* Fehmi Koru
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), Güney Afrika’nın başvurusu üzerine, İsrail’e karşı açılan davada dün karara vardı. Mahkemenin verdiği İsrail’i ‘suçlu’ bulan karar, bütün dünyada olduğu gibi bizde de, yüreklere su serpti…
Nasıl öyle karşılanmasın ki…
Mahkeme, Filistinlilerin ‘soykırım sözleşmesi kapsamına giren bir halk’ olduğunu kabul ediyor ve İsrail’in bu halkı ‘soykırıma uğrattığına’ dair kesin kanıtlar bulunduğunu tescil ediyor. Gazze’de yaşananlar için ‘insanlık trajedisi’ tanımı kullanılıyor kararda ve İsrail’den Gazze’de Gazzelilere karşı sürdürdüğü ‘soykırımı’ durdurmasını istiyor.
Kararı sonrasında neleri yerine getirdiğini bir ay içerisinde mahkemeye rapor etme yükümlülüğü de veriyor İsrail’e…
ICJ’nin kararını ayrıntılı biçimde açıklama görevini üstlenen yargıç Joan Donoghue, 35 dakika boyunca, İsrail’in Gazze’de yaptığı insanlığa karşı suçları birbiri ardına en ağır ifadelerle dile getirdi.
Hiç kuşkusuz ICJ’nin bu kararı önemli.
Ancak karardan sonra İsrail’de garip bir gelişme yaşanıyor. Netanyahu’nun Gazze politikasını savunmak üzere mahkeme huzurunda bulunan İsrail dışişleri bakanlığı hukuk danışmanı ile diğer avukatlar, ülkelerine, kararın memnuniyet verici olduğu mesajını iletmişe benziyor.
Jerusalem Post gazetesinin internet sitesinde, onların görüşlerini yansıtan bir değerlendirmenin başlığı şu: “ICJ 35 dakika boyunca İsrail’e sövdü, ama sonra İsrail kazandı.”
Evet “İsrail kazandı” (Israel wins) diyor gazete… Hatta değerlendirmenin bir yerinde ‘büyük bir kazanım’ ifadesi de kullanılıyor…
Neden?
Çünkü kararın hiçbir bağlayıcılığı yokmuş.
Karar savaşın durdurulması ve İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesiyle ilgili herhangi bir şey söylemiyormuş…
“Soykırım yapma, insani yardımları kolaylaştır, savaş suçları iddiasına yol açan kanıtları koru, Filistinlilere karşı yasadışı davranışlara girişen İsraillileri cezalandır” gibi kararda var olan diğer bütün ayrıntıları, gazeteye göre, İsrail de kabul ediyor ve söylüyormuş zaten…
Bu kadar pişkinlik benim midemi bulandırdı.
Umarım, Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren Lahey merkezli Uluslararası Adalet Divanı’nın yargıçları, İsrail’in kararlarına verdikleri bu garip tepkileri okuyorlardır.
Okuyorlarsa ve eğer Netanyahu savaşa bu karara rağmen son vermezse, bir ay sonra rapor önlerine geldiğinde, İsraillilerin daha iyi anlayacağı dilden, başka türlü anlaşılmasına izin vermeyecek biçimde kaleme alınmış, dört başı mamur yeni bir kararı Netanyahu’ya dayatırlar…
İsrail’in esas anlamadığı, Uluslararası Adalet Divanı kararından çok daha keskin ve onlar açısından çok daha vahim olan hükmün, dünya kamuoyu tarafından kendilerine kesildiğidir.
Dünyanın dört bir tarafında, her dinden vicdanlı insanlar, Gazze’ye yönelik soykırımı tek ağızdan tel’in ediyorlar.
Son örnek Amerika’dan…
Aralarında hepsi de Yahudi kökenli olan Noam Chomsky, Judith Butler gibi filozoflar, Tony Kushner, Sarah Schulman ve Naomi Klein gibi ödüllü yazarlar ile Wallace Shawn gibi tanınmış aktörlerin de bulunduğu ‘Barış İçin Yahudi Sesi’ (Jewish Voice for Peace) adlı kuruluşun öncülüğüyle, Amerikalı hahamlardan oluşan bir grubun imzaya açtığı bildiri yayımlandı.
Hahamlar, İsrail’in Gazze’de yaptıklarını ‘insanlık suçu’ ve ‘soykırım’ olarak tanımlayıp geçmişte Nazilerin kendi soylarından insanlara uyguladıkları yok etme politikasıyla eşdeğerde sayıyorlar.
Bildirinin, ABD başkanı Joe Biden’e açık mektup haline dönüştürülmüş hali, dün, New York Times gazetesinde (NYT) tam sayfa yayımlandı.
Üç yıl önce kendi imzasıyla yayımlanan bir metinde, Biden’in sarf ettiği, “Holokost tarihte bir kaza eseri değildi; pek çok hükümet, bütün bir insan grubunu insanlık-dışı gösterip şeytanlaştırmayı getiren nefret fışkıran yasaları kabul edip, politikaları benimseyip uyguladı; pek çokları da yapılanları gördüğü halde sessiz kaldı. Sessiz kalmak suça ortaklıktır” cümlelerini alıntılayıp, bu sözlerini Filistinliler için de geçerli sayması gerektiğini ona hatırlatıyorlar…
Yahudiler, Nazi soykırımı sonrasında, sürekli, “Bir daha asla” (Never again) kalıbını tekrarlarlar. Bildiriyi imzalayan Amerikalı hahamlar, o iki sözcüğe iki sözcük daha eklemişler: “Herkes için bir daha asla…” (Never again for anyone].
Bakalım Biden, Uluslararası Adalet Divanı’ndan ve NYT’ta yayımlanan hahamların kendisine yazdığı açık mektupan sonra da Netanyahu ile dostluğunu devam ettirecek mi?