* Eyüp Kök
Bu sezonun başında Fenerbahçe taraftarı için çok sık gerçekleşmeyen bir durum gerçekleşti ve 20 yıllık Aziz Yıldırım dönemi resmen sona erdi.
Kendisinin yerine görevi devralan Ali Koç, camiaya yeni bir vizyon getirip, umut ışığı yakmıştı. Bu da gelecek güzel günlerin habercisi gibiydi.
Sözlerinde sürekli sportif açıdan gelecek birkaç yılın affını isteyerek, Fenerbahçe’nin öncelikle maddi sıkıntılarına eğileceğini belirten Ali Koç, selefi Aziz Yıldırım’ın dönemindekine benzer hataların artık geride kalacağını da belirtiyordu.
Peki bazı taraftarların sabrının tükenmesinde haklılık payı var mı?
Yeni yönetim, sportif direktör meselesi ve transfer dönemi
Ali Koç, seçimlere kısa bir süre kala profesyonel bir heyetin Fenerbahçe’nin sportif faaliyetlerini yaklaşık 1 yıldır izlediğini dile getirmişti.
Değişim isteyen Fenerbahçe kongre üyeleri adına, takımın 1 yıldır analiz edildiği beyanı oldukça heyecan vericiydi zira futbol takımı son şampiyonluğunu 2013/2014 sezonunda yaşamıştı ve buna artık "dur" demek gerekiyordu.
Ali Koç beklenildiği üzere kulübün yeni başkanı oldu ve hemen kolları sıvadı.
İlk iş olarak belli başlı tribün reformları yaptı ve küstürülmüş taraftar tribüne kazandırıldı. Nitekim bu kombine sayısına da yansıdı.
Sıradaki hamle ise 1 yıldır kulübü inceleme altına aldığını söyleyen Damien Comolli’ye imza attırmak oldu.
Comolli, Türk basınında bir heyecan seline neden oldu bunun nedeni CV’sindeki oyuncuların isimleriydi.
Kısaca saymak gerekirse Comolli, Arsenal, Totthenam ve Liverpool’da gelecekte dünya futbolunda söz sahibi hatta efsane olacak isimlere imza attırmayı başarmıştı.
Aralarında Thierry Henry, Luka Modric, Luis Suarez, Patrick Viera, Nicolas Anelka, Gareth Bale ve Dimitar Berbatov’un olduğu isimlerle CV’sini donatan Comolli kağıt üzerinde heyecan yaratmakta haklıydı.
Öncelikle Barış Alıcı ve Berke Özer gibi avrupa futbol otoritelerinin listelerinde geleceğin yıldızları olarak yer alan oyuncularla anlaşan Comolli’nin bu hamleleri basın tarafından sevildi ve geleceğin hamlelerine örnek olması istendi.
Sonrasında gelen Andre Ayew ve Islam Slimani gibi transferler de Premiere League patenti taşıdığından kaliteli olarak lanse edildi.
Bu aşamaya kadar güzel işler çıkaran Comolli ve ekibi, sırasıyla sakatlıklardan geçtiğimiz yılın büyük bir bölümünde forma giyemeyen Tolga Ciğerci, Sebastian Frey ve Diego Reyes transferleriyle sorgulanma dönemine girdi.
Sportif Direktör kavramının Aykut Kocaman ve Daum döneminden dolayı ölü doğduğu ülkemizde, bir sportif direktör ne kadar uzun soluklu bir hamle olacak, bunu zaman gösterecek.
Haftalar geçtikçe yetenek olarak takım kalitesinin altında kalan Frey, sakatlandığı için henüz oynayamayan Tolga Ciğerci, 4 Kalecinin toplamda 6 milyon Euro’luk maaşı ve alınan skorlara paralel olarak takım kalitesi, Comolli ve ekibinin karşısında duran en büyük eleştiri oklarından birkaç tanesi.
Bunlara bir de Josef De Souza gibi ligi tanıyan ortalamanın üstü bir orta saha oyuncusuyla geçtiğimiz sezon takımın en çok gol atan oyuncusu Giuliano’yu gönderip yerlerine soru işaretine sahip oyuncularla doldurmak da eklenince, Comolli’nin icraatlerini sorgulamak daha kolay bir hale geliyor.
Saha içi ve sistem
Phillip Cocu ile birlikte gelen geleceğe yatırım sözleri Ferdi Kadıoğlu, Barış Alıcı ve Berke Özer imzalarıyla daha yüksek sesle söylenmeye başlandı.
Gelecek için bir fırsat olduğu söylenen Cocu kariyerine baktığımızda bu sözleri boşa çıkarmıyor.
Memphis Depay, Luuk De Jong, G.Wijnaldum ve Marco Van Ginkel, PSV’de Cocu’nun tedrisatından geçmiş genç yeteneklerden sadece birkaçıydı.
Son gelişinde pas oyununu geçiş oyuncularıyla birlikte bir potada başarılı bir şekilde eriten Phillip Cocu’nun PSV’si bu dönemde 3 lig şampiyonluğu elde etti.
Çok nadir bir şekilde farklı dizilişler kullansa da genel olarak favori dizilişi 4-3-3’ün ofansif bir versiyonu olan Cocu’nun, doğal olarak elinde bu nitelikte oyuncular mevcuttu.
Gelinen noktada Fenerbahçe’de oyuncuların takıma kazandırılması konusunda Comolli’nin elinin daha kuvvetli olması Cocu’yu bir çaresizliğe sürüklemiş olabilir.
Hazırlık maçlarında ara ara 4-3-3’ü deneyen Fenerbahçe’deki kalite yoksunluğu, Cocu’yu mecburi bir şekilde PSV’de nadiren başvurduğu 4-2-3-1 dizilişine mahkûm etti.
Daha önce aşina olmadığı bir dizilişle karşı karşıya kalan Cocu elindeki kadroya göre şekillenmek zorunda kalıyor.
Sonuç
Oyuncu kalitesiyle ilgili spekülatif yorumlara açık olan Fenerbahçe kadrosu ligde 8 maçta 4 mağlubiyetle yoluna devam ediyor.
Kalite konusunda sorunların olduğu doğru olabilir fakat 8 maçta 4 mağlubiyet alacak kadar da kötü bir kadroya sahip olmadığını söyleyebiliriz.
Çaykur Rizespor karşısında bu sezon maç başına %91.5 isabetli pasla oynayan Skertel’den yoksun olan Fenerbahçe’de tandemi oluşturan Neustadter ve Reyes karşılaştıkları baskı ile hatalı tercihler yapmak zorunda kaldılar.
Rizespor, Fenerbahçe’den toplamda 15 top çalıp rakibini 8 top çalmada bıraktığı gibi 14 driplingle de kenar oyuncularının farkını ortaya koyuyordu.
Fenerbahçe’yi ilk yarıda sürklase ederek öne geçen Rizespor maçın geri kalanında oyunu kendi yarı sahasında kabul etti ve başarılı uzaklaştırmalarla skoru korumayı başardı.
Islam Slimani’nin gol orucu ise düşündürücü unsurlardan bir tanesi.
Y. Benzia takıma katılmadan önce 1.7 anahtar pas oranıyla takımın lideri olan Slimani’nin bu istatistiği aslında gol yollarından ne kadar uzaklaştığını bizlere gösteriyor.
Geçtiğimiz sezon maç başına 59 pasla takımdaki stoperlerin bile önüne geçen Giuliano’yu kaybetmek ileri hatta yerleşik oyunu oynamak konusunda Cocu’nun elini zorlaştıran unsurlardan bir tanesi.
Genel olarak değerlendirmek gerekirse Süper Lig tarihinde ilk defa geçtiğimiz sezon 7 mağlubiyetle şampiyon olan Galatasaray’ın bir ilke imza attığını ve aslında şampiyon olmak için gereken maksimum mağlubiyet sayısının 5-6 bandında olduğunu düşünürsek, Fenerbahçe’nin önünde zorlu bir yolun varlığından söz edebiliriz.
Finansal Fair Play ile takım kalitelerinin birbirine yaklaştığı bu dönemde süper Lig’de bizleri nelerin bekliyor olacağını merakla bekliyor olacağız.
Akademisyen