Furkan Vakfı'nın dün Adana'da düzenlemek istediği yürüyüş ve basın açıklamasına polis sert müdahalede bulundu. BBC Türkçe'ye konuşan Furkan Vakfı üyeleri, yüzlerce kişinin darp edildiğini ve 50 kişinin ağır yaralandığı belirtti.
Furkan Vakfı, bir süredir tutuklu olan ve henüz haklarında iddianame hazırlanmayan sekiz üyesinin serbest bırakılması için yürüyüş düzenledi ancak polis, "izinsiz" olduğu gerekçesiyle eyleme müdahale etti.
Furkan Vakfı'nın sosyal medyada paylaştığı görüntülerde polisin eylemcilere yakın mesafeden biber gazı ve plastik mermi kullandığı ve çok sayıda eylemcinin coplandığı görülüyor.
Sosyal medyada açıklama yapan sivil toplum örgütleri ve hukukçular, polisin müdahalesinde yetki aşımında bulunduğunu ifade ediyor.
Ceza Hukuku Akademisi, bir apartman duvarı önünde darp edilen kişilerle ilgili, "Videoda polisin müdahale yetkisinin sınırlarının aşıldığı açıkça ortada olmakla birlikte, polislerin eylemi işkence suçunu oluşturmaktadır" diyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise eleştirilerle ilgili olarak, "Tüm tahrik, hakaret ve istismara rağmen orantısız güç uygulamak, bizim yöntemimiz olmamalı idi" dedi.
Adana Valiliği, müdahale sırasında göstericilere orantısız güç kullandığı tespit edilen iki polis memuru hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Furkan Vakfı'nın verdiği bilgiye göre, polisin müdahalesi sırasında yaklaşık 50 kişi ağır yaralandı, yüzlerce kişi ise darp edildi.
Furkan Vakfı Başkanı Alparslan Kuytul ve beraberindeki bir grubun ise polis müdahalesinden korunmak için sığındıkları bir market deposunda 7 saat bekletildikleri belirtiliyor.
'Sanki bir cehennemin içine düştük'
Sosyal medyada paylaşılan videoda bir kadın polisin, kendisinden uzakta ve arkası dönük olan Fatma Kardaş'ı hızla ittiği ve Kardaş'ın şiddetli biçimde yere düştüğü görülüyor.
BBC Türkçe'nin ulaştığı Kardaş, düşmenin şiddetiyle vücudunda yaralar oluştuğunu ve darp raporu aldığını ifade ederek, kendisini arkasından iten kadın polisle ilgili hukuki işlem başlatacağını belirtiyor:
"Sanki bir cehennemin içine düşmüşüz gibi hissettim. Kadın, çocuk ayırt etmeden vahşice saldırdılar. Herhalde bizi burada öldürecekler diye düşündüm. Hiçbir yolu açmıyor, geleni geçeni copluyorlar ve yaralı kişilere bile vurmaya devam ediyorlardı."
"Bacağına aldığı darbelerden ötürü sekerek yürüyen birini gözümün önünde aralarına aldılar ve sakat ayağını tamamen kırana kadar vurdular. Hamile bir arkadaşım, biber gazı ve cop yüzünden fenalaştı. Aralarına aldıkları beylerin kafalarına defalarca copla vurdular."
'Başörtüsü mücadelemizi, bize zulmetsinler diye yapmadık'
Sosyal medyada Kardaş'ın yere düştüğü videoya yapılan pek çok yorumda, Kardaş'ın "kendisi gibi başörtülü bir kadın polis tarafından şiddet görmesi" eleştiriliyor.
Kardaş ise maruz kaldığı şiddetle ilgili olarak, "Tamamen kör sağır kesilmişlerdi, normal değillerdi" diyor:
"Başörtüm sebebiyle okuldan ayrılmak zorunda kaldığım gün kendime, 'Bugünkü mücadelem, yarınların özgürlüğü için' demiştim. Biz yıllardır verdiğimiz başörtüsü mücadelemizi, gelip bize zulmetsinler diye yapmadık. Bizim mücadelemiz sayesinde şu an rahat rahat başörtüleriyle çalışabiliyorlar."
Kardaş ayrıca bir kadın arkadaşını coplanmaktan kurtarmaya çalışırken kendi omzuna cop darbesi aldığını ve yere düştükten sonra darp edilmeye devam edildiğini belirtiyor.
'Kalp krizi geçiren kişiye müdahale edemedik'
Kamuda sağlık çalışanı olduğu için gerçek isminin gizli tutulmasını isteyen Murat, polisin müdahalesi sebebiyle ağır yaralanan yaklaşık 10 kişiye ilkyardım müdahalesinde bulunduğunu anlatıyor:
"Bir arkadaşımızın sol gözüne biber gazı sıkıldı ve arkadaş yerde yatarken polisin yerde sürüklemesiyle başına bir demir girdi. Kafasında 6 cm'lik bir yarık oluştu. Biber gazı yediği için gözü görmeyen ve yere yığılan savunmasız insanlara vurdular."
Murat, kalp krizi geçiren bir eylemci de dahil olmak üzere bazı ağır yaralılara, polis izin vermediği için müdahale edemediğini iddia ediyor:
"Polisler alanda bulunan avukatlara ve sağlıkçılara da tolerans göstermedi. Bir kişinin hayati tehlikesi olmasına rağmen geçişime izin vermediler."
Sosyal medyada tartışma yaratan görüntülerden birinde, birkaç eylemcinin bir apartman duvarı önünde yere yatırılarak darp edildiği görülüyor.
Furkan Vakfı'ndan Ahmet Çelikten, burada darp edilen bir kişinin belinin tutmadığını söyleyerek, "4 kişinin kafası yarıldı, bir arkadaşımızın kolu kırıldı, yaklaşık 700 kişi darp edildi" diyor.
Alparslan Kuytul'un 15 yaşındaki oğlunun da kafasına aldığı darbe sebebiyle kaldırıldığı hastanede yoğun bakıma alındığı belirtiliyor.
'İnsanları caminin içine hapsettiler'
BBC Türkçe'ye konuşan Furkan Vakfı üyeleri, eylemcilerin bir kısmının ikindi namazını kılmak ve polis müdahalesinden korunmak için saatlerce meydandaki bir camide beklediğini ifade ediyor.
Murat, caminin içinde ve dışında saatlerce "kaos" yaşandığını söylüyor:
"Bir kitleyi cami tarafına doğru sıkıştırdılar, ikindi namazı orada kılındı. Daha sonra polisler caminin etrafını sardılar. Saatlerce camiden ne çıkışa ne de girişe izin verdiler. Yani insanları caminin içine saatlerce hapsettiler."
"Camide üç kişi bayılmış diye haber geldi, koşarak camiye gittim ama geçmeme izin vermediler. En sonunda bir polis memuru sağlık çalışanı kartımı inceledi ve izin verdi."
Furkan Vakfı'ndan Ahmet Çelikten yüzlerce kişinin birden fazla noktada darp edildiğini belirterek Alparslan Kuytul ve beraberindeki grubun yakınlardaki bir market deposuna sığındığını anlatıyor:
"25-30 kadar polis Alpaslan hocayı aralarına alıp vurmaya başladı. Alpaslan hoca ve arkadaşlarımız bir marketin deposuna sığındı. Polisler deponun etrafını sardı ve yaklaşık 7 saat dışarıya çıkmalarına müsaade etmedi."
"Herhangi bir gözaltı emri olmadan, cebren bu şekilde tutulmaları yasal değil. İsmine gözaltı demediler ama gözaltında tuttular çünkü oradan çıkmalarına izin verilmedi. 7 saatin sonunda oraya zorla girerek arkadaşlarımızı yaka paça çıkardılar ve darp etmeye devam ettiler."
Adana Valiliği: Korsan etkinlik düzenlediler
Olayın ardından açıklama yapan Adana Valiliği, yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı yürüyüşün izinsiz olduğunu ve dağılmamakta ısrar eden göstericilere şehrin farklı bölgelerinde müdahale edildiğini kaydetti:
"Bu grup aylardan beri yasa dışı gösteri yürüyüşü yapmış, gruba her defasında müsamaha gösterilmiş ve hiçbir güç kullanılmamıştır. Ancak son dönemde yapılan eylemler kamu düzenini bozmaya şehirdeki günlük hayatı etkilemeye başlamıştır."
"Yapılan etkinliğin yasa dışı olduğu hatırlatılıp dağılmaları hususunda yapılan uyarılara rağmen dağılmayan gruplara kademeli olarak müdahale edilmiş ve gruplar dağıtılmıştır."
"Bu gruplar yapılan ikazlara uymadıkları gibi görevli polislere mukavemette bulunup saldırmışlar, bu saldırı ve arbede sırasında 37 polis memurumuz çeşitli yerlerinden yaralanmıştır."
'Anayasaya aykırı'
Çelikten ise yürüyüş öncesinde Adana Valiliği'ne noter yoluyla gerekli bildirimde bulunduklarını ve yürüyüşün engellenmesinin anayasaya aykırı olduğunu değerlendiriyor:
"Emniyet eylemden bir gün önce bize gelerek, hiçbir yazılı gerekçe sunmaksızın 'Sizi yürütmeyeceğiz' dedi. Biz de bunun yasaya aykırı olduğunu ve kabul etmeyeceğimizi söyledik."
"Yürüyüş yapacağımız alana doğru ilerlerken polisler sert bir şekilde müdahale etmeye başladı. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet ettiğimizi söylediler, halbuki bu anayasal hakkımızdı."
'Emniyet, mafyavari bir örgüte dönüşmüş demektir'
İslamcı bir oluşum olan Furkan Vakfı, son yıllarda hükümete yönelik eleştirileri, etkinliklerine yer yer polis müdahaleleri ve karşılaştığı operasyonlarla gündeme geliyor.
Furkan Vakfı hem dini-ideolojik hem de politik açıdan Türkiye'deki ana akım İslamcı hareketlerden farklı bir görüntü çiziyor.
2019 yılında ortaya çıkan, Diyanet İşleri Başkanlığı'na ait olduğu iddia edilen, resmi görevlilerin bugüne kadar ne yalanladığı ne de doğruladığı "Dini-sosyal Teşekküller, Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dini Yönelişler" adlı gizli raporda Furkan Vakfı'na da yer veriliyor.
Raporda vakıf, Türkiye'deki "selefi söylem" kategorisinde gösteriliyor.
Alparslan Kuytul ise dönem dönem yaptığı açıklamalarda Selefilikle ilgileri olmadığını savundu ve tekfir (Bir Müslümanın başka bir Müslümanı kafir ilan etmesi) anlayışına da karşı olduklarını söyledi.
Demokrasi ve laikliğe eleştiriler getiren oluşum, milliyetçilik ve ırkçılığa net olarak karşı olduğunu belirtiyor.
Vakıf, ortaya koyduğu İslami anlayış çerçevesinde, hedefleri arasında "öncü bir nesil" yaratmak olduğunu söylüyor ve etkinlikleriyle "sahih bir İslam anlayışının oluşması için çalıştığını" savunuyor.
Ahmet Çelikten, son yıllarda Furkan Vakfı'na yönelik müdahalelerin "hükümeti eleştiren tutumları" sebebiyle olduğunu değerlendiriyor:
"Hocamız hükümetin yanlışlarını, hükümet başa geldiğinden beri eleştiriyor. Hükümeti zor durumda bırakmak isteyen emniyet içerisindeki bir grup, bizimle sürekli çatışma halinde."
"Anayasal hakkım olan basın açıklaması hakkım emniyet tarafından keyfi olarak engelleniyorsa, artık o emniyet, mafyavari bir örgüte dönüşmüş demektir."
AKP: 'Orantısız güç, meşruiyet sınırına çıkmış şiddet demektir'
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise Adana'da polisin Furkan Vakfı gönüllülerine uyguladığı şiddet görüntülerine ilişkin, "Orantısız güç kullanılması kabul edilemez" dedi ve ekledi:
"Burada her zaman olduğu gibi prensibimiz açıktır; her zaman mücadelesini takdir ettiğimiz güvenlik güçlerimizin çeşitli olaylara müdahalede orantısız güç kullanması asla kabul edilemez."
"Adana'daki tablo ortaya çıktığı andan itibaren İçişleri Bakanımız ve Adana Valimiz soruşturmanın açıldığını söylemiştir. Orantısız güç meşruiyet sınırına çıkmış şiddet demektir."
"Bu orantısız güç sanki hükümet politikası imiş gibisinden bir iftira kampanyası yürütüyorlar. 28 Şubat yeniden canlanıyormuş, eski günler yeniden geliyormuş gibisinden. Bunların hepsi sadece ve sadece hezeyandır. Türkiye'de 28 Şubat şartlarını ortadan kaldırmada en güçlü mücadeleyi biz verdik."