Fehmi Koru*
Kısa süre öncesine kadar sınır ötesiyle ilgili yalnızca ‘etkisiz hale getirildiler’ diye biten haberlerle karşılaşıyorduk; durum değişti, bir süredir karşımıza daha çok ‘şehit’ haberleri çıkıyor. Geçen günkü 12 şehit haberine kendimizi zorla alıştırmaya çalışıyorduk ki, dün de dokuz şehitle ilgili yeni gelişme hepimizi yıktı.
Ne oldu da, “Terör örgütü militanlarının sayısı artık iki haneli, onların da ayakkabı numaralarını bile biliyoruz” iddia edilirken, birden bire bir ay içerisinde 25 şehit verildi?
Yalan mıydı o açıklama?
Öyleye benziyor.
‘Şehit’ sayısı ise gerçek.
Belli ki, pek çok yönden önemli bir seçime doğru gidilirken, her seçim öncesinde olduğu gibi, terör örgütü erkenden oy kullanıyor.
Varlığını hatırlatarak…
Acılı bir ortamda konuya bundan öte değinmelerle girmek istemem. Allah hayatlarını kaybeden genç insanlara rahmetini esirgemesin, Cennet’ini nasip etsin; ailelerine ve milletimize de başsağlığı dilerim.
Mehmet Eymür’ün eksikliği hissedilecek
‘Derin devlet’ üzerindeki örtüyü çekip almaya çalışan Mehmet Eymür vefat etti.
İstihbarat konularına evvel eski ilgim var. Elime kalem aldığım ilk günden başlayarak, yerli yabancı fark etmez, önüme çıkan her netameli konuya derin bir merakla yaklaşmışımdır. Resmi ağızların esrarlı konularla ilgili açıklamalarının ötesine geçmek, gerçekte ne olduğunu öğrenmeye çalışmak hep temel gayem olmuştur.
Eski okurlar bu özelliğimi zaten bilirler…
Derin devlet konusunda gözümü açan isimlerin en başlarında Mehmet Eymür gelir…
Türkiye onu 1987’de yayımlanan ‘1. MİT Raporu’ ile tanıdı. Dönemin başbakanı Turgut Özal’a sunulmak üzere onun tarafından hazırlanmış raporda, o günlere kadar yarı açık yarı kapalı kaynaklardan kulaklarımıza gelen bilgilerin, ete kemiğe bürünmüş ve isimlere kavuşturulmuş halini, 2000’e Doğru dergisinde yayımlanan o raporda görmüş olduk.
O dönemlerde devlet yönetiminde yer almakta olan kişilerin ne tür ilişkiler içerisinde bulundukları, teker teker ve bütün açıklığıyla, o raporda yer almaktaydı.
Bugün bile bir döneme tanıklık açısından önemli bir belgedir o rapor.
Sızdırıldı ve ardından sızdırma amacına ulaştı: Mehmet Eymür Milli İstihbarat Teşkilatı’ndaki etkin görevinden istifa etmek zorunda kaldı (1988).
Nerede, ne yaptığı bilinmezken, bir yazım üzerine beni aramasıyla kendisinin Antalya’da kurulu bir buz fabrikasıyla ilişkili olduğunu öğrendim.
MİT’ten en yakını Hiram Abas, Eymür ile görüşmemizden kısa süre sonra, İstanbul’da evinin yakınlarında uğradığı bir suikastta hayatını kaybedecekti.
Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde yeniden MİT’e döndü (1995). Ancak orada eskisi kadar etkin olmadığı, Çiller’in yakın çalışma kadrosundan Mehmet Ağar ile çatıştığı duyuluyordu. Ni̇tekim, bir süre sonra, uzaklaştırılma amacıyla, Büyükelçilik nezdinde istihbarat görevlisi olarak ABD başkentine gönderildi (1997). Bir yıl sonra geri çağrıldıysa da, Türkiye’de fazla kalmadı ve yeniden Washington’a döndü (1999).
Orada faaliyete geçirdiği ‘atin.org‘ sitesinde ülkede bayağı gürültülere sebep olan bilgiler yayımlamaya başladı. Bölük pörçük bilinenleri birbirine bağlayan ve okuyana bazı örtülü gerçekler hakkında anlaşılabilir bir tablo sunan bir yayın faaliyetiydi o. MİT dahil devletin bazı hassas kurumlarının yayınlarından memnun kalmadığı, hakkında başlatılan soruşturmalardan belli olmaktaydı.
Onun verdiği bilgiler ışığında gündeme gelen ‘MİTçi gazeteciler’ üzerine baş gösteren tartışmalar göz açıcıydı.
Türkiye Mehmet Eymür’den –atin.org ve kaleme aldığı kitaplar sayesinde- çok şey öğrendi.
Allah’tan kendisine rahmet, eşi Canset Hanım ile ailesi fertlerine de sabırlar dilerim.