Fehmi Koru*
Galiba zamanında veya erken yapılacak seçimde iktidar değişikliğinin çantada keklik olmadığını düşünen bir tek ben varım. Muhalif diye bilinen hemen herkes daha şimdiden kendilerini iş başına gelecekleri yeni döneme hazırlıyorlar. Kimi aday gösterseler kazanacağına inandıkları için de, muhalif cephenin en büyük partisi içinde veya kenarında yer alanlar, genel başkanları cumhurbaşkanı seçilince yerine kimin geleceğini dert etmeye bile başladılar.
Peki ben neden konuya öyle yaklaşmayı ‘ham hayal’ olarak görüyorum?
Muhalefetin durumuna bakarak…
İktidar cephesi de, sanıyorum, muhalefete bakıp nasıl olsa seçimden kendilerinin kazanarak çıkacağını düşünüyor.
Onlara ve söylemlerine baktığımda öyle bir rahatlık içerisinde bulunduklarını görüyorum.
AK Parti’yi yenmek kolay değil
AK Parti ülkeyi 20 yıl gibi çok uzun sayılacak bir süredir yönetiyor. Cumhuriyet tarihinin rekoru AK Parti’de. 600 yıldan biraz fazla varlığı sürmüş Osmanlı döneminde bile, 36 padişahtan ülkenin başında 20 yıl ve daha fazla kalanların sayısı, üçte birden azdır (10 padişah).
Demokrasilerde en uzun süreyle devlet yönetmiş pek az cumhurbaşkanı veya başbakan vardır. 20 yıl sürekli iktidarda kalmak Batılı demokrasiler için de bir rekor.
Muhalefetin anlamakta zorlandığı ilk konu da bu zaten. Muhalefet cephesinde yer alan politikacılar AK Parti’nin her seçimden oylarını artırarak çıkmasının sırrını hep başka yerlerde arıyorlar.
[AK Parti’nin Meclis çoğunluğunu kaybettiği için yeniletmek zorunda kaldığı 7 Haziran 2015 seçimi var; ancak onda bile oyu %40’ın üzerindeydi (%40.87). Beş ay sonra, 1 Kasım 2015’te, yenilenen seçimde oyunu 10 puana yakın artırabildi (%49.50). AK Parti oyunun dibe vurduğu 7 Haziran 2015 seçiminde bile CHP’nin oyu %25’i aşamadı (%24.95’te kaldı). Beş ay sonraki seçimde aştı ama birazcık aşabildi (%25.32).]
Muhalefeti erkenden gelin güvey olmaya sevk eden yakın geçmişten farklı olarak şimdi ne var?
Sizler bir farklılık görüyor musunuz?
Ben görmüyorum.
Yolsuzluk iddiaları…
Ekonomik sıkıntı…
Başka?
Vardır herhalde ama uzun uzadıya düşündüğümde oylar dengesini tepe taklak edecek güçte aklıma elle tutulur başka bir şey gelmiyor.
Muhalefetin açmazları
Yolsuzluk iddiaları için kendi üretebildikleri orijinal bir şeyler yok muhalefet sözcülerinin; devletin denetleyici bazı birimlerinin raporlarını kullanıyorlar.
Dünyanın her tarafında iktidarları zora düşürecek konular genellikle medya tarafından araştırılır, ikna edici ifşaatlar önce gazeteler ve televizyonlarda yayımlanır; muhalif politikacılar oradan öğrendiklerini iktidarı sarsacak biçimde kullanırlar.
‘Muhalif’ sıfatını hak eden gazeteler ve TV kanalları ile oralarda yazan veya yorumlarıyla katkıda bulunan ‘gazeteciler’ ülkemizde de var. Ancak ciddi araştırmalar sonucu dört başı mamur kotarılmış, ikna edici biçimde okurlar ve izleyicilerle paylaşılmış herhangi bir ifşaat oldu mu?
“Oldu” denilebilecek Man Adası belgeleri ile Panama belgeleri gibi birkaç haberi bizimkiler değil, yabancı meslektaşlar ortaya çıkardı.
Bizde muhalif gazetecilerin görev tanımlarında, iktidarı destekleyenlerde olduğu gibi, ‘yakın bildikleri cephenin her söylediğini savunmak, karşı bildiği cepheyi eleştirmek’ yazıyor herhalde…
Yazdıkları ve söyledikleri, AK Parti’den kaçmaya hazırlandığı görüntüsü alınan seçmen kitlesinden bazılarını, seçimlere beş kala yeniden kendisine oy vermeye yönlendirmeye yarayacak malzemeler haline dönüşebilecek şeyler.
Kamuoyu yoklamalarında AK Parti’nin oyları %30’un, Tayyip Erdoğan’ın icraatlarının beğenilmesi hâlâ %40’ın altına düşmüyor, CHP’nin oyu hâlâ %25 civarına ancak çıkabiliyor, AK Parti’ye oy vermeyecek görünen kararsızlar hâlâ bir parti belirleyemiyor ise bir sebebi budur.
AK Parti muhalefetten beslendi bugüne kadar, öyle anlaşılıyor ki, yapılacak seçimde can suyunu ona yine muhalefet sağlayacak.
İntihar eden genç ve muhalefet
‘Cemaat evi’ olduğu bildirilen bir yerde kalır ve tıp eğitimi alırken kaldığı yerde baskılara uğrayan ve eğitildiği kurumda gelecekle ilgili umutlarını kaybeden bir gencin intiharının muhalif cephesi tarafından değerlendirilmesi yeni ve taze bir örnek.
Çoğu CHP’li politikacılar ile muhalif yazar ve yorumcuların söyleyip yazdıklarına kulak veren AK Parti’den kopmaya hazır seçmenlerin ‘endişeli muhafazakar’ diye de adlandırılan bölümü, endişelerinin yerinde olduğunu düşünmeye başlamışlarsa şaşırmam.
Muhalefet adına konuşan ve yazanların ülke için öngördükleri, ‘endişeli muhafazakar’ seçmenlerin AK Parti’de görüp benimsemedikleri hal ve tavırlar karşısında tercih edilebilir bir Türkiye manzarası sunmuyor…
O insanların en son ’28 Şubat süreci’ sırasında karşılarına çıkmış bir projeyi hatırlatıyor yazılanlar ve söylenenler…
CHP o dönemde askerlerin dayattığı sürece destek vermiş, hatta o zamanki genel başkanı TSK’yı ‘bir sivil toplum örgütü’ olarak gördüğünü söylemişti. O dönem belleklerde hâlâ canlı ve şimdilerde söylenip yazılanlar ile benzerlikler kolayca fark edilebiliyor.
Muhalefetin gelecek seçimde umutlanması için geriye ne kaldı?
Ekonomik sıkıntılar, değil mi?
Varsayalım, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ısrarından vazgeçti ve Merkez Bankası kadrosunu serbest bıraktı; onlar da 20 Ocak günlü toplantılarında uzmanların tavsiyeleri istikametinde bir karar aldılar.
Olmaz ya, bir an olduğunu varsayalım…
Ardından da iki ay içerisinde seçime gidildiğini…
‘Çantada keklik’ sayanların beklediği sonuç o seçimden çıkar mı?
Demem şu: İktidar yeniden kazanacaksa bu muhalefetin yanlışları yüzünden olacak; muhalefet arzusuna kavuşursa bunu da iktidarın zaafları sağlayacak…
Gençlerin umutlarını yok eden işte bu tablo…