Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, kendisi hakkında "Kampanya yapıyor. Barolar Birliği Başkanı şu anda Türkiye'den başladı, Avrupa'yı dolaşıyor. Sen bir daha benim kapımı çalamazsın. Yarın bunun faturası çıkar" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a cevap verdi. "Sayın Cumhurbaşkanı yine 2010'daki gibi aldatılmasın diye boşuna uğraşmıyoruz. Birileri yurt dışında çalışma yaptığımı söylemiş ve inandırmış" diyen Feyzioğlu, "Hayır diyecek olanları terörist olmakla suçladığınız için sizin için üzgünüz Sayın Cumhurbaşkanı. 16 Nisan yaklaştıkça, malesef bu saldırıların dozu artmış, akıl ve mantık ölçüsü iyice şaşmıştır. Bizi sanırım sizden ikbal bekleyen bazılarıyla karıştırdınız. Devlet kapısı benim gibi düşünmeyene kapanmıştır cümleniz, anayasa değişikliğiyle nasıl bir devlet yapısı hayal ettiğinizin göstergesidir" diye konuştu.
"Sizin için üzgünüz Cumhurbaşkanı"
Feyzioğlu'nun "Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafımı hedef alan 'gerçek dışı' sözlerine ilişkin düzenlediğimiz basın toplantısı' sözleriyle sunduğu canlı yayının bir kısmı şöyle:
Feyzioğlu'nun Facebook sayfasından canlı olarak yayınladığı açıklamalarından bir kısmı şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın 13 Mart 2017 tarihinde basına yaptığı Türkiye Barolar Birliği ile ilgili gerçeklerle örtüşmeyen açıklamaları dehşetle izledik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yine aldatıldığını gördüğümüz için üzgünüz. Öncelikle Hollanda’nın, Almanya’nın ve bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bakanlarına yönelik kısıtlamalarını kınıyoruz. Türkiye Barolar Birliği ve baroların Avukatlık Kanunu uyarınca görevi Anayasa değişikliği paketini ve içerdiği tehlikeleri Cumhurbaşkanına, Bakanlar Kuruluna, milletvekillerine ve Türk Milletine anlatmaktır. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanına sözümüz var: Siz, Bakanlar Kurulu ve Anayasaya rağmen fiilen başkanlığını yaptığınız iktidar partisi, en milli kaygılarla ve yürekten dile getirdiğimiz uyarılarımızı tartışmaya bile gerek görmediniz. Bu sebeple, Türkiye Barolar Birliği ve pek çok baromuz halkoylaması öncesinde en üst makamı, yani vatandaşlarımızı bilgilendirmek için kanuni görevlerini yerine getirmektedir.
Biz, Sizden farklı olarak elbette tarafız. Siyasi partilerden yana değil tarafımız. Yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden, bağımsız ve etkin savunmadan yana tarafız. Getirmek istediğiniz sistemde memleketin tüm hakim ve savcılarının bir siyasi parti genel başkanına ve onun vasıtasıyla kendisinin il ve ilçe başkanlarına bağımlı kılınmak istenmesinin karşısındayız.
Sayın Cumhurbaşkanı, bizi, Avrupa’da dolaşarak Anayasayı anlatmakla suçladınız. Yurtdışında bu amaçla ve birkaç saatliğine tek bulunduğumuz tarih, 18 Şubat 2017’dir. Anladığımız kadarıyla bu defa da tarih konusunda aldatılmışsınız. Aynı tarihte Başbakanınızın da Almanya’da ‘evet’ mitingi yaptığı eminiz malumlarınızdır. Sayın Başbakana yönelik bir öfkenizi görmedik. Bizden sonra 1 Mart’ta Hollanda’da ‘evet’ propagandası yapan İktidar Partisi Milletvekili Sayın Mustafa Köse’ye de bir söz söylediğinizi duymadık. Demek ki tarafsızlık yemini etmiş ve Türk Milletinin tamamını temsil etmesi gereken Siz, halkoylamasında Milletimizin önüne konacak iki seçenekten ‘evet’i savunanları vatandaş, diğerlerini terörist olarak görmektesiniz. 16 Nisan tarihi yaklaştıkça maalesef bu suçlamaların dozu artmış, akıl ve mantıkla izah edilebilirliği giderek kalmamıştır.
Türkiye’yi terörist unsurlarla dolaşarak bir çalışma yaptığımızı da söylemişsiniz. Maalesef yine aldatılmışsınız. Türkiye’nin yetişmiş en vasıflı Anayasa hukukçularından biri olan ve bildiklerini Türk Milletiyle paylaştığı için üniversitesindeki görevine Sizi kızdırma korkusuyla son verilen Prof. Dr. Süheyl Batum mu terörist unsur Yoksa hayatını Türk tarihi araştırmalarına adamış, Anadolu’da devletlerin nasıl yıkılıp kurulduğunu ve Selçuklu ile Osmanlı tarihini en iyi bilen, maalesef bildiklerini Türk Milleti’yle paylaştığı için partisinden ihraç edilen Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu mu?
Birlikte yol yürümekten onur duyduğumuz, Anayasa değişikliğinin tehlikelerini kendi şehirlerinde anlatmak için gece gündüz çalışan baro başkanlarımız ve on binlerce avukat meslektaşımız mı?
Evet – hayır seçenekleri arasında ‘hayır’ seçeneğini tercih edecek milyonlarca vatandaşımız terörü desteklemekle suçlanabilir mi?
Anayasanın Türkiye’ye maliyetini anlatmak üzere yola düşmüş Kardak kahramanları, kumpas mağduru kahraman asker ve polislerimiz terör destekçisi olmakla suçlanabilir mi?
Elbette biz avukatların arasında da Anayasa değişikliğine olumlu bakan meslektaşlarımız da var. Biz bunlara saygı duyuyoruz. Onları vatan hainliğiyle ya da terör örgütünün değirmenine su taşımakla suçlamayı aklımızın köşesinden bile geçirmeyiz. Üstelik biz sürecin başında 100 bin meslektaşımızın görüşünü alarak yola çıktık. Hep şunu söylüyoruz; halk oylamasında tercihi ne olursa olsun her vatandaşımız Türk Milleti’nin asli unsurudur.
Şöyle bir cümle sarf ettiğinizi duyduk; ‘Avukatların tamamı hayır mı diyor ki Türkiye Barolar Birliği Anayasa değişikliğine hayır verilmesi gerektiğini söylüyor’ Keşke böyle demeseydiniz. Türk Milleti’nin yüzde ellisinden fazlası hayır dediği halde, Siz ettiğiniz yemine ve Anayasa madde 103’e göre Türk Milleti’nin tamamını temsil etmeniz gerektiği halde Milletimizin yüzde elliden fazlasını nasıl dışlar, düşman ilan edersiniz. Gerçekten Sizin için üzgünüz.
Anayasa değişikliği sürecinde Milletimizi biz bilgilendirmeyecektik de, Size göre bu görevi acaba hangi meslek örgütü veya sendika üstlenmeliydi Elbette bu ülkede yaşayan herkesin ve her meslek örgütü, sendika ve sivil toplum örgütünün görevidir Anayasa konusunda bilgilendirme yapmak. Ancak elini vicdanına koyan herkes bilir ki bu öncelikle Türkiye Barolar Birliği ve baroların görevidir. Yoksa Siz sadece futbolcular konuşsun ve ‘evet’ propagandası yapsın mı istiyorsunuz.
Sayın Cumhurbaşkanı, demişsiniz ki; ‘Bundan sonra kapımız TBB Başkanı’na kapanmıştır.’ Bizi sanırım Sizden ikbal bekleyen bazılarıyla karıştırdınız. Bugüne kadar Sizinle ve Sizden önceki cumhurbaşkanlarıyla, Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en milli meseleleri dışında hiçbir görüşmemiz veya yazışmamız olmamıştır. Ayrıca bu cümleniz 16 Nisan’da geçmesini arzu ettiğiniz Anayasa değişikliği ile nasıl bir devlet yapısı hayal ettiğinizin de üzücü bir ikrarıdır. Yani benden olana devletin kapısı açık, benim emrime girmeyene devletin kapısı kapalıdır demektesiniz.
Peki hatırlayalım. Ne zaman, hangi durumlarda biz devletimizi yönetenleri yine en milli duygularla, en milli kaygılarla uyarmıştık.
Savcısı benim dediğiniz kumpas davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omurgasına balyoz indirilirken uyarmıştık. Önceki Genel Kurmay Başkanı Sayın Başbuğ, devletin içine yerleştirilmiş bir çete tarafından tutuklamaya sevk edilirken uyarmıştık. O tarihte Başbakan olarak Size ve Sayın Cumhurbaşkanına yazmış olduğumuz açık mektup devletin arşivindedir. Bu çetenin hedefinde sırada siz varsınız demiştik. 2010 Anayasa değişikliği yazılırken bununla yargıyı belirli yapılara teslim ediyorsunuz diye uyarmıştık. Habur’daki çadır tiyatrosu kurulduğunda uyarmıştık. 21 Mart 2013’de bölücü terör örgütünün İmralı’daki mahkum reisinin yazdığı söylenen ‘barış mektubu’ denilen yazının, aslında Ortadoğu’da başlayacak savaşların habercisi olduğu konusunda uyarmıştık. Sözde barış sürecinde devletimizin kandırıldığını, bazı şehirlerimizin bir büyük kalkışma için terör örgütü tarafından cephaneliğe çevrildiği konusunda uyarmıştık. Bu uyarılarımız dinlenmediği için maalesef evlatlarımız şehit oldu. Uluslararası hukuk alanında Türkiye Cumhuriyeti itibar kaybetti. En haklı davamızı bile üst üste yaptığınız yanlışlar sebebiyle devletimiz yurtdışında savunamaz hale geldi.
Daha önceki her uyarımızın maalesef gerçekleştiği ve her aldatılmanızın ülkemizin büyük bedeller ödemesine neden olduğu gerçeğinin altını çizerek şimdi de uyarıyoruz.
16 Nisan 2017’de halk oylamasına sunulacak olan paketin iç katmanlarında Cumhurbaşkanına denetimsiz ve sınırsız bir güç verilmesinin çok ötesinde Türkiye’nin altına saatli bombalar yerleştirilmek isteniyor. Küresel kuklacıların Sevr Antlaşması’ndan beri Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı ve İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan bölücü örgüt liderinin teşvik ettiği eyalet sistemi adı değiştirilerek Cumhurbaşkanının tek imzasıyla kurulabilir hale geliyor. Türkiye’nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması açısından hayati önem taşıyan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğumuz çekinceler de Cumhurbaşkanının tek imzasıyla kaldırılabilir oluyor. Bu, sonu felakete yol açacak yetkilerden haberiniz olduğunu düşünmek dahi istemiyoruz. Peki iki sene sonra kimin cumhurbaşkanı olacağını, ondan bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağını bilebiliyor musunuz Size defalarca seslendik. Davet edin, Sizi aldatmak isteyen küresel kuklacıların oyununu yüzlerine vuralım ve birlikte bozalım dedik. Siz ise her milli davada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında dimdik duran bizleri yine düşman ilan ettiniz. Biz de gerçekleri Türk Milletine anlatmak için yollara düştük. Sayın Cumhurbaşkanı, mücadelemiz Türkiye içindir, Sizin torunlarınız da dahil gelecek nesillerimiz içindir. Biz, bunun için konuşmanızda bir tehdit olarak algıladığımız ‘Bedel ödeyeceksin’ cümlesindeki her türlü bedeli Türk Milleti için ödemeye hazırız. Türk Milleti dışında hiç kimseye minnetimiz, hiçbir makam-mevki sahibinden bir ikbal beklentimiz yoktur. Tek borcumuz, Allah’a olan can borcumuzdur, vadesi geldiğinde onu da verir alnımızın akıyla gideriz.”
Feyzioğlu'nun dün gece Twitter hesabından yaptığı yazı ve fotoğraf paylaşımları şöyle:
"18.02.2017. Sayın Başbakan Almanya'da, ben Hollanda'dayım. Henüz Avrupa'dan mağduriyet (!) ithal etmemiş siyasi iktidar. Ya Rauf Denktaş'a yapılan!
"Sayın Cumhurbaşkanı yine 2010'daki gibi aldatılmasın diye boşuna uğraşmıyoruz. Birileri yurt dışında çalışma yaptığımı söylemiş ve inandırmış."
A Haber ve ATV ortak yayınında konuşan Erdoğan konuyla ilgili şunları söylemişti:
Evet için benim bakanıma konuşma imkanı vermeyenler... Türkiye Barolar Birliği Başkanı oralara gitti. Oralarda kampanya yapıyor. Barolar Birliği Başkanı şu anda Türkiye'den başladı, Avrupa'yı dolaşıyor. Ve bu hukukçu. Barolar Birliği Başkanı'nın oralarda böyle bir çalışmayı yapması ne demek biliyor musunuz.
Türkiye'de benim konumum bundan sonra belli. Sen şimdi hukuk içerisinde bundan sonra acaba Türkiye'de yönetim içinde bulunanlarla nasıl bir araya geleceksin. Sen bir defa benim kapımı çalamazsın. Kapattım kapıyı. Niye, çünkü sen Barolar Birliği'nin Başkanısın. Yani hukuk nedir bunu bildiğini iddia eden bir kurumun başkanısın. Böyle bir şey yapamazsın. Siyasetçi değilsin. Böyle bir şeyi yaptığı anda karşına yarın bunun faturası çıkar. Nitekim bir çok baro bu noktada isyanda. Artık o bizi temsil etmiyor noktasındalar. Ve gittiği yerlerde de, bazı yerlerde terör örgütleriyle iltisaklı olanlarla da birlikte oluyor. Tabi burada HDP'li, CHP'li bütün vekillerle beraber buraları dolaşıyorlar. Dolayısıyla hayır diyenlerin oturduğu nokta bu.
Devlet erkânı bugün Danıştay’ın 146. Yıldönümü törenindeydi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan salona girişte Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile el sıkıştı hatta şakalaştı. Ancak bu samimi ve mutlu görüntüler, Feyzioğlu’nun konuşması sırasında yerini gerginliğe ve kızgınlığa bıraktı. Erdoğan’ın salonu terk ederken yüzüne yansıyan ifade içerideki gerginliği yansıtıyordu.
2014'te Danıştay'ın yıldönümü törenleri sırasında Erdoğan, Feyzioğlu'na "Edepsiz" demişti
Dönemin başbakanı Erdoğan, Danıştay’ın 146. Yıldönümü törenleri sırasında Feyzioğlu’nun konuşmasını ''Yanlış konuşuyorsun'' diyerek oturduğu yerden bölmüştü. Barolar Birliği Başkanı da ''Neyi yanlış konuşuyorum Sayın Başbakan'ım?'' diye sormuştu. Bunun üzerine Başbakan da ''Böyle bir edepsizlik olmaz ki'' demişti. Bunun üzerine Feyzioğlu, kürsüden ''Ben edepsizlik yapmadım, kimseye de edepsizlik yapıyorsun demeyi kendime yakıştırmam. Çok yapıcı bir konuşmaydı” yanıtını vermişti. Erdoğan, oturduğu yerden ayağa kalkarak "Böyle bir yasal hakkın yok. Ama maalesef biz tüzükle böyle bir şeye söz veriyoruz. Siyasi konuşma yapıyorsun, 25 dakika Sayın Başkan konuştu. 1 saattir sen konuşuyorsun. Van ile ilgili söylediklerin baştan aşağıya yalan'' diye konuşmuştu. Bu tartışmanın ardından çok sinirlenen Erdoğan, konferans salonunu terk etti.
"Edepsiz" sözlerinden sonra bir ilk; Erdoğan, Feyzioğlu'nu kabul etti
Darbe girişiminden sonra 8 Ağustos 2016'da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu ve beraberindeki heyeti kabul etti. 2014'teki toplantıda gergin anlar yaşayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, bu olaydan sonra ilk kez Külliye'de buluşmuştu. Bu buluşmada Erdoğan, Feyzioğlu'nun darbe girişimi sırasında yaşananların dünyaya anlatılmasına dair teklifini kabul etmişti.