Fehmi Koru*
İngiltere’de Saray halkının başı dertte. Ülkenin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor ve her geçen gün onların karşısına yeni sorunlar çıkarıyor.
Giriş paragrafı, her gün göz attığım İngiliz gazetelerinden edindiğim izlenimin özeti…
Kraliçe 100 yaşına girip “Dalya” demeye hazırlanıyordu, 96 yaşında birdenbire ölüverdi.
Halbuki kendisiyle aynı adı taşıyan annesi 102 yaşına kadar yaşamıştı.
Kral olmayı sabırsızlıkla beklerken yaşlanan oğlu, ‘Kral 2. Charles’ adını alarak onun tahtına oturdu, ancak sorunları her gün büyüyen bir ülkenin başı olmanın sıkıntıları ile uğraşmakta zorlanıyor.
Ülkenin resmi ismi ‘United Kingdom’ (Birleşik Krallık); isimdeki ‘krallık’ sözcüğü varlığını sürdürebilse bile ‘birleşik’ sıfatı tehlikede.
İskoçya nicedir birlikten ayrılmak istiyor; ilk fırsatta bir referandumla bunu sağlamak isteyen bir yönetim var orada.
Kuzeyde, yaşadıkları topraklar ikiye bölünmüş İrlandalıların tek bir çatı altında toplanma hayalleri yeniden depreşmiş görüntüsü veriyor.
En son Katar’da milli takımları İngiltere ile karşılaşan Galler bölgesi insanlarının o maç sırasında ve sonrasında sergiledikleri taşkınlıklar, orada da ayrılıkçı hislerin kabardığına dair işaretler taşıyor.
Hep başka ülkelerin içini karıştırmakla itham edilirdi İngiltere, şimdi kendi içi karışmaya hazır durumda.
Yeni kralın annesinden devraldığı başbakanın politik ömrü 43 günle sınırlı kaldı. Bugün İngiltere’nin başbakanı beyaz bir İngiliz değil. Kahverengi derili -Hint kökenli-, Hıristiyan olmayan -Hindu- ve ismi de yabancı –Rishi Sunak– bir başbakanı var ülkenin…
Bunlar yeterince uykusunu kaçırmazmış gibi, ülkenin istatistik kurumu, yılın son ayına girildiğinde, İngiltere’nin artık eski ‘Birleşik Krallık’ halinin değiştiğini rakamlarla gösteren son verileri yayımladı.
İngilizler kendilerine mahsus bir din anlayışıyla Hıristiyan; halk Anglikan Kilisesi mensubu. Büyük çoğunluğun öyle olduğu sanılıyordu. Oysa açıklanan verilerde artık durumun farklılaştığı, Hıristiyan olduğunu söyleyenlerin ülkede azınlığa düştüğü görülüyor.
2011 yılında yapılan bir önceki sayımda, İngiltere ve Galler’de yaşayan insanların %59.3’ünü- oluşturan 33.3 milyon insan kendilerini ‘Hıristiyan’ olarak tanımlarken, son sayımda bu oranın %46.2 olduğu ortaya çıktı.
Sadece 27.5 milyon İngiltere vatandaşı kendisini ‘Hıristiyan’ olarak tanımlıyor.
Ülkede 4 milyon Müslüman ile 1 milyon kadar da Hindu yaşıyor.
Nüfusun geri kalanı kendilerinin hiçbir dine mensup olmadığını söylemişler. Bir önceki sayımdan bu yana 8 milyon artmış bu durumda olanların sayısı…
Din açısından durum böyle; bir de etnik açıdan ülkenin yapısında değişimler var.
Bir düzineden fazla kentte beyaz renkli olmayanlar çoğunlukta. Parantez içerisindeki yüzdelerden anlaşılacağı üzere, Birmingham (%8.6), Leicester (0.9), Luton (5.2) ve Slough’da (36) beyazların oranı bayağı düşük.
2011 sayımında ülkenin bütününde nüfusun %86’sı ‘beyaz’ olarak kayıtlara geçmişken, bu oran yeni sayımda %81.7’ye gerilemiş.
Çok dinli ve çok etnisiteli bir ülke İngiltere.
Tabii bu yüzden herkesin, en çok da politikacılar ile Saray halkının, dikkatli olması gerekiyor.
Dikkatliler mi?
Yeni kral 2. Charles’in karşılaştığı en ciddi sorun bu alanda çıktı.
Kral’ın eşi Saray’da kadın hakları konulu bir davet düzenlemiş. Çeşitli sivil toplum örgütlerinin yöneticileri gönülleri alınmak üzere davet edilmiş. Kadınlara karşı girişilen her türlü yanlış davranışa karşı devreye girmek üzere faaliyet gösteren bir vakfın başkanı olan Ngozi Fulani de çağrılılar arasında bulunuyormuş.
Saray halkından olduğu her halinden belli yaşlı bir kadın, arkadaşlarıyla sohbet etmekte olan Ngozi Fulani’nin yanına gelip, önce taranması bayağı vakit almış saçıyla oynamış; göğsündeki etiketten muhatabının ismini okumaya çalışıyormuş.
Ardından Ngozi ile Saraylı kadın arasında şöyle bir konuşma geçmiş:
Kadın Ngozi’ye nereli olduğunu sormuş. Aldığı “Buralıyım, İngilizim” cevabını beğenmemiş olmalı ki, “Afrika kıtasının neresindensin?” diye yinelemiş sorusunu. Ngozi, ülkenin köleci geçmişine atıfta bulunarak, “Bilmiyorum, çünkü herhangi bir kayıt bırakmadılar” cevabını vermiş. Ngozi’nin “Buralıyım, İngilizim” deyip durmasına rağmen kadın “Hangi ülkenin vatandaşısın?” ve “Tamam da nereden geldin, sizinkiler nereliydiler?” ısrarıyla sorularını sürdürmüş.
En sonunda, kadın, “Anlaşılan nereli olduğunu söylemeyeceksin, hiç değilse buraya ne zaman geldiğini söyle” demiş İngiltere’de doğmuş ve büyümüş Ngozi Fulani’ye…
Saray günlerdir vefat etmiş kraliçenin uzun yıllar nedimeliğini yapmış ve yeni kralın da annesinin hatırasına hürmeten görevini sürdürmesine izin verdiği Susan Hussey adlı 84 yaşındaki Saray mensubunun bu patavatsızlığı için özür dileyip duruyor.
‘Lady’ unvanı da bulunan kadını ilk iş Saray’dan gönderdiler…
Ortalık yine de kolay yatışacağa benzemiyor.
Bu arada, yeni olayın faili olan kadının ileri yaşı da ileri sürülerek geçmişte Saray’dan birilerinin benzer patavatsızlıklarını hatırlatanlar ve o zaman söylenenlerden fazla alınganlık gösterilmediği halde bugün neden bu kadar ileri derecede tepki verildiğini sorgulayanlar da çıkmıyor değil.
‘Saray medyası’ diye anılan gazetelerden…
Ölen kraliçenin eşi Prens Philip‘ten örnekler veriliyor.
Siyahi bir milletvekiliyle karşılaştığında, muhatabına “Kimsiniz?” diye sormuş Philip. “Adım Bernie Grant, milletvekiliyim” cevabını alınca, “Hangi ülkenin milletvekilisiniz?” deyivermiş…
Jamaika kökenli Warwick Lordu Taylor’a da “Dünyanın hangi egzotik yerindensiniz?” diye sormuş Prens Philip; muhatabı gülerek “Birmingham’dan” cevabını vermiş…
O dönemde onun üzerine giden olmamış ama bugün İngiltere’de aynı tavır ciddi sorun olabiliyor.
Yeni kralın aile içi sorunu da var. Küçük oğlu bir Hollywood sanatçısıyla evlenip ABD’ye yerleşti ve karı-koca buldukları her fırsatta İngiliz kraliyet ailesinin ‘ırkçı’ olduğu iddiasını tekrarlıyorlar.
Netflix bu hafta ABD’ye yerleşmiş dük ile eşinin içinde yer aldığı bir belgesel yayımlayacak; belgeselin fragmanında ‘yeni ABD’li’ çiftin Saray’da kıyametler koparabilecek görüntüleri yer alıyor. Bir yerde dükün eşi Meghan’ın ağladığı görülüyor.
İngiliz halkı onu kimin ağlattığını merak ediyorsa hiç şaşırmam.
Saray’da yaşayanların dertleri orada bayağı büyük.
Kim derdi ki, sarayda yaşamak çileli olacak, kral da olsan derdin bitmeyecek diye…