Fehmi Koru*
Türkiye’nin ülkesinde işlenmiş bir cinayetin peşine düşmesi kadar doğal bir şey olamaz; cinayet mekanı uluslararası anlaşmalara göre ‘yabancı toprağı’ sayılan diplomatik bir temsilcilik olsa bile…
Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetini aydınlatma çabasını bu sebeple takdir ediyorum.
Öldürülen gazeteci Suudi Arabistan vatandaşı olduğu için Suudluların da cinayetin peşini bırakmaması gerekir. Cinayet mekanı Suudi Arabistan’dan hayli uzak bir ülke olsa bile; sonuçta o mekan uluslararası anlaşmalarca kendi ülkelerinin toprağı olarak kabul edildiği için…
Suudi Arabistan’ın bu konuda yeterince çaba gösterdiğini söylemek ise zor.
Türkiye’ye gelen Suudlu başsavcı Suud el-Muceb buradaki muhatapların kendisinden beklediği konuya ilişkin temel sorulardan hiçbirine cevap vermeden ülkemizden ayrılmış bulunuyor.
Onun ülkemizi ziyareti yine de boşa gitmiş değil. O sayede, cinayetin işlendiği ildeki en üst soruşturma makamı olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eldeki verilere göre cinayetin ne zaman ve nasıl işlendiği dünya kamuoyuyla paylaşılmış oldu.
Başsavcılık açıklamasının ilgili bölümünü okuyalım:
’’Tüm iyi niyetli çabalarımıza rağmen görüşmelerden somut sonuç elde edilememiştir. Elde edilen delililer doğrultusunda eylemin vehametine ilişkin bu hususların kamuoyu ile paylaşılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Kaşıkçı 2 Ekim 2018’de evlilik işlemleri için girdiği İstanbul Başkonsolosluğu’nda önceden yapılan planlama doğrultusunda binaya girer girmez boğularak öldürülmüştür. Cesedi yine önceden yapılan planlama doğrultusunda parçalanarak yok edilmiştir.”
Önceden yapılmış planlama doğrultusunda… binaya girer girmez… boğularak… cesedi de yine önceden yapılmış planlama doğrultusunda parçalanarak… yok edilmiş…
Dehşete düşmemek elde değil.
Yukarıdaki tanımlamadan, Kaşıkçı’ya ‘ölüm randevusu’ verildiği, belge almak üzere başkonsolosluğa yönlendirilmesinin bir tuzak olduğu, randevu günü farklı uçaklarla
İstanbul’a gelen ve sayılarının 15 olduğu bilinen Suudluların ‘infaz timi’ olarak görev yaptığı anlaşılıyor.
Timi oluşturan isimlerin bağlantılarına bakıldığında cevabı aranan en önemli soru olan ‘‘Cinayet kimin emir ve talimatıyla işlendi?’’ sorusu da cevaplanmış sayılabilir.
Peki ceset nerede?
İstanbul’dan yapılan açıklamadan cevabın alınamadığı tek soru bu.
Acaba bilindiği halde mi muğlak bırakılmış bu konu, yoksa gerçekten cevap teşkil edecek ayrıntılardan mahrum kalındığı için mi?
Konuya ilgi duyanların fazla derin olmayan bilgilerden hareketle bile bilecekleri üzere, bir cinayette en zor iş cesedin yok edilmesidir. Ormanda gömersiniz, kuyuya atarsınız, mezarlıkta bir isimsiz çukura tıkıverirsiniz, ancak bunların hepsi de sonuçta iz bırakır…
Hele bir de ceset parçalanarak yok edilmişse cinayet mahalli izlerle kaynar…
Dünyanın en becerikli timi, en iyi temizlik maddelerini de kullansa, küçücük bir kan pıhtısı olay yeri inceleme ekibince bulunur ve gerçeğe ulaşılır.
Resmi açıklama İstanbul Başsavcılığının gerçeğe ulaştığına işaret ediyor.
O durumda cesedin başına ne geldiği de biliniyordur.
Suudi Arabistan bir ay önce İstanbul’daki başkonsolosluklarına gelen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kendilerine ait o mekandan elini kolunu sallayarak çıktığını ileri sürmüştü. Öyle olmadığı anlaşılınca Kaşıkçı’nın başkonsoloslukta çıkan bir arbede sırasında hayatını kaybettiğini kabul etmek zorunda kalmıştı.
Arbede? İnandırıcı olmasa bile cinayet ikrar edilmiş oldu.
Cinayet varsa bir de ceset var demektir. Cinayet bir infaz timi tarafından işlenmişse onları İstanbul’a gönderen biri/leri de mutlaka vardır.
Bu noktadan geriye dönüş artık mümkün değil; Suudlular bunu bilmek zorunda.
Umarım, Suud el-Muceb, İstanbul’dan yapılan resmi açıklama ayarında bir açıklıkla kendilerindeki resmi bilgileri de dünya kamuoyuyla paylaşır.
Aksini düşünmek bile istemiyorum.
Daha önce yazmıştım: 1987’de yüzlerce İranlı hacının ölümüyle sonuçlanan ve dünya kamuoyunun kendilerini suçladığı olaylardan sonra, Suudi Arabistan yönetimi, çok sayıda uluslararası gazeteciyi ülkelerine davet ederek olaylarla ilgili bilgileri paylaşmış ve bu yolla tansiyonu düşürmeyi de başarmıştı.
Benzer bir yönteme şimdi de başvurabilir Suudi Arabistan.
O veya bu, ama mutlaka sağlıklı bilgiler vermek zorundalar…
Bekleyeceğiz.
Fehmi Koru'nun "Başsavcılık ‘cinayeti işlediğinizi biliyoruz’ dedi Suudlu savcıya.. Şimdi cevap sırası onda…" başlıklı yazısı fehmikoru.com'dan alınmıştır.