Türkiye'nin, Fransa'dan alacağı hava savunma sistemine güvenilmemesi gerektiğini söyleyen Yeniçağ yazarı Burhan Ayeri, "Fransa mutlaka bir problem çıkaracak" dedi.
Ayeri'nin "Bedelli askerlik'in tam zamanı" başlığıyla (23 Ocak 2018) yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Program adı, "Söylemezsem Olmaz". Beyaz TV'de yayınlanıyor. Sık olmasa da göz attıklarımdan. Konu bir anda "Bedelli Askerlik"e döndü. Burak Özçivit'in savaşçı kıyafeti ile attığı mesaj ağırlık kazandı. Arada Meltem Cumbul'un "Peace at home, peace in the world" şeklindeki göndermesi de ele alındı. Stüdyodakilerden Ece Ekren devreye girdi. -Asker kızı, iyi Beşiktaşlı-. Aynen benim gibi düşündü. Cumbul'un bu çıkışının zamanlaması yanlıştı. Her şeyden önce Atatürk'ün sözlerini, kullandığı dönemle değerlendireceksiniz. Tam da ABD destekli PKK'nın Türkiye'ye yeni tuzaklar hazırladığı dönemde böyle bir cümleyi öne çıkarmak doğru mu?
Meltem Cumbul'un kafa yapısı ortada. Nevruz kutlamalarında, özel renk ve kıyafetlerle miting alanlarına çıkıp söyleyenlerden farkı olmadığı kesin. Şimdilerde araziye uyup, suskunluğu tercih edenlerin yerini alma peşinde. Bunların sayısının az olduğunu sanmayın. İmkan buldukları an hemen kafalarını kaldırıyorlar.
Bu çok sesli polemik sürerken irili-ufaklı epey ünlünün mesajları da ekrana getirildi. Ortak yanları Afrindeki Mehmetçik'e sahip çıkmalarıydı. Tabiî, satırlarını en güzel fotoğraflarıyla süslemeyi unutmamışlardı.
Esas acıtan
Gelelim Ali Eyüboğlu'na. Bu kardeşimle aynı çatı altında çalışma imkanım oldu. Klasik tabirle orası burası oynamayan tiplerdendir. Bir takım imkanlar karşılığı ne laf söyler, ne de kalem oynatır. Bu benim kanaatim. Hatta bir keresinde çok sevdiğim dostum onun hakkında şikayette bulunurken "Sakın haa!" dedim. Ali'yi savunan, daha doğrusu gerçek yüzünü gösteren cümleler kullandım. Dün sabah "Bedelli Askerliği savunuşu"nu kınayan epey mesaj aldım. Bir tanesi de, sözünü ettiğim büyüğümdendi. Aynen şunları söyledi; "Güvendiğimiz bir Ali Eyüboğlu kalmıştı. Konuşmalarını üzüntüyle izledim". Bu kez savunmadan çok susma konumunda kaldım. En çok acıtan lafları "Adamların işleri güçleri var. Niye askere gitsinler" şeklinde olandı. Ali, buna niye gerek gördü? Türkiye'nin tek bilek, tek yürek olduğu ortamda, buna lüzum var mıydı?
Bir yanda savaşıyorsunuz, öbür tarafta "Peygamber ocağı"ndan kaçmayı meşru görüyorsunuz. Amaç zirvedeki bazı isimlerin çocuklarına sahip çıkmak ise o başka. Yani rapor-bedelle askerlikten yırtmaksa, susup oturursun. Gün gelip, gerçekten sevdiğim, hatta takdir ettiğim bir kardeşim için böylesine şeyler yazacağım aklıma gelmezdi. Bunu, hayattaki ender hatalarından biri olarak kabul edip konuyu noktalıyorum.
Yoksa Burak Özçivit gibilerin bedelliden yararlanmış olması umurumda değil. Erol Köse'nin gündeme takılma çabasıyla hiç işim olmaz.
***
Fransız kalamadılar
Afrindeki savaş devam ederken Fransızların çıkışı sürpriz olmadı. Cumhurbaşkanı Macron beklemede kalırken, Savunma ve Dışişleri Bakanlarını öne sürdü. "Türkiye Suriye'den çıkmalı" denip, Birleşmiş Milletleri toplantıya çağırdılar. Yani bir zamanlar dünyayı parmağında çevirenlerden olan ülke uyandı. Silkindi ve Nara attı. Vakti zamanında BM'ye imtiyazlı kurucu olduğunu hatırladı.
Hava savunma sistemleri
Bu konuyu biraz açarsak, Fransa'nın bize gıcıklığı mağrip ülkeleriyle, yani Osmanlı İmparatorluğu ile başlar. Yanı sıra üç ülkenin hamisi olduğunu zanneder; Lübnan, Ürdün ve Suriye. Ne zaman bunlarla ilgili uluslararası tartışma ve çatışma olduğunda dişlerini gösterir. Anlayacağınız bu üçlüye kanat germe bahanesiyle
"Sömürgecilik damarı kabarır"
Bir başka hatırlatma daha yapmak istiyorum. Dikkat edin ASALA'nın palazlandığı en önemli devlet Fransa'dır. Bu terör örgütünün elemanları her zaman Paris'tedir. Bizi yönetenlere tavsiyem, Rus S-400'lerini dengelemek için Fransa'dan alınacak hava savunma sistemlerine fazla güvenmesinler. İmalatta veya teslimatta mutlaka bir problem çıkaracaklardır.