Fehmi Koru*
Seçim öncesi, ülke olarak, yakın çevre dahil dünyada meydana gelen gelişmelere kendimizi kapatmıştık; aynı durum seçim sonrasında da devam ediyor.
Misal: Suudi Arabistan pek çok bakımdan dünya gündeminin ilk sıralarında ve biz bunun pek farkında değiliz.
Oysa Suudi Arabistan bir zamanlar Türkiye’nin üstlenebileceği gözüyle bakılan bölge liderliğinin yeni talibi.
Bu iddiasını gerçekleştirmek için meydana sürebileceği trilyonlarca doları var.
Dün nihayet Hürriyet bu gelişmenin yalnızca bir boyutunu o da spor sayfalarında ele alabildi.
Ronaldo’dan sonra Benzema da bir Suud kulübüyle anlaştı.
Onları Avrupa’nın öndegelen ülkelerinin birinci sınıf takımlarında izlemeye alıştığımız başka star oyuncuların takip etmesi bekleniyor.
Messi’ye de el atmışlardı Suudlular ama o ABD’yi tercih etti.
Spor, Suud dış politikasında önemli bir yer işgal ediyor. Katar’ın dünya kupasına ev sahipliği yapması Suudluların iştahını kabarttı.
İngiliz Premier Lig’te şampiyon olan Manchester City Katar kraliyet ailesiyle irtibatlı bir sermayenin; Suudlular da aynı kentin ikinci takımı Manchester United’ı satın almak için müzakere yürütüyorlar.
Yalnızca futbol da değil, başka spor alanlarında da önde görünmek niyetinde Suudi Arabistan. 2030 yılına kadar golf alanında yapılacak profesyonel karşılaşmaların sorumluluğunu üstlendiler. Daha doğrusu, Suudi Arabistan’ın varlık fonu, saygın PGA Tour’un düzenleyeceği şampiyonaları satın aldı.
“Ne oluyor?” demeden gerisini de okuyun.
Başında veliaht prens Muhammed bin Salman’ın (MbS) bulunduğu varlık fonu dünyanın neresinde bir değer varsa onu ele geçirmenin peşinde.
Fon 2030 yılına kadar, yani önümüzdeki altı yıl içerisinde, bu amaca tam 3.2 trilyon dolar ayırmış bulunuyor.
ABD merkezli bazı şirketlere -Uber, PayPal ve Electronic Arts’a- 35 milyar dolar yatırarak ortak oldular.
MbS’nin başkent Paris yakınlarında 300 milyon dolar değerinde bir şatosu var. MbS Fransa’ya bir hafta sürecek bir ziyarette şu sırada. Paris’te devam eden VivaTech adlı sergide Suudi Arabistan en geniş reyonla temsil ediliyor.
Geçen ay Cannes kentinde yapılan film festivalinde Suudi Arabistan’ın sinema sektörüne yardım amaçlı 180 milyon dolarlık bir fon ayırdığı duyuruldu. Bu haberi okurlarıyla paylaşan New York Times, 2017 yılına kadar o ülkede sinema bulunmadığını da duyurmadan edememiş.
Paris merkezli EXPO’ya 2030 yılında ev sahipliği için lobi çalışması da yürütüyor Suudi Arabistan.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Elysee Sarayı’nda görüşecek ve muhtemelen görüşme sonrasında Airbus uçakları alma niyetini de açıklayacak MbS…
Evet, MbS, yani Muhammed bin Salman…
Ülkede etkin bir konuma gelince aileden işadamlarını bile otellere kapatıp haksız elde ettikleri iddiasına muhatap ederek servetlerinin bir bölümünü cebren aldığı için ayıplanan, sonra da Washington Post gazetesi yazarlarından vatandaşı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da katledilmesinde parmağı bulunduğu için kınanan MbS…
Son bir yıl içerisinde ülkesini önemli bir uluslararası oyuncu, kendisini de Rusya-Ukrayna savaşında arabulucu haline getirme çabası içinde MbS…
Çin dahil ayak basmadığı önemli ülke kalmadı MbS’nin…
İsrail ile Körfez ülkeleri arasında yaşanan ‘Abraham İttifakı’ gelişmesinin arkasındaki güç de o…
Geçen yıl Ankara’ya gelmiş ve kırmızı halı muamelesi görmüştü; önümüzdeki günlerde İran ve Suriye’yi de ziyaret edebilir. Ön almak üzere ülkenin dışişleri bakanı her iki ülke başkentine uğradı.
Bu gelişme, yani Suudi Arabistan’ın çok yönlü dış politika izlemesi ve bölgedeki bütün gelişmelerde ön planda görünmesi Türkiye’yi ilgilendirmiyor mu?
Elbette ilgilendiriyor.
Suudi Arabistan’ın hareket alanının genişlemesi, Türkiye’nin alanını daraltmayla sağlanıyor zaten.
Öyleyse neden bu konu dikkatleri çekmiyor?
Cevabım var ama bugün bu bilgileri iletmekle yetiniyorum.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.