabileceği görüşünde. Çin'in bu boşluğu doldurmak için sabırsızlandığını belirten Dünya Ekonomisi Enstitüsü direktörü "dünya ekonomisinin yeniden düzenlenme sürecinin başındayız" dedi.

Hamburg'daki G20 zirvesinde yeni dünya ekonomik düzeninin ilk hatlarının ortaya çıkması Donald Trump'ın işbirliğine ne kadar gönüllü olduğuna bağlı olacak. Ekonomistler zirveye büyük umut bağlamıyor ve zirveden işbirliğine bağlılık mesajının çıkmasının bile büyük bir başarı olacağını söylüyorlar.

© Deutsche Welle Türkçe

Henrik Böhme