Fehmi Koru'nun, "Taha Kıvanç" adıyla Star'da yayımlanan (1 Ocak 2013) Kulis köşesindeki "Dün eğlendiniz, bugün düşünme günü" başlıklı yazısından bazı bölümler şöyle:
Her yılın sonuna doğru olan bu yıl da tekrarlandı: Dünyanın öndegelen kuruluşları, bazı örgütler, gazeteler, dergiler geride bırakılan 365 gün içinde takdir edilen işler yapmış kişileri açıkladı... İslâm Dünyası’nda ilân edilen listelerde adı en sık geçenler ülkemizden; hepsinde yer alan isim de öyle: Recep Tayyip Erdoğan...
Yılın son günü Bosna-Hersek’te bir dergiyle Ürdün’deki bir örgütün haberi geldi: İlki Tayyip Bey’i ‘2012 yılının Müslüman lideri’ seçmiş, diğeri Suudlu Kral Abdullah’ın ardından ‘dünyanın en etkili lideri’ olmaya lâyık görmüş...
Göğsüm kabardı.
Batı’da durum farklı. Tayyip Bey bütün dünyadan topladığı oylarla TIME dergisinin ‘halkın seçtiği yılın adamı’ olarak ilân edilmişti geçen yıl; bu yıl ise ‘dünyanın en etkili isimleri’ listesinde yer almıyor...
Listelerde keyfi bir yön vardır; halk da oy verse okurlar da tercihte bulunsa, sonuçta listeleri tanzim eden bir veya birkaç kişinin eğilimi hepsinden önemlidir. Özellikle de listelere konulmayanlar açısından bu böyledir.
Medyayı bu yıl gözlerini kapatmaya sevk eden, uluslararası basın kuruluşlarının tavırları oldu sanıyorum; Türkiye’yi gazetecilerini cezaevine tıkan ülkeler arasında birinci ilân eden kuruluşların...
Committee to Protect Journalists (CPJ, Gazetecileri Koruma Komitesi) adlı kuruluşun bu yıl sonu itibariyle yayımladığı liste hiç de iç açıcı değil. Bir kere karşılarında ‘cezaevinde gazeteci sayısı’ yazılı ülkelerin çoğuyla aynı ligde değil Türkiye; büyük çoğunluğu diktatörlerin iş başında bulunduğu ülkelerle aynı listede yer almak üzücü. Ayrıca en kabarık rakam da Türkiye’nin karşısında yazılı.
(...)Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de, geçen yıla kadar, TMK kapsamında tutuklu olanları ‘gazeteci’ saymıyordu Türkiye söz konusu olduğunda; bu yıl tavır değiştirdi. Bunun da sebebi, KCK operasyonuyla ilgili gözaltına alınıp tutuklananların sayısının bayağı artması... İlk ilân ettikleri rakam daha da yüksekti, rakamı Adalet Bakanlığı’yla mutabık kalarak 49’a çektiler...
Böylece, Türkiye de, 49 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu kabul etmiş oldu.
İyi bir görüntü değil bu, hiç değil...
Konuyu burada yalnızca Tayyip Bey’in Batılı gözlerde edindiği yerde yaşanan değişim bakımından ele aldım, ama ülkemiz açısından bunun başka sakıncaları da var. Her uluslararası platformda karşımıza çıkartılan bir fatura bu. Siz buna ‘bubi tuzağı’ da diyebilirsiniz. Elimizle yerleştirdiğimiz, yine bizi vuracak bir ‘bubi tuzağı’... (...)