Fehmi Koru*
ABD’nin Irak’ı vurduğu günden iki gün önce uluslararası bir toplantı vesilesiyle Bağdat’taydım. Ülkenin dünya ile ilişkisi neredeyse yok mesabesindeydi. Yazımı gazeteye geçebilmek için otel odasında yarım gün telefon başında beklemem gerekmiş, buna rağmen bağlantı sağlanamamıştı.
O gün toplantıya Saddam Hüseyin de bizzat katılmış, sonrasında dünyanın değişik köşelerinden gelmiş katılımcıların tebriklerini kabul etmişti. Biz birkaç Türk gazeteci, bu olayı tribünden izlemiştik.
“Gidelim, biz de Saddam’la el sıkışalım” teklifini, Halepçe ve Kuveyt’te sergilediği vahşet manzaraları belleğimde taze olduğu için, “Eli kanlı birinin elini sıkamam” diye reddettiğimi dün gibi hatırlıyorum.
Bağdat’tan son kalkan uçakla Ürdün’ün başkenti Amman’a indim, gecelediğim otelde sabaha karşı Ankara’dan arandım. Eşim, “CNN’i aç” der demez savaşın başladığını anladım. Bütün gezi boyunca beraber olduğum gazeteci dostumla birlikte, sonraki 15 günü, Amman-Cidde-Kahire-Atina hattında, Türkiye’ye dönmenin yollarını arayarak geçirdik.
Havaalanları uçuşa açıldığında savaşın ateşi bayağı hafiflemişti.
ABD’nin yoğun saldırısı Irak’ı felce uğratmakla kalmamış, uğradığımız her ülkenin halklarını da etkilemişti.
Bizim gibi yabancı ellerde kalakalmış, bir an önce ülkesine dönmek isteyenlerin çaresizliğini kendi özelimde yaşamıştım.
Ve Ukrayna’ya Rusya saldırısı
Ukrayna’ya Rusya’nın saldırısında bugün beşinci güne girildi.
Rusya’nın hedefi, iradesine boyun eğmeyen ve istemediği bir blokla -Batı bloku ile- flört eden Ukrayna’yı dize getirip kendisine tabi kılmak. Buna hiç kuşku yok.
Ancak, Moskova’da saldırı kararını veren karargâhta askeri harekâtı anbean yönetenler, işgalin dördüncü günü akşamı, başlattıkları bu serüvende kendilerinin hedef haline gelmekte olduğunu herhalde fark etmişlerdir.
Ukrayna kentlerine füzeler yağıyor, sokaklarında Rus tankları dolaşıyor olabilir, ancak oradan hayli uzakta bulunan değişik başkentlerde birbiri ardına açıklanan tedbirler, Rusya’yı her gün biraz daha köşeye sıkıştırıyor.
Vladimir Putin’in Rus ordusunun nükleer caydırıcı güçlerini özel savaş görevi durumuna geçirme emri, dört gün gibi kısa bir sürede yaşanan çaresizliğin dışa vurumudur.
Ne yani Rusya Ukrayna’ya saldırısında nükleer opsiyonuna mı başvuracak?
Korkutma amaçlı bir açıklama Putin’in yaptığı; ancak bu açıklamayı yapmakla Moskova’da korkunun dağları beklediğini de açık etmiş oluyor.
Putin o çaresizlikle her türlü yanlışa başvurabilir. Ukrayna’ya ilk hesaplarının ötesinde bir sertlik uygulatabilir, ordusu da insani kayıpları artıracak bir vahşet sergileyebilir.
Ukrayna ile aralarında silah ve teçhizat olarak neredeyse bire on oranında eşitsizlik bulunması Rusya’nın sahada üstünlük sağlamasını getirse bile, bu seferberliğin sonunda, Rusya’nın -dolayısıyla Putin’in- kayıplarının Ukrayna ve lideri Volodymyr Zelenskyy’nin kayıplarından fazla olduğu görülebilecek.
Dört günün sonunda tablo
Dört günlük askeri harekat ve direniş sonunda ortaya çıkan tablo şu:
Rusya bu askeri harekatı bir-iki günde sona ereceği beklentisiyle başlatmış… Havadan ve karadan kentler üzerine yağacak füzelerin tepelerine indiğini ve karadan yürüyen tankların sokaklarından geçtiğini gören Ukraynalıların ellerini kaldırarak teslim olacağı öngörülmüş… Saldırı bir savaş olarak değil, tek taraflı bir askeri tatbikat olarak planlanmış…
Evdeki hesap sahaya uymamış ama…
Buna karşılık, saldırıya uğrayan Ukrayna ve müttefikleri saldırıya kalkışanlardan daha hazırlıklı bir görüntü veriyor: Medya geçmişi bulunan Zelenskyy halkını gayet iyi motive etmiş… Büyük kentlerdeki kadın ve çocuklar ya sağ salim günler geçirecekleri yerlere gönderilmiş ya da sığınaklarda korumaya alınmış; erkekler ise günler boyu süren silah eğitimine tabi tutulmuş… Ukrayna’nın destek beklediği Batı dünyası unsurlarının da Rusya’nın saldırıyı başlatması durumunda hangi tedbirlere başvuracaklarını önceden tek tek belirledikleri belli… Her gün yeni bir boyutu açıklanan yaptırımlarla Rusya şimdiden tecrit edilmişlik yaşıyor… Rusya kendini dünyaya anlatamazken, Rus halkını savaşa karşı çıkmaya sevk etme amaçlı medya faaliyetleri dolu dizgin devam ediyor…
Ukrayna ve Batılı ülkeler saldırıyı ‘savaş’ olarak uluslararası camiaya daha ilk günden kabul ettirdiler.
Avrupa adına konuşan sözcüler olanı “Bu bir Avrupa Savaşı” olarak tanımladılar.
Birleşmiş Milletler (BM) devrede. Rusya BM Güvenlik Konseyi’ndeki imtiyazlı yerini bile kaybedeceği bir süreçle karşılaşabilir.
New York’ta dün yapılan BM oturumunda, ABD temsilcisi, açıkça, saldırıya katılan subaylar ile askerleri uluslararası mahkemelerde ‘savaş suçlusu’ olarak yargılanacakları tehdidiyle uyardı.
Rusya’nın altın varlığıyla birlikte döviz rezervi 630 milyar doları buluyor, ancak bugün-yarın açıklanması beklenen ‘Swift sisteminden çıkarılma’ yaptırımı devreye girerse, kullanabileceği meblağ o rakamın hayli altında kalacak.
Güç kör de eder
Batı ittifakı Rusya’nın işgal tehdidini hayata geçirmesi durumunda hangi karşı hamleleri yapacağını önceden düşünmüş; bu çok belli.
Peki ya Putin? O kendi emriyle başlatılan saldırı beşinci gününe girerken, işgal girişimiyle ilgili tabloyu hiç mi öngörememiş?
Nasıl olur bu?
Olur.
Irak’ın Kuveyt’i işgale kalkışmasını planlarken Saddam Hüseyin de kısa sürede hedefine ulaşacağından çok emindi. Kendine güveni tavan yapmıştı. Ülkesinin bir parçası haline dönüştürdüğünde Kuveyt için kimsenin kılını kıpırdatmayacağına inanıyordu.
Güç kendisini güçlü zannedenin gözünü köreltir.
Saddam’ın kendisine aşırı güveni, kaçmak zorunda kalınca saklanacağı bir yer ayarlamamasından da belli. Aylarını geçirdiği kör kuyudan yakalanarak çıkarıldığındaki perişan hali unutulur gibi değil.
Rusya “Görüşelim” dediğine göre Putin çıkış yolu aramaya başladı.
Bakalım onu hazırlıksız yakalayanlar kendisini kolay bırakacaklar mı?