Usta gazeteci Fikret Bilâ son kitabı "CHP nasıl iktidar olur?"da 70 yıllık çok partili hayatın sadece 11 yıl 3 ayını koalisyon ortağı olarak iktidarda geçiren, bu süreçte hiç tek başına iktidar olamayan cumhuriyetin kurucu partisi CHP’yi masaya yatırıyor. CHP’nin hangi dönemde, hangi olaylara karşı nasıl tutum aldığının, seçim sonuçlarının, partinin oy alamadığı kesimlerin, hangi seçmen kesiminden neden koptuğunu detaylı biçimde ele alan kitapta, Bilâ, CHP’nin nasıl iktidar olabileceğine yönelik çarpıcı çözüm önerileri de sunuyor.
Bilâ, cumhuriyet tarihinin de CHP perspektifinden anlatıldığı, akademik bir derinlikte kaleme aldığı son kitabıyla ilgili olarak, halen yazılarını sürdürdüğü T24’ün sorularını yanıtladı:
- Belki en son sorulacak soruyu en baştan sormak istiyorum. CHP, neden iktidar olamıyor?
Bu kitabı bu sorunun yanıtını bulmak için yazdım. CHP neden iktidar olamıyor ve nasıl iktidar olur, sorularının yanıtını bulmak için. 70 yıllık çok partili hayatımızda CHP’nin iktidar süresi 11 yıl 3 ay, o da koalisyon ortağı olarak. CHP, devrimler, büyük dönüşümler yapmış bir partidir. Atatürk’ün önderliğinde egemenliği saltanattan alıp halka devretmiştir. Cumhuriyet’in anlamı budur. Padişahın kullarını eşit haklara sahip yurttaşa dönüştürmüştür. Hilafeti kaldırıp laik bir devlet düzeni kurmuştur. Kadını toplumda ve siyasette eşit konuma getirmek için hukuk alanında da devrimler yapmıştır. İsmet İnönü’nün önderliğinde çok partili hayata geçmiş, cumhuriyeti demokrasiyle bütünleştirmiştir. Bülent Ecevit’in önderliğinde Türkiye’yi sosyal demokrasi ve sosyal devletle tanıştırmıştır. Bunları yaparken önemli dönüm noktaları yaşamıştır. Doğal olarak 600 yıl tebaa ve ümmet kültürüyle yaşamış bir toplumda bu devrimleri yapmak ve yerleştirmek kolay bir iş değildir. Bu nedenle çoğu kez dirençle karşılaşmıştır. Bu direnç cumhuriyetin kuruluş yıllarında vardır, bugün de vardır ve iktidardır.
CHP tarihinde halkla kopukluğa yol açan önemli dönüm noktalarından biri hilafetin kaldırılmasına, laikliğe olan direncin CHP’yi uzun yıllar "dinsiz parti" olarak damgalaması ve bugüne kadar etkili bir propaganda olarak kullanmasıdır. Bu direnç cumhuriyet isyanlarının hemen hepsinde ortak bir özellik olarak görülüyor. İkincisi 2. Dünya Savaşı yıllarındaki ekonomik yokluktur. İsmet İnönü’nün orduyu savaşa hazır tutmak için kaynakları askere kullanması, ağır vergiler, ekmeğin ve temel ihtiyaçların karneye bağlanması, yüksek enflasyon CHP’yi "ekonomiyi iyi yönetemeyen, yokluk, karne, kuyruk partisi" olarak damgalamıştır. Üçüncüsü 12 Eylül 1980 darbesinin CHP ve solun üzerinden silindir gibi ezmesi, sol kadroları dağıtmasıdır. Sonrasında ise merkez solun SHP, DSP, CHP olarak üçe bölünmesidir. Dördüncü dönüm noktası HEP ve ardılı partilerden sonra Kürt seçmenin CHP’den kopmasıdır.
Kuruluşundan beri halkın değil devletin partisi damgasını yediğini de eklemek gerekir. Bülent Ecevit’in halkçı, devlete, askere, darbeye direnen liderliğine ilişkin dönem CHP’nin halka en çok yaklaştığı dönemdir. 2001 sonrasında AK Parti iktidarının din üzerinden devletin temel niteliklerine, özellikle de laikliğe karşı giriştiği dönüştürme politikası karşısında, laikliği savunma hattına çekilen CHP, orta alt gelir grubundan uzaklaşmış, orta ve üst gelirli, laik, eğitimli, beyaz yakalı kesime hapsolmuş, büyük kentler ile kıyı kentlerine sıkışmıştır.
- CHP iktidarda değil, aslına bakarsanız çok partili sisteme geçildiğinden bu yana iktidar olduğu dönem sayılı. Buna rağmen nasıl oluyor da sağ partiler, "bütün kötülüklerin nedeni CHP" formülünü işletebiliyor? CHP, nasıl oluyor da bu söylemi aşabilecek bir iletişim geliştiremiyor?
"Bütün kötülüklerin nedeni CHP" propagandasını en etkili şekilde AK Parti kullandı. CHP’nin laiklik hattına çekilmesini de fırsat bilerek Deniz Baykal’ın deyimiyle "tarihten husumet çıkararak, din ve dince kutsal değerleri kullanarak" ve ilk sorudaki yanıtımda söylediğim gibi "ekonomiden anlamaz, ekonomik sorunların kaynağı, yokluk, yoksulluk, kuyruk partisi" propagandasıyla CHP hakkında olumsuz bir algı oluşturmaya başladı. CHP, 2003-2010 arasında laikliği savunmak adına AK Parti’nin istediği gibi din alanında tartışmaya girince, Erdoğan kutuplaştırmadan çoğunluk üretmeyi başardı. Tabii diğer konjonktürel koşullar da AK Parti’den yanaydı. Din ve laiklik minderinde kalan, parti içi çekişmelerle de enerji ve zaman kaybeden CHP, halka bir alternatif olduğu güvenini veremedi.
"CHP Erdoğan’ın yasağını savunamazdı"
- CHP'nin 2002'den bu yana verdiği, Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi, laiklik odaklı mücadele, dokunulmazlıkların kaldırılması gibi noktalardaki kararlarının hep AKP'ye yaradığı söyleniyor, katılıyor musunuz?
CHP gibi sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partinin Erdoğan’ın siyaset yasağını savunması doğru olmazdı. Bir kişiyi engelleyerek bir partinin başarılı olması mümkün değildir. Sosyalist Enternasyonal üyesi bir parti bu yasağın devamını savunamazdı. Laiklik Türkiye için çok önemli. Demokrasinin dayanağı ve güvencesi, CHP’nin laikliği savunması doğru politikadır ama siyaseti sadece bu alana sıkıştırması, diğer alanlarda etkisiz kalmasına yol açtı. Aynı anda diğer alanlarda da aktif ve etkili olmalıydı. Laiklik eksenli politika, CHP’li elitlerin partisi olarak eleştirilmesine olanak sağladı. Yoksul kesimden, varoşlardan koptu.
"Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununa çözüm taahhüdü önemli"
- CHP, Kürtler'in oyunu alamıyor. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da HDP ile AKP arasında bölüşülen oylar var. Bir partinin iki büyük bölgede var olmaksızın iktidara gelebilmesi mümkün mü? CHP, hem geleneksel söylemlerinden vazgeçmeden, hem de mevcut seçmen kitlesini küstürmeden, bu engeli nasıl aşabilir?
Daha önce yüzde 30’lara çıkabilen CHP oylarının HEP ve ardılı partilerden sonra CHP’den koptuğu gözleniyor. Yüzde 25 bandına gerilemesinde bu kopuşun payı büyük. Aslında Kürt sorununu çözmek konusunda samimi adım atan parti CHP’nin devamı olan SHP’dir. Erdal İnönü’nün Kürt sorunun demokratik yollardan siyaset sistemine katma düşüncesi Güneydoğu’dan, Kürt seçmenden destek görmüştür. Kitapta yer verdiğim gibi 1991 seçimlerinden İnönü’nün yöneldiği seçim işbirliği sandığa yansımıştır. Ancak 1991 sonrasında, PKK’nın siyasallaştırdığı, Güneydoğu’da siyasal bir coğrafya oluştuktan sonra, bölgedeki Kürt seçmen HEP ve ardılı partilere yönelmiştir. Dinci-muhafazakâr, feodal bağları güçlü Kürt seçmen ise AK Parti’ye yöneldi. Bu gerçeği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da ifade etmiştir. "Kürt seçmenden neden oy alamıyorsunuz" sorusuna, bunu biz de soruyoruz niye oy vermiyorsunuz, diye. Bizim kendi partimiz var, diyorlar" demiştir. Kılıçdaroğlu, son kurultayda "Söz veriyorum, Kürt sorununu çözeceğim" dedi. Önemli bir taahhüttür. CHP ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal projelerle Kürt seçmenden destek alabilir. Ulus birliği ve toprak bütünlüğünü bozmadan, PKK ile pazarlığa oturmadan, teröre karşı kesimle sol-sosyal demokrat, özgürlükçü, özyönetime dayanan projelerle yol alabilir. Yönettiği 11 büyük ilde bu projeleri heyete geçirebilir ve iktidarında tüm Türkiye’ye yayabilir. İktidarın yetki alanı dışındaki alanlarda Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’ndaki federasyon veya bölgesel özerklik yaratmayacak ilkeleri mümkün olduğu kadar hayata geçirerek başlayabilir.
- Kılıçdaroğlu'nun, başkanlık sistemine henüz geçilmeden önce ittifaklar aracılığıyla AKP'yi aşabilmek yönünde çalıştığını görüyoruz. Dindar kesimlerle iletişim kurmaya çalışıyor. Sağ ve sol arasındaki yüzde 65'e 35 gibi işleyen oy dengesinin farkında. Bunu da sağ partilerle de ittifak yaparak aşma eğilimi var. Hatta, bunların yanına HDP'nin de deklare edilmeyen desteği ekleniyor yerel seçimde gördüğümüz gibi. CHP, tek başına yoksullara, toplumun "öteki" olarak sunulan kesimlerine ulaşamaz mı? İttifak formülü, ne getirir, ne götürür?
CHP yoksullara, işçilere, çalışan kesime, çiftçiye, esnafa ulaşabilir. Bu sosyal demokrat olduğunu söyleyen CHP’nin görevidir. Doğal olarak yaslanması gereken kesimler bu kesimlerdir. Bu çaba, bugün Türk siyasetinin başat sorunu olarak görünen demokrasi talebini önde tutmaya engel değildir. Kılıçdaroğlu’nun seçimin demokratlarla otoriterlik yanlıları arasında olacağına ilişkin saptaması ve buna dayalı olarak Millet İttifakı’nın "Demokratlar İttifakı’na dönüşmesini istemesi isabetlidir. Yönetimindeki 11 büyük il belediyesi ile yoksul kesimlere ulaşmayı başarabilir.
CHP’nin örgütlenme ve propaganda yöntemlerini değiştirmesi gerekir. CHP, üye partisine dönüşmelidir. Örgüt ise kadınların ve gençliğin daha çok ve daha etkin olduğu bir yapıya kavuşturulmalıdır. Ecevit’in 1977’lerde yaptığı gibi, kadınların, gençlerin, beyaz yakalıların Anadolu’ya yayılıp, kapı kapı gezip, halka inip CHP projelerini anlatması gerekir. Kadınları ve gençleri örgütte aktif hale getirmeden, demeç ve sosyal medya mesajlarıyla bu kesimleri kapsaması zor olur. CHP’liler birbirlerine değil, daha önce ulaşamadıkları, AK Parti’nin yardımlarla, sadaka ekonomisiyle ulaştığı kesime hitap etmelidir. CHP belediyeleri dayanışma ekonomisiyle yeni mülkiyet, üretim ve dağıtım modelleri kurabilir.
"CHP ev ev gezmeli, bağımsız basına sahip çıkmalı"
- CHP'nin çok partili döneme geçilmesinden bu yana aşamadığı, "din düşmanı" söylemi var. Bunun yanı sıra, röportajlardan da görüyoruz ki Lozan'dan, bor madenlerine kadar uzanan bir hakikatin bilinmemesi, hakikatin eğilip bükülmesi, bu söylemene inanılması sorunu var. Medyanın hakimiyetinin iktidarda olduğu böyle bir dönemde bunların aşılabilmesi için ne yapılması gerekir?
AK Parti gerçek ötesi üzerinden gündem ve algı oluşturmakta başarılı. Bir süre önce söylediğinin tam aksini söylediğinde de destekçilerini ikna edebiliyor. Bu konuda Erdoğan’ın ve partisinin başarılı olduğunu söylemek gerekir. Bunda medyanın yüzde 90’ından fazlasını kontrol etmesinin payı var kuşkusuz. CHP doğruları halka anlatma konusunda çok fazla efor sarf etmeli. Parti örgütü ev ev gezmeli. Halkın içinde olmalı. Bıkmadan usanmadan anlatmalı. Az sayıdaki bağımsız basın yayın organlarına, gazetecilere daha etkili şekilde sahip çıkmalı, iktidarın sansür ve baskı araçlarına karşı daha etkili bir mücadele vermeli. Meslek örgütleriyle dayanışmasını sürekli kılmalı. Meslektaşlarımızın tazminatsız işten atılmalarına, haklarının ihlal edilmesine karşı daha duyarlı olmalıdır.
- CHP tarihini de kitapta anlatıyorsunuz. CHP tarihine baktığınızda, şu andaki CHP'yi nasıl görüyorsunuz? Hangi dönemlerden geçildi ve şu an CHP nerede?
Bugünkü CHP’de tüm dönemlerin etkisi var elbette. Bugünkü koşullarda CHP yeniden kurucu parti sorumluluğu taşıyor diye düşünüyorum. AK Parti iktidarının Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini önemli ölçüde zedelediği, silikleştirdiği, etkisiz kıldığı bir süreç yaşandı, yaşanıyor. Anayasal organların içinin boşaltıldığı, etkisiz kılındığı bir dönem, kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen kuvvetler birliğine dönüşmüş durumda. Yürütme erki Cumhurbaşkanı’ndan oluşuyor. Denge ve denetleme dışında bir sistem kuruldu. Bu nedenle CHP, cumhuriyetin temel ilkeleriyle, Atatürk’le sorunu olmayan diğer muhalefet partileriyle Türkiye’yi yeniden inşa etmeli. Kılıçdaroğlu bu sorumluluğun farkında, bilincinde. Sorunu doğru teşhis etmiş durumda. En geniş ortak payda olarak demokrasiyi esas alan bir yeniden inşa süreci gerekiyor. Bu da iktidar değişikliğine bağlı. Kılıçdaroğlu bu ihtiyacın farkında olarak bir yandan Ecevit’in 'inançlara saygılı laiklik' ilkesini, bir yandan da Erdal İnönü’nün Kürt sorunu dahil olmak üzere sosyal demokrasi politikalarını bir arada uygulamaya çalışıyor.
- Kitapla ilgili CHP'den nasıl bir tepki geldi?
Kitap daha çok yeni. Dağıtım sürecinde. Kitabı edinen CHP’lilerden hep olumlu geri dönüşler aldım. Saptamalarım ve önerilerime katıldıklarını, çok faydalandıklarını, bilgilendiklerini söyleyenler oldu. Bazı önerilerimle ilgili olarak CHP’de zaten çalışmaların sürdüğünü ifade edenler de oldu. Bu da beni çok memnun etti.
"CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı, muhalif partilerin de oy verebileceği bir CHP’li olmalı"
- CHP'nin cumhurbaşkanı adayı sizce kim olmalı? Sağa yakın, normalde merkez sağ bir partinin adayı olması gereken isimlerle yola çıkılması sonuç verir mi?
Bence CHP’nin adayı CHP’li olmalı. CHP’li olduğundan kuşku duyulmayacak biri olmalı ve aynı zamanda demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin inşa edilmesini, özgürlüklerin genişletilmesini isteyen merkez sağ ve Kürt seçmenden de oy alabilecek nitelikleri taşımalı. Muhalif partilerin milletvekili seçiminde kendi partisine, cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin adayına oy verebileceği bir aday olmalı. Sandıkta bu tercihin yapıldığını 31 Mart yerel seçimlerinde ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçiminde gördük.
"Millet İttifakı, iktidar yolunda önemli bir iskelet"
- CHP, iktidar olabilecek mi?
Evet CHP iktidar olabilir. Millet İttifakı önemli bir iskelet oluşturuyor. Merkez sağ ve merkez solun, demokrasiye inanmış tüm kesimlerin birlikte iktidar olması Türkiye için bir ihtiyaç. O kadar ki CHP tek başına iktidar olacak çoğunluğu alsa bile merkez sağla koalisyona gitmeli. Bu Türkiye’deki kutuplaşmanın giderilmesi, kucaklaşmanın sağlanması ve demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden inşası için gereklidir. CHP, "Toplumsal Hareket Sendikacılığı"nı esas alan toplumsal muhalefet anlayışıyla, dayanışma ekonomisini 11 ilde hayata geçirerek, kent yoksullarına ulaşarak, yönettiği belediyelerde kamucu ekonomiye geçerek, kadın hareketlerini, çevre hareketlerini bünyesine katarak, beyaz yakalıları Anadolu’ya, halka gönderip CHP’yi kapı kapı anlatarak, düzeni değiştireceğini vaat ederek, laikliğin dinsizlik olmadığını aksine inançların güvencesi olduğu konusunda halka güven vererek, örgütte kadınlara ve gençleri aktif hale getirerek iktidar olabilir.
TIKLAYIN | Fikret Bilâ, 70 yıldır yanıtı aranan soruyu kitaplaştırdı: CHP nasıl iktidar olur?