Fehmi Koru*
Londra günlerimden bir anı.
Yıl 1978.
Okul arkadaşlarımdan bir Alman genç, dostluğu daha da artırmak için olacak, sinemalarda kapalı gişe oynanan yeni gösterime girmiş bir filme birlikte gitmeyi teklif etti. Film Türkiye’de geçen bir olayla ilgiliymiş. Günü belirledik, akşama yakın bir seansta biz de diğer sinemaseverlerle kuyruğa girdik. Kuyrukta beklerken, filmin afişlerindeki Türklere benzedikleri için seçildikleri belli olan sert artist yüzler dikkatimi çekmedi değil. Ancak büyük sürprizi tıka basa dolu sinema salonundan başım önde çıkarken yaşadım.
Tek kelimeyle felaketti film.
Sinema çıkışı Alman arkadaş bana veda etmeden ayrılıverdi.
Kendisiyle o günden sonra bir daha yan yana gelmedik.
Filmi izlemiş ve benden nefret etmesi gerektiğini anlamıştı.
Üzerinde uyuşturucuyla yakalanmış genç bir Amerikalının turist olarak bulunduğu Türkiye’de ve uyuşturucuyla yakalandıktan sonra cezasını çektiği cezaevinde -güya- yaşadığı insanlık dışı davranışları sergiliyordu ‘gerçek bir olayı yansıttığı’ iddialı film.
Billy Hayes isimli gencin yazdığı aynı adlı kitaptan beyaz cama Oliver Stone’nun kaleme aldığı senaryoyla aktarılmıştı ‘Midnight Express’ (Geceyarısı Ekspresi) filmi.
[Filmin ismi mahpuslar arası jargonda ‘hapisten kaçmak’ anlamına gelmekteymiş. Hayes, anlatımına göre, kendisini ziyaret eden kız arkadaşının gizlice bıraktığı paralar sayesinde gardiyan kılığına girerek dışarıya çıkmayı ve kaçmayı başarmıştır.]
Yıllar sonra önce Hayes çok daha sonra ise Oliver Stone kitaptan filme aktarılırken olayların olandan çok farklı yansıtıldığını, senaryosunda gerçeklerin çarpıtıldığını itiraf edecektir.
Oliver Stone ilk Oscar ödülünü bu filmin senaryosu sayesinde aldı.
Her sahnesi Türk ve Türkiye düşmanlığını körüklemek amacını taşıyan bir filmdi Geceyarısı Ekspresi…
[Tahmin edileceği üzere, filmin Türkiye’de gösterimi yasaklandı ve uzun yıllar yasaklı kaldı. Ta ki, Bülent Öztürkmen yönetimindeki HBB televizyonu, 1993’te, birkaç gün öncesinden yayınlanacağını duyurup gösterimini yapana kadar…]
Trump: Patavatsız bir lider
Durduk yere öyle bir filmi şimdi neden hatırladım ve hatırlatıyorum?
Sebebi güncel. Dün içeriğinden söz ettiğim, Beyaz Saray’da hem kendisinin hem de First Lady’nin en yakınında görevli olarak bulunmuş gazeteci kökenli Stephanie Grisham adlı kadın, Donald Trump’ın ve ailesinin yanında geçirdiği dört yılda görüp gözlemlediklerini kaleme aldığı kitabında bir olay anlatıyor.
O kitabın bir çok yerinde Trump’ın yüz yüze görüşmelerinde dünya liderlerine karşı sergilediği gaflar da anlatılıyor. Onlardan biri de bizimle ilgili.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve heyetiyle 2019 yılındaki G-20 zirvesinde gerçekleşen görüşmesinde yapılıyor o gaf…
Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu Türkiye heyetine dönüp “İçinizde Midnight Express filmini göreniniz var mı?” sorusunu yöneltiyor Trump.
1978 yılında çekilmiş, sonrasında filmin üzerine oturtulduğu kitabı yazan Billy Hayes ile senaryosunun sahibi Oliver Stone’un gerçekleri çarpıttıkları için ayrı ayrı özür diledikleri ‘Geceyarısı Ekspresi’ filmini Türk heyetine neden hatırlatır ki Trump?
Açıkça söyleyemediği düşüncesini, dolaylı biçimde “Benim gözümde o filmde yansıtıldığı gibisiniz” demeye getirdiği ne kadar belli…
Bunu soruyu takip eden şu tasvirden de anlıyoruz: Trump heyete sorusunun ardından “Sizler için kara bir filmdir” açıklamasını getiriyor.
Patavatsızlığın daniskası bu.
Anlatan Stephanie Grisham, o sırada Trump’ın basın sözcüsüdür ve o sıfatıyla görüşmelere katılmaktadır. Bizdeki Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı Fahrettin Altun’un ABD’deki mukabili gibi bir konumdadır.
Heyet üyeleri bu patavatsızlığa fazla bir tepki vermemişler. “Birkaç nazik gülüşme dışında ses çıkmadı heyetten; sanki ABD başkanı böyle bir şey söylememiş gibi davrandılar, konuşma devam etti” notunu düşüyor Grisham.
Sanıyorum, Osaka’daki 2019’da yapılan G-20 zirvesinde geçen bu patavatsızlığı, bizim heyetin üyeleri, adamın Türkiye ve Türklere bakışını dışa vuran bir ilginç dil kayması olarak değerlendirmişlerdir.
Aynı türden -hatta daha ileri- bir patavatsızlığı da, Trump, 2019 yılında, PYD/YPG örgütlerine arka çıkan ABD’nin tavrından şikayet edildiği bir sırada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği ve muhatabının ‘çirkin’ bulup çöpe attığını söylediği şaşırtıcı ifadelerle dolu mektupla yapmıştı.
G-20 Zirvesi 2019 haziran ayındaydı, mektup da 2019 ekim tarihli.
“Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkileri” konusunda ileride yazılacak eserlerde Trump’ın önyargılara dayalı tavırlarının ülkesinin siyasetine nasıl yansıdığı mutlaka anlatılacaklardır; Grisham o tür çalışmalara malzeme sağlamış oldu.
Donald Trump’ın Beyaz Saray’da ikamet ettiği o dört yıl Türkiye’nin ABD ile ilişkisi açısından ‘iyi’ bir dönem değildi. Türkiye’nin hassas olduğu hiçbir temel konuda Trump’ın olumlu davrandığı görülmedi. Buna Filistin konusu da dahildir.
Nedense bizde o dönemin yaşattıklarının ‘iyi’ olduğu yanılgısı devam ediyor.